11 research outputs found

    The extracellular water corrected for height predicts technique survival in peritoneal dialysis patient

    No full text
    OBJECTIVE: Most patients on peritoneal dialysis (PD) consume a normal Western diet that contains a large amount of salt. This causes increase in extracellular volume (“fluid overload“) that has to be removed mostly with the dialysis fluid, as residual renal function (if present) cannot cope with it. in the present study, we prospectively investigated whether an increased extracellular volume (corrected for height) predicted technique survival in PD patients. MATERIAL and METHODS: Ninety-five prevalent PD patients from one center (mean age 50±13 years, 10 of them diabetic) were studied. Extracellular water (ECW), total body water (TBW), and intracellular water (ICW) were measured by multi-frequency bioimpedance analysis (m-BIA). Echocardiography was performed in all patients. Volume status was also evaluated by measuring left atrium diameter (LAD) and left ventricular end-diastolic diameter (LVEDD). Demographical, biochemical analyses, peritoneal equilibration test, weekly total Kt/V urea and weekly total creatinine clearance (CCr) results were obtained from patient chart. We identified a cut-off value for ECW/height by drawing ROC curves that differentiate patients with FO and those without, using LAD and LVEDD measured by echocardiography as confirmatory parameters. Technique survival (TS) was defined as the time on PD treatment until transfer to hemodialysis. Technique survival (TS) was assessed at the end of the follow-up and significant predictors of technique survival were investigated. RESULTS: During the follow-up, 62 patients dropped out. Thirty-six patients were switched to hemodialysis (severe peritonitis in twelve, hernia in one, peritoneal leaks in five, inadequate dialysis in seventeen and unwillingness in one patient), twelve patients received transplants, five patients were transferred to other center and nine patients died (4 patients from infection, 4 patients from cardiovascular disease and 1 patient from malignancy). Patients switched to hemodialysis were older and had higher duration of PD treatment, body mass index, ECW/height and LAD than patients that stayed on PD. Patients that switched to HD also had significantly lower weekly total KT/Vurea, weekly total CCr and daily total urine volume than patients that stayed on PD. on ROC analysis, we found a cut-off value for ECW/height of 10.5 liters/m with specificity of 78 % and sensitivity of 75% for the diagnosis of FO. Patients with the ratio of ECW/height values above the cut-off values had significantly worse technique survival than those with ECW/height below 10.5 L/m (mean survival, 28.7±2.6 vs. 35.1± 1.9 months; p=0.016). on multivariate analysis, weekly total CCr, serum CRP level and ECW/height above 10.5 L/m were independent predictors of technique failure. CONCLUSION: An increased extracellular volume corrected for height as a fluid overload marker is associated with decreased technique survival in PD patients.AMAÇ: Biz prospektif olarak, periton diyalizi(PD) hastalarında artmış ekstrasellüler suyun (boya göre düzeltilmiş) teknik sağkalımı öngörüp öngöremeyeceğini araştırdık. GEREÇ ve YÖNTEMLER: Çalışmaya halen PD’ine devam etmekte olan doksan beş hasta alındı. Ekstrasellüler su (ESS) miktarı çok frekanslı biyoimpedans cihazı ile ölçüldü.Volüm durumu ekokardiyografi ile ölçülen sol atriyum (SA) ve sol ventrikül endiyastolik (SVED) çap ölçümü ile değerlendirildi. Demografik ve biyokimyasal analiz sonuçları hasta dosyalarından elde edildi. Sıvı yükü olan ve olmayan hastaları ESS/boy oranına göre ayırt etmek için ROC analizinde ekokardiyografi ile ölçülen SA ve SVED çapları doğrulayıcı parametre olarak kullanılarak ESS/boy için en iyi eşik değer saptandı. İzlem sonu teknik sağkalım değerlendirildi. BULGULAR: İzlemde 62 hasta PD’inden çıktı. Bunlardan 36 tanesi hemodiyalize geçti, 12 hasta böbrek nakli, 5 hasta başka merkeze gitti ve 9 hasta öldü. ROC analizinde sıvı yüklenmesi için ESS/boy eşik değerini 10.5 lt/m olarak bulduk. Eşik değerin üstünde ESS/boy oranına sahip olan hastaların teknik sağkalımı eşik değerin altında olan hastalara göre daha kötüydü (p=0.016). Çok değişkenli analizde, haftalık total kreatinin klirensi, serum CRP düzeyi ve eşik değerin üstündeki ESS/boy oranı teknik sağkalımın bağımsız öngörücüleri olarak bulundu. SONUÇ: Sıvı yüklenmesinin göstergesi olarak artmış ESS/boy oranı, PD hastalarında azalmış teknik sağkalım ile ilişkilidir

