12 research outputs found
Regional Input-Output Analysis of A Mega-Event: Possible Impact of EXPO on Izmir Economy
Izmir has lost the bid for EXPO 2020. Izmir’s expectations were high, but to the best information of the authors, these expectations were never systematically quantified. This article quantifies the expected expenditures related to a mega event in Izmir due to i) additional hotel constructions, and, ii) arrival of foreign visitors. Then, the effects of these additional expenditures on regional economy are examined through a closed regional I-O model, where closure is due to endogenized consumption expenditures. The calculations are based on a regional I-O table of İzmir, available from İzmir Regional Development Agency IZKA. It is observed that constructions related to a mega event require considerable recycling imports, due to scrap metal dependency of metal production
Regional Input-Output Analysis of A Mega-Event: Possible Impact of EXPO on Izmir Economy
Izmir has lost the bid for EXPO 2020. Izmir’s expectations were high, but to the best information of the authors, these expectations were never systematically quantified. This article quantifies the expected expenditures related to a mega event in Izmir due to i) additional hotel constructions, and, ii) arrival of foreign visitors. Then, the effects of these additional expenditures on regional economy are examined through a closed regional I-O model, where closure is due to endogenized consumption expenditures. The calculations are based on a regional I-O table of İzmir, available from İzmir Regional Development Agency IZKA. It is observed that constructions related to a mega event require considerable recycling imports, due to scrap metal dependency of metal production
Türk bankacılık sektörünün değişen yapısı: 2001 öncesi ve sonrası dönemlerin karşılaştırmalı analizi
Bu tezde, endüstriyel organizasyon yaklaşımı kullanılarak 1990-2000 ve 2001-2014 olmak üzere iki dönem için Türk Bankacılık Sektörünün piyasa yapısı farklı yöntemlerle (CR yoğunlaşma, HHI, HKI, U endeksi, Lerner Endeksi, Düzeltilmiş Lerner Endeksi, Panzar Rosse H istatistiği, Lojistik regresyon ve oyun teorisi) analiz edilmektedir. Ayrıca, 2001 yılında Türk Bankacılık Sektörü odaklı ortaya çıkmış olan bankacılık krizinin, piyasa yapısı üzerinde bir değişime neden olup olmadığı, yapılan iki dönem analizi ile ortaya koyulmaktadır. Bu çerçevede öncelikle birleşme eylemi ile sektöre giriş yapan bankaların, piyasa yapısına ve rekabet düzeyine olan etkisi araştırılmaktadır. Bu çerçevede yapısalcı ve yapısal olmayan yaklaşımlarla piyasanın yoğunlaşma oranı ve rekabet yapısı ortaya koyulmaktadır. Yapılan analizler, 2001 yılından önce beklentilerin aksine yüksek rekabetin yaşanmamış olduğunu ve rekabetin daha çok küçük bankalar arasında yaşandığını ortaya koymaktadır. 2001 yılından sonra ise sektörün rekabet yapısında, 2001 yılından önceye göre büyük değişimin yaşanmadığı; ancak 2001 yılından sonra büyük bankaların kendi aralarında rekabete başladıkları görülmektedir. İlaveten, analizlere eklenmiş olan birleşme değişkeninin piyasa yapısı ve rekabet analizlerinde etkili olduğu sonucuna ulaşılmaktadır. Tezin bir diğer amacı, piyasa yapısı üzerinde etki gücü yüksek olan piyasaya giriş değişkeninin belirleyicilerini 2001 öncesi ve sonrası için tespit etmektedir. Bu kapsamda elde edilen sonuçlar, 2001 yılından önce bankaların karlılık ve maliyet gibi banka özelinde değişkenlere dikkat ettiğini; 2001 yılından sonra ise makro ekonomik gelişmelerden daha fazla etkilendiğini ortaya koymaktadır. Çalışma son olarak, 2001 yılından sonra kendi aralarında rekabet eden büyük ölçekli bankaların, rekabet yapılarını ortaya koymak için oyun teorisi yaklaşımından faydalanmaktadır. Bu çerçevede dinamik oyunlardan yararlanılmakta; dokuz bankanın toplam şube sayısında meydana gelen artışa karşılık diğer bir bankanın tepkisinin ne olacağı ortaya koyulmaktadır. Sonuçlar, ekonomik büyüme beklentilerine göre bankaların farklı stratejiler geliştirebildiklerini, çoğu bankanın şube açma veya kapatma üzerinden stratejik planlama yapabildiğini göstermektedir.In this thesis, the market structure of the Turkish Banking Sector is analyzed by different methods (CR concentration, HHI, HKI, U index, Lerner index, Adjusted Lerner index, Panzar Rosse H statistics, Logit regression and game theory) for two periods, 1990-2000 and 2001-2014. Whether or not the banking crisis, which was driven by the Turkish banking sector in 2001, has caused a change in the market structure is revealed by the analysis of these two periods. In this framework, primarily the effects of the merged banks on the market structure and competition level is being investigated. Structural and non-structural approaches are used to reveal the concentration