33 research outputs found
Beşinci metatars avülziyon kırığı tedavisinde kısa bacak alçı immobilizasyon ile elastik bandaj uygulamasının klinik, fonksiyonel ve izokinetik sonuçların karşılaştırması: Prospektif randomize kontrollü çalışma
Beşinci metatars avülziyon kırığı nedeniyle, elastik bandaj tedavisi ile takip edilen beşinci metatars avülziyon kırıklı hastalar ile kısa bacak alçı uygulanan hastalar arasında yaralı ve sağlıklı ayak bileği kaslarının gücünün ve fonksiyonel ve klinik sonuçların karşılaştırılmasıdır
Asistanlar neden ortopedi ve travmatoloji uzmanlık eğitiminden ayrılıyorlar? Ulusal anket çalışması
Literatürde ortopedi ve travmatoloji (OT) hekimlerinin yaşam kalitesini değerlendirmek için çeşitli anket çalışmaları mevcuttur. Ancak OT asistanlarının eğitimleri sırasında neden istifa ettikleri hakkında bilgi kısıtlıdır. OT asistanlık eğitim programından ayrılan veya başka OT kliniğine geçiş yapan hekimlerin ayrılma veya geçiş nedenlerini belirlemek ve bu durumun önüne geçmek için önlenebilir nedenleri ortaya koymaktır
Olgu sunumu: İzole volar tipte distal radioulnar eklem çıkığı
Amaç:İzole distal radioulnar eklem (DRUE) çıkığı el bileğinin zorlu supinasyonu ile meydana gelen oldukça nadir bir yaralanma şeklidir. Özellikle volarçıkıkların acil servislerde ihmal edilme olasılığı yüksektir. Kapalı reduksiyonu zor olan bu yaralanmalar tedavi için sıklıkla açık reduksiyon gerektirirler. Bu çalışmanın amacı, sedasyon altında kapalı reduksiyon ile başarılı şekilde tedavi edilmiş kilitli DRUE çıkığı olgusunu sunmaktır.Yöntem:Yirmi dokuz yaşında volar tipte DRUE çıkığı tanısı sebebiyle kapalı reduksiyon ile başarılı şekilde tedavi edilen erkek hasta klinik ve radyografik olarak incelendi.Bulgular:Yirmi dokuz yaşında erkek hasta acil servisimize sağ elinin üzerine düşme sonrası başlayan el bileği ağrısı şikayetiyle başvurdu. Fizik muayenede el bileği pronasyon ve supinasyon hareketlerinin ileri derecede kısıtlı ve ağrılı olması dikkat çekti. Ayrıca DRUE bölgesinde boşluk ve ulna distal ucunun volar yüzde palpe edilmesi akıllara DRUE çıkığı ön tanısı getirdi. El bileği anteroposterior ve lateral radyografileri izole volar tipte DRUE çıkığı tanısını doğruladı. Tedavide ilk olarak distal ulnaya basınç uygulayıp el bileği zorlu pronasyona getirilerek kapalı redüksiyon denendi. Ancak başarı elde edilememesi üzerine kilitli bir çıkıktan şüphelenilerek bilgisayarlı tomografi (BT) istendi. BT'de, DRUE'de omuzun hill-sachs lezyonuna benzer kilitli çıkık tespit edilmesi üzerine tedavide açık reduksiyon planlanarak hasta ameliyathane gönderildi. Genel anestezi altında traksiyon ile yukarıda tanımlanan reduksiyon manevrasının uygulanması ile DRUE çıkığının başarıyla redukte edilerek açık reduksiyona gerek kalmadı. Manyetik rezonans görün- tülemede (MRG) girişim gerektirecek ek patoloji saptanmaması üzerine hasta 4 hafta atel ile takip edildi. Akabinde aktif hareketine izin verilen hastanın 3. ay kontrolünde el bileği supinasyon-pronasyon hareket arkı tam ve ağrısızdı.Çıkarımlar:El bileğinin zorlu rotasyonel travmaları sonrası özellikle supinasyon ve pronasyon kısıtlılığı olan hastalarda DRUE çıkığı olası tanısı akla gelmelidir. Literatürde 10° ila 20° arası rotasyonda çekilmiş lateral el bileği radyografileri ile yanlış yorumlanma sonucu DRUE çıkıklarının %50 oranında atlanabileceğinden bahsedilmektedir. Bu nedenle, lateral radyografi normal bile değerlendirilse, supinasyon ve pronasyon kısıtlılığı olan hastalar olası bir DRUE çıkığını kaçırmamak adına MRG ile değerlendirilmelidir. Tedavi de öncelikle kapalı reduksiyon denenmeli, başarılı ulunmazsa açık reduksiyona geçilmelidir
