4 research outputs found

    Determination of the relationship between the esophagus temperature and the esophagus motility in the patients applied for cryoblation due to atrial fibrillation.

    No full text
    TEZ11073Tez (Uzmanlık) -- Çukurova Üniversitesi, Adana, 2018.Kaynakça (s. 45-49) var.viii, 51 s. : res. (bzs. rnk.), tablo ; 29 cm.Amaç: Atriyal fibrilasyon tedavisinde kriyoablasyon ile pulmoner ven izolasyonu günümüzde yaygın olarak kullanılmaktadır. Kriyoablasyon işlemi diğer ablasyon yöntemlerine göre daha az komplikasyonlu olsa da bazı ciddi komplikasyonlar gözlenebilmektedir. Periözofageal vagal pleksus hasarı kriyoablasyon işleminin bir komplikasyonu olarak karşımıza çıkmaktadır. Ancak bu hasarın özofagus fonksiyonları üzerine etkisi bilinmemektedir. Ayrıca kriyoablasyon işlemi sırasında özofagus sıcaklığının düştüğü bilinmektedir. Bu çalışmanın amacı kriyoablasyonun özofagus fonksiyonları üzerine etkisinin araştırılması ve özofagus sıcaklığı ile özofagus motilitesi arasındaki ilişkinin saptanmasıdır. Gereç ve Yöntem: Çalışmamıza en az bir sınıf I veya sınıf III antiaritmik ilaca rağmen semptomatik paroksismal atriyal fibrilasyonu olan ve bu nedenle kriyoablasyon yapılan 20 hasta dahil edildi. Kriyoablasyon işlemi sırasında her bir pulmoner ven için en düşük kriyobalon sıcaklığı, dondurma süresi ve floroskopik olarak özofagusa uzaklığı değerlendirildi ve kaydedildi. Bu veriler ışığında her bir pulmoner ven için efektif soğuğa maruziyet hesaplandı. İşlem sırasında özofagus probu ile her bir pulmoner ven için kriyoterapi sırasında özofagus sıcaklığı ölçülerek kaydedildi. Hastalara işlem öncesi ve işlemden bir gün sonra özofagus motilitesini değerlendirmek amacı ile özofageal manometri testi uygulandı. Hastalara işlemden önce ve işlemden 72 saat sonra telefon viziti ile gastrointestinal şikayetlerine yönelik semptom sorgulaması yapıldı. Bulgular: İşlem sırasında 13 hastada (% 65) en yüksek özofagus sıcaklık değişiminin sol taraf pulmoner venlerde ve 7 hastada (% 35) ise sağ taraf pulmoner venlerde olduğu tespit edildi. Efektif soğuğa maruziyetin yüksek olduğu tarafta özofagus sıcaklık değişiminin daha fazla olduğu tespit edildi (p=0.024). En düşük kriyobalon sıcaklığı ile özofagus sıcaklık değişimi arasında pozitif yönlü, zayıf ve sınırda anlamlı ilişki saptanırken (r: 0.22, p=0.05), efektif soğuğa maruziyet ile özofagus sıcaklık değişimi arasında ilişki saptanmadı (r:-0.16, p=0.17). İşlem sonrası alt özofageal sfinkter basıncının ve gövde kontraksiyon amplitüdü basıncının düştüğü tespit edildi (sırasıyla p=0.001, p=0.005). İşlem sonrası 5 (% 25) hastada yeni gelişen gastrointestinal semptom tespit edildi. Yeni semptom gelişen hastaların [-85.767 ± 7.806 °C.sn] kümülatif efektif soğuğa maruziyet değerlerinin yeni semptom geliştirmeyen hastalara [-72.783 ± 14.812 °C.sn] göre daha fazla olduğu tespit edildi (p=0.081). Sonuç: Kriyoablasyon işlemi sırasında özofagus hasarını azaltmak amacı ile özofagus sıcaklık ölçümü yapılabilir. Kriyoablasyon sonrası özofagus motilitesi etkilenmektedir ve gastrointestinal semptomları olan hastalara özofagus motilitesindeki bozukluğu saptamak için özofageal manometri yapılması düşünülebilir. Kriyoablasyon işlemi bir bütün olarak ele alınmalı ve hastanın maruz kaldığı kümülatif efektif soğuğa maruziyet hesaplanarak işlem sonrası komplikasyon görülebilme oranı tahmin edilebilir. Sol taraf pulmoner venlere izolasyon yapılırken özofagus hasarını önlemek için ablasyon süresi gereğinden fazla uzun tutulmamalı ve gereksiz uygulamalardan kaçınılmalıdır.Aim: Pulmonary vein isolation by cryoablation is widely used today for atrial fibrillation therapy. Although cryoablation is less complicated than other ablation methods, some serious complications can be observed. Periesophageal vagal plexus injury is a complication of cryoablation. However, the effect of this damage on esophageal function is unknown. It is also known that the temperature of the esophagus decreases during the cryoablation process. The aim of this study is to investigate the effect of cryoablation on esophageal functions and to determine the relationship between esophageal temperature and esophageal motility. Materials and Methods: Twenty patients with symptomatic paroxysmal atrial fibrillation who underwent cryoablation despite at least one class I or class III antiarrhythmic drugs were included. During cryoablation, the lowest cryoballoon temperature for each pulmonary vein, the duration of freezing, and the esophageal distance fluoroscopically were estimated and recorded. With this data, the effective cold exposure for each pulmonary vein is calculated. During the procedure, the esophageal temperature was measured and recorded with the esophageal probe for each pulmonary vein isolation. Esophageal manometry was performed before the procedure and one day after the procedure for each patients in order to assess esophageal motility. A symptom questionnaire for gastrointestinal complaints was made before the procedure and 72 hours after the procedure by phone call for each patients. Results: During the procedure, the highest esophageal temperature change was found in the left side pulmonary veins in 13 patients (65 %) and in the right side pulmonary veins in 7 patients (35 %). It was found that the change of the esophagus temperature was higher on the side where the effective cold exposure was higher (p = 0.024). While there was a positive, weak and borderline correlation between the lowest cryoballoon temperature and esophagus temperature change (r: 0.22, p=0.05), there was no correlation between effective cold exposure and esophageal temperature change (r:-0.16, p=0.17). It was detected that lower esophageal sphincter pressure and esophageal contraction amplitude pressure decreased after the procedure (respectively p=0.001, p=0.005). Five (25 %) patients had newly developed gastrointestinal symptoms after the procedure. It was found that the cumulative effective cold exposure values of the new symptom-developing patients [-85.767 ± 7.806 °C.sn] were higher than those of the new symptom-free patients [-72.783 ± 14.812 °C.sn](p=0.081). Conclusion: During cryoablation, esophageal temperature measurement can be performed to reduce esophageal injury. Esophageal motility is affected after cryoablation and esophageal manometry might be performed to detect the disorder in the patient's esophageal motility with gastrointestinal symptoms. The cryoablation procedure might be considered as a whole and the rate of post-procedural complication might be predicted by calculating the cumulative effective cold exposure on the patients. When isolating pulmonary veins on the left side, the ablation duration should not be kept too high and to prevent esophageal injury unnecessary applications should not be done

