12 research outputs found

    ISINMA – KURAKLAŞMA SÜRECİNİN GÖLLER BÖLGESİNDEKİ DURUMU VE ETKİLERİ ÜZERİNE EKOLOJİK BİR DEĞERLENDİRME

    Get PDF
    Türkiye’nin Göller Bölgesinin batı tarafında; kuzeydoğudan güneybatıya doğru uzanan Daz Kırı-Hambat Kırı oluğunda Acı Göl, Keçiborlu Ovası-Yarışlı Gölü -Pınarbaşı Gölü oluğunda Burdur Gölü yer almaktadır. Ortada; kuzeyden güneye uzanan Hoyran-Eğirdir-Kovada oluğunda Eğirdir Gölü ile Kovada Gölü yer almaktadır. Doğuda kuzeybatıdan güneydoğuya uzanan Beyşehir-Suğla-Bozkır oluğunda Beyşehir Gölü ile Suğla Gölü yer almaktadır. Eber Gölü ile Akşehir Gölü ise Sultan Dağlarının kuzeyinden güneydoğuya doğru uzanan Bolvadin-Akşehir oluğunda yer almaktadır. Bu olukları yüksek dağlık kütleler ayırmaktadır (Harita 1 ve şekil 1). Kuzeydoğudan esen hakim rüzgârlar göllerin yüzeyinden buharlaşan su ile nemlenmekte ve bu nemi göllerin batısındaki dağların yamaçlarına yaslamaktadırlar. Böylece göllerin batısındaki dağ yamaçları daha nemli ve yağışlı, doğudaki dağ yamaçları daha kuru ve daha az yağışlı iklim tiplerinin etkisinde bulunmaktadır (Bkz.Harita 1 ve şekil 1). Eğirdir Gölü ile Beyşehir Gölü’nün batısındaki dağlık kütleler kuzeydoğu rüzgârlarını güneye doğru yönlendirmektedirler. Bu kuzey rüzgârları, Eğirdir ile Beyşehir göllerinin güneydeki dağlık arazi üzerine de nemli havayı taşımaktadır. Göllerin batısındaki daha nemli dağ yamaçlarında doğal sedir, göknar, karaçam ormanları yetişmiştir (Biyolojik çeşitlilik daha zengin). Göllerin doğusundaki daha kuru arazide ise meşe ormanları (Saçlı Meşe, Mazı Meşesi, Palamut Meşesi, Bozpırnal) ile ardıç ormanları yer almaktadır. Meşe ormanları baltalık orman olarak işletilmektedir. Son yıllarda Göller Bölgesindeki sığ göller kurumuş, Burdur, Eğirdir ve Beyşehir göllerinin su yüzeyleri alçalmıştır (Tablo 1). Benzer olay Tuz Gölünde de çok belirgindir. Göllerin kuruması veya su yüzeylerinin alçalması olayı havzalarında yapılmış olan göletlere ve göllerden tarım alanlarını sulamak veya hidroelektrik üretimi (Eğirdir Gölü-Kovada santralı) için su alınmasına bağlanabilir. Ancak iklimdeki “ısınma/kuraklaşma” sürecinin de göllerin su yüzeyindeki daralma ve alçalma olaylarına etkisi belirgindir. Göller Bölgesinde iklim değişimini incelemek üzere; Bölgede uzun süreli ölçme yapan 9 meteoroloji istasyonunun 1930-1970, 1970-1981, 1982-1993 ve 1994-2006 dönemleri arasındaki ölçümleri karşılaştırılmıştır. Bu ölçümler; ortalama sıcaklık, ortalama yağış, günlük en yüksek yağış, ortalama hava nemi oranları ile saat 1400’te ölçülen hava nemi oranları ve açık su yüzeyinden buharlaşma miktarlarıdır (Tablo 2 - 5 ile şekil 2 - 5). Elde edilen bulgulara ve sonuçlara göre; ortalama sıcaklık ve yağış değerleri 1982-1993 döneminde azalmış (1980-91 dört yanardağın etkisi), 1994-2006 döneminde artmıştır (Eğirdir hariç). Sıcaklığın artması buharlaşmanın da artmasına sebep olmuştur. Yıllık yağışlar artmış görünmekte ise de, kış aylarındaki yağışların azalması göllere gelen kar suyunun da azalmasına sebep olmuştur. Günlük yüksek yağışların (sağanak yağışlar) artması, yağmur suyunun yüzeysel akışa dönüşüp, toprağa sızamadan akıp gitmesi ile sonuçlanmıştır. Isınma/kuraklaşma sürecinde doğal kara ekosistemleri (ormanlar vd.) ekolojik bakımdan daha hassas bir duruma gelmişlerdir. Yağış sularının yüzeysel akışa ve sellere dönüşmeden toprağa sızdırılması, kaynaklara ve göllere ulaşmasının sağlanması gerekmektedir. Bu dengeli ve devamlı su üretimi bozuk ve kapalılığı açılmış (seyrekleşmiş) ormanlarda toprak koruma ve ağaçlandırılma çalışmaları ile mümkündür

    KONYA-KARAPINAR KARA KUMULU AĞAÇLANDIRMALARINDA KULLANILAN ALTI AĞAÇ TÜRÜNÜN BOZKIR YETİŞME ORTAMINA UYUMU KONUSUNDA BİR DEĞERLENDİRME

