28 research outputs found

    Evaluation of the content of YouTubeTM videos about local anesthesia in pediatric dentistry

    Get PDF
    Abstract Aim: The purpose of this study was to assay the quality and substance of videos on YouTubeTM about local anesthesia in children and to assay whether they are practical for patients and parents. Materials and Methods: A research was applied on YoutubeTM using the search term "local anesthesia in pediatric dentistry" with the assumed sorting set to "sort by relevance". In our study, 113 videos out of 213 were excluded and 100 videos were analyzed. For video content classification, a 23-point score scale was used to classify video groups as low, moderate, and high video context. Results: Most of the videos were uploaded by healthcare professionals (n=93; 93%), while the rest were uploaded by healthcare companies/websites (n=1; 1%) and others (tv channels, news agencies) (n=6; 6%). The average duration of videos was 9.49 minutes (range: 0.5-57.57 minutes; median: 4.25). Conclusion: Although there are many videos on local anesthesia in children on YouTubeTM, these videos contain limited information in terms of content. There is a requirement to develop the quality of YouTubeTM videos on this subject by dentists

    Bitkisel içerikli bir lolipopun tükürük streptoccus mutans düzeyleri üzerine etkisinin değerlendirilmesi

    No full text
    Tez (Doktora) -- Kırıkkale Üniversitesi100202

    Evaluation of the effect of a herbal lollipop on salivary Streptococcus mutans levels

    No full text
    YÖK Tez ID: 386455Çalışmamızda bitkisel (meyan kökü) içerikli bir lolipopun çürüksüz ve yüksek çürük riskli çocuklarda, diş çürüğünden sorumlu esas etken olduğu bilinen Streptoccus mutans'ın tükürükteki düzeyi üzerine etkilerinin plasebo kontrollü olarak değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Çalışmamız çeşitli okullarda yapılan taramalarda 5-11 yaş arası çürüksüz ve yüksek çürük riskli (ds/DS ?10 ve tükürük S.mutans düzeyi >105 CFU/ml) olan toplam 108 çocuk üzerinde yürütülmüştür. Gruplar, çürüksüz (Grup A, n=36), yüksek çürük riskli - diş tedavileri lolipop kullanımı öncesi tamamlanan (Grup B, n=36) ve yüksek çürük riskli - koopere olamadığı için diş tedavisi yapılamayan (Grup C, n=36) çocuklardan oluşmaktadır. Gruplar kendi içinde kullanılacak lolipop türüne göre (bitkisel ve plasebo lolipop) iki alt gruba (A-1, A-2, B-1, B-2, C-1, C-2) ayrılmıştır. B grubundaki çocuklardan diş tedavisi öncesi ve A, B ve C gruplarında lolipop kullanmadan önce, sonra ve 3. ay kontrolünde tükürük S. mutans sayısının belirlenmesi için bir dip-slide testi olan 'Dentocult SM Strip Mutans testi' kullanılarak tükürük örneği alınmıştır. Sonuçların değerlendirilmesi için yapılan istatistiksel analizlerde grup içi karşılaştırmalarda Wilcoxon İşaret Testi, gruplar arasındaki karşılaştırmalarda ise Mann-Whitney U testi kullanılmıştır. Çalışma sonuçları değerlendirildiğinde, C-1 grubu hariç tüm gruplarda lolipop öncesi ve sonrası tükürük S. mutans değerleri arasında istatistiksel olarak anlamlı fark olmadığı tespit edilmiştir (p>0,05). Yalnızca bitkisel lolipop kullanan yüksek çürük riskli, diş tedavileri yapılmamış olan çocuklardan oluşan C-1 grubunda, lolipop sonrası tükürük S. mutans değerlerinde istatistiksel olarak anlamlı bir azalma olduğu saptanmıştır (p0,05). Sonuç olarak; çalışmamızda yüksek çürük riskli diş tedavileri yapılmamış çocuklarda, bitkisel lolipopların S. mutans'ın tükürükteki düzeyini düşürmede etkili olduğu belirlenmiştir. Bu nedenle bitkisel lolipopların, küçük yaştaki diş tedavisine uyum göstermeyen, sedasyon ve genel anestezi uygulanamayan ve karyojenik gıdalarla beslenmesi kontrol altına alınamayan çocuklarda, karyojenik şekerlemeler yerine alternatif olarak tavsiye edilebileceği düşüncesindeyiz. Bununla birlikte, meyan kökü ekstresinin, çürük gelişimini önleyici etkisini değerlendirebilmek için daha geniş ve kapsamlı araştırmalara ihtiyaç vardır.The aim of this study was to evaluate the effect of an herbal lollipop on salivary S. mutans, which is known to be the main factor responsible for dental caries, in caries free and high caries risk children compared with a placebo control group. Study has been carried out in 5-11 aged, caries free and high caries risk 108 children, (ds/DS ?10 and salivary S.mutans levels >105 CFU/ml) who have been examined at different schools. Groups are consisted of caries free children (group A, n=36); children with high caries risk, whose dental treatment completed before lollipop use (Group B, n=36) and children with high caries risk, who did not comply with dental treatment (group C, n=36). Groups were divided into two subgroups (A-1, A-2, B-1, B-2, C-1, C-2) according to lollipop types (herbal and placebo lollipops). Saliva samples were taken before dental treatment in group B; before and after consuming lollipops, and at the end of the third month in all groups, to determine the level of S. mutans using a dip-slide method 'Dentocult SM Strip Mutans test'. The results were statistically analyzed with Wilcoxon signed-rank test for comparison within the groups and Mann-Whitney U test for comparison between the groups. In all groups except C-1, there was no statistically significant difference in the levels of salivary S. mutans levels between before and after lollipop use (p>0,05). Significant reduction in salivary S. mutans levels were seen only in the high caries risk children who did not have dental treatment and used herbal lollipop (p0,05). As a result; herbal lollipops were found to be effective in children with high caries risk who did not have dental treatment. Therefore, herbal lollipops containing licorice root extract could be recommended as an alternative to cariogenic confectionery to children who do not comply with dental treatment, who could not be treated under sedation and general anesthesia, and children consuming cariogenic foods with uncontrolled diet. More extensive and comprehensive research is needed in order to evaluate the effect of licorice root extract in caries prevention

