222 research outputs found

    Mobilya ve diğer orman ürünleri işletmelerinde müşteri ilişkileri yönetimi üzerine bir araştırma (İstanbul ili örneği)

    Get PDF
    Customer Relationship Management (CRM) has become a mangement tool for anyone who wants to survive in today's customer oriented business world and intense competition environment. Customer Relationship Management was business strategy or the culture which developed for activate to sales, marketing and service processes. Customer relationship magement can be defined as reconstruction for increase the competitiveness of businesses on the basis of customer needs. Customer relationship management systems such as other systems can only be beneficial when used correctly. In this study, it was investigated that pre-sales, during sales and after-sales practices which is an important part of costumer relationship management in furniture and other forest products industry business in the province of Istanbul. In addition, it was investigated that whether average of points of customer relationship management implementation levels according to demographic characteristics of employees are different or no differences. Survey which was used in this research had been implemented to a total of 344 company employees with face to face survey method. 225 of employees were in furniture sector and 119 were other forest products sector. The survey questions were prepared by 5 point –likert scale. Respondents to the survey are the lower, middle and senior level managers. SPSS statistical software package was used for the evaluation of study data and some descriptive statistics, t-test and One-way ANOVA analysis were given in study. As a result, it was found that customer relationship management is given in accordance with the budget and facilities in the furniture and other forest products businesses and increased the emphasis on modern marketing concept for institutionalization and the growth of businessesMüşteri İlişkileri Yönetimi (CRM), bugünün müşteri odaklı iş dünyasında ve yoğun rekabet ortamında ayakta kalmak isteyen herkes için vazgeçilmez bir yönetim aracı haline gelmiştir. Müşteri İlişkileri Yönetimi, satış, pazarlama ve servis süreçlerini daha etkin hale getirmek için geliştirilmiş işletme stratejisi ya da kültürüdür. Müşterilerin ihtiyaçları temel alınarak, işletmenin rekabet gücünü arttırmak için yeniden yapılanma olarak ta tanımlanabilir. Her araç gibi müşteri ilişkileri yönetimi sistemleri de ancak doğru kullanıldığında yarar sağlayabilmektedir. Bu çalışmada İstanbul ilinde faaliyet gösteren mobilya ve diğer orman ürünleri sanayi işletmelerinde müşteri ilişkileri yönetiminin önemli bir parçası olan satış öncesi, satış anı ve satış sonrası uygulamaları incelenmiş ve müşteri ilişkileri yönetimi uygulamalarının ortalama puanlarının çalışanların demografik özellikleri göre farklılık gösterip göstermediği araştırılmıştır. Çalışmada verileri toplayabilmek için yüz yüze anket uygulaması yapılmıştır. Anket soruları 5’li likert ölçeği modelinde hazırlanmıştır. Toplam 344 işletme çalışanı ile görüşme gerçekleştirilmiştir. Anket uygulanan çalışanların, 225 ‘i mobilya, 119’u diğer orman ürünleri sanayi sektöründen çalışmaktadır. Ankete cevap verenler işletmelerinde alt, orta ve üst düzey yönetici yetkilileridir. Çalışma verilerinin değerlendirilmesinde SPSS istatistik programı kullanılmış olup, bazı tanımlayıcı istatistikler, t-testi ve tek yönlü ANOVA analizi verilmiştir. Sonuç olarak, mobilya sektörü ve diğer orman ürünleri işletmelerinde müşteri ilişkileri yönetimine bütçe ve imkânları doğrultusunda önem verildiği, kurumsallaşma ve işletmelerin büyümeleri sonucunda modern pazarlama anlayışlarında verilen önemin arttığı bulunmuştur

    Systemic Immune-Inflammatory Index as a Determinant of Atherosclerotic Burden and High-Risk Patients with Acute Coronary Syndromes

    Get PDF
    Background: Systemic immune-inflammatory index (SII), which is derived from neutrophil, platelet and lymphocyte counts, represents the homeostatic balance among inflammatory, immune and thrombotic status. The systemic immune-inflammatory index is superior to indices such as neutrophil-lymphocyte ratio in predicting prognosis in various malignancies, while it is shown to predict future cardiac events better than traditional risk factors after coronary intervention. Objectives: Herein, we aimed to evaluate the relationship of the systemic immune-inflammatory index with atherosclerotic burden and in-hospital complications in acute coronary syndrome patients. Methods: The clinical outcomes, such as extent of myocardial damage, atherosclerotic burden, bleeding, acute kidney injury, duration of hospital stay and in-hospital mortality, were evaluated in a retrospective cohort of 309 consecutive acute coronary syndrome patients. The systemic immune-inflammatory index was calculated as (Platelet X Neutrophil)/Lymphocyte count on admission. Study population was categorized into tertiles with regard to systemic immune-inflammatory index. A p value of <0.05 was considered statistically significant. Results: The highest systemic immune-inflammatory index values were within ST elevation myocardial infarction patients (641.4 in unstable angina pectoris, 843.0 in non-ST elevation myocardial infarction patients and 996.0 in ST elevation myocardial infarction patients; p=0.004). Maximal troponin concentration (0.94 vs. 1.26 vs. 3; p<0.001), number of diseased vessels (1 vs. 2 vs. 2; p<0.001), the SYNTAX (synergy between percutaneous coronary intervention with taxus and coronary artery bypass grafting) score (9 vs. 14 vs. 17.5; p<0.001) and duration of hospital stay (2 vs. 2 vs. 3; p<0.001) also increased with increasing SIItertile (tertile1 vs. tertile 2 vs. tertile 3). Systemic immune-inflammatory index was an independent predictor of SYNTAX score (B: 0.232 [0.001 to 0.003]; p<0.001), extent of myocardial damage (B: 0.152 [0 to 0.001]; p=0.005) and duration of hospital stay (B: 0.168 [0.0 to 0.001]; p=0.003). Conclusions: This study has demonstrated that the systemic immune-inflammatory index, a simple hematological index, is a marker of atherosclerotic burden and longer hospital stay on well-known risk factors in high risk acute coronary syndrome patients

