56 research outputs found
Causes of reoperation after mitral carpentier ring annuloplasty: report of five cases
Mitral kapak tamiri, mitral yetmezliğinde tercih edilen bir tedavi yöntemidir. Bu çalışmada Carpentier
ringi ile mitral anüloplasti yapılan olgularda reoperasyon nedenleri tartışılmıştır.
Carpentier ringi ile mitral anüloplasti uygulanan ve geç dönemde reoperasyon uygulanan
toplam 5 olgu çalışmaya alınmıştır. Olguların tümü kadın ve yaş ortalaması 44.611.2 (32-58) yıl olup, iki cerrahi
prosedür arasında geçen ortalama süre 3228.4 aydır (7-78 ay). Olguların tümünde romatizmal kardit öyküsü
mevcut olup, mitral rekonstrüksiyon öncesi dördünde orta-ileri derecede mitral yetmezliği, birinde ise ileri
mitral darlığı olduğu saptanmıştır. Mitral rekonstrüksiyon sırasında ilave prosedür olarak bir olguya aort valv
replasmanı, diğer dört olguya trikuspit anüloplasti uygulanmıştır. Reoperasyon endikasyonu üç olguda ileri
derecede mitral yetmezliği, diğer ikisinde 3. derece mitral yetmezliği ile birlikte mitral darlığının varlığıdır.
Olguların birinde reoperasyon ilk ameliyattaki prosedür ile ilgili iken, dördünde romatizmal
hastalığın kronik bulgularının ilerlemesine bağlı idi. Tüm olgulara mekanik bileaflet mitral kapak protezi ile
replasman uygulandı. Reoperasyonda ek olarak bir olguya aort kapak re-replasmanı, beş olgunun tümünün
trikuspid kapağına anüloplasti uygulandı, ikisinde ring kullanıldı. Postoperatif erken dönemde bir olgu
kaybedildi. Dört olgunun erken dönem takiplerinde mitral protez kapaklarının normal fonksiyonda olduğu, bir
olguda minimal, üç olguda orta derecede trikuspid yetmezliği olduğu, tüm olgularınNYHAfonksiyonel sınıf I-II
olduğu görüldü.
Bu çalışma Carpentier ringi ile mitral rekonstrüksiyonu yapılan olgularda, geç dönemde reoperasyon
nedeninin daha çok kapaktaki patolojinin progresyonu veya yetersiz cerrahi teknik ile ilgili olduğunu ve bu
olguların reoperasyon sonrası erken dönem sonuçlarının iyi olduğunu düşündürmektedir.Mitral valve reconstruction is the treatment of choice in mitral regurgitation. In this study, the causes of
reoperation following mitral reconstruction with Carpentier ring annuloplasty are discussed.
: Five patients who underwent reoperation late after mitral ring annuloplasty with
Carpentier ring were reviewed. Patients were all female, mean age was 44.6 11.2 (range 32 58 years) and the
mean interval between the two procedures was 32 28.4 (range 7-78) months. All patients had history of
rheumatic fever. Prior to mitral reconstruction, four patients had moderate to severe mitral regurgitation, one
patient had severe mitral stenosis. Associated procedures were aortic valve replacement in one patient, tricuspid
annuloplasty in four patients during mitral reconstruction. Indications for reoperation were severe mitral
regurgitation in three patients and third degree regurgitation with mitral stenosis in two.
The reasons for reoperation for the failed mitral reconstruction were procedure related in one patient and
progression of the rheumatic disease in four patients. All patients underwent mitral valve replacement with
mechanical bileaflet prosthesis. Associated procedures were aortic valve re-replacement in one patient, tricuspid
annuloplasty in all five patients, ring was used in two. One patient died in hospital. In early follow-up, all four
surviving patients were found to be in NYHA functional class I-II and have normally functioning mitral
prosthesis. One patient had minimal, three patients had moderate tricuspid regurgitation.
This study considered that the reason for reoperation for failed mitral reconstruction is mainly
related with the progression of mitral valve pathology or inadequate surgical technique and early results of
reoperation of these patients are good
Effects of blood cardioplegia with deferroxamine on myocardial nitric oxide production and myocardial performance
Amaç: Bu çalişmada rutin kullanilan kan kardiyoplejisi ile deferoksaminli kan kardiyoplejisinin sol ventrikül
fonksiyonlari üzerine etkileri, myokardiyal Nitrik Oksit (NO) düzeyleri ve hemodinamik parametreler
karşilaştirilarak değerlendirildi.
