Effects of work stress on job satisfaction of midwives

Ebelerde iş stresinin iş doyumuna etkisini araştırmak amacıyla yapılan bu çalışma nedensellik ilişkisini araştıran tanımlayıcı bir araştırmadır. YÖNTEMLER: Araştırma, Antalya İl Sağlık Müdürlüğüne bağlı, 34 Merkez Sağlık Ocağı(Aile Sağlığı Merkezi), İki Ana Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması (AÇSAP) ve Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi ile Atatürk Devlet Hastanesi’nde görev yapan 517 ebeden çalışmaya katılmayı kabul eden 365 ebe ile görüşülerek yapılmıştır. Araştırmaya katılım düzeyi %70.5’dir. Araştırma verileri; ebelerin tanıtıcı özelliklerini içeren ve araştırmalar tarafından literatür sonucunda hazırlanan bir anket formunun yanı sıra ‘Algılanan İş Stresi Ölçeği’ ile ‘Minnesota İş Doyum Ölçeği’ kullanılarak toplanmıştır. Araştırmada elde edilen veriler bilgisayar ortamında sayı, yüzde dağılımları alınmıştır. Ayrıca veriler ortalama, standart sapma, Tek Yönlü Varyans Pearson Korelasyon, Kruskal-Wallis, Ki-kare Cronbach alfada ile değerlendirilmiştir. BULGULAR: Ebelerin iş stresi puanına göre dağılımında %38.1’i E grubu “Uyarıcılığı yüksek, sorumluluğu fazla ancak kişiye çekici gelen iş stresi düzeyidir. İş stresi bazı yönleriyle kişiyi zorlayarak verimliliği arttırırken, bazı yönleriyle de sağlığı tehdit edebilir” iş stresi yaşayan ebeler en geniş grubu oluşturmaktadır. Ebelerin içsel iş doyum ortalaması 3.36±0.58 ile ortalama bir doyumda, dışsal doyum ortalaması 2.72±0.49ile ortalamanın altında, genel iş doyumlarının toplamlarının 3.10±0.32 ile nötre yakın olduğu saptanmıştır. Ebelerin iş stresi ile iş doyumu arasında negatif korelasyon görülmektedir. Ebelerde iş stresi ve içsel doyum arasında (r=-0.429, p<0.01), dışsal doyum arasında (r=-0.413, p<0.01) ve genel doyum arasında (r=-0.465, p<0.01) anlamlı ilişki olduğu saptanmıştır. SONUÇ: Ebelerin iş stresi artarken iş doyumu azaldığı bulunmuştur.This study, aiming at investigating the effects of work stres on job satisfaction, is a descriptive and causal relation. METHODS: TThe research has been conducted on 365 midwives, who had accepted to participate in the study of the 517 midwives working in 34 health care centers (Family Health Center), two mother and child care and family planning centers in Antalya and in Antalya Training and Research Hospital and Atatürk State Hospital. The participation level for the study is 70.5%.The definitive properties of midwives has been collected with ‘Perceived Work Stress Scale’ and ‘Minnesota Satisfaction Questionairre’ in addition to a survey form developed as a result of the literature prepared by the researcher.The data obtained from the study has been evaluated by encoding with in computer software package and finding percentage distributions; in addition to this by conducting average, standard deviation, one-way variance and Pearson Correlation and Pearson Chi-Square and Cronbach's alpha RESULTS: 38.1% of the midwives according to the work stress scores, comprises the largest group of midwives as Group E Work Stress, “the stress level with high exitance, with more responsibility but appeal to the employee. This level may increase productivity by some aspects that compels the employee, but may threaten health by other aspects.” The internal satisfaction average of the midwives has been found 3.36±0.58 an average internal satisfaction level, their external satisfaction average has been found 2.72±0.49 below the average, and their general satisfaction average has been found 3.10±0.32 near to a neutral average. There is a statistically meaningful of p<0.01 between work stress and job satisfaction scores. There is a negative correlation between the work stress and job satisfaction of midwives. It is seen that there are statistically meaningful relations between the internal work stress and internal satisfaction (r=-0.429, p<0.01), external work stress and external satisfaction (r=-0.413, p<0.01), and general satisfaction (r=-0.465, p<0.01). CONCLUSION: As a conclusion, job satisfaction decreases as work stress increases, or job satisfaction increases as work stress decreases