    Evaluation of Knowledge and Experiences of Mothers on Teething

    No full text
    Amaç: Süt dişlenme ile eşzamanlı olarak birçok semptom ortaya çıkabilmektedir. Bununla birlikte, dişlenmeye spesifik herhangi bir semptom veya belirti olduğuna dair yeterli bilimsel kanıt mevcut değildir. Bu çalışmanın amacı, annelerin süt dişlenme ile ilgili bilgi düzeyini ölçmek, çocuklarının diş sürmesi sırasında yaşadıkları deneyimleri ve bunlarla ilgili uyguladıkları çözümleri değerlendirmektir. Gereç ve Yöntem: Kırıkkale ili merkezinde seçilen ilkokullarda 1. sınıfta okuyan çocukların anneleri çalışmaya dahil edilmiştir. Çalışma verileri anket yardımıyla elde edilmiştir. Veriler tanımlayıcı istatistikler ve ki-kare testi ile analiz edilmiş, p değeri <0.05 olduğunda istatistiksel olarak anlamlı kabul edilmiştir. Bulgular: Bu kesitsel çalışmaya toplam 307 anne katılmıştır. Annelerin büyük çoğunluğu, süt dişlerinin 6-7 aylıkken sürmeye başladığını (%81.1) ve ilk olarak alt keser dişlerin sürdüğünü (%84.4) bilmektedir. Cisimleri ısırma isteği (%83), ateş (%79.4), salivasyon artışı (%76.2), iştah kaybı (%71), uyku bozukluğu (%70.3) ve dişeti iritasyonunun (%68) süt dişlenme ile ilişkili olarak en sık görülen belirti ve semptomlar olduğu anneler tarafından bildirilmiştir. Dişin sürmesi sırasında oluşan ağrının giderilmesi için, annelerin %83.7’si çocuğuna sistemik analjezikler verdiğini ve %72.3'ü topikal analjezikleri diş etlerine uyguladığını belirtmiştir. Sonuç: Süt dişlenme ile ilgili eksik bilgi düzeyi ve yanlış inanışlar olduğu tespit edilmiştir. Annelere dişlenme hakkında ve bu dönemde karşılaşabilecekleri problemlere çözüm bulma konusunda eğitim programlarına ihtiyaç vardır.Objective: A broad range of symptoms may occur concomitantly with teething. However, there is not enough scientific evidence to suggest that there are any symptoms or signs specific to teething. The purpose of the present study was to assess the knowledge about teething, to evaluate the experiences of mothers’ during the teething of their child and types of practices defined by them to relieve teething symptoms. Material and Method: The mothers of 1st grade primary school children of Kırıkkale province were included in the present study. The data was obtained by a questionnaire. Data were analyzed by descriptive statistics and Chi-square test; p value <0.05 was considered statistically significant. Results: In this cross sectional study, a total of 307 mothers participated. The majority of the mothers knew that the first primary teeth erupt at 6-7 months of age (81.1%) and lower central incisors are the first teeth to erupt (84.3%). Desire to bite (83%), fever (79.4%), increased salivation (76.2%), loss of appetite (71%), sleep disturbance (70.3%) and gum irritation (68%) were the most prevalent signs and symptoms associated with teething as reported by the mothers. To relieve teething pain, the majority (83.7%) of the mothers’ gave their child systemic analgesics and 72.3%applied topical analgesics to the gums. Conclusion: Poor knowledge and misbeliefs about teething were identified. Educational interventions are needed for the mothers about teething and solutions to the problems they may face in this period