    Metformin kullanırken diyare ve akut böbrek yetmezliği gelişen hastada, metformine bağlı laktik asidoz: Olgu sunumu

    No full text
    Metformin is a biguanide used in the treatment of type 2 diabetic patients with normal renal functionLactic acidosis is the most serious side effect of metformin. Renal failure is the most common cause of reduced lactate excretion. It is aimed to present a case of metformin-induced lactic acidosis exacerbated by acute renal failure. A 68-year-old female patient used metformin was admitted to the infectious disease department due to diarrhea, nausea and vomiting. Type B lactic acidosis due to metformin was diagnosed after the detection of high anion gap metabolic acidosis and high lactate level on blood gas analysis. Hemodialysis was performed because of acute renal failure. The patient was discharged on the 11th day of the hospitalization with normal serum parameters. Metformin may cause lactic acidosis among patients with acute renal failure; early hemodialysis provides rapid clinical improvement.Metformin biguanid sınıfından, Tip 2 diyabetiklerde, özellikle böbrek fonksiyonları normal hastalarda ilk basamakta kullanılan oral antidiyabetiktir. Metforminin en ciddi yan etkisi laktik asidozdur. Böbrek yetersizliği laktat atılım bozukluğunun en sık sebebidir. Metformin kullanan bir hastada gelişen akut böbrek yetersizliğinin alevlendirdiği laktik asidoz tablosunun sunulması amaçlanmıştır. Atmış sekiz yaşında bayan hasta metformin kullanırken iki haftadır devam eden ishal, bulantı ve kusma yakınmaları ile enfeksiyon hastalıkları servisine yatırıldı. Kan gazında artmış anyon açıklı metabolik asidoz saptandı. Laktik asit düzeyi yüksek saptanması üzerine metformin kullanımına bağlı Tip B laktik asidoz olarak değerlendirildi. Hasta akut böbrek yetmezliği nedeni ile hemodiyalize alındı. Yatışının 11. gününde tüm kan parametreleri düzelmiş olarak şifa ile taburcu edildi. Metformin böbrek yetersizliği gelişen hastalarda laktik asidoza sebep olabilmektedir, bu hastalarda erken diyaliz klinik durumun hızla düzelmesini sağlar

    Lactic acidosis secondary to metformin in a patient presenting with acute renal failure due to diarrhea: Case report

