44 research outputs found
YAPAY ETKİNLİKLERİN GÖKSU DELTASI GELİŞİMİNE ETKİSİ, MERSİN-TÜRKİYE
Anadolu'nun güney kıyılarında Akdeniz'e çıkıntı oluşturan Göksu deltası,
hem Türkiye'nin hem de Doğu Akdeniz'in en önemli sulak alanıdır. Delta,
kıtalararası göçmen kuşların uğrak yeri ve koruma altındaki Akdeniz
memelilerinin üreme-yaşama ortamıdır. Son yarım yüzyıldır deltanın doğu
kesimlerinde deniz aşındırma dinamikleri etkisiyle kıyı gerilemektedir. Buna karşın
deltanın güncel ağız bölgesi lagün boğazına doğru ilerlemektedir. Ayrıca, kıyı
kumulları ve kıyı setlerinden rüzgarla taşınan malzeme ve yarıntı çökelleri
lagün alanlarını doldurmaktadır. Deltada meydana gelen değişimlerin nedenlerini
ortaya koymak ve çözüm önerileri getirmek amacıyla delta ortamındaki güncel
dinamik süreçler ayrıntılı araştırılmıştır. Elde edilen bulgulara göre, delta
ortamındaki doğal akarsu sistemi, kıyı dinamiği ve rüzgar erozyonu süreçleri,
yapay müdahaleler sonucu değişmiştir. Bu değişimlerin devam etmesi deltada
ekolojik değişikliklere neden olacaktır
DOĞU MARMARA BÖLGESİNİN NEOJEN - KUVATERNERDEKİ EVRİMİ
Doğu Marmara bölgesinin Neojen-Kuvaternerdeki morfotektonik evriminde; 1) Erken-Orta Miyosen, 2) Geç Miyosen-Pliyosen,
3) en Geç Pliyosen-Günümüz olmak üzere üç ana şekillenme dönemi ayırt edilmiştir. Bu dönemlerde birbiriyle açısal uyumsuz
üç çökel istifi oluşmuştur. Erken-Orta Miyosen karasal kırıntılı, Geç Miyosen-Pliyosen karasaldan denizele geçişli, en Geç
Pliyosen-Günümüz ise karasal-denizel çökellerle temsil edilmektedir. Bölge Oligosen sonunda Intra-Pontid okyanusunun kapanması
sonucu karasal aşınım alanı haline dönüşmüş ve Erken-Orta Miyosen boyunca paleotektonik dönem olaylarının etkisinde
kalmıştır. Orta Miyosen sonlarına kadar süren bu aşınım dönemi sonunda geniş alanlara yayılan bir peneplen morfolojisi gelişmiş
ve karasal kırıntılılar çökelmiştir. Günümüz jeolojisinin belirlemiş olan neotektonizma Geç Miyosen başlarında başlamış ve
birbirinden farklı stildeki iki evrede gelişmiştir. Geç Miyosen-Pliyosen'i kapsayan neotektonizmanın ilk evresinde bölgede K-G
yönlü sıkışma rejimi egemen olmuş, bunun sonucunda gelişen D-B yönlü kıvrımlar ile KD-GB ve KB-GD uzanımlı doğrultu atımlı
faylarla bölge morfolojik olarak tümden yükselime uğramıştır. Bu süreç içerisinde başlangıçta, altta akarsu çökelleri ile başlayan
ve üste doğru gölsel ve denizele geçişli olan Geç Miyosen-Erken Pliyosen istifi çökelmiş, dönem sonunda ise bu çökellerin
geliştiği havzalar parçalanarak Geç Pliyosen'de bölge yüksek aşınım alanı şeklini kazanmıştır. Neotektonik dönemin ikinci evresi
ise en Geç Pliyosen'de Kuzey Anadolu Fayının ortaya çıkışı ile başlamıştır ve günümüze kadar olan süreyi kapsar. Doğu Marmaranm
günümüzdeki morfolojisi ve aktif tektonik çatısı Kuzey Anadolu Fayının transform hareketleri ile tanınan bu evrede gelişmiştir.
