8 research outputs found
Radiological Findings of Hepatic Epithelioid Hemangioendothelioma: A Rare Case Report
Hepatik epiteloid hemanjioendotelyoma, klinik seyri öngörülemeyen, nadir görülen, düşük dereceli, vasküler bir tümördür ve genellikle radyolojik karakteristik özelliklere dayanarak diğer karaciğer tümörleri gibi yanlış teşhis edilir. En yaygın tutulum bölgeleri karaciğer, akciğer ve kemiktir. Genellikle asemptomatik seyirli olması ve diğer hepatik malignitelere kıyasla daha nadir görülmesi nedeniyle bu tümörün teşhisinde hala zorluklar bulunmaktadır. Bu hastalığın erken teşhisinde radyolojik görüntüleme yardımcı olabilir. Bu olguda ayırıcı tanıyı genişletmek ve doğru tanı koymak için olası akciğer metastazlı hepatik epiteloid hemanjioendotelyomanın görüntüleme bulgularını sunmayı amaçladık. Sağ üst kadran ağrısı olan 38 yaşında bir kadın hastayı bilgisayarlı tomografi (BT), manyetik rezonans görüntüleme (MRG) ve pozitron emisyon tomografisi (PET-BT) görüntüleme modaliteleri ile değerlendirdik. Kesin tanı lezyonun biyopsisi sonrasında histopatolojik değerlendirme sonrasında konuldu
Orta lob sendromlu olgularda bilgisayarlı tomografi bulguları
Amaç: Orta lob sendromu OLS , sağ akciğer orta lobunun kronik veya tekrarlayan atelektazileri ile karakterize bir tablodur. Spesifik bir klinik bulgusu yoktur. OLS tanısında Bilgisayarlı Tomografi BT en sık kullanılan modalitedir. Kliniğimizde son iki yılda OLS tanısı almış hastaların BT bulgularını literatür eşliğinde sunmayı amaçladık.Gereç ve Yöntem: Mayıs 2015- Mayıs 2017 tarihleri arasında hastanemiz radyoloji kliniğine başvuran ve OLS tanısı alan 29 hastanın, BT ve klinik bulguları retrospektif olarak iki radyolog ve bir göğüs hastalıkları uzmanı tarafından incelendi. Bulgular: OLS tanısı alan 29 hastanın 17’si %58,6 kadın, 12’si %41,4 erkek hastaydı. Kadın/erkek oranı 1.42 idi. Bu olguların yaş ortalaması ise 59,4±17,01 8-84 yaş olarak hesaplandı. Klinik değerlendirmede en sık semptom öksürük, nefes darlığı ve balgam olarak saptandı. Radyolojik görüntülemede tüm hastaların BT tetkiklerinde sağ akciğer orta lobda atelektazi mevcuttu. Atelektazi ile birlikte diğer en sık eşlik eden bulgular ise 11 hastada mediastinal ve/veya hiler patolojik görünümde lenfadenopati, 6 hastada bronşektazi, 4 hastada enfeksiyon ile uyumlu parankimal bulgular, 3 hastada parankimal nodüller, 3 hastada peribronşial kalınlaşma, 2 hastada operasyon sonrası değişiklikler, 2 hastada diafragmaevantrasyonu, 2 hastada mukus tıkacı, 1 hastada squamöz hücreli kanser, 1 hastada da pulmoneremboli idi. Dört hastada herhangi bir ek akciğer patolojisi saptanmadı. Sonuç: OLS, sağ akciğer orta lobun total atelektazisi olup spesifik klinik bulguları olmaması nedeniyle kronik ve tekrarlayan akciğer şikayetleri olan her hastada özellikle sağ akciğerde yerleşim gösteren lezyonlarda ayırıcı tanılar arasında göz önünde bulundurulmalıdır. BT’nin rutine girmesi ile de radyolojik olarak görülme sıklığı artmıştır. BT, OLS tanısında etkin ve noninvaziv bir görüntüleme yöntemidi
A new monotypic genus (Diptychocarpus Trautv.) record from Brassicaceae (Cruciferae) family for the Flora of Turkey
In this study the monotypic genus Diptychocarpus Trautv. (Brassicaceae/Cruciferae) is recorded for the first time (B9 Van) from Turkey. The diagnostic characters of Diptychocarpus strictus (Fisch. ex M.Bieb.) Trautv. are described and illustrated. Geographical distributions are also mapped, and conservation statuses at the regional scale of this species are discussed
Akciğer Bilgisayarlı Tomografisinde Sık Görülen Mozaik Perfüzyon Etyolojisinde Radyolojik İpuçları
Amaç: Bu çalışmamızda günlük radyoloji pratiğinde akciğer bilgisayarlı tomografide BT sık karşılaştığımız mozaik atenuasyon MA paterni olan hastalarda altta yatan süreci tanımlamaya yönelik, görüntüleme bulgularının radyolojik ipuçlarını literatür eşliğinde sunmayı amaçladık.Gereç ve Yöntem: MA paterni olan 400 hastanın toraks BT’si retrospektif olarak incelendi. Görece lüsen alanların mı mozaik perfüzyon ; yoksa görece opak alanların mı buzlu cam anormal olduğunu belirlemek için öncelikle damar çaplarına bakıldı. Damar çapı lüsen alanda daha küçük ise bu alan patolojik kabul edildi. Sonra mozaik perfüzyon nedenleri vasküler mi küçük hava yolu hastalığı mı diye direkt ve indirekt bulgulara bakıldı. Mozaik perfüzyonun havayolu hastalığı bulgularından bronş duvarı kalınlaşması, tomurcuklanmış ağaç görünümü ve bronşektazi direk; santral yerleşim, lobüler görünüm, küçük ve keskin kenarlı lüsen alanlar ise indirekt bulgular olarak kabul edildi. Vasküler nedenli MA’nun direk bulguları trombüs ve pulmoner arter genişlemesi iken periferal yerleşim, daha büyük ve sınırları net olmayan lüsen alanlar ise indirek bulgular olarak kabul edildi. Daha sonra bulgular klinik sonuçlar ile de korele edildi.Bulgular: MA’nın nedeni 190 %47.5 hastada buzlu cam olarak tespit edildi. Lüsen alanların patolojik olduğu 210 hastanın 140’ı %67 küçük hava yolu ve 70’i %33 vasküler nedenli idi. Hava yolu hastalığına bağlı mozaik perfüzyon olan hastalarda toraks BT’de en sık tomurcuklanmış ağaç, bronş duvarında kalınlaşma ve bronşektazi izlendi. Vasküler hastalığa bağlı mozaik perfüzyonda ise kronik pulmoner emboli ve pulmoner hipertansiyon bulguları eşlik etmekteydiSonuç: Mozaik atenuasyon paterni düşünüldüğü kadar nonspesifik bir bulgu olmayıp radyologlar tarafından sistematik bir yaklaşım ile BT bulguları değerlendirilerek ayırıcı tanıya ve tedaviye katkı sunulabili