    ANNELERİN SÜT DİŞLENME İLE İLGİLİ BİLGİ VE DENEYİMLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ

    No full text
    Amaç: Süt dişlenme ile eşzamanlı olarak birçok semptom ortaya çıkabilmektedir. Bununla birlikte, dişlenmeye spesifik herhangi bir semptom veya belirti olduğuna dair yeterli bilimsel kanıt mevcut değildir. Bu çalışmanın amacı, annelerin süt dişlenme ile ilgili bilgi düzeyini ölçmek, çocuklarının diş sürmesi sırasında yaşadıkları deneyimleri ve bunlarla ilgili uyguladıkları çözümleri değerlendirmektir. Gereç ve Yöntem: Kırıkkale ili merkezinde seçilen ilkokullarda 1. sınıfta okuyan çocukların anneleri çalışmaya dahil edilmiştir. Çalışma verileri anket yardımıyla elde edilmiştir. Veriler tanımlayıcı istatistikler ve ki-kare testi ile analiz edilmiş, p değeri <0.05 olduğunda istatistiksel olarak anlamlı kabul edilmiştir. Bulgular: Bu kesitsel çalışmaya toplam 307 anne katılmıştır. Annelerin büyük çoğunluğu, süt dişlerinin 6-7 aylıkken sürmeye başladığını (%81.1) ve ilk olarak alt keser dişlerin sürdüğünü (%84.4) bilmektedir. Cisimleri ısırma isteği (%83), ateş (%79.4), salivasyon artışı (%76.2), iştah kaybı (%71), uyku bozukluğu (%70.3) ve dişeti iritasyonunun (%68) süt dişlenme ile ilişkili olarak en sık görülen belirti ve semptomlar olduğu anneler tarafından bildirilmiştir. Dişin sürmesi sırasında oluşan ağrının giderilmesi için, annelerin %83.7’si çocuğuna sistemik analjezikler verdiğini ve %72.3'ü topikal analjezikleri diş etlerine uyguladığını belirtmiştir. Sonuç: Süt dişlenme ile ilgili eksik bilgi düzeyi ve yanlış inanışlar olduğu tespit edilmiştir. Annelere dişlenme hakkında ve bu dönemde karşılaşabilecekleri problemlere çözüm bulma konusunda eğitim programlarına ihtiyaç vardır.Objective: A broad range of symptoms may occur concomitantly with teething. However, there is not enough scientific evidence to suggest that there are any symptoms or signs specific to teething. The purpose of the present study was to assess the knowledge about teething, to evaluate the experiences of mothers’ during the teething of their child and types of practices defined by them to relieve teething symptoms. Material and Method: The mothers of 1st grade primary school children of Kırıkkale province were included in the present study. The data was obtained by a questionnaire. Data were analyzed by descriptive statistics and Chi-square test; p value <0.05 was considered statistically significant. Results: In this cross sectional study, a total of 307 mothers participated. The majority of the mothers knew that the first primary teeth erupt at 6-7 months of age (81.1%) and lower central incisors are the first teeth to erupt (84.3%). Desire to bite (83%), fever (79.4%), increased salivation (76.2%), loss of appetite (71%), sleep disturbance (70.3%) and gum irritation (68%) were the most prevalent signs and symptoms associated with teething as reported by the mothers. To relieve teething pain, the majority (83.7%) of the mothers’ gave their child systemic analgesics and 72.3%applied topical analgesics to the gums. Conclusion: Poor knowledge and misbeliefs about teething were identified. Educational interventions are needed for the mothers about teething and solutions to the problems they may face in this period

    Evaluation of effectiveness of retreatment of different tricalcium silicate cements used in regeneration therapy by micro computed tomography