Algılanan Doğum Ağrısının Azaltılmasına Yönelik Yeni Bir Yaklaşım: Doğum Dansı

Birth pain is one of the most severe pain that women have known throughout their lives. For this reason, care should be given to the management of the labor as well as to the pregnant and fetal follow up. in addition to pharmacological agents, nonpharmacological methods are also used in pain management. Nonpharmacological applications, analgesic effect of which are explained by door control and endorphin theory, are comfortable, safe, easy to use and noninvasive methods, as well as an area where midwives can fulfill their roles independently. Massage, upright posture, spouse / partner support, hypnosis, acupressure, hot and cold applications are some of these methods. Labor dance is a combination of massage, upright posture, music, constant spouse / partner support, and pelvic tilt movements. the pregnant woman is able to make pelvic movements with the support of someone she loves / wants accompanied by a light music. Thus, more than one nonpharmacologic method can be used together. in this review, it is aimed to present information about birth dance.Doğum ağrısı kadınların yaşamları boyunca tariflemiş olduğu en şiddetli ağrılardan biridir. Bu nedenle doğum eyleminin yönetiminde gebe ve fetüsün takibi kadar ağrı yönetimine de önem verilmelidir. Ağrı yönetiminde farmakolojik ajanların yanı sıra nonfarmakolojik yöntemler de kullanılmaktadır. Analjezik etkisi kapı kontrol ve endorfin teorisi ile açıklanan nonfarmakolojik uygulamalar, konforlu, güvenli, kullanımı kolay ve noninvaziv yöntemler olmasının yanı sıra ebelerin bağımsız olarak rollerini yerine getirebileceği bir alandır. Masaj, dik duruş, eş/partner desteği, hipnoz, akupresur, sıcak ve soğuk uygulamalar bu yöntemlerden bazılarıdır. Doğum dansı ise masaj, dik duruş, müzik, sürekli eş/partner desteği ve pelvik tilt hareketlerinin bir arada kullanıldığı bir yöntemdir. Sürekli olarak gebenin sevdiği/istediği bir kişinin desteğinde ve hafif bir müzik eşliğinde pelvik hareketler yapması sağlanmaktadır. Böylelikle birden fazla nonfarmakoloik yöntem bir arada kullanılabilmektedir. Bu derlemede doğum dansına yönelik bilgilerin ortaya konulması amaçlanmıştır

The Impact of Umbilical Cord Clamping Time on the Infant Anemia: A Randomized Controlled Trial

Background: Anemia during infancy causes irreversible physical, cognitive, motor, and behavioral development disorders. This study aimed to determine the effect of delaying umbilical cord clamping time on certain parameters regarding anemia during the infancy. Methods: This randomized controlled trial was conducted at a university hospital in west of Turkey (Dec 2017-Dec 2018). Overall, 110 participants were evaluated for the research, 65 participants were randomized after excluding those who did not meet the inclusion criteria (intervention=32, control=33). Randomly assigned to delayed clamping (1 min after delivery) or early clamping (in 15 sec after delivery), and followed up until 4 months postpartum. 48th-hour hematocrit, bilirubin values, need for phototherapy and hematocrit, hemoglobin values, diagnosis of anemia at the postnatal fourth month were compared between two groups. The data showing normal distribution were assessed using the parametric tests. The level of statistical significance was determined as P0.05). Means of the intervention group hematocrit and hemoglobin levels measured during anemia screening performed at the fourth month were found to be higher than those of the infants in the control group (P<0.05 and P<0.05, respectively). Conclusion: Delaying umbilical cord clamping had a positive impact on the haematological parameters of infants. Clamping the cord at least one minute in birth can be performed to prevent the iron deficit anemia that could be seen during the first years of infants' lives