    Orman Endüstri Mühendislerinin Bakış Açısı ile Lisans Eğitimi

    Get PDF
    Mühendislik eğitiminde ana hedef, toplumun bugünkü ve yarın oluşacak gereksinimlerine çözüm oluşturabilecek niteliklere sahip elemanlar yetiştirmektir. Sözü edilen eğitim sürecinin de uygulamaya paralel olması gerekmektedir. Dolayısıyla, modern mühendislik eğitiminin ana amacı mühendislik esaslarını ve öğrenmeyi öğretmek olarak tanımlanabilmektedir. Bu çalışmada, orman endüstri mühendisi olarak herhangi bir alanda çalışan orman endüstri mühendislerinin lisans döneminde verilen eğitim-öğretimi nasıl algıladıkları ve lisans döneminde verilen programın daha iyi olması için nelerin yapılması gerektiği temel araştırma amacıdır. Bu amaç doğrultusunda orman ürünleri sanayi sektöründe çalışan orman endüstri mühendisleri çalışma kapsamına alınmıştır. Çalışma sonucunda çalışan orman endüstri mühendislerinin ağırlıklı olarak üretim biriminde, kalite-kontrol biriminde, pazarlama-satış biriminde ve tasarım biriminde istihdam edildikleri belirlenmiştir. Sektörde çalışan orman endüstri mühendislerine göre lisans düzeyinde verilen eğitimin yeterliliği, özel sektöre uygunluğu ve güncel konuların anlatılması noktasında yetersiz bulunmuştur.  Katılımcı orman endüstri mühendislerine göre eğitim öğretimin iyileştirilmesi için “Uygulamalı eğitimin” yüksek oranda arttırılması gerekmektedir. Katılımcılar uygulamalı eğitimin arttırılması için öncelikle yabancı dil eğitimin arttırılması gerektiğini belirtmişlerdir. Yabancı dil eğitimin arttırılmasının yanında katılımcı orman endüstri mühendisleri müfredatlarda endüstriyel uygulamaların arttırılması gerektiğini belirtmektedirler. Endüstriyel uygulamaların arttırılması ile uygulamalı eğitime önem verilmesi gerektiğini vurgulayan orman endüstri mühendisleri bilgisayar eğitiminin de arttırılması gerektiğini ileri sürmüşlerdir

    Pankreas Psödokisti

    No full text

    Open Surgery for Hepatic Hydatid Disease

    No full text
    Hydatid disease is a zoonosis caused by the larvae of Echinococcus granulosus. Humans are an intermediate host and are usually infected by direct contact with dogs or indirectly by contaminated foods. Hydatid disease mainly involves the liver and lungs. The disease can be asymptomatic. Imaging techniques such as ultrasonography and computed tomography are used for diagnosis. The growth of hydatid cysts can lead to complications. Communication between bile duct and cysts is a common complication. The goal of treatment for hydatid disease is to eliminate the parasite with minimum morbidity and mortality. There are 3 treatment options: surgery, chemotherapy, and interventional procedures. Medical treatment has low cure and high recurrence rates. Percutaneous treatment can be performed in select cases. There are many surgical approaches for managing hydatid cysts, although there is no best surgical technique, and conservative and radical procedures are used. Conservative procedures are usually preferred in endemic areas and are easy to perform but are associated with high morbidity and recurrence rates. In these procedures, the parasite is sterilized using a scolicidal agent, and the cyst is evacuated. Radical procedures include hepatic resections and pericystectomy, which have high intraoperative risk and low recurrence rates. Radical procedures should be performed in hepatobiliary centers. The most common postoperative complications are biliary fistulas and cavity-related complications. Endoscopic retrograde cholangiopancreatography can be used to diagnose and treat biliary system complications. Endoscopic sphincterotomy, biliary stenting, and nasobiliary tube drainage are effective for treating postoperative biliary fistulas

    Cardiovascular Surgery and Interventions Case Report Open Access Urgent carotid endarterectomy in carotid artery stenosis with a pedunculated thrombus: a case report

    No full text
    Intraluminal thrombus in the context of carotid artery stenosis is rarely encountered. The prevention of major disabling stroke is one of the foremost goals of the urgent treatment of carotid lesions with an intraluminal thrombus. Urgent carotid endarterectomy following non-disabling stroke or crescendo transient ischemic attacks is a safe and feasible procedure with favorable outcomes. Endovascular therapy may not be suitable in selected cases. Carotid artery stenosis with a pedunculated thrombus, as in the present case, has a higher risk of embolization than other intraluminal thrombi. Herein, we describe a case with recurrent episodes of amaurosis fugax, who underwent urgent carotid surgery due to a pedunculated thrombus
    corecore