Computed Tomography findings of atypical intralobar pulmonary sequestration: Research Article
Backgrounds: Bronchopulmonary sequestration (BPS) is a rare congenital anomaly of the lung that has two different types as intralobar and extralobar. In this study, we aimed to present six cases of intralobar sequestration with atypical findings in terms of feeding, drainage and, localization. Methods: Patients diagnosed with intralobar pulmonary sequestration in our clinic between 2015-2019 were evaluated retrospectively. Demographical features and atypical Computed Tomography (CT) findings of the patients were presented by literature. Results: Among 45 patients with intralobar sequestration, six ones (13.3%) (5 males and 1 female) with a mean age of 43.5±25.4 (0-78) years old) had atypical pulmonary findings on CT images. Atypical features regarding arterial supply was detected in 8.9%, venous drainage in 2.2%, location in 4.4%, radiological appearance ın 4.4% and co-existing lesion in 2.2% of the patient with intralobar sequestration. Conclusion: Typical and atypical features of pulmonary sequestration must be well-known for differential diagnosis of solid or cystic pulmonary lesions
Cardiovascular evaluation and serum paraoxonase-1 levels in adolescents with polycystic ovary syndrome
The aim of our study was to evaluate whether cardiovascular disease risks seen in adults with polycystic ovary syndrome (PCOS) develop in adolescents with PCOS using conventional Doppler echocardiography (CDE) and tissue Doppler echocardiography (TDE) or not. The other aim was to investigate the association of paraoxonase-1 (PON-1) level with cardiovascular parameters. 30 PCOS patients and 30 control patients were included in the study. All patients were evaluated with TDE and CDE. Paraoxonase-1 levels of both groups were studied. In CDE study, myocardial performance index (MPI) was higher in the PCOS group than in the control group (0.54 ± 0.11, 0.50 ± 0.12, p = .049, respectively). In the TDE study, early diastolic myocardial velocity (E)’/late diastolic myocardial velocity (A′) was lower in PCOS group than in the control group (2.07 ± 0.08, 2.44 ± 0.10, p = .008, respectively). PON-1 was higher in PCOS group than in the control group (26.81 ± 3.05, 18.68 ± 1.18, p = .011, respectively). Cardiovascular disease risks, which are among the long-term complications of PCOS, seem to begin from the early stage of PCOS. The high PON-1 level was thought to increase in response to increased oxidative stress in PCOS.Impact statement What is already known on this subject? Polycystic ovary syndrome (PCOS) is one of the most commonly seen endocrinopathy in the adolescent age group. PCOS has detrimental effects on the cardiovascular system in the adult population which is reported in many studies. What the results of this study add? The result of this study showed that cardiovascular effects, which are among the long-term complications of PCOS, seem to begin from the early stage of PCOS. And also, serum paraoxonase-1 level increases in response to the oxidative stress in the adolescent with PCOS. What are the implications of these findings for clinical practice and/or further research? The cardiovascular system evaluation should be started in early phases of PCOS development in the adolescent age group. The potential role of oxidative effect of Paraoxonase-1 on the PCOS needs to be elucidated in further studies
Spontaneous rupture of the middle fossa arachnoid cyst into the subdural space : case report
BACKGROUND: Arachnoid cysts are congenital, benign and intra-arachnoidal lesions. A great majority of arachnoid cysts are congenital. However, to a lesser extent, they are known to develop after head trauma and brain inflammatory diseases. Arachnoid cysts are mostly asymptomatic and they can develop anywhere in the brain along the arachnoid membrane. CASE REPORT: Arachnoid cysts form 1% of the non-traumatic lesions which occupy a place and it is thought to be a congenital lesion developed as a result of meningeal development abnormalities or a lesion acquired after trauma and infection. There is a male dominance at a rate of 3/1 in arachnoid cysts which locate mostly in the middle fossa. Our patient was a 2-years-old boy. CONCLUSIONS: As a conclusion, spontaneous subdural hygroma is a rare complication of the arachnoid cysts. Surgical intervention could be required in acute cases