9 research outputs found

    Antiepileptik Kullanımına Bağlı Gelişen Bir Yürüme Bozukluğu

    No full text
    Giriş: Epilepsi genel popülasyonda %0.5 ile 1 sıklıkta görülençocukluk çağının önemli kronik hastalıklarından biridir. Epilepsinin tedavisinde hastalığın klinik seyrine göre tekli veyakombine antiepileptik ilaçlar kullanılmaktadır. İlaçların kullanımı sürecinde yan etkiler ortaya çıkabilmektedir. Vakamızda dayürüme bozukluğu ile başvuran bir hastada etyolojide antiepileptik kullanımına bağlı yan etki ortaya çıkmıştır.Olgu: 10 yaşında erkek hasta epilepsi ile takipte ve epdantoinkullanıyormuş. Çocuk acil servisine ataksik tarzda yürüme nedeni ile başvurdu. Hastanın fizik muayenesi, biyokimyası, kan gazı,kranial görüntülemesi, kan ilaç düzeyi (epdantoin) normal olanhasta antiepileptiklere bağlı ataksik yan etki olarak değerlendirildi ve gözleme alındı. Pediatri nöroloji departmanı ile konsulteedilen hastanın ilacı kesilerek başka bir antiepileptik başlandı. 24saat gözlemden sonra hasta önerilerle taburcu edildi.Sonuç: Ataksi, hareketlerde koordinasyon bozukluğu ile karakterize bir klinik bulgudur ve pek çok nörolojik hastalığa eşlikedebilir. Hemisferik, serebellar, vestibüler ve santral ve periferikduysal nedenlerle ortaya çıkabilir. Her istemli hareketi etkilediği gibi pek çok refleks hareketi de etkiler. Postural stabilite,yürüme, ekstremitelerin koordinasyonu, konuşma ve göz hareketleri belirgin ölçüde bozulabilir. Ataksinin bir çok nedeniolmakla birlikte çocuklarda özellikle herhangi bir neden tesbitedilemezse ilaçlar (metronidazol, streptomisin, antiepileptikler,antineoplastikler, lityum vb) mutlaka akılda bulundurulmalı vedikkatlice sorgulanmalıdır.Anahtar Kelimeler: Ataksi, epilepsi, fenitoin</p

    Akut Distoni Tanısında Anamnezin Önemi

    No full text
    Giriş: Distoni sıklıkla bükülme, tekrarlayan hareketler ve anormal duruşlara neden olan istemsiz sürekli ya da aralıklı kaskasılmaları ile karakterize bir hareket bozukluğudur. Tik bozukluklarından sonra çocukluk çağında en sık görülen hareketbozukluğudur. Distonik hareketlerin en önemli özelliği agonistve antagonist kasların eş zamanlı devamlı kasılmalarıdır. Tıbbiöykü, fizik muayene, nörolojik muayene, nörogörüntüleme vegenetik analiz genellikle distoninin spesifik nedenini belirlemek için gereklidir. Çocuklarda akut gelişen distoni vakalarındailaç alımı kesinlikle sorgulanmalıdır. Olgumuzda distoni nedeniyle başvuran ve etyolojide herhangi bir neden tesbit edilememesi nedeniyle anamnezi tekrar tekrar yapmamızın sonucundailaç alım öyküsü ortaya çıkmıştır. Onun için çocuklarda hareketbozukluklarında ilaç sorgulamasının önemini vurgulamak içinbu vakayı sunmayı uygun gördük.Olgu: Daha önceden tamamen sağlıklı olan 10 yaşında erkekhasta çocuk acil servisine 2 saat öncesinde başlayan kollardaburkulma tarzında hareket şikayetiyle başvurdu. Fizik muayenesi, tam kan sayımı, elektrolitleri, kan gazı, kranial görüntülemesinormal olan hasta gözleme alındı. İkinci kez anamnez alındıherhangi bir etyoloji bulunmadı.2 saat sonra tekrar anamnezalındı ve dedesinin ilacından (antipsikotik: haloperidol) aldığıöğrenildi. Antipsikotik ilaca bağlı ekstrapiramidal yan etki olarakakut distoni düşünülerek 5 mg biperiden (akineton) yapıldı ve 2saat içinde dramatik şekilde düzeldi. Bir gün gözlenen hastanıngenel durumu iyi olduğu için taburcu edildi.Sonuç: Hareket bozuklukları çocuklarda sık görülen bir durumdur. Distoni de çocuklarda ikinci en sık görülen hareket bozukluğudur. Distonin spesifik nedeninin ortaya konması tıbbi öykü,fizik muayene, nörolojik muayene ve görüntülemenin yanı sıradetaylı aile öyküsü ve moleküler genetik testlerin kullanımınıiçerir. Çocuklarda akut gelişen bir hareket bozukluğunda anamnez çok dikkatli alınmalı ve etyoloji tesbit edilemezse anamnez derinleştirilerek tekrarlanmalıdır. Hareket bozukluklarındaanamnez alırken metokloropramid, nöroleptikler gibi ilaç alımöyküsü mutlaka araştırılmalıdır.</p