Olgu Sunumu: İzole Volar Tipte Distal Radioulnar Eklem Çıkığı
Amaç:İzole distal radioulnar eklem (DRUE) çıkığı el bileğinin zorlu supinasyonu ile meydana gelen oldukça nadir bir yaralanma şeklidir. Özellikle volarçıkıkların acil servislerde ihmal edilme olasılığı yüksektir. Kapalı reduksiyonu zor olan bu yaralanmalar tedavi için sıklıkla açık reduksiyon gerektirirler. Bu çalışmanın amacı, sedasyon altında kapalı reduksiyon ile başarılı şekilde tedavi edilmiş kilitli DRUE çıkığı olgusunu sunmaktır.Yöntem:Yirmi dokuz yaşında volar tipte DRUE çıkığı tanısı sebebiyle kapalı reduksiyon ile başarılı şekilde tedavi edilen erkek hasta klinik ve radyografik olarak incelendi.Bulgular:Yirmi dokuz yaşında erkek hasta acil servisimize sağ elinin üzerine düşme sonrası başlayan el bileği ağrısı şikayetiyle başvurdu. Fizik muayenede el bileği pronasyon ve supinasyon hareketlerinin ileri derecede kısıtlı ve ağrılı olması dikkat çekti. Ayrıca DRUE bölgesinde boşluk ve ulna distal ucunun volar yüzde palpe edilmesi akıllara DRUE çıkığı ön tanısı getirdi. El bileği anteroposterior ve lateral radyografileri izole volar tipte DRUE çıkığı tanısını doğruladı. Tedavide ilk olarak distal ulnaya basınç uygulayıp el bileği zorlu pronasyona getirilerek kapalı redüksiyon denendi. Ancak başarı elde edilememesi üzerine kilitli bir çıkıktan şüphelenilerek bilgisayarlı tomografi (BT) istendi. BT'de, DRUE'de omuzun hill-sachs lezyonuna benzer kilitli çıkık tespit edilmesi üzerine tedavide açık reduksiyon planlanarak hasta ameliyathane gönderildi. Genel anestezi altında traksiyon ile yukarıda tanımlanan reduksiyon manevrasının uygulanması ile DRUE çıkığının başarıyla redukte edilerek açık reduksiyona gerek kalmadı. Manyetik rezonans görün- tülemede (MRG) girişim gerektirecek ek patoloji saptanmaması üzerine hasta 4 hafta atel ile takip edildi. Akabinde aktif hareketine izin verilen hastanın 3. ay kontrolünde el bileği supinasyon-pronasyon hareket arkı tam ve ağrısızdı.Çıkarımlar:El bileğinin zorlu rotasyonel travmaları sonrası özellikle supinasyon ve pronasyon kısıtlılığı olan hastalarda DRUE çıkığı olası tanısı akla gelmelidir. Literatürde 10° ila 20° arası rotasyonda çekilmiş lateral el bileği radyografileri ile yanlış yorumlanma sonucu DRUE çıkıklarının %50 oranında atlanabileceğinden bahsedilmektedir. Bu nedenle, lateral radyografi normal bile değerlendirilse, supinasyon ve pronasyon kısıtlılığı olan hastalar olası bir DRUE çıkığını kaçırmamak adına MRG ile değerlendirilmelidir. Tedavi de öncelikle kapalı reduksiyon denenmeli, başarılı ulunmazsa açık reduksiyona geçilmelidir
Prevalence of asymptomatic femoroacetabular impingement in Turkey; cross sectional study
Objectives: Femoroacetabular impingement (FAI) is one of the causes of hip pain in young-adult patients. The purpose of our study is to determine the prevalence of radiological FAI findings in asymptomatic population in Turkey. Methods: Trauma patients aged 18–65 years who applied to the emergency service between September 2015 and September 2016 were retrospectively evaluated for this study. After a preliminary study and power analysis, 2152 hips of the 1076 previously asymptomatic patients were evaluated radiologically with pelvis antero-posterior and frog-leg radiographs. On radiographs of these patients; alpha angle, lateral central edge