Günümüz Marmara Denizi havzasının da yapısal gelişimi Kuzey Anadolu Fayına bağlı olarak en Geç Pliyosen'de başlamıştır
Predictive factors for local recurrence after breast conservative surgery following neoadjuvant chemotherapy: Our long-term results
AMAÇ Meme kanserinde neoadjuvan kemoterapi sonrası meme koruyucu cerrahi (MKC) için uygun seçim kriterleri konusunda henüz konsensüs sağlanmamıştır. Bu çalışmada, neoadjuvan kemoterapi sonrası MKC yapılan hastalardaki uzun dönem sonuçları sunuldu. GEREÇ VE YÖNTEM Ocak 1991-Temmuz 2005 tarihleri arasında neoadjuvan kemoterapi verilen klinik evre 2 ve evre 3 toplam 244 hastadan MKC uygulanan 29 hasta çalışmaya alınarak lokal nükse etkili faktörler araştırıldı. BULGULAR TNM sınıflamasına göre kemoterapi öncesi hastaların biri T0, biri T1, 14'ü T2, 7'si T3, 6'sı T4 ve 2 hasta N0, 9 hasta N1, 17 hasta N2 ve 1 hasta N3 olarak değerlendirildi. İlk beş yılda 2 hastada (%7) ve 10 yılda toplam 4 hastada (%14) ipsilateral memede tümör nüksü saptandı. Beş yıllık ve 10 yıllık lokal nükssüz sağkalım oranları sırasıyla %91,5 ve %75 ve genel sağkalım oranları da sırasıyla %92 ve %78 bulundu. Lokal nükse etkili faktörler araştırıldığında kemoterapi öncesi T0-2 hastalarda T3-4 hastalara göre 10 yıllık lokal nükssüz sağkalım oranı daha yüksek bulundu (%86 ile %60; p=0,078). SONUÇ Lokal ileri meme kanserinde neoadjuvan kemoterapi sonrası meme koruyucu cerrahi başlangıç klinik evresi T0-2 hastalarda onkolojik olarak daha güvenle yapılabilmektedir.OBJECTIVES There is still no consensus on the eligibility criteria for breast conservation after neoadjuvant chemotherapy in patients with breast cancer. The present study investigated the long term outcome in patients with breast conservation following chemotherapy to determine its feasibility. METHODS Between January 1991 to July 2005, 29 patients with clinical stage 2 or 3 who underwent breast conservative surgery following chemotherapy, were included into the study. RESULTS The clinical stages before neoadjuvant chemotherapy were as follows: T0 (n=1), T1 (n=1), T2 (n=14), T3 (n=7), and T4 ( n= 6); and N0 (n=2), N1 (n=9), and N2 (n=17), and N3 (n=1). Out of 4 ipsilateral breast tumor recurrences, 2 local recurrences (7%) were detected in the first 5 years, whereas 4 local recurrences (14%) were detected in the first 10 years. The 5-year and 10- year local recurrence free rates were 91.5% and 75%, and the 5-year and 10-year overall survival rates were 92% and 78%, respectively. The 10-year local recurrence-free survival rate was only found to be higher in patients with T0-2 tumors compared to patients with T3-4 tumors (86%, vs 60%, p=0.078). CONCLUSION Breast conservation after neoadjuvant chemotherapy seems to be safe in selected patients with locally advanced disease including those with clinical T0-2 tumors before neoadjuvant chemotherapy
NİKSAR-ERBAA VE DESTEK DOLAYININ JEOLOJİSİ
Niksar, Erbaa ve Destek
dolayını kapsayan ve Kuzey Anadolu Fay zonu tarafından katedilen çalışma
alanının temelini Permo-Triyas yaşlı Turhal grubu metamorfitleri oluşturur.
Temel üzerine Liyas-Üst Eosen zaman aralığında çökelmiş olan istif gelmektedir.
Bu çökel paket Avrasya kıtası önündeki çukurlukta çökelmiştir. Çalışma alanı
Avrasya plakası ile Anadolu plakasının kenet kuşağında yer aldığından
kuzey-güney yönlü sıkışmanın etkisinde kalmıştır. Bundan dolayı bölgede
doğu-batı gidişli bindirmeler oluşmuştur. Neotektonik dönemde Kuzey Anadolu
Fayının oluşması ve gelişmesine bağlı olarak meydana gelen çukurluklarda
Pliyosen yaşlı karasal kırıntılılar çökelmiştir. Kuzey Anadolu Fayının sonraki
hareketleri ile Niksar, Erbaa-Taşova ovaları çek-ayır (pull-apart) havzalar
olarak gelişmiştir. Bu havzaların gelişmeleri günümüzde de devam etmektedir
Osteoradionecrosis on the chestwall due to radiotherapy Göǧüs duvarinda radyoterapiye baǧli osteoradyonekroz
Osteoradionecrosis is a rare, but severe complication of radiation therapy in patients with breast cancer. Radionecrosis developed in a 40-year-old patient 10 months after radiation therapy for breast cancer. The patient was hospitalized and operated on for chest wall necrosis. The results of the treatment were evaluated and discussed under the light of the literature
Seafloor gas seeps and sediment failures triggered by the August 17, 1999 earthquake in the Eastern part of the Gulf of Izmit, Sea of Marmara, NW Turkey
On August 17, 1999, a major earthquake (M-w=7.4) occur-red, affecting a large area in northwestern Turkey. A 150-km-long section of the North Anatolian Fault ruptured from the entrance of the Gulf of Izmit to Golyaka in the east during the earthquake. We utilized high-resolution shallow seismic data acquired during a post-earthquake cruise to find evidence of gas seeps, gas-charged sediments, and sediment failure in the Eastern (Izmit) Basin of the Gulf of Izmit. The data showed anomalies that suggest the presence of increased gas in the gulf after the earthquake. Five major zones of offshore mass movement were found in the study area. Comparison of data collected before and after the earthquake indicates that the apparent amount of gas increased after the earthquake and the mass movement has a causative relationship to the August 17, 1999 earthquake. Therefore, we conclude that the seismic event, presence of increased gas, and the offshore mass movements in the study area are interrelated. (c) 2004 Elsevier B.V. All rights reserved