59 research outputs found

    Common hepatic artery arising from the aorta – demonstration with multidetector CT angiography and its clinical importance

    Get PDF
    We present a case of a rare variation of the hepatic artery discovered during the routine examination of abdomen by computed tomography. This variation was showed by multidetector-row computed tomography (MDCT) in a 35-year-old man. There have been shown the common hepatic artery arising from the anterior surface of abdominal aorta, 4 mm inferior to the celiac trunk. We discussed clinical significances of this variation during radiological procedures and surgical operations

    Investigation of formation variation of portal vein with multidetector computed tomography

    Get PDF
    Background: To determine the types, frequency and clinical implications of formation of variations of portal vein with routine abdominal multi detector CT.Methods: MDCT images of 265 patients without any pathology were evaluated. Types and frequencies of formation variations of portal vein were determined.Results: Portail vein formation variations were observed in 186 (70.15%) of our study population. Normal portal vein was detected in 79 (29.8%) images. These variations were classified according to frequency. Normal anatomic structure was determined as type 1. Type 1 was observed in 79 (29.8%) images. As type 2 variation, left gastric vein flows into splenic vein instead of portal vein (60.75%). The type 3 of portal vein variation as uniting of superior mesenteric vein, inferior mesenteric vein and splenic vein at the same trunk to form portal vein was determined 9.43%.Conclusions: This study, which was performed to determine the anatomical variations of portail vein, makes the type 2 variation rate higher than the other studies. This information is different from the classical anatomy information. In addition, we are able to make the radiologists and surgeons highly capable of both recognition and functionality of the results

    Primary epiploic appendagitis: Clinic and radiologic imaging findings

    Get PDF
    Introduction: Primary epiploic appendagitis (PEA) is arare and self-limiting disease that can mimicking acuteapendicitis and diverticulitis because of the clinical symptoms.The present retrospective study was discussed toclinical and radiologic characteristics of PEA.Methods: We reviewed the clinical, laboratory and computedtomography (CT) findings of 10 patients with PEAbetween August 2010 and December 2012.Results: Ten patients (1 female and 9 males) were diagnosedwith PEA. The average age was 37.1 (15-63)years. Abdominal pain was localized to the right (2 cases,20%) or left (7 cases, 70%) lower quadrants and generalized(1 cases, 10%). All patients were afebrile. Only twopatients showed leukocytosis. There were gastrointestinalsymptoms such as nausea (3 patients) and vomiting(1patient). In all cases, a pericolic fatty mass with a hyperattenuated ring was observed on CT. All of the patientswere treated symptomatic.Conlusion: In patients have atypical symptoms and laboratoryvalues with abdominal pain (especially left lowerabdominal pain), PEA should be considered in differentialdiagnosis. For correct diagnosis and avoid unnecessarysurgery, CT must be used in diagnosis because imagingfindings characteristic of the disease.Key words: Primary epiploic appendagitis, imaging, C

    Suprasellar hemanjioblastomun eşlik ettiği Von Hippel Lindau hastalığı

    Get PDF
    von Hippel-Lindau hastalığı; retinal, spinal ve serebellar hemanjioblastom, renal hücreli karsinom, feokromositoma, pankreatik kist ve tümörler, endolenfatik kese tümörleri gibi benign ve malign tümörlerin gelişimi ile karakterize kalıtsal bir hastalıktır. Epididimde ve broad ligamentte kistler ve papiller kistadenokarsinom oluşabilir. Radyolojik görüntüleme yöntemleri von Hippel-Lindau hasta- lığının tanısında, tedavisinde ve takibinde önemli bir yere sahiptir. Bu yazıda, multi-organ tutulumları olan 32 yaşındaki bir erkek hastada, von Hippel-Lindau hastalığının radyolojik bulgularını paylaşmak amaçlanmıştı

    İntrakranial lipomlar: Yerleşim yerleri ile birlikte bilgisayarlı tomografi ve manyetik rezonans görüntüleme bulguları