    Important cardiovascular studies and results in the elderly

    No full text
    Son yıllarda gelişen tıp teknolojisi ile birlikte insan ömrünün uzamasına bağlı olarak tüm dünyada yaşlı nüfus artmaya başlamıştır. Artan yaşlı nüfus nedeni ile kronik hastalıklar daha sık görülmektedir. Kardiyovasküler hastalıklar 65 yaş üstü erkek ve kadınlarda en sık ölüm nedenidir. Yaşlı nüfustaki kardiyovasküler hastalıktan kaynaklanan yüksek morbidite ve mortalite hastalarda etkili önleme ve tedaviyi gerektirmektedir. Kalp damar sistemi hastalıklarının görülme sıklığı yaşla birlikte doğrusal bir artış göstermekte olup, yaşlı nüfusta sık görülen kardiyovasküler hastalıklar arasında hipertansiyon, koroner arter hastalığı, karotis arter hastalığı, inme, kalp yetersizliği, aritmiler ve kapak hastalıkları sayılabilir.Along with the medical technology that has developed in recent years, the elderly population has started to increase all over the world due to the extension of human life. Chronic diseases have been commonly diagnosed with the increasing population of elderly people. Cardiovascular diseases are the most common cause of death in men and women over 65 years of age. High morbidity and mortality due to cardiovascular disease in elderly patients requires effective prevention and treatment in patients. The incidence of cardiovascular diseases is in direct proportion to age; therefore, hypertension, coronary artery disease, carotid artery disease, stroke, heart failure, arrhythmia and valvular diseases can be identified as common cardiovascular diseases in the elderly population