    Evaluation of Caregiving Burden in Caregivers of Children with Chronic Disease Süreğen Hastalığı Olan Çocuklara Bakım Verenlerin Bakım Verme Yükünün Değerlendirilmesi

    No full text
    © 2021, Galenos Publishing House. All rights reserved.Introduction: We aimed to evaluate the epidemiological characteristics of caregivers and caregiving burden of caregivers of children with chronic diseases who were admitted to the pediatric emergency unit and to evaluate the relationship between them. Methods: A prospective study was conducted with caregivers of 146 patients aged 0-18 years with chronic disease. Zarıt burden interview (ZBI) was used to evaluate the caregiver burden. Results: The ZBI median scores of caregivers was 33 (4-74). Caregiver burden was moderate in 21.9% and heavy in 7.5% of caregivers. The median age of the children who were given care was 72 (12-216) months. 57.5% of the patients were boys and 42.5% were girls. Neurological, oncological and metabolic diseases constituted the first three of the children's disease group. The median duration of the disease was 36 (6-210) months. The median age of caregivers was 35 (18-65) years. Of the caregivers, 138 (94.5%) were female and 8 (5.5%) were male. The median of illness duration was 36 (6-210) months. The marital status of the caregivers was married (92.5%), divorced (6.8%) and single (0.7%), respectively. The educational status of caregivers was primary education (56.2%), high school (29.5%) and university (14.4%), respectively. The most common jobs of caregivers were housewives (81.5%), public servants (12.3), self-employed (4.8%) and unemployed (1.4%). No significant correlation was found between the burden of care and the age, gender, marital status, proximity of the caregiver, and duration of caregiving (p>0.05). Those who were housewives were more burdened with care (p<0.05). In those with moderate to severe care burden, later disease development and economic difficulties were greater and education levels were lower (p<0.05). Conclusion: Care burdens should be reduced by providing more economic and social support to those who care for the child with chronic disease and by educating healthcare professionals on issues such as disease management, problem solving and coping with stress

    Evaluation of Children and Adolescents Admitted to the Emergency Department with Complaints of Chest Pain

    No full text
    department presentation. The possibility of heart originated pain frightens thefamily. There is no pathology in most of the cases. Here, we aimed to evaluatethe etiological causes of children and adolescents who admitted to the pediatricemergency service with complaint of CP.Materials and Methods: Two hundred ninety eight cases aged between 8 and18 years who admitted to the emergency service with GA complaints betweenFebruary 2018 and 2019 were included in the study. Demographic characteristics,physical examinations, laboratory findings and diagnoses of the patients wereanalyzed retrospectively.Results: The most common causes of CP were determined as idiopathic (50.3%),musculoskeletal system (24.1%) and psychogenic (10.2%). Most of the patientswere over 12 years old (n=169, 58.7%) and female (n=155, 53.8%). Therewas no significant difference in terms of age and gender (p=0.06, p=0.07).Thecardiac causes was found to be 4.5% of the all causes. The most common cardiaccauses were mitral valve prolapse and mitral insufficiency. Psychogenic causeswere higher in females, and psychogenic causes were anxiety, panic attack anddepression, respectively.Conclusion: Most of CP in children is due to non-cardiac causes. Although themost common cause of GA is idiopathic, the incidence of psychogenic causes inCP etiology is gradually increasing in adolescents. As a result of detailed history,physical examination and laboratory tests, families should be informed and feltcomforted about the diagnosis of the patients.</p