    No full text
    Karapınar (Sultaniye) Konya -Ereğli arasında yer almaktadır. Karapınar yaylaları batıdan doğuya doğru; kuzeyde Üzecek Dağı sırtları, Sultaniye Ovası ve Karaca Dağ, güneyde Hotamış Ovası (eski bataklık), Hasanoba Dağı, Osmancık Dağı, Meke Dağı, Acıtuz Mekesi ve Küçük Meke Dağı ile çevrilidir. Meke Dağı ile Karaca Dağ volkanik kütleler olup; andazit, porfirit, bazalt, dolorit ve volkanik tüfler ile aglomeralardan oluşmuştur. Güneydeki Hasanoba ve Osmancık mermerlerden oluşmuştur. Bu mermerler Bolkar Dağlarının mermerlerinin devamıdır. Kuzeydeki ve güneydeki sırtlar karasal (kireçli) pliosen materyalleridir. Ovayı oluşturan alüviyal arazi Pleistosen (Quaterner) göl ve akarsu tortullarından oluşmuştur. Eski iç gölün batıdaki kalıntısı Hotamış Gölü, doğudaki kalıntısı ise Ereğli’nin çevresindeki Akgöl sazlıklarıdır. Göl tortulları killi ve kireçli materyaller olup, göl kuruduktan sonra topraklaşmışlardır. Đklimin kuraklığından dolayı bölgede orman yetişememiş, bozkır bitkileri araziyi kaplamıştır. Bu sebeple düzlük arazi uzun süre otlak olarak kullanılmış ve özellikle koyunculuk yapılmıştır. Aşırı otlatma ile bitki örtüsünün tahrip edildiği yerlerde toprağın ince bölümü (kil ve toz) taşınmıştır. Geriye kalan kum bölümü de rüzgâr ile kısa mesafelerde taşınarak araziyi geniş bir kara kumuluna dönüştürmüştür. Giderek gelişen kara kumulu 1956 yılından itibaren Karapınar yerleşim alanını etkilemeğe başlamıştır. Özellikle Mart 1962’de hızı 110 km/saate ulaşan rüzgâr çok şiddetli bir kum fırtınasına sebep olmuş ve zarar vermiştir. Bu olay üzerine gerekli incelemeler yapılmış ve 1963 yılında kumul önleme çalışmalarına başlanmıştır (Toprak Su Konya Bölge Müdürlüğü (VI), Rüzgâr Erozyonu Plan ve Tatbikat Grubu Başmühendisliği). Daha sonra kurulan “Atış Alanı” askerî tesislerinin çevresinde de rüzgâr erozyonunu önleyici ağaçlandırmalar yapılmıştır. Rüzgâr Erozyonu Plan ve Tatbikat Grubu Başmühendisliğinin çalışmaları 1972’de bitirilmiş ve kumulun ilerlemesi durdurulmuştur. Askerî alandaki ağaçlandırma çalışmaları 2000’li yıllarda da devam ettirilmiştir. Yapılan ağaçlandırmalarda orman ağaçlarından; Kara Servi (Cupressus sempervirens var. horizontalis ile var. pyramidalis L.), Karaçam (Pinus nigra Arnold.), Sedir (Cedrus libani a. Rich.), Salkım Ağacı (Robinia pseudoacacia L.), Kuş Đğdesi (Eleagnus angustifolia L.), Yabani Badem (Amygdalus communis L.) yaygın olarak kullanılmıştır. Bu ağaç türlerinin tohumları bozkıra yakın yörelerdeki ormanlardan ve ağaçlardan alınmıştır. Bu türler bozkır ikliminin soğuk kışları ile erken ve geç don olaylarına dayanmışlardır. Dikilen fidanlar sulanmıştır. Yüzeydeki kumul tabakasının altında killi balçık türünde göl tortulu bulunmaktadır. Sulanan fidanlar hızlı büyümüşlerdir. Ancak kökleri killi materyalde yeterli derinliğe ulaşamamıştır. Sulamanın devam ettirildiği askerî alanda 1969 yılında dikilmiş olan karaçamlardan boyları 17 m’ye ulaşanlar şiddetli rüzgâr etkisi ile devrilmişlerdir. Sulamanın devam ettirilmediği ağaçlandırma alanlarında ise ağaçların boyları 10-11 m’ye kadar ulaşmış olup, bunlar devrilmemiştir. Son yıllarda artan sıcaklığa bağlı olarak buharlaşma ve kuraklık artmıştır. Özellikle yaz kuraklığı ağaçların gelişmesini olumsuz etkilemeğe başlamıştır. Ağaçlandırma alanlarında yaşama oranlarının yaşa göre az da olsa düşmesi kök/gövde (ibre ve yaprak kütlesi) arasındaki dengenin kuraklık artışı ile bozulduğunu işaret etmektedir. Özellikle sedir ağaçlarındaki kurumalar dikkat çekicidir. Kuraklık yetişme ortamının ekolojik hassasiyetini arttırmıştır. Bozkırda ısınma ve kuraklaşma süreci orman, otlak ve tarım topraklarının daha erken kurumalarına sebep olmaktadır. Sığ köklü olan tarım bitkileri kuru rüzgârlardan daha fazla etkilenmektedirler. Daha fazla sulama suyu kullanılmaktadır. Kuru rüzgârların toprağı kurutucu etkilerini azaltmak ve toprağın ince bölümünün taşınmasını önlemek için rüzgâr perdeleri tesis etmek ve ağaçlandırmalar yapmak gerekmektedir. Derin toprak işlemesi orman ağaçlarının kök sistemlerinin gelişmesini ve kuraklıktan daha az etkilenmelerini sağlar. Karapınar kumul ağaçlandırmalarında arazide yeteri kadar bilgi birikimi sağlanmıştır. Bu çalışmada kumul ağaçlandırmaları ölçülmüş, arazideki bilgi birikimi sayısallaştırılmış ve değerlendirilip, yeni ağaçlandırmalarda kullanılmak üzere sunulmuştur
    corecore