20 research outputs found

    Mısır çekirgesi (Anacridium Aegyptium L.) da beyin ve ona bağlı endokrin bezlerin morfolojisi

    No full text
    Anacridium aegyptium'da erkek ve dişi fertler üzerinde, beyin nörosekresyon merkezleri ona bağlı endokrin organlar ve bunlar arasındaki sinir bağlantıları total olarak araştırılmıştır. Total boyamada, DOGRA ve TANDON (1964), metodu ve BRAAK (1962), boya metodları birleştirilerek uygulanmıştır. Erkek fertler üzerinde yapılan histolojik çalışmada, aldehyde-fuchsin (GOMORI, HALMI, DAWSON) boya metodu uygulanmıştır. Çalışmada, elde edilen sonuçlar; A- Genel morfoloji, B-Total boyama sonuçları, C- Histolojik sonuçlar olarak tasnif edilmiştir. Genel morfolojide, beyin ve ona bağlı bezlerin lokalizasyonu ve sinir bağlantıları gösterilmiştir. Total boyama sonunda beyin pars intercerebralis bölgesinde median nörosekresyon hücreleri ve bunlardan çıkan aksonlar boyanmaktadır. Aksonlar, nervus corporis cardiaci l ile nörosekresyon matreyalini corpora cardiaca'nın anterior lobuna boşaltılır. Posterior corpora cardiaca ve corpora allata boyanmaz. Histolojik olarak, erkek fertlerde pars intercerebralis median nörosekresyon hücre tipleri, A, B, C, ve dev sinir hücresi olarak tespit edilmiştir. Erkek fertlerle dişi fertler arasında hücre tipleri bakımından fark görülmemiştir. Gerek total boyama, gerek histolojik araştırma sonuçları, Anacridium aegyptium'da lateral grup nörosekresyon hücrelerinin varlığını ortaya koyamamıştır. Bu hususun aydınlatılması için, farklı gelişme devrelerindeki fertlere, değişik metodların uygulanması ile çözüm bulunabileceği düşünülür

    Kornea yüzeyinde uzun süreli kalan yumuşak kontakt lensin incelenmesi

    No full text
    Analysing a soft contact lens and deposits who has remainded for a prolonged continuous duration on ocular surface was aimed. In examination of a patient with absolute glaucoma and bullous keratopathy, a contact lens with tight adherence onto the cornea was noticed. Patient history revealed that it has remained in the eye for 11 years. The removed contact lens was first examined by stereomicroscope and then by scanning electron microscope (SEM) and element analysis. It was seen that contact lens surface was covered with diffuse deposits regionally heaped up in the interpalpebral area by stereomicroscopy and SEM examination. SEM apparence of contact lens deposits displayed small and big tuberescences and cracks on an irregular surface. A small amount of calcium (Ca), potassium (K), and sulphur (S), high amount of magnesium (Mg) and silisium (Si) content was found by element analysis of these dense deposits. Dense contact lens deposits caused by a very prolonged wear were granular in apperance with a low calcium content.Uzun süre göz yüzeyinde kalmış bir yumuşak kontakt lensin ve üzerindeki birikintilerin incelenmesi amaçlandı. Absolü glokomlu ve büllöz keratopatili bir hastanın muayenesinde korneaya sıkıca yapışan bir kontakt lens farkedildi. Hasta öyküsünde kontakt lensin 11 yıl boyunca gözde kalmış olduğu ifade edildi. Çıkarılan kontakt lens önce stereomikroskop, sonra tarayıcı elektron mikroskop (SEM) ve element analizi ile incelendi. Kontakt lens yüzeyi stereomikroskobi ve SEM incelemesinde kapak aralığı alanında bölgesel olarak yoğunlaşan yaygın birikintilerle kaplıydı. Kontakt lens birikintilerinin SEM görünümlerinde düzensiz yüzeyde irili ufaklı kabarıklıklar ve aralarındaki çatlaklar izlendi. Yoğun kontakt lens birikintilerinin element analizi incelenmesinde küçük bir miktar kalsiyum (Ca), potasyum (K) ve sülfür (S); yüksek miktarda magnezyum (Mg) ve silisyum (Si) içeriği bulundu. Uzun süre kornea yüzeyinde kalan kontakt lens üzerinde gelişen yoğun birikintilerin granüler görünümde olup, düşük miktarda kalsiyum içerdiği saptand