    No full text
    Metformin biguanid sınıfından, Tip 2 diyabetiklerde, özellikle böbrek fonksiyonları normal hastalarda ilk basamakta kullanılan oral antidiyabetiktir. Metforminin en ciddi yan etkisi laktik asidozdur. Böbrek yetersizliği laktat atılım bozukluğunun en sık sebebidir. Metformin kullanan bir hastada gelişen akut böbrek yetersizliğinin alevlendirdiği laktik asidoz tablosunun sunulması amaçlanmıştır. Atmış sekiz yaşında bayan hasta metformin kullanırken iki haftadır devam eden ishal, bulantı ve kusma yakınmaları ile enfeksiyon hastalıkları servisine yatırıldı. Kan gazında artmış anyon açıklı metabolik asidoz saptandı. Laktik asit düzeyi yüksek saptanması üzerine metformin kullanımına bağlı Tip B laktik asidoz olarak değerlendirildi. Hasta akut böbrek yetmezliği nedeni ile hemodiyalize alındı. Yatışının 11. gününde tüm kan parametreleri düzelmiş olarak şifa ile taburcu edildi. Metformin böbrek yetersizliği gelişen hastalarda laktik asidoza sebep olabilmektedir, bu hastalarda erken diyaliz klinik durumun hızla düzelmesini sağlar.Metformin is a biguanide used in the treatment of type 2 diabetic patients with normal renal functionLactic acidosis is the most serious side effect of metformin. Renal failure is the most common cause of reduced lactate excretion. It is aimed to present a case of metformin-induced lactic acidosis exacerbated by acute renal failure. A 68-year-old female patient used metformin was admitted to the infectious disease department due to diarrhea, nausea and vomiting. Type B lactic acidosis due to metformin was diagnosed after the detection of high anion gap metabolic acidosis and high lactate level on blood gas analysis. Hemodialysis was performed because of acute renal failure. The patient was discharged on the 11th day of the hospitalization with normal serum parameters. Metformin may cause lactic acidosis among patients with acute renal failure; early hemodialysis provides rapid clinical improvement

    Periton diyalizi hastasında acil hemodiyaliz gereksinimi; laksatif kullanımına bağlı hipermagnezemi: olgu sunumu

    No full text
    Hypermagnesemia is rarely seen in peritoneal dialysis (PD) patients because PD can lower the plasma magnesium (Mg) concentration effectively. In this report, a continuous ambulatory peritoneal dialysis (CAPD) patient with life-threatening hypermagnesemia treated by hemodialysis (HD) is presented. A 52-year-old male patient on PD treatment was admitted to our clinic with complaints of fatigue and muscle weakness. Decrease in deep tendon reflexes (DTR), decrease in muscle strength at bilateral upper and lower extremities, and increased level of magnesium (7.7 mg/dl) were detected. Bradycardia, prolongation of the P-R interval, and an increase in Q-T interval were found on the electrocardiography. HD was performed two times. After HD, all the signs and symptoms of the patient improved. HD is a dialysis modality that should be preferred in the treatment of symptomatic patients with hypermagnesemia, because of providing more rapid clearance of Mg.Periton diyalizi (PD) tedavisi plazma magnezyum (Mg) konsantrasyonunu etkin olarak düşürdüğünden PD hastalarında hipermagnezemi oldukça nadir görülmektedir. Burada, sürekli ayaktan periton diyalizi (SAPD) tedavisi alan bir hastada Mg hidroksit kullanımına bağlı ortaya çıkan, hayatı tehdit eden hipermagnezemi tablosunun acil hemodiyalizle (HD) düzeltildiği bir olgu sunulmuştur. Elli iki yaşında erkek hasta son dönem böbrek yetmezliği (SDBY) nedeniyle SAPD tedavisi uygulamaktayken, halsizlik ve kas güçsüzlüğü yakınmalarıyla polikliniğimize başvurdu. Hastanın yapılan nörolojik muayenesinde; derin tendon reflekslerinde (DTR) ve bilateral alt ve üst ekstremitelerdeki kas gücünde azalma ile birlikte magnezyum düzeyinde artış (7,7 mg/dl) saptandı. Hastanın çekilen elektrokardiyografisinde (EKG) bradikardi, P-R mesafesinde ve Q-T intervalinde uzama mevcuttu. Hasta 2 kez HD’e alındı. Sonrasında hastanın belirti ve bulguları düzeldi. Semptomlu hipermagnezemik hastalarda HD tedavisi daha hızlı Mg klirensi sağlayacağından tercih edilmesi gereken diyaliz modalitesidir

    The association between progression of carotid artery ıntima-media thickness and cardiovascular events in peritoneal dialysis patients