    No full text
    Bu tez çalışmasında; simüle edilmiş immatür dişlerde uygulanan revaskülarizasyon tedavisinde kullanılan üç farklı kasiyum silikat esaslı simanın ultrasonik uçlarla ve kimyasal olarak uzaklaştırılma etkinliğinin mikro-BT cihazı ile değerlendirilmesi amaçlanmıştır. 30 adet tek köklü, çürüksüz anterior daimi diş kullanılan çalışmamızda dişler materyale göre üç çalışma grubuna (n=10) ayrılmıştır. AAE'nin protokolüne uygun şekilde irrigasyon ve medikamanlar uygulandıktan sonra kanalın koronal üçlüsü Biodentine, ProRoot MTA ve Retro MTA materyalleri ile kapatılmış ve IRM ile dolguları yapılmıştır. 2 hafta inkübatörde 37OC'de %100 nemli ortamda materyallerin sertleşme sürelerinin tamamlanması beklendikten sonra simanların dolum sonrası görüntülerinin alınması için ilk mikro-BT taraması yapılmıştır. Daha sonra geçici dolgular uzaklaştırılmış ve ultrasonik uçlar ve Bio-Retrievability (BioMTA) likitinin birlikte kullanılmasıyla simanlar uzaklaştırılarak örnekler tekrar mikro-BT cihazında taranmıştır. Elde edilen görüntülerin analizleri yapılarak kalsiyum silikat esaslı simanların uzaklaştırma etkinlikleri ve süreleri değerlendirilmiştir. İstatistiksel analizler ve hesaplamalar için IBM SPSS Statistics 21.0 ve MS-Excel 2013 programları kullanılmıştır. İstatistiksel anlamlılık düzeyi p<0.05 kabul edilmiştir. Grupları arasında kalan simanların yüzde değerleri açısından istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık tespit edilmiştir (χ2=9.494, p=0.009). Gruplar arasında süre değerleri açısından istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık yoktur (p=0.063). Biodentine grubunda ProRoot MTA ve Retro MTA'ya kıyasla kök kanal duvarlarında daha fazla miktarda artık kaldığı belirlenmiştir. Uzaklaştırılan dolgu yüzdeleri sırasıyla; %99,69 Biodentine, %99,98 Retro MTA ve %99,95 ProRoot MTA olarak tespit edilmiştir. Bütün gruplarda simanların dişin yeniden tedavi edilmesini sağlayacak şekilde mekanik ve kimyasal olarak uzaklaştırılmasının mümkün olduğu gösterilmiştir.Aim: The present study aimed to evaluate the efficacy of three different calcium silicate-based cements used in revascularization treatment in simulated immature teeth with ultrasonic tips and chemically with micro-CT. Materials and Methods: In our study, in which 30 single-rooted, carious-free anterior permanent teeth were used, the teeth were divided into three study groups (n = 10) according to the material used. After irrigation and medication materials were applied following the protocol of AAE, the coronal third were closed with Biodentine, ProRoot MTA and Retro MTA materials and restorations were completed with IRM. For the set period of the materials, teeth were incubated for 2 weeks in 100% humidity at 37oC. Then, the first micro-CT scan was performed to obtain post-filling images of the coronally applied cements. Then, the temporary fillings were removed, and the cements were removed by using ultrasonic tips with Bio-Retrievability liquid (BioMTA), and the samples were scanned again with micro-CT. The removal duration and efficiency of calcium silicate-based cements were evaluated by analyzing the micro-CT images. IBM SPSS Statistics 21.0 and MS-Excel 2013 programs were used for statistical analysis and calculations. Results: Statistical significance level was accepted as p<0.05. A statistically significant difference was found between the groups regarding the remaining percentage values (χ2=9.494, p=0.009). There was no statistically significant difference between the groups in terms of duration values (p=0.063). Conclusion: It was determined that the Biodentine group remained in the root canal walls at a higher amount compared to ProRoot MTA and Retro MTA. The removed filling percentages are 99.69% Biodentine, 99.98% Retro MTA, and 99.95% ProRoot MTA. It has been shown that, in all groups, it is possible to remove the cements mechanically and chemically, allowing retreatment of the tooth

    Dental Treatment of a Patient with Treacher Collins Syndrome Under General Anaesthesia: A Case Report

    No full text
    This article reports a case of Treacher Collins syndrome (TCS) in a five-year-old male patient treated in Kırıkkale University, Department of Pediatric Dentistry. We defined the clinic signs and symptoms of the case and suggested a treatment plan. Treatment procedures for malformations caused by the syndrome should be planned and performed specifically for the patient. In our patient with low treatment compliance, dental examination, filling and partial prosthesis treatment was successfully applied under general anesthesia