    Antibiyotik ve narkotik analjezik tedavisini takiben ortaya çıkan eosinofilik pnömoni ve eozinofili ile ilişkili eozinofilik miyokardit

    No full text
    Eozinofilik miyokardit (EM), miyokarditin nadir gözlenen bir formu olup sıklıkla kalp yetersizliği ile beraber gözlenmektedir. Eozinofilik miyokardit sıklıkla hipereozinofili sendromunun (HES) bir bileşenidir. Hipereozinofili sendromu nadir bir hastalık olup, eozinofili ile kendini gösteren organ sistem bozukluğudur. Otuz sekiz yaşında erkek hasta acil servise sol inguinal ağrı ve ateş ile başvurdu. İdrar yolu enfeksiyonu ve nefrolitiyazis tanısı ile hastaneye yatırıldı. Antibiyotik (meropenem günde 3 gram) ve analjezik (pethidin günde 50 mg) tedavisi intravenöz başlandı. Göğüste kırmızı lekeler ve akciğerlerde iki taraflı ral ve akciğer seslerinde azalma saptandı. Elektrokardiyogramda spesifik bir değişiklik gözlenmedi. Laboratuvar değerlerinde kardiyak biyobelirteçlerde yükseklik ve eozinofili gözlendi. Periferik kan yayması ve kemik iliği biyopsisi eozinofili ile uyumluydu. Akciğer grafisinde yaygın iki taraflı interstisyel ve retikülonodül infiltrasyonlar gözlendi. Transtorasik ekokardiyografide sol ventrikül kalınlaşması saptandı. Koroner anjiyografide koroner arterler normal olarak değerlendirildi. Eozinofilik miyokarditten şüphelenilen olguya kesin tanı ve tedavi açı- sından endomiyokardiyal biyopsi yapıldı. Patolojik değerlendirmeler EM tanısını doğruladı. Kesin tanı konulduktan sonra hastaya kortikosteroid tedavisi başlandı. Tedaviden bir gün sonra, hastanın göğüs ağrısı ve nefes darlığı belirgin bir şekilde azaldı ve aynı zamanda kardiyak biyobelirteçler ve eozinofil değerinde azalma gözlendi; 72 saat sonra akci- ğer grafisi normal olarak değerlendirildi. Hasta kortikosteroid tedavisi ile taburcu edildi.Eosinophilic myocarditis (EM) is a rare form of myocarditis that usually presents with heart failure due to eosinophilic infiltration. EM is often a component of hypereosinophilic syndrome (HES). HES is a rare disorder characterized by persistent, marked eosinophilia combined with organ system dysfunction. A 38-year-old man was admitted to emergency services with left inguinal pain and fever, and was hospitalized with diagnosis of nephrolithiasis and urinary tract infection. Intravenous antibiotic therapy of 3 grams meropenem per day and analgesic of 50 mg pethidine per day were administered. Typical angina pectoris and dyspnea developed approximately 24 hours after treatment. Rash on the chest, and diminished bilateral lung sounds and rales were observed. Nonspecific changes were present on electrocardiogram. Laboratory analysis showed progressively increasing levels of cardiac biomarkers and eosinophilia. Peripheral blood smear, bone marrow aspiration, and biopsy demonstrated eosinophilia. Chest xray revealed diffuse, bilateral interstitial and reticulonodular infiltrates. Transthoracic echocardiography showed thickened left ventricle. Coronary angiography revealed normal coronary arteries. EM was suspected, endomyocardial biopsy was performed, and pathologic specimen confirmed the diagnosis. Corticosteroid treatment was initiated, and within 1 day, angina pectoris and dyspnea had dramatically reduced, and cardiac biomarkers and eosinophil count had decreased. Normal chest x-ray was observed after 72 hours. The patient was discharged with steroid treatmen
    corecore