    Get PDF
    Amaç: Bu çalışmanın amacı, nadir doğumsal malformasyonlardan olan intrakranial lipomların bilgisayarlı tomografi BT ve manyetik rezonans görüntüleme MRG bulgularını incelemek, klinik bulgularını ve birliktelik gösterdikleri malformasyonları tespit etmek ve lezyon yerleri ile hem semptomlar hem de kalfikasyon varlığı arasındaki ilişkiyi tespit etmektir. Gereç ve yöntem: Mart 2010-Mart 2015 tarihleri arasında tanı alan intrakranial lipoma sahip 57 hastanın 22 erkek ve 35 kadın, ortalama yaş 50, 2-89 arası yaş BT ve MRG bulgularını geriye dönük değerlendirdik. 25 hastanın BT, 32 hastanın MRG incelemesi mevcuttu. Lezyonların BT dansiteleri ölçüldü, görüntüleme bulguları, lezyon hacimleri, semptomlar ve birliktelik gösterdikleri lezyonlar tespit edildi. Lezyon yerleri ile hem semptomlar hem de kalsifikasyon varlığı arasındaki ilişki kikare testi kullanılarak araştırıldı. Bulgular: Lezyonların yerleşim yerleri şu şekilde izlendi; interhemisferik fissür n=22 , sol kuadrigeminal sistern n=10 , korpus kallozum n=10 , interserebellar fissür n=4 , sağ kuadrigeminal sistern n=3 , interpedinküler sistern n=3 , silvian fissür n=2 , koroid pleksus n=2 , sol akustik kanal n=1 . Ortalama lipom hacmi 4±3,047 mm3 idi. En sık semptom 9 hastada görülen baş ağrısı idi. Lezyon yerleri, ne semptomlar p=0,394 ile ne de kalsifikasyon varlığı p=0,552 ile anlamlı ilişki göstermedi. Sonuç: BT ve MRG tipik özellikleriyle intrakranial lipomlara tanı koyabilmektedir ve de bu lezyonların birliktelik gösterdikleri diğer malformasyonları da ortaya koyabilmektedir. BT ve MRG özelliklerinin bilinmesi ayırıcı tanıyı kolaylaştırmaktadı

    Morphometric analysis of orbit in Turkish population: a MDCT study

    Get PDF
    Objective: The orbit is an important cavity containing vision-related formations and important neurovascular structures, and adjacent to various regions. This study aimed to evaluation, by multidedector computed tomography (MDCT) images, the morphometry of orbit by examining its changes according to gender and body side, and developments according to age, in Turkish population. Materials and Methods: A total of 200 individuals’s (94 females,106 males;400 sides) MDCT images were evaluated. Images were examined according to the gender, body side, and the anatomical structures development. Results: The height, width and depth of the orbit were determined as 36.04±2.97 mm, 32.33±2.59 mm, 38.35±3.32 mm on the right side, 35.79±3.18 mm, 32.29±2.67 mm, 38.13±3.21 mm on the left side, respectively, in healthy subjects. The height and width of the orbit were found to be statistically significantly larger on both sides in men than in women (p˂0.05). Conclusion: Comprehensive information about the orbit and associated apertures is quite important for clinicians working in this area, damage to these structures can cause serious complications. In addition, determining the morphometry of the orbit can be used as an important parameter for determining gender, age and race in forensic medicine

    Mikrokalsifikasyonların Tanısında Vakum Destekli Stereotaktik Meme Biyopsisi:Üç Yıllık Deneyimlerimiz