    KOMORBİD RİSK FAKTÖRLERİYLE AKUT İSKEMİK İNME HASTALARINDA COVID-19 MORTALİTEYİ ARTIRABİLİR

    No full text
    GİRİŞ VE AMAÇ: COVID-19 hastalarında birçok sistemikkomplikasyonlar olduğu gibi santral ve periferik sinirsistemi tutulumlarıda görülebilmektedir. COVID-19vakalarında yaklaşık %36 oranında nörolojiksemptomlar ortaya çıkmaktadır. COVID-19enfeksiyonunda ortaya çıkan sitokin artışı ile birlikteprotrombotik aktivasyonla yaygın mikrovaskülertrombozların geliştiği bildirilmiştir ve klinik pratikte buhastalarda D-dimer düzeyleri yüksek bulunmaktadır. Buçalışmada amacımız COVID-19 pozitif hastalarda&nbsp;serebrovasküler hastalık görülme sıklığı ve klinikkorelasyonunu değerlendirmektir.YÖNTEM: Erciyes Üniversitesi Tıp fakültesinde COVID19 tanısı ile pandemi servisinde takip edilip taburcu olanve ayaktan takip edilen hastalar çalışmaya alındı.Hastaların demografik bilgileri, akut serebrovaskülerhastalık hikayesi, beyin tomografi ve/veya manyetikrezonans görüntüleri, ek hastalıkları, kullandıklarıilaçlar, kan kolesterol düzeyleri, rutin biyokimyasal kantetkikleri, hemogram, CRP, D-dimer gibi laboratuvarverileri elektronik ortamdaki medikal kayıtlardantarandı. Akut gelişen ve COVID-19 tanısıyla zamansalilişkili serebrovasküler hastalıklar değerlendirmeyealındı. Serebrovasküler olaylar iskemik ve hemorajikolay, geçici iskemik atak ve serebral venöz trombozşeklinde 4 grupta incelendi. Bu hastalarınserebrovasküler hastalığa yönelik risk faktörleri dedeğerlendirilip hangi risk faktörüne sahip hastalardakoronavirüs serebrovasküler hastalık açısından dahafazla risk oluşturduğu da incelendi.BULGULAR: Koronavirüs enfeksiyonu geçirenhastalarda inme sıklığını belirlemek amacıylaretrospektif olarak 1000 hasta tarandı. İskemikserebrovasküler hastalık ve/veya geçici iskemik ataktanısı alan 14 hasta tespit edildi (11 iskemik olay, 3geçici iskemik atak). Akut iskemik inmeli COVID-19 tanılıhastaların yaş ortalaması 67 idi. Hastaların 8’i erkek, 6’sıkadın idi. COVID-19 tanılı akut iskemik inmeli 14 hastadaCOVID’e bağlı en sık görülen semptomlar ateş vesolunum güçlüğü olarak belirlendi. Hastaların ortalamabaşvuru glukoz değerleri 151 mg/dl, lenfosit değerleri1.2 birim, D-Dimer seviyeleri 1 hastada 14540 gibiyüksek bir değerde iken ortalama değeri 2445 olaraktespit edildi. CRP ortalama değerleri 90 idi. Başvuruortalama lökosit değeri 6200 idi. Tüm hastaların beyintomografisi ve diffüzyon MR görüntülemeleri incelendi.Enfarkt lokalizasyonuna baktığımızda, 4 hastadaposterior sistem enfarktı, 8 hastada ise anterior sistemenfarktı ve 2 hastada multipl enfarkt alanları izlendi.Başvuru NIHSS skoru 1 hastada 11 iken ortalama değer2.2 olarak belirlendi. Taburculuk ortalama NIHSS 1.1olarak tespit edildi. İnme ve akciğer tutulumu olan 4hasta vefat ederken, taburcu olanların ortalama modifiyerankin skoru 2 olarak bulundu. İnme risk faktörleriincelendiğinde, 4 hastada hipertansiyon, 3 hastadadiyabetes mellitus, 3 hastada hipertansiyon ve diyabetbirlikteliği, 2 hastada hipertansiyon ve geçirilmişiskemik serebrovasküler hastalık, 2 hastada kalpyetmezliği, 4 hastada atrial fibrilasyon tespit edildi.Hastaların yarısında çoklu inme risk faktörü olduğugörüldü.TARTIŞMA VE SONUÇ: Çalışmamızda COVID-19 pozitifhasta grubunda inme oranını %1.4 olarak bulduk.Pandeminin başından beri yapılan birçok çalışmalar,COVID-19 olan hastalarda inme insidansının %0,9 ile%2,7 arasında değiştiğini göstermiştir. Koronavirüsünher zaman solunum yolu ile sınırlı olmayıp; nörolojikbelirtilerle de karşımıza gelebilmektedir. COVID-19hastalığı ile birlikte akut iskemik inmesi olan hastalarda,inmesi olmayanlara göre karaciğer, renal ve solunumsistemi gibi multisistem tutulum daha fazlagörülmektedir. Bizim çalışmamızda da vefat edenhastaların solunum sıkıntısı ve akciğer tutulumu ön&nbsp;plandaydı. Özellikle akciğer tutulumu ön planda olan veakut iskemik inme geçiren hastalarda mortalitenin dahayüksek seyredeceğini öngörerek bu hastalarda yakıntakibin daha dikkatli yapılması gerektiği literatürleuyumlu olarak bizim çalışmamızın sonucuyla dasöylenebilir.</p