angle (LCEA), Tönnis angle (TA) and collodiaphyseal angle were measured. Alpha angle values higher than 55° were noted as cam type FAI. TA values lower than 0° or LCEA values higher than 39° were noted as pincer type FAI. LCEA values lower than 25° or TA values higher than 10° were noted as acetabular dysplasia. Results: Mean age of 1076 patients (602 female, 474 male) was 42.1 ± 15.6 years. The assessment showed that 15.9% of the patients had cam type, 10.6% had pincer type, 3.1% had combined type FAI and 9.3% had findings of acetabular dysplasia. The prevalence of asymptomatic FAI is significantly more in males (46%) in comparison to females (17%) in Turkey. Conclusion: Even though FAI is considered to be a pathology associated with hip osteoarthritis; it is very common in asymptomatic population. In this respect, our study showed that prevalence of radiological FAI findings in asymptomatic adult population was 29.6% in Turkey. Keywords: Hip, Osteoarthritis, Femoroacetabular impingement, Pincher, CAM, Prevalance, Turke
Displastik Kalça Zemininde Yapılan Total Kalça Artroplastileri: Anatomik ve Yüksek Kalça Rotasyon Merkezi Yerleşiminin Radyolojik Farklılıkları
Amaç:Displastik kalça zemininde yapılan total kalça artroplastilerinde (TKA) asetabuler komponentin yerleşimi kemik stok, ekstremite uzunluğu gibi değişkenler göz önüne alınarak yükseğe yerleştirilebilir. Çalışmamızın amacı; asetabuler komponentin anatomik veya yüksek merkezli yerleşimlerine göre vakaların radyolojik ölçümlerle karşılaştırılarak etkilenen parametreleri araştırılmasıdır.Yöntem:Anabilim dalı izni alındıktan sonra 2010- 2017 yılları arasında displastik kalça hastalığı nedeniyle total kalça artroplastisi yapılan, Crowe sınıflamasına göre tip 2 ve 3 hastalar çalışmaya dahil edildi. Operasyon sonrası uygun doz ve pozisyonda çekilen pelvis AP grafileri üzerinden değerlendirmeler yapıldı. Grafilerde femoral baş çapı, asetabular komponent inklinasyonu, femoral offset, abdüktör kol uzunluğu, A-T mesafesi, vertikal-rotasyon merkezi mesafesi (V-COR), horizontal-rotasyon merkezi mesafesi (H-COR) ölçüldü ve heterotopik ossifikasyon miktarı brooker sınıflamasına göre değerlendirildi. Kalçanın rotasyon merkezi (KRM) Ranawat’ın 1980 yılında tarif ettiği ölçüm yapılarak belirlendi ve iki ayrı grup halinde değerlendirme yapıldı. Elde edilen verilere istatiksel analiz olarak t-testi ve mann-whitney u testi uygulandı.Bulgular:Dahil edilme kriterlerine uyan 25 hastanın KRM değerlendirmesinde 11 kalçanın anatomik yerine, 14 kalçanın ise yükseğe yerleştirilmiş olduğu görüldü. Tercih edilen femur başı çapının yüksek yerleşimli olgularda anlamlı derecede daha büyük olduğu görüldü (36,6 vs. 31.6, p=0,017). KRM’in anlamlı şekilde inferiora doğru hareket ettiği görüldü (V-COR; 85,7 vs. 69.2, p=0,003). Asetabuler komponent inklinasyonu (p=0,923), femoral offset miktarı (0,368), abdüktör kol uzunluğu (p=0,282), H-COR (p=0,053), A-T mesafesi (p=0,649) ve brooker sınıflaması (p=0,575) her iki grup arasında benzer idi.Çıkarımlar:Yüksek kalça merkezi lokalizasyonuna yerleştirilen asetabuler komponente sahip hastalarda anatomik kalça merkezine yerleştirilen asetabuler komponentlere göre femoral baş ve V-COR mesafesi verilerinde anlamlı farklılık olduğu görüldü. Rotasyon merkezinin anatomik yerine yerleştirdiği hastalarda, asetabuler komponent çapı ve beklendiği şekilde femoral baş çapı küçülmesi insitabilte riskini arttırabilir. Bu risk başka çalışmalar ile de analiz edilmelidir