Yöntem: Aortakoroner bypass operasyonu olan 20 elektif hasta üzerinde çalişma yapildi. Hastalar kontrol ve
çalişma grubu olarak 10 ar kişilik 2 gruba ayrildi. Kontrol grubunda yaş ortalamasi (61.30+2.12), çalişma grubunda
ise (53.20±3.21) idi. Her iki grupta distal anastomoz , X- klemp, Kardiyopulmoner bypass (CPB) süreleri
benzer değerlerdeydi (p>0.05). Kardiyopleji iki gruba da antegrad yoldan verildi. Kan örnekleri koroner sinüsten
alinarak ölçümler yapildi. Hemodinamik parametreler CPB öncesi ve sonrasinda ayri ayri değerlendirildi.
Bulgular: Çalişma grubunda NO düzeyleri tüm örneklemelerde yüksek bulundu ancak yalnizca CPB sonrasinda
istatistiksel olarak anlamli idi. Myokard hasarinin bir göstergesi olan kreatin kinaz MB izoenzim (CK-MB)
değerleri çalişma grubunda daha düşük düzeyde bulundu (p< 0.05). Her iki grup arasinda hemodinamik olarak bir
farklilik gözlenmedi.
Sonuç: Bu bulgular, deferroksaminli kan kardiyoplejisi kullanilan vakalarda endotel fonksiyonlarinin daha iyi
korunduğunu ve myokard hasarinin daha az olduğunu göstermektedir. Deferroksaminli kan kardiyoplejisi açik
kalp cerrahisinde aortik kross klemp esnasindaki myokard korunmasinda iyi bir seçenektirObjective: The effects of deferroxamine addition to routine blood cardioplegia on left ventricular function,
myocardial nitric oxide (NO) production and hemodynamics were assessed.
Methods: Twenty patients who underwent coronary artery bypass grafting (CABG) electively were studied in
two groups, 10 in each. Ten patients in whom routine blood cardioplegia was used served as controls. In the other
10 patients (study group), blood cardioplegia with deferroxamine was used. Mean age was 61.30+2.12 in the
control group, and 53.20±3.21 in the study group. The number of distal anastomoses, X-clamp and cardiopulmonary
bypass (CPB) times were similar in two groups. Cardioplegia was delivered antegradely in both groups.
Blood samples were taken from the coronary sinus. Hemodynamic measurements were done before and following
CPB.
Results: In the study group, myocardial NO levels were found to be higher at all sampling times, however, the
difference was statistically significant only following CPB. Creatine kinase MB isoenzyme levels reflecting the
degree of myocardial injury were measured lower in the study group postoperatively(p<0.05). There was no
difference in hemodynamics between the two groups.
Conclusions: These findings demonstrate that the addition of deferroxamine to blood cardioplegic solution
maintains higher myocardial NO levels indicating better endothelial function and causes less myocardial injury.
Blood cardioplegia with deferroxamine is a valuable alternative method of myocardial protection during aortic
cross clamping in cardiac surgery
Kronik konstiriktiv perkarditler ve cerrahi sağıtımı
Bu tezin, veri tabanı üzerinden yayınlanma izni bulunmamaktadır. Yayınlanma izni olmayan tezlerin basılı kopyalarına Üniversite kütüphaneniz aracılığıyla (TÜBESS üzerinden) erişebilirsiniz.[Abstarct Not Available
Kalp yetersizliğinde yaşam kalitesi ve fonksiyonel durum
Objective: To assess health related quality of life of patients with congestive heart failure (CHF), to correlate quality of life with other functional parameters; maximal oxygen uptake (peak VO2) with submaximal tests (two minute walking test and shuttle walk test) and New York Heart Association (NYHA) with other clinical variables. Methods: We evaluated 35 stable congestive heart failure patients (NYHA II-III). Functional status was assessed by NYHA classification, maximal oxygen uptake (peak VO2) and submaximal tests (two minute walk test and shuttle walk test). Health related quality of life was measured with short form 36 health survey (SF 36). Results: NYHA functional class was correlated with social functioning of SF 36, peak VO2 and shuttle walk test. Peak VO2 was correlated with most of the parameters of SF 36. On the other hand 2 minute walk test and shuttle walk test were correlated with social functioning of SF 36. There was a correlation between peak VO2 and submaximal test, but there was no correlation between left ventricular ejection fraction, peak VO2 and NYHA class. Conclusion: Social functioning is impaired in patients with congestive heart failure. There is a correlation between maximal and submaximal tests. The maximal and submaximal tests can explain some degree of quality of life. Functional status can be explained with peak VO2 and shuttle walk test apart from NYHA class.Amaç: Bu çalışma, konjestif kalp yetersizliği olan hastalarda yaşam kalitesini değerlendirmek, yaşam kalitesine etki eden diğer fonksiyonel parametreleri saptamak, maksimal oksijen tüketimi ile submaksimal testler (iki dakika yürüme testi, 10 metre mekik yürüme testi) arasındaki ilişki ile New York Heart Association (NYHA) fonksiyonel sınıf ve diğer klinik değişkenler arasındaki ilişkiyi saptamak amacıyla yapılmıştır. Yöntemler: Çalışmaya stabil konjestif kalp hastalığı (NYHA II-III) olan 35 hasta alındı. Hastaların fonksiyonel durumunu belirlemek için NYHA sınıflaması, maksimal egzersiz testi (pik VO2) ve submaksimal testler (iki dakika yürüme testi, 10 metre mekik yürüme testi) kullanıldı. Yaşam kalitesi kısa form 36 (KF36) ile ölçüldü. Bulgular: NYHA ile KF36'nın sosyal fonksiyon parametresi, pik VO2 ve 10 metre mekik yürüme testi arasında korelasyon saptanmıştır. Pik VO2, KF36'nın çoğu parametresiyle, 2 dakika ve 10 metre mekik yürüme testi ise sosyal fonksiyonla korele olarak saptanmıştır. Pik VO2 ile submaksimal testler arasında korelasyon saptanmış olup, sol ventrikül ejeksiyon fraksiyonu ile (LVEF) yaşam kalitesi ve NYHA arasında ilişki saptanmamıştır. Sonuç: Konjestif kalp yetersizlikli hastalarda yaşam kalitesinin özellikle sosyal fonksiyon parametresi oldukça etkilenmektedir. Maksimal ve submaksimal testler birbiri ile ilişkili olup yaşam kalitesini belli oranlarda açıklamaktadır. Konjestif kalp yetersizliğinde fonksiyonel durumu açıklamak için NYHA sınıf dışında pik VO2 ve 10 metre mekik yürüme testi de kullanılabilir
Pear-Shaped Multiple Iliac Artery Aneurysms
WOS: 000179592600021PubMed ID: 1248462
Renal Failure after Coronary Bypass Surgery and the Associated Risk Factors
WOS: 000370849200002PubMed ID: 25881215Objective: We aimed to evaluate the risk factors associated with acute renal failure in patients who underwent coronary artery bypass surgery. Methods: One hundred and six patients who developed renal failure after coronary artery bypass grafting (CABG) constituted the study group (RF group), while 110 patients who did not develop renal failure served as a control group (C group). In addition, the RF group was divided into two subgroups: patients that were treated with conservative methods without the need for hemodialysis (NH group) and patients that required hemodialysis (HR group). Risk factors associated with renal failure were investigated. Results: Among the 106 patients that developed renal failure (RF), 80 patients were treated with conservative methods without any need for hemodialysis (NH group); while 26 patients required hemodialysis in the postoperative period (HR group). The multivariate analysis showed that diabetes mellitus and the postoperative use of positive inotropes and adrenaline were significant risk factors associated with development of renal failure. In addition, carotid stenosis and postoperative use of adrenaline were found to be significant risk factors associated with hemodialysis-dependent renal failure (P < .05). The mortality in the RF group was determined as 13.2%, while the mortality rate in patients who did not require hemodialysis and those who required hemodialysis was 6.2% and 34%, respectively. Conclusion: Renal failure requiring hemodialysis after CABG often results in high morbidity and mortality. Factors affecting microcirculation and atherosclerosis, like diabetes mellitus, carotid artery stenosis, and postoperative vasopressor use remain the major risk factors for the development of renal failure
- …