Gestational diabetes mellitus and midwifery care

Diyabet ile komplike olmuş gebelikler hem maternal hem de fetal açıdan dikkatli takip gerektiren riskli gebeliklerdir. Gebelikte diyabet, anne ve fetus metabolizmasını etkileyen perinatal morbidite ve mortalite yönünden önemli bir hastalıktır. Hem anne hem de çocuk yönünden var olan büyük problemler, bugün uygulanan bilinçli ve erken tedavi yöntemleri ile komplikasyon ve ölüm riskini minimal düzeylere indirmiştir. Buna karşın iyi organize olmamış ve ekip çalışması yapmayan yerlerde çocuk ölüm oranları yüksek ve anne komplikasyonları fazladır. Bu makalede konsepsiyon öncesi, antepartum dönem, intrapartum dönem ve postpartum dönemde gestasyonel diyabetes mellutus olan kadına verilecek ebelik bakımına değinilmiş olup konu maternal ve fetal risklerin kontrolü açısından önem taşımaktadır.Pregnancies, complicated by diabetes in terms of both maternal and fetal risks, require a careful follow-up. Diabetes during pregnancy, affecting maternal and fetal metabolism of perinatal morbidity and mortality is an important disease. Successful teraphies and early treatments decrease the risks of complications and deaths of both mother and child. In contrast, due to insufficient organizations and team work the rates of child mortality and maternal complications are higher. This article focuses on preconceptional, antepartum period, intrapartum and postpartum period in women with gestational diabetes mellitus and midwifery care in terms of maternal and fetal risks

Güncellenmiş Uluslararası Rehberler Doğrultusunda Ektopik Gebeliklere Yaklaşım

Ektopik (ekstrauterin, dış) gebelik blastokistin uterusun endometriyal kavitesi dışında herhangi bir yere yerleşmesidir. Dünyada rapor edilentüm gebeliklerin %1-2’sini oluşturur. Ülkemizde son yıllarda cinsel ilişki yaşının düşmesi ile cinsel yolla geçen enfeksiyonların daha sıkgörülmeye başlaması, sezaryen oranındaki yükseklik, kadınların çalışma hayatına daha aktif katılmalarıyla ileri yaş gebeliklerin artması gibinedenlerle dış gebelik görülme insidansında artış söz konusudur. Seçilen tedavinin başarısının artmasında eğitim, bakım ve danışmanlığınönemine dikkat çekilmektedir. Bu kapsamda acil obstetrik bakım ve yönetiminde aktif rol alan ebelerin ve hemşirelerin dış gebelik hakkındauygun bakım ve danışmanlık hizmetini sunmaları beklenmektedir. Bu derlemede; dış gebelik konusunda var olan bilgilerimize ek olarakjinekoloji literatüründe başvuru kaynağı olan rehberler eşliğinde güncel yaklaşımı gözden geçirmek amaçlanmıştır. Makalenin derlenmesinde;Amerikan Obstetrik ve Jinekoloji Koleji (ACOG), Royal Obstetrik ve Jinekoloji Koleji (RCOG), İngiltere Ulusal Klinik UygulamalarıMükemmeliyet Enstitüsü (NICE) ve Amerikan Aile Hekimleri Akademisi (AAFP) önerileri incelenmiştir. Ülkemizde ilk trimester gebeliğebağlı anne ölümlerinin en sık nedeni olan ektopik gebeliğin yönetiminde koruyucu sağlık hizmetleri kapsamında ebe ve hemşirelerin güncelliteratürü takip etmeleri kadın sağlığının korunması ve yükseltilmesi açısından değerlidir