213 research outputs found

    BENZOTRİAZOLE ’ÜN YAPAY DENİZ SUYUNDA, PİRİNÇ-118 ve PİRİNÇ-MM55 ALAŞIMLARININ KOROZYON DAVRANIŞINA ETKİSİNİN;HARMONİK ANALİZ YÖNTEMİ İLE İNCELENMESİ

    Get PDF
    Pirinç-118 ve pirinç-MM55 adlı alaşımların yapay deniz suyundaki korozyon davranışları ve benzotriazole (BTA) bileşiğinin bu ortamdaki inhibitör etkinliği, Harmonik Analiz Yöntemi (HA) kullanılarak incelenmiştir. Numuneler, dört farklı derişimde hazırlanan BTA bileşiği kullanılarak, HA yöntemi ile yapay deniz suyu ortamında analiz edilmiştir. Böylece iki farklı bileşime sahip olan pirinç numunelerin BTA bileşiği ile nasıl bir etkileşmeye girdiği ve hangi konsantrasyonun en iyi korumayı sağladığı belirlenmiştir. Kullanılan BTA bileşiğinin derişimi arttıkça, her iki pirinç alaşımının da yapay deniz suyunda korozyona daha az uğradığı, korozyon akım yoğunluğu (Icorr) ve inhibisyon yüzdeleri (%IE) hesaplanarak ortaya konulmuştur

    Dinamik Elektrokimyasal Empedans Spektroskopisi (DEIS)

    Get PDF
    Sulu ortamda metaller, genellikle elektrokimyasal reaksiyonlarla korozyona uğrar. Metal/elektrolit ara yüzeyinde meydana gelen bu elektrokimyasal reaksiyonlar oldukça karmaşıktır. Dolayısıyla korozyon sürecini belirlemek için birçok elektrokimyasal yöntem geliştirilmiştir. Dinamik Elektrokimyasal Empedans Spektroskopisi (DEIS), 2000 yılından beri birçok ortamda başarıyla uygulanan bir korozyon belirleme yöntemidir. Bu çalışmada, DEIS yönteminin çalışma prensibi detaylı bir şekilde açıklanmış, avantajları ve dezavantajları tartışılmıştır

    Structural and Thermal Analysis of F Class Gas Turbine Compressor Blade

    Get PDF
    In this study, the structural and thermal analysis of the final stage compressor rotor blades, which are currently used on-site, is performed by using the ANSYS program. For that reason, a 3D model of the existing compressor blade has been done. Later on, this model was transferred to the ANSYS program and analyzed. In the analysis, the parameters formed in the blade geometry were determined. By creating a design geometry with the selected parameters, the stress of the existing blade under operating conditions was examined. All external parameters in this study were taken from an F-class gas turbine operating under real field conditions. The stresses of the obtained values in different regions on the blade were examined. This study is also a reverse engineering study and the effects of real field conditions on the compressor blades have been analyzed

    Chemical, Electrochemical, and Surface Morphological Studies of the Corrosion Behavior of the AZ31 Alloy in Simulated Body Fluid: Effect of NaOH and H2O2Surface Pretreatments on the Corrosion Resistance Property

    Get PDF
    Magnesium and its alloys have attracted attention for biomedical implant materials in dental and orthopedic applications because of their biodegradability and similar properties to human bones. The very high rate of degradation in the physiological systems is, however, a major setback to their utilization. Chemical modification is one of the approaches adopted to enhance the corrosion resistance property of Mg and its alloys. In this work, NaOH and H2O2were used as a pretreatment procedure to improve the corrosion resistance of the AZ31 Mg alloy in simulated body fluid (SBF). Advanced techniques such as dynamic electrochemical impedance spectroscopy (dynamic-EIS), atomic force microscopy, and optical profilometry were used in addition to the classical mass loss, hydrogen evolution, EIS, and polarization techniques to study the corrosion resistance property of the alloy in SBF for 30 h. Results obtained show that the surface treatment significantly enhanced the corrosion resistance property of the alloy. From dynamic-EIS at 30 h, the charge transfer resistance of the untreated AZ31 Mg alloy is 432.6 ω cm2, whereas 822.7 and 2617.3 ω cm2are recorded for NaOH- and H2O2-treated surfaces, respectively. H2O2is a better treatment reagent than NaOH. The mechanism of corrosion of both untreated and treated samples in the studied corrosive medium has been discussed. © 2022 American Chemical Society. All rights reserved

    The effect of Tinuvin derivatives as an ultraviolet (UV) stabilizer on EPDM rubber

    Get PDF
    Ethylene-propylene-diene monomer (EPDM) is one of the most widely used synthetic rubbers, especially in the automotive industry. Despite its many benefits, the chief weakness of EPDM has been the color change occurring in its products due to ultraviolet (UV) rays. It is recognized that UV energy causes the dissociation of bonds (mostly C-C and C-H) in EPDM materials as well as cracks and color changes on the surface. The aim of this study was to investigate the effect of the Tinuvin derivatives widely used as UV stabilizers in the plastics industry on EPDM rubber. The EPDM rubber plates were prepared by adding Tinuvin-P, Tinuvin-213 and Tinuvin-234 as UV absorbers (UVAs) and Tinuvin-123 as hindered amine light stabilizer (HALS) material at a ratio of 1.0 phr (parts per hundred parts of rubber) to an available EPDM formula. The effects of the Tinuvin derivatives were investigated by the internationally recognized Florida outdoor aging test. The surfaces of the EPDM plates were visually scrutinized and surface morphological changes were examined via scanning electron microscopy (SEM), energy dispersive X-ray (EDX) and Fourier transform infrared (FTIR) spectrometry analyses. The results obtained showed that, unlike in the plastic industry, not all Tinuvin derivatives could be used as UV stabilizers for EPDM products. Of all the tested Tinuvin derivatives, the Tinuvin-123 compound was the most effective, indicating it to be suitable for use as a protective UV stabilizer for EPDM rubber applications

    Diatomit ve Zeolit İkameli Beton İçerisindeki Donatı Korozyonunun Elektrokimyasal Empedans Spektroskopisi (EIS) Yöntemi ile İncelenmesi

    Get PDF
    Beton; çimento, agrega, su ve gerektiğinde katkı maddelerinin uygun oranlarda karıştırılması ile üretilen, başlangıçta plastik kıvamlı olup zamanla çimentonun hidratasyonu sonucu sertleşen yapı malzemesidir. Betonarme yapıların en önemli dezavantajı donatı korozyonudur. Donatıda meydana gelen korozyon, kesit kayıplarının yanında donatı-beton aderansında da zamanla azalmaya neden olmaktadır. Bu çalışmanın amacı, katkı malzemesiz (referans), %20 zeolit ve %20 diatomit ikameli beton numuneler içerisindeki nervürlü donatının, sanayide en çok kullanılan 0.5 M H2SO4 ve 1 M HCl asit içerisindeki korozyon mekanizmasındaki farklılığı ortaya koymaktır. Ölçümler Elektrokimyasal Empedans Spektroskopisi (EIS) yöntemi kullanılarak yapılmıştır. Yapılan deneyler sonucunda %20 zeolit ikameli beton numunelerindeki beton ve donatı dirençlerinin, %20 diatomit ikameli ve referans betona göre daha fazla olduğu, dolayısı ile daha az korozyona uğradığı saptanmıştır. Ayrıca, beton numunelerin ve içerlerindeki donatılarının HCl ortamına kıyasla H2SO4 ortamında daha çok fiziksel ve elektrokimyasal değişime uğradığı görülmüştür

    Performans Bisiklet Lastiği Sırt Karışımının Geliştirilmesi ve Özelliklerinin İncelenmesi

    Get PDF
    Pnömatik lastik, zincir tahriki ve ardından dişli teknolojisindeki gelişimlerle birlikte, bisiklet sektöründe 1800'lerin sonlarında başlayan büyük devrim günümüze kadar artarak devam etmektedir. Dökme demir ve ahşaptan oluşan ana gövde günümüzde; titanyum, alüminyum ve karbon fiber gibi malzemelerden yapılmaktadır. Bisiklette bulunan; fren, amortisör, sele, vites sistemi ve lastiğindeki gelişmeler bisikleti her zamankinden daha hafif ve daha sağlam bir konfor aracına dönüştürmüştür. İçten yanmalı motorlu araçların neden olduğu çevre kirliliğini arttırması ve bisiklet kullanımının çağımızın hastalıkları olarak bilinen; inme, kalp krizi, depresyon, diyabet, obezite ve artrit gibi ciddi sağlık problemlerine çözüm olabileceğine dair ortaya konulan bilimsel gerçeklikler, bisiklet sektörünün daha da gelişeceğinin birer kanıtıdır. Kuru, ıslak veya çamurlu yollarda, sürüş hızına bağlı olarak iyi manevra ve frenleme kabiliyeti için bisiklet lastiği sırt hamuru karışımı üzerine yoğun çalışmalar yapılmaktadır. Bu çalışmada, TÜBİTAK-1501 (Proje No: 3180325) projesi kapsamında üretilen katlanabilir performans lastiği için geliştirilen sırt hamur karışımının reolojik ve fiziko-mekaniksel özellikleri incelenmiştir

    Kalıp Şartlandırıcı Serpantinde Oluşan Korozyonun İnhibitör Kullanımıyla Engellenmesi

    Get PDF
    Plastik enjeksiyon üretiminde üretilen ürünün, kalıptan soğutularak çıkarılması için su kullanılmaktadır. Zamanla kullanıma bağlı olarak ısınan suyun sıcaklığını istenilen derecede tutmak için chiller cihazları kullanılmaktadır. Enjeksiyon makinelerinde ısınan su, chiller cihazlarında bulunan bakır serpantin (eşanjör) yardımıyla soğutularak tekrar kullanıma hazır hale getirilmektedir. Bu çalışmada; bakır serpantinin korozyonu yapay soğutma suyu (SCW) ve yapay soğutma suyuna katılan 1000 ppm NaNO2 ortamlarında 21 gün süreyle sürekli su devir daimi yapılarak araştırılmıştır. Deney öncesi ve sonrası bakır serpantinin yüzeyi Taramalı Elektron Mikroskobu (SEM), Enerji Dağılımlı X-Ray Kırınımı (EDS) ve Atomik Kuvvet Mikroskobu (AFM) yöntemleri ile incelenmiştir. Korozyon inhibitörü olarak kullanılan NaNO2 bileşiğinin, bakır serpantin üzerinde bir koruyucu film oluşturarak korozyona karşı koruduğu belirlenmiştir.Anahtar Kelimeler: Bakır serpantin, Korozyon, NaNO2, Yapay soğutma suy

    Orman ürünleri endüstrisinde kullanılan fenol ve melamin formaldehit tutkallarının paslanmaz çelik (AISI 316L) korozyonuna etkisi

    Get PDF
    Korozyon genel anlamda, malzemenin bulunduğu ortamda özelliklerini kaybederek parçalanması ve kullanılamaz hale gelmesidir. Au, Pt, Ir ve Pd gibi soy metaller dışındaki tüm metaller bulundukları ortama bağlı olarak korozyona çok daha hızlı uğramaktadırlar. Korozyon olayı endüstrinin her bölümünde kendini göstermektedir. Korozyona uğrayan cihazların bozulması veya arızalanması sonucu endüstri üretiminin azalması, korozyon ürünü malzemelerin insan sağlığı ve çevre açısından son derece zararlı olduğunun iyice anlaşılması, yeraltı maden yataklarının hızla tükeniyor olması gerçekleri korozyonun önemini arttırmaktadır. Tutkal üretimi esnasında kullanılan mikserler, tanklar ve borular ayrıca üretim sonrası yapılan sevkiyatlarda kullanılan sevkiyat kazanları genelde paslanmaz çelikten yapılmıştır. Bu çalışma ile orman endüstrisinde en yaygın kullanılan tutkallar arasında gösterilen fenol ve melamin formaldehit tutkallarının paslanmaz çeliğe olan korozif etkisi, korozyon ölçme metotlarından biri olan Elektrokimyasal empedans yöntemi (EIS) ile belirlenmiş ve sonuçlar tartışılmıştır. Fenol formaldehit tutkalının melamin formaldehite göre daha korozif olduğu tespit edilmiştir. Anahtar kelimeler:Fenol formaldehit, melamin formaldehit, korozyon, paslanmaz çelik (AISI 316L

    Lastik Karışımlarında Klasik ZnO Yerine Aktif ZnO Kullanımının Bazı Fizikomekanik Özelliklere Etkilerinin Araştırılması

    Get PDF
    Kauçuk esaslı ürünlerin imalatında kullanılan katkı malzemeleri; zamana, maruz kaldığı fiziksel ve kimyasal etkilere bağlı olarak üründen kısmen ayrılmaktadırlar. Ortamdan ayrılan bu katkı malzemeleri imal edilen mamulün performansını ve uzun sürede kullanım ömrünü azaltmaktadır. Bu çalışmada aktif ZnO ile normal ZnO kullanılarak üretilen kauçuk malzemelerin maliyet –performans özellikleri incelenmiştir. Bulgular daha yüksek yüzey alanına sahip aktif ZnO tercihiyle, mekanik testlerde %20, toplam mamul ağırlığında %5 ve maliyette %2’e varan bir farklılık hesaplanmıştır
    corecore