    Pankreas ve kolanjiyoselüler kanserlerinde metilen tetrahidrofolat redüktaz gen polimorfizmi

    No full text
    Objectives: Hepatosteatosis is frequently seen in middle-aged women who mostly are obese and have insulin resistance. In this study, we investigated the relationship between hepatosteatosis detected on sonography and insulin resistance in obese women with normal glucose tolerance. Method: Thirthy eight patients and fourteen healthy people aged 30 and over were included in the study. A sonographic examination was performed to diagnose hepatosteatosis. Also, serum fasting glucose level, cholosterol, triglyceride, LDL- cholosterol and HDLcholosterol, insulin and CRP levels checked for the study. The insulin resistance in patients were detected by HOMA-IR method (homeastasis model assessment of insulin resistance). Results: In the patient group, serum glucose level at 2nd hour, triglyceride and insulin levels, CRP and HOMA- IR were significantly high (p;lt;0,05, p;lt;0,001, p;lt;0,01, p;lt;0,001, p;lt;0,05, respectively) but HDL-cholosterol levels was low (p;lt;0,01). The lower limit for HOMA-IR was determined as 2,2. Triglyceride level was significantly higher in patients with HOMA-IR;gt;2,2 than in patients with HOMA-IR;lt;2,2. The level of hepatosteatosis detected by sonography was higher in the patients with HOMA-IR level;gt;2,2. Conclusion: It was shown that the increase in insulin resistance was the one of the reasons of hepatasteatoses even if obesity was considered as an independent factor. The level of insulin resistance triggerred hepatosteatosis in obese patients with normal glucose tolerance.Amaç: Bu çalışmada, normal glikoz toleranslı obez kadı n hastalarda ultrason ile saptanan karaciğer yağlanması ile insülin direnci arasındaki ilişkinin incelenmesi amaçlandı. Gereç ve Yöntemler: Çalışmaya beden kitle indeksi (BK‹) 30 ve üstü ultrasonografi ile karaciğer yağlanması saptanan 38 kadın hasta ve 14 sağlıklı kontrol alındı. Hastaların açlık kan şekeri, kolesterol, trigliserid, LDLkolesterol, HDL-kolesterol, insülin ve CRP düzeylerine bakıldı. Hastaların insülin direnci HOMA-IR (homeastasis model assement of insülin resistance) metodu ile saptandı. Bulgular: Hasta grubunda 2. saat kan şekeri, trigliserid, insülin, CRP ve HOMA-IR değerleri kontrol grubuna göre anlamlı derecede yüksek (sırasıyla; p0,05, p0,001, p0,01, p0,001, p0,05) ve HDL-kolesterol düzeyi düşük bulundu (p0,01). Çalışmaya alınan vakaları n HOMA-IR düzeyleri için 2,2 değeri insülin rezistansı varlığı için alt sınır olarak değerlendirildi. HOMAIR> 2,2 olan vakalarda HOMA-IR2,2 olan vakalara göre trigliserid düzeyi anlamlı derecede yüksek saptandı (p0,05). Ultrasonografik incelenme ile belirlenen yağ- lanma düzeyleri HOMA-IR>2,2 olan hastalarda daha yüksek bulundu. Sonuç: Sonuç olarak çalışmamızda obeziteden ba- ğımsız şekilde sadece insülin direncinin artışı bile hepatosteatoza yol açan bir etken olarak saptanmıştır. Glikoz toleransı normal olan obezlerde insülin rezistansı nın derecesi karaciğer yağlanmasının erken tanısında önemli bir belirteç olabileceği bulunmuştur
    corecore