    Evaluation of a quality improvement intervention to reduce anastomotic leak following right colectomy (EAGLE): pragmatic, batched stepped-wedge, cluster-randomized trial in 64 countries

    No full text
    Background Anastomotic leak affects 8 per cent of patients after right colectomy with a 10-fold increased risk of postoperative death. The EAGLE study aimed to develop and test whether an international, standardized quality improvement intervention could reduce anastomotic leaks. Methods The internationally intended protocol, iteratively co-developed by a multistage Delphi process, comprised an online educational module introducing risk stratification, an intraoperative checklist, and harmonized surgical techniques. Clusters (hospital teams) were randomized to one of three arms with varied sequences of intervention/data collection by a derived stepped-wedge batch design (at least 18 hospital teams per batch). Patients were blinded to the study allocation. Low- and middle-income country enrolment was encouraged. The primary outcome (assessed by intention to treat) was anastomotic leak rate, and subgroup analyses by module completion (at least 80 per cent of surgeons, high engagement; less than 50 per cent, low engagement) were preplanned. Results A total 355 hospital teams registered, with 332 from 64 countries (39.2 per cent low and middle income) included in the final analysis. The online modules were completed by half of the surgeons (2143 of 4411). The primary analysis included 3039 of the 3268 patients recruited (206 patients had no anastomosis and 23 were lost to follow-up), with anastomotic leaks arising before and after the intervention in 10.1 and 9.6 per cent respectively (adjusted OR 0.87, 95 per cent c.i. 0.59 to 1.30; P = 0.498). The proportion of surgeons completing the educational modules was an influence: the leak rate decreased from 12.2 per cent (61 of 500) before intervention to 5.1 per cent (24 of 473) after intervention in high-engagement centres (adjusted OR 0.36, 0.20 to 0.64; P &lt; 0.001), but this was not observed in low-engagement hospitals (8.3 per cent (59 of 714) and 13.8 per cent (61 of 443) respectively; adjusted OR 2.09, 1.31 to 3.31). Conclusion Completion of globally available digital training by engaged teams can alter anastomotic leak rates. Registration number: NCT04270721 (http://www.clinicaltrials.gov)
    corecore