    Get PDF
    Amaç: Vakum destekli stereotaktik meme biyopsisi VDSB , günümüzde giderek artan sıklıkla kullanılan, gereksiz eksizyonel biyopsileri önleyebilecek, basit, güvenli, minimal invaziv bir perkütan biyopsi yöntemidir. Bu geriye dönük çalışmanın amacı, mikrokalsifikasyonların tanısında kullandığımız VDSB ile ilgili deneyimlerimizi sunmaktır. Gereç ve Yöntem: Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde, 2010-2013 yılları arasında mamografisinde mikrokalsifikasyon saptanmış ve VDSB uygulanmış 46 olgunun dosya bilgileri geriye dönük olarak incelenmiştir. Mikrokalsifikasyonların özellikleri, VDSB uygulamaları sırasında ve sonrasında karşılaşılan erken ve geç dönem komplikasyonlar, histopatolojik sonuçlar, takip sonuçları değerlendirilmiş ve sonuçlar hasta sayısı, yüzde ve ortalama ± standart sapma olarak sunulmuştur. Bulgular: VDSB yapılan 46 olguya ait mamogramlarda en çok küme oluşturan pleomorfik %32,6 mikrokalsifikasyonlar görülmüştür.VDSB’ye bağlı erken dönem komplikasyonlar %15,2 olguda ağrı, %2,2 olguda hematom, % 2,2 olguda ise ekimozdur. Olguların hiç birisinde geç dönemde komplikasyon ile karşılaşılmamıştır. 29 olguda % 63 histopatoloji benign, 17 olguda %37.0 ise malign olarak sonuçlanmıştır. 11 %23,9 olguda saptanan duktal karsinoma insitu, bir olguda %2,2 saptanan lobüler karsinoma insitu, dört %8,7 olguda saptanan atipik duktal hiperplazi göz önüne alındığında, toplam 16 olguda %34,7 tümör henüz prekürsor iken veya hücre içi aşamada yakalanmıştır. Sonuç: VDSB, özellikle mamografik mikrokalsifikasyonların tanısında cerrahi biyopsilere göre öncelikle tercih edilebilecek minimal invaziv bir yöntemdir. Benign olgularda hasta için anksiyete ve morbidite kaynağı olabilecek gereksiz cerrahi girişimleri önlemekte malign olgularda ise klinisyene tedavi planında yol gösterici olmaktadı

    Nörofibromatozis tip 1: Kraniyal MRG Bulguları

    Get PDF
    Amaç: Nörofibromatozis tip 1 NF1, von Recklinghausen hastalığı, periferal nörofibromatozis öncelikle nöral dokular olmak üzere birçok sistemi tutan nörokutanöz bir hastalıktır. Çocuklarda kanser yatkınlığını artırması sebebiyle bilinmesi ve tanı konması önem kazanan bir sendromdur. Amacımız kliniğimizde incelenen nörofibromatozis tip 1 hastalarının kraniyal MRG bulgularını tartışmak ve mevcut bulgular eşliğinde nörofibromatozis tip 1’in kraniyal tutulum şekillerini değerlendirmektir. Gereç ve yöntemler: Haziran 2011 ve Mart 2013 tarihleri arasında kliniğimizde Nörofibromatozis tip 1 tanısı olan ve en az 1 MRG incelemesi bulunan 21 hastanın 19’u değerlendirilmiştir. 6-32 yaş aralığında ortalama yaş 15,3 , 7 kız ve 12 erkek hastadan elde edilen kraniyal MRG incelemeleri retrospektif olarak taranmıştır. Çalışmaya dahil edilen olgulardaki lezyonların tipi ve lokalizasyonları farklı bir radyolog tarafından yeniden değerlendirilmiştir. Bulgular: Nörofibromatozis tip 1 tanısıyla takip edilen ve kraniyal MR görüntülemeleri değerlendirilen 19 hastanın 16’sında santral sinir sisteminde hamartomatöz lezyonlar, 5 hastada optik gliom ya da optik sinir kalınlaşması, 5 hastada pleksiform nörofibromlar ve 2 hastada nörofibrom odakları izlenmiştir. Sonuç: Birçok farklı tümör ve bulgu içermesi ve en sık kalıtılan santral sinir sistemi hastalığı olması Nörofibromatozis tip 1’in tanı kriterlerinin ve lezyonlarının bilinmesini ve akılda tutulmasını gerektirmektedir. Klinik bulguları Nörofibromatozis tip 1 kriterlerini karşılamayan, tanı kriterlerindeki lezyonlar gelişmeyen veya tanı konurken şüphede kalınan hastaların tanısı ve hastalığın tümöral oluşumların gelişmesine olan yatkınlığı sebebiyle Nörofibromatozis tip 1 hastalarında MR görüntüleme bulguları erken ve doğru tanı açısından önemlidi
    corecore