rate and competition structure of the market. Analyzes made reveal that, unexpectedly, before 2001, there had been no high competition and instead competition had been mostly among small banks. After 2001, there was no significant change in the competition structure of the sector compared to before 2001; but after 2001 the big banks started to compete among themselves. In addition, it is concluded that the merger variable added to the analyzes is significant on the market structure and competition analysis. Another aim of the thesis is to determine the determinants of the market entry variable for before and after 2001, which has a high impact on the market structure. The results obtained in this context show that before 2001, banks payed attention to bank-specific variables such as profitability and cost; but after 2001, they were affected more by macroeconomic developments. Finally, this study, make use of the game theory approach to reveal the competition structure of the large-scale banks that compete with each other after 2001. In this context, dynamic games are used to reveal the response of another bank to the increase in the number of branches of the nine banks. The results show that banks can develop different strategies according to their expectation of economic growth, and that most banks can make strategic planning through branch opening or closing
AVRUPA BİRLİĞİ BEŞİNCİ GENİŞLEME SÜRECİNDE İŞSİZLİK ORANLARININ BELİRLEYİCİLERİ: MEKANSAL EKONOMETRİ ANALİZİ
Bu çalışmada, Avrupa Birliği'nin beşinci kez genişlemesinin, Avrupa Birliği işgücü piyasasına etkisinin analizi amaçlanmıştır. İktisadi veriler, beşinci genişlemenin Avrupa Birliği ekonomisine bir dinamizm kazandırdığını ortaya koymaktadır. Ancak beşince genişleme, Avrupa Birliği nüfusunun önemli oranda artmasını da beraberinde getirmiştir. Nüfus artışı ise doğal olarak işgücü piyasasında işsizlik oranlarının artabileceği yönünde bir endişe doğurmuştur. Bu çalışma, işgücü piyasası özelinde analiz yapmak suretiyle, söz konusu endişenin haklı olup olmadığını ortaya koymaya çalışmaktadır. Yöntem olarak, birlik içerisinde ülkeler arası mekâna bağlı etkileşimin yüksek olması nedeni ile söz konusu etkileşimin de dikkate alınabildiği mekânsal ekonometri yöntemi tercih edilmiştir. Bu çerçevede, 2009 itibari ile 27 üyeli olan Avrupa Birliği'nin 22 ülkesine ait veriler kullanılarak, 2002-2009 dönemi için mekânsal panel veri analizi yapılmıştır. Sonuçlar, birlik içerisinde mekânsal etkileşimin (komşuluk ilişkilerinin) birlik içerisinde etkili olduğunu ve beşinci genişlemenin, işgücü piyasası üzerinde olumsuz bir etkiye neden olmadığını ortaya koymaktadırThis study aims to analyse the effect of EU’s fifth enlargement process on EU labour market. Economic data shows that the fifth enlargement process has provided a dynamism for EU economy. However, fifth enlargement process has also brought out an increase in the EU’s total population. Naturally, EU member states were afraid if this increase in the population would lead to unemployment. By specifically analyzing the labor market, this study aims to reveal out whether this apprehension is reasonable. Since the spatial interaction is high among the EU members, spatial econometric method, which is able to consider this interaction, has been preferred. In this context, spatial panel data analysis is applied using the dataset for the 22 of 27 EU countries between the years 2002-2009. Consequently, results show that spatial relations in the EU is effective and EU’s fifth enlargement process hadn’t have negative effects on EU labour marke
AB’ye Üye Ülkelerde Sanayileşmenin Belirleyicileri: Dinamik Panel Veri Analizi
Sanayileşme, ilk sanayi devriminden bugüne, başta Avrupa olmak üzere tüm dünyada ekonomik, politik ve sosyal dönüşümlere sebep olmuştur. 21. yüzyılda da Avrupa öncülüğünde ilan edilen yeni sanayileşme dalgasıyla da sürdürülebilir büyüme ve kalkınmanın itici gücü olarak yeniden tartışmaya açılmıştır. Bu çerçevede, son 10 yılda Avrupa Birliği’ne (AB) üye ülkelerde de yeni bölgesel politika arayışları gündeme gelmiş ve özellikle AB’nde yeniden sanayileşme için bir yol haritası ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Bu nedenle bu çalışmada, AB’ye üye ülkelerde sanayileşmeyi etkileyen unsurlar, 1995-2018 yılları için iki aşamalı sistem GMM yöntemi kullanılarak analiz edilmektedir. Çalışmanın bulguları, AB üye ülkelerinde sermaye ve beşerî sermaye stoku, dışa açıklık, göreli gelir, enflasyon, bankalar tarafından özel sektöre sağlanan krediler, 2008 krizi gibi temel ekonomik göstergeler ile kurumsal altyapı gibi sosyoekonomik genel görünümle ilişkili olan göstergeleri sanayileşmeyi etkileyen ana unsurlar olarak ortaya koymaktadır
COVID-19 Döneminde Evden Çalışma ve İş Yaşam Çatışması: Avