16 research outputs found

    Çocuk ve ergen ruh sağlığı ve hastalıkları kliniğine başvuran ergenlerin özellikleri

    No full text
    TEZ6399Tez (Uzmanlık) -- Çukurova Üniversitesi, Adana, 2007.Kaynakça (s.55-73) var.vii, 74 s. ; 29 cm.The aims of this study are to determine the relation among psychiatric and comorbid diagnosis, age, gender, education level, follow-up findings, and violence history in the adolescent who were treated in Cukurova University Child and Adolescent Psychiatry Department in 2004-2005. 12-18 years old 297 cases were recruited to the study. Findings were collected from patient files as retrospectively. Psychometric scales were Child depression inventory, State-Trait Anxiety Inventory for Children 1 and 2, Maudsley Obsessive Compulsive Questionnaire, Conners Parent Rating Scale, Conners Teacher Rating Scales. Statistical analyzes were performed with SPSS windows (11.00) pocket program. 171 (57.6 %) of cases were boys and 126 (42.4 %) were girls. Average age was 13.3 ± 1.1. The most common diagnose was Attention Deficit Hyperactivity Disorder (27.3 %). Other common diagnoses were Anxiety Disorder (18.2 %), Mood Disorder (10.1 %), Metal Retardation (9.8 %), Conduct Disorder (5.1 %), Adolescent Conflicts (4.1 %), and others (25.6 %). 189 cases had least one co-morbid disorder. There were significant relation between co-morbidity and severity of disorder. The most common co-morbid disorders according to diagnosis were investigated; the most common co-morbid diagnose was Mental Retardation in Attention Deficit hyperactivity Disorder (38.5 %), Anxiety disorders in Mood Disorders (22.0%) and another Anxiety disorder in anxiety disorders (39.0 %). There were positive correlation between Child Depression Inventory and State-Trait Anxiety Inventory for Children 1 and 2. It was coherent the knowledge that anxiety and depression are common co-morbid condition. The most frequent used drug treatments were selective serotonin re-uptake inhibitors (27.3 %), methylphenidate (21.3 %), antipsychotic (25.5 %), other drugs (10 %) and combine drug treatment (14.5 %). Intra familial violence, irregular follow-up and co-morbidity were negative factors for clinical improvement according to Clinic Global InventoryBu çalışmada 2004-2005 yılları arasında Çukurova Üniversitesi Çocuk ve Ergen Ruh Saşlışı ve Hastalıkları Anabilim Dalına başvuran ve tedavi edilen ergenlerin psikiyatrik tanıları ve bu tanıların yaş, cinsiyet, eşitim, düzenli poliklinik kontrolü, eş tanı, şiddet öyküsü gibi deşişkenlerle ilişkilerinin araştırılması hedeflenmiştir. Çalışmaya 12-18 yaş arasında 297 oldu alınmıştır. Olguların bilgilerine geriye dönük dosya incelemesi ile ulaşılmıştır. Kullanılan psikometrik ölçekler; Çocukluk Depresyon Ölçeşi, Maudsley Obsesyon Kompulsiyon Soru Listesi, Çocuk Durumluluk Süreklilik Kaygı Envanteri-1 ve 2, Klinik global izlem, Conners Aile Derecelendirme Ölçeşi, Conners Öşretmen Derecelendirme Ölçeşi ve WISC-R idi. Veriler SPSS 11.0 istatistik paket programı ile deşerlendirilmiştir. Çalışmada olguların 171'i (% 57,6) erkek; 126 sı ( % 42,4) kızdı. Olguların ortalama yaşı 13, 3 ± 1,1 idi. Dikkat Eksiklişi Hiperaktivite Bozukluşu, en önde gelen tanı grubuydu. Dişer sık görülen tanılar Anksiyete Bozuklukları (% 18.2), Duygudurum Bozuklukları (% 10.1), Mental Retardasyon (% 9.8), Davranım Bozukluşu (% 5.1), Ergenlik Sorunları (% 4.1) ve dişer tanılardı (% 25.6). 189 hastaya en az bir psikiyatrik bozukluk eşlik ediyordu. Eş tanıların olması ile başlangıçtaki psikiyatrik bozukluşun şiddeti arasında anlamlı derecede ilişki bulunuyordu. Tanılara göre en sık eşlik eden bozukluklar incelendi; Dikkat Eksiklişi Hiperaktivite Bozukluşunda Mental Retardasyon (% 38.5), Duygudurum Bozukluklarında Anksiyete Bozuklukları (% 22.0) ve Anksiyete Bozukluklarında başka bir Anksiyete bozukluşu (% 39.0) en sık eş tanı olarak belirlendi. Psikometrik ölçümlerden özellikle Çocukluk Depresyon Ölçeşi ve Çocuk Durumluluk Süreklilik Kaygı Envanteri-1 ve 2 arasında pozitif korelasyon bulunmaktaydı. Bu da en çok anksiyete ve depresyonun eş tanı olarak görüldüşü bilgisiyle uyumlu idi. En sık kullanılan ilaç tedavileri selektif serotonin gerialım inhibitorleri (% 27.3), Metilfenidat (% 21.7), Antipisikotik (% 25.5), dişer ilaçlar (% 10), ve kombine ilaç tedavisi (% 14.5) şeklindeydi. Klinik Global şzleme göre takip bulgularını olumsuz etkileyen özellikler; aile içi şiddet öyküsü, eş tanının varlışı ve düzenli kontrole gelme olarak belirlendi.Bu çalışma Ç.Ü. Bilimsel Araştırma Projeleri Birimi Tarafından Desteklenmiştir. Proje No

    Atomoxetine Induced Separation Anxiety; A Case Report

    No full text
    Atomoxetine, DEHB, (Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu) tedavisinde, özellikle eş tanı olarak anksiyete bozukluğu ve Tourette bozukluğunun olduğu durumlarda uyarıcı olmayan, güvenilir bir alternatif tedavi olarak bilinen seçici norepinefrin geri alım inhibitörüdur. Çoğunlukla bilinen yan etkileri kilo kaybı, iştahta azalma, bulantı, uykuya eğilim ve tiklerde alevlenmedir. Bu yazıda Atomoksetin tedavisi sırasında ayrılma anksiyetesi geliştiren DEHB-dikkat eksikliği tanılı bir ergen olgu sunulacaktır. Güncel bilgiler ışığında Atomoksetin yan etkileri ile ilişkili muhtemel nörotransmitter sistemleri tartışılacaktır. Sonuç olarak Atomoksetin tedavisi premorbid psikopatoloji olmamasına rağmen anksiyeteyi ve obsesyonel düşünceleri tetikleyebilir. Ancak bu reaksiyonun cinsiyet, ergenlik ve genetik etkenlerle ilişkilendirilip ilişkilendirilemeyeceği kesin değildir.Atomoxetine, a selective norepinephrine (NE) inhibitor, is introduced as a safe non-stimulant alternative treatment of children and adolescents with attention deficit hyperactivity disorder (ADHD), especially co-morbid ADHD and anxiety disorder and/or Tourette syndrome. Generally known side effects were including weight loss, decrease appetite, nausea and somnolence, exacerbation of tics. In this paper, we want to present an adolescent case with ADHD-inattention type who developed separation anxiety during Atomoxetine treatment. It will be discussed in light of current knowledge about possible neurotransmitter systems associated with side effects of Atomoxetine. Consequently, atomoxetine treatment may trigger anxiety or obsessional thoughts although without any premorbid psychopathology. However, it is unclear whether effects of genetic, gender or adolescence period are associated with this

    Letter: Pretibial edema induced by risperidone monotherapy: A case report

    No full text
    Antipsikotik kullanımına bağlı ödem nadir bir yan etkidir. Risperidon kullanımına bağlı ödem ilgili bilgiler erişkin olgu sunumları ile sınırlıdır. Risperidon çocuk ve ergen psikiyatri hastalarında en sık kullanılan antipsikotik ilaç olmakla birlikte, literatüre bakıldığında bu yaş gurubunda tek başına risperidon kullanımına bağlı ödem olgusu daha önce bildirilmemiştir. Bu çalışmada risperidon kullanımı sırasında pretibial ödem gelişen 14 yaşında bir kız olgu ile ilgili bilgilere yer verilmiştir. Bu yan etkinin gözlendiği sırada, olgunu tüm organik incelemeleri normal sınırlarda belirlenmiştir. Risperidon tedavisinin kesilmesini takip eden 2 hafta içinde ödemi tamamen düzelmiş ve başka bir antipsikotik kullanımı sırasında benzer bir yan etki gözlenmemiştir. Risperidon serotonin-2A/dopamin-2 (5HT2A/D2), noradrenerjik ?-1 ve ?-2 reseptör antagonistidir. Ancak periferik ?-2 reseptör antagonisti olarak ta etki göstermesi halinde ödemin ortaya çıkmasında rol alabilir. Antipsikotiklere bağlı diğer metabolik yan etkilerin yanı sıra ödem gelişiminin patogenezine ilişkin kontrollü çalışmalara ihtiyaç duyulmaktadır. Bu olguda ilaç değişikliği yan etkinin giderilmesi için yeterli olmuş gibi görünmektedir, ancak ödem olgularında doğru klinik uygulamalar ile ilgili bilgiler yetersizidir. Antipisikotiklere bağlı ödem sıklığının ve ödem durumunda ideal klinik uygulamaların geniş klinik örneklemler ile araştırılması gerekmektedir.Edema is rare side effect due to antipsychotic medication. The knowledge about edema related risperidone limited to adult case reports. Although risperidone is the most common used antipsychotic for child and adolescent psychiatric patients, risperidone mono-therapy related edema was not reported previously in this age period. In this study, a girl was at the age of 14 who had pretibial edema due to risperidone mono-therapy is reported. All organic examination was normal during this side effect. Her edema was resolved 2 week after the stopped risperidone treatment and edema wasn?t seen again during another antipsychotic treatment. Risperidone is a serotonin 2A/dopamine-2 (5HT2A/D2), noradrenergic ?-1 and ?-2 receptor antagonist. However, risperidone may cause edema with peripheral ?-2 receptor blockage. The studies are need which investigated pathogenesis of edema a side effect of antipsychotic in addition to metabolic side effects of antipsychotic. In this case, it seems that changing of the drugs is enough to control of edema but it is not well known what the good clinical practice is in the edema cases. Frequency of edema related antipsychotic and good clinical practices in this case should be searched through the large clinical samples

    Bipolar bozukluğu olan çocuk ve ergenlerde ilk ataktan önce atipik belirtiler

    No full text
    Bu çalışmada 5, 13, 14 ve 16 yaşlarında 4 olgu sunumu aracılığı ile çocuk ve ergenlerde bipolar bozukluğun (BPB) ilk atağından önceki tipik olmayan belirti dağılımı ve ayırıcı tanı güçlükleri tartışılmıştır. Tüm olgular başlangıçta davranım bozukluğu, dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu, sınırda bozukluk, disosiyatif bozukluk, psikoz gibi farklı tanılarla aylar/yıllar boyunca izlenmiş olmalarına rağmen, daha sonra tanıları BPB olarak değiştirilmiştir. Çocuk ve ergenlerde BPB’nin yanlış ve/veya geç tanısı sık rastlanan bir durumdur. Olgularımızda stimülan ya da antidepresanların kullanımı manik belirtilerde artışla sonuçlanmış; antipsikotiklerin (risperidon, aripiprazol) ve duygudurum düzenleyicilerin (valproik asit ve lityum) tek tek ya da birlikte kullanılmaları ise fayda sağlamıştır. Ruh sağlığı uzmanları tipik olmayan ve tedaviye dirençli belirtileri olan çocuk ve ergenlerin ayırıcı tanısında BPB’yi göz önünde bulundurmalıdırlar.In this study, atypical symptomatology and difficulties concerning the differential diagnosis of bipolar disorder (BPD) in children and adolescents before the first episode are discussed through 4 cases aged 5, 13, 14 and 16 years. Although all cases were treated and followed for months/years with diagnoses such as conduct disorder, attention deficit hyperactivity disorder, borderline disorder, dissociation, and psychosis, their diagnoses were considered as BPD after months or years. Misdiagnosis and/or delayed diagnosis of BPD are common among children and adolescents. Use of stimulant or antidepressant agents provoked manic symptoms, while antipsychotics (risperidone and aripiprazole) and mood stabilizers (valproic acid and lithium) were useful as combined and/or mono therapy for these cases. BPD should be considered in the differential diagnosis in child and adolescent cases with atypical symptomatology and treatment resistance

    Inpatient treatment of abused children and adolescents

    No full text
    Amaç: Yataklı rehabilitasyon ve tedavi sistemleri olan ‘Rezidental Tedavi Merkezleri (RTM)’ çoklu girişimleri bir arada sunabilme avantajından dolayı tüm dünyada çocukluk çağı cinsel istismarı (ÇCİ) olgularının tedavisinde yaygın olarak kullanılmaktadır. ‘Oğuz Kağan Köksal Sosyal Bakım ve Rehabilitasyon Merkezi’ Türkiye’de ÇCİ kurbanı kızlara hizmet veren ilk RTM’dir. Bu çalışmada kuruluşundan bu yana geçen altı yıllık sürede merkezde tedavi gören hastaların sosyodemografik, klinik ve izleme bulguları sunulmuştur. Yöntem: Çalışmaya ÇCİ, ihmal veya diğer bir tipte olumsuz yaşam deneyimi öyküsü olan, tedavi ve korunma gereksinimi olan 8-18 yaşlarında 152 kız olgu alındı. İstimara özgü değişkenlere ve demografik bilgilere dosya kayıtlarından ulaşıldı. Yatış ve taburculuk sırasında Çocuklar için Beck Depresyon Ölçeği, Maudsley Obsesif Kompulsif Soru Listesi, Çocuklar için Durumluk-Sürekli Kaygı Ölçeği-1, -2, Klinik Global İzlem uygulandı. Bulgular: ÇCİ öyküsü 120 kız tarafından bildirilmiştir. Olguların yarısına yakınına travma son- rası stres bozukluğu, %23.7’sine sınır kişilik bozukluğu, %21.1’ine yıkıcı davranış bozuklukları, %9.2’sine bipolar bozukluk tanısı konmuştur. Tedavide, olguların %95.4’ü en az bir psikotropik ilaç kullanmıştır. En sık kullanılan ilaçlar antipisikotiklerdir ve kızların %81.4’üne uygulanmıştır. Ayrıca, olguların %51.7’si duygudurum düzenleyici, %25.5’i antidepresan ilaçlar kullanmıştır. Tüm psikometrik test ortalamalarında, tedavi sonunda başlangıca göre anlamlı düzelme görülmüştür. Sonuç: Bulgularımız sunulan sistemin ÇCİ kurbanı çocuk ve ergenlerde yararlı olduğunu des- tekler niteliktedir. Bu çalışma, ülkemizde bu alanda ilk RTM verilerini içermesinden dolayı önemlidir. Bu öncü veriler yeni açılacak benzerlerine çıkış noktaları sağlayabilir.Objective: Inpatient rehabilitation and treatment systems, the Residential Treatment Centers (RTC) are widely used in the treatment of childhood sexual abuse (CSA) cases and offer the advantages of keeping a combination of several applications. ‘Oguz Kagan Koksal Social Care and Rehabitation Center’ is the first RTC in Turkey providing services to girl CSA victims. In this study, demographic, clinical and follow-up findings of patients treated in this center since the establishment of the six year period will be presented. Methods: This study included 152 girls aged between 8-18 years who had histories of CSA, neglect or other kinds of adverse experiences, and in need for treatment or protect- tion. Demographic and abuse-specific data were obtained from file records. The Child Beck Depression Inventory, the Trait-State Anxiety Inventory-1, -2, the Moudsley Obsessive Compulsive Questionnaire, and the Clinical Global Im- pression Scale were administered at the beginning and at the end of the treatment period. Results: A history of CSA was reported by 120 girls. Almost half of the cases were diagnosed as posttraumatic stress disorder, 23.7% as bor- derline personality disorder, 21.1% as destructive behavior disorders, and 9.2 as bipolar disorder. In the treatment, 95% of cases taken at least one psychotropic medication. The most commonly used drugs were antipsychotics, and given in treatment of 81.4% of girls. In addition, 51.7% of cases taken mood stabilizers, and 25.5% of them took anti- depressants. Mean score of all psychometric tests were improved significantly at the end point compared to the base- line. Conclusion: Our findings support the usefulness of the system presented herein for child and adolescent victim

    False allegation in abuse cases: A case report

    No full text
    İstismar ve sonuçları çocuk ve ergen ruh sağlığı hizmetlerinin önemli bir parçasıdır. Bu konuda çalışan uzmanlar asılsız istismar bildirimleri ile de karşılaşabilir. Asılsız istismar olgularında tedavi, etik ve adli sorunlar en önemli güçlüklerdir. Bu yazıda asılsız cinsel saldırı bildirimi nedeni ile klinisyen tarafından yasal sürecin başlatıldığı bir olgu ile ilgili bilgi vermek ve olguyu psikiyatrik, adli ve etik boyutları ile tartışmak amaçlanmıştır.Abuse and its complications are the important part of child and adolescent psychiatry services. Professionals who worked in this area can be faced with false abuse allegation. Treatment, ethic and forensic necessity are the most important difficulties in these cases. The aims of this study are to inform about of the false allegation case whose legal reporting procedures initiated by clinicians and to discuss this case from psychiatric, forensic and ethical point of views

    Çocuk İstismar Olgularında Hekimin Yasal Sorumlulukları Etik İkilemler ve Farklı Uzmanlık Gruplarının Görüşleri

    No full text
    Çocuk ve ergen ruh sağlığı çalışanları istismar olgularının tedavilerine yönelirken bir taraftan da adli sürece katkıda bulunurlar. Hastanın gizlilik hakkı ve hekimin yasal sorumlulukları bu konuda en sık yaşanan etik ikilemdir. Bu çalışmada bir olgu üzerinden giderek, adli tıp ve çocuk ve ergen ruh sağlığı uzmanlarının olaya bakışlarının belirlenmesi ve konunun tartışılması amaçlanmıştır. Adli sürecin başlatıldığı asılsız cinsel istismar iddiası olan bir olgu hakkında bilgiyi içeren bir anket hazırlandı. Ankette katılımcılara; “bu durumda suç duyurusunda bulunur muydunuz?” şeklinde sorular yöneltildi. Anket gönüllü Adli Tıp ve Çocuk Ruh Sağlığı çalışanları tarafından dolduruldu. Çalışmaya 72 adli tıp, 34 çocuk psikiyatrisi çalışanı toplam 106 kişi katıldı. Katılımcıların 94 (%88.7)’ü yasal bildirimde bulunacağını; 12 (%11.3)’si ise bildirimde bulunmayacağını belirtmişti. Adli tıp çalışanlarının %13.9’u, çocuk psikiyatrisi çalışanlarının ise %5.9’u bildirimde bulunmayacaklarını belirtmişlerdir. Her iki grup arasında bildirim oranlarıyla ilgili istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmamıştır. Hekimlerin etik ve adli sorumlulukları bu olgu üzerinden tartışıldı. Anahtar kelimeler: Cinsel istismar, asılsız bildirim, hekim sorumluluğu, etik ikile
    corecore