    No full text
    OBJECTIVE: Measurement of carotid artery intima-media thickness (CA-IMT) is directly associated with cardiovascular (CV) outcomes. We retrospectively investigated the impact of CA-IMT progression on new CV events in patients on peritoneal dialysis (PD). MATERIAL and METHODS: All PD patients who have been followed in our unit (n=163) were screened. The patients who had no CA-IMT were excluded. Ninety-six patients who had baseline CA- IMT measurement were included. Fifty-two patients had second CA-IMT measurement. Fatal and nonfatal CV events were screened from patients’ charts. RESULTS: At baseline, mean CA-IMT was 0.62;plusmn;0.16 mm (median 0.60 mm). In patients treated with PD more than 2 years, CV event rate was higher in patients with high CA-IMT (;gt;0.60 mm) compared to the patients with low CA-IMT at baseline (22.2% versus 4.2%, p=0.041). In patients who had second CA-IMT measurement, mean CA-IMT increased from 0.62;plusmn;0.17 mm to 0.66;plusmn;0.17 mm (p=0.002). In ROC analysis, best cut-off value of CA-IMT progression was 0.0062 mm/month for prediction of CV events (AUC 0.752;plusmn;0.066, p=0.046). When patients were grouped according to this cut-off value, CV event rate was higher in patients showed CA-IMT progression above 0.0062 mm/month (33.3% versus 2.7%, p=0.001). In Cox-regression analysis, progression of CA-IMT more than 0.0062 mm/month was only predictor for new CV events (ExpB=14.57, p=0.015). CONCLUSION: Consecutive assessment of atherosclerosis progression by CA-IMT measurement has importance for prediction of new CV events in PD patients. %2.7, p=0.001). Cox regresyon analizinde geleneksel risk fakt;ouml;rleri de değerlendirmeye alındığında, KV olay belirleyicisi sadece aylık KA-İMK progresyonunun 0.0062 mm olması idi (ExpB=14.57, p=0.015). SONU;Ccedil;: Periton diyalizi hastalarında KA-İMK ;ouml;l;ccediluuml;m;uuml; ile aterosklerozun progresyonunun takibi, yeni gelişebilecek KV olayların belirlenmesinde ;ouml;nemlidir.AMAÇ: Karotis arter intima media kalınlığı (KA-İMK) ölçümü aterosklerotik kardiyovasküler sonlanımlar ile ilişkilidir. Retrospektif olan bu çalışmada, periton diyalizi yapan hastalarda KA-İMK progresyonunun yeni gelişen kardiyovasküler (KV) olaylar üzerine etkisini araştırdık. GEREÇ ve YÖNTEMLER: Periton diyalizi ünitemizde takip edilen hastaların (n=163) dosyaları tarandı. KA-İMK ölçümü olmayan hastalar dışlandı. Bazal KA-İMK ölçümü olan 96 hasta çalışmaya dahil edildi. İkinci KA-İMK ölçümü olan 52 hasta mevcuttu. Ölümcül ve ölümcül olmayan KV olaylar hasta dosyalarından tarandı. BULGULAR: Bazalde ortalama KA-İMK 0.62±0.16 mm (medyan 0.60 mm) idi. İki yıldan fazla süreyle PD yapan hastalarda, bazal KA-İMK 0.60 mm’nin üzerinde olanlarda olmayanlara göre KV olay oranı daha yüksekti (%22.2’ye karşılık %4.2, p=0.041). İkinci kez KA-İMK ölçülen hastalarda ortalama KA-İMK 0.62±0.17 mm’den 0.66±0.17 mm’ye yükseldi (p=0.002). ROC eğrisinde KV olay için saptanan en iyi cut-off değeri 0.0062 mm/ay idi. (AUC 0.752±0.066, p=0.046). Hastalar bu değerine göre iki gruba ayrıldığında aylık progresyonu 0.0062 mm’nin üzerinde olanlarda olmayanlara göre KV olay daha yüksek saptandı (%33.3’e karşılı
    corecore