    Antibacterial activity of fluoride varnishes containing different agents in children with severe early childhood caries: a randomised controlled trial

    No full text
    WOS:000529855300002PubMed: 32356211Objectives The aim of this study was to compare the antibacterial activity of fluoride varnishes containing different agents in children with severe early childhood caries (S-ECC). Materials and methods The study was conducted in 92 children with S-ECC. Patients who completed dental treatment under general anaesthesia were included in the study. Patients were divided randomly into four groups: 5% sodium fluoride (SF) control group (n = 23), 5% SF with tricalcium phosphate (TCP) (n = 23), 5% SF with xylitol-coated calcium and phosphate (CXP) (n = 23) and 5% SF with casein phosphopeptide-amorphous calcium phosphate (CPP-ACP) (n = 23). Saliva mutans streptococci (MS) and lactobacilli (LB) levels were evaluated by taking saliva samples at baseline (T-0), 1 month (T-1) and 3 months (T-2) after treatment. Results All groups showed a significant decrease in MS and LB levels at T-1 (P < 0.05) except the CXP group. Only the TCP group exhibited significantly decrease MS and LB levels indicating less than 10(5) CFU at both T-1 and T-2 compared with the other groups (P < 0.05). Conclusion Fluoride varnish with TCP provided significantly more reduction in MS and LB levels than other fluoride varnishes. Clinical Trials registration number NCT03625310Kirikkale University Scientific Research Projects Coordination UnitKirikkale University [2015/032]This study was funded by the Kirikkale University Scientific Research Projects Coordination Unit (project number 2015/032)

    Evaluation of the Efficacy of Erbium, Chromium-doped Yttrium, Scandium, Gallium, and Garnet Laser in Partial Pulpotomy in Permanent Immature Molars: A Randomized Controlled Trial

    No full text
    Erkmen Almaz, Merve/0000-0001-6766-2023WOS: 000528267200003PubMed: 32229029Introduction: The use of the erbium, chromium-doped yttrium, scandium, gallium, and garnet (Er,Cr:YSGG) laser in vital pulp therapy contributes to the formation of dentin bridges and a sterile zone as well as the maintenance of the vitality of the pulp. However, no prior studies have used the Er,Cr:YSGG laser in partial pulpotomy of immature permanent teeth. The aim of this study was to compare the efficacy of partial pulpotomy treatment using mineral trioxide aggregate (MTA) alone and MTA with the Er,Cr:YSGG laser in permanent immature molars. Methods: A total of 90 caries-exposed permanent immature molar teeth were included and randomly divided into 2 groups: the MTA group (n = 45) and the laser 1 MTA group (n = 45). In the MTA group, MTA was applied to the exposed area on the pulp after bleeding control. In the same session, the tooth was restored with a composite resin. In the laser 1 MTA group, before MTA condensation, the Er,Cr:YSGG laser was applied to the exposure area. Patients were recalled at 1, 3, 6, and 12 months after treatment. The MannWhitney U and chi-Square tests were used for statistical analysis. Results: The success rate (95.5%) of the laser + MTA group was similar to that of the MTA group (88.8%). There was no significant difference between groups in terms of the frequency of at least 1 pathologic clinical or radiographic failure at 12 months (P > .05). Conclusions: Partial pulpotomy treatment showed a high success rate in immature permanent molars; however, the use of the laser did not contribute to the success rate compared with MTA alone.Kirikkale University Scientific Research Projects Coordination UnitKirikkale University [2017/75]Supported by the Kirikkale University Scientific Research Projects Coordination Unit (project number 2017/75)

    Ozone therapy in the management and prevention of caries

    Get PDF
    The purpose of this article was to assess the effectiveness of ozone therapy in the management and prevention of caries, reviewing clinical and in vitro studies. Ozone has proven to be effective against gram-negative and gram-positive bacteria, viruses, and fungi. In dentistry, most of the published articles are based on ozone's antimicrobial effects and the treatment of caries. Most of the clinical studies reported ozone to be a promising alternative to conventional methods for caries management. However, a few studies have shown ozone to be insufficient for preventing caries and reducing microorganisms in open occlusal carious lesions. Ozone might be a useful tool to reduce and control oral infectious microorganisms in dental plaque and dental cavity. However, the results of in vitro studies are controversial; while some researchers reported that ozone therapy had a minimal or no effect on the viability of microorganisms, others suggested ozone to be highly effective in killing both gram-positive and gram-negative oral microorganisms. Therefore, more evidence is required before ozone can be accepted as an alternative to present methods for the management and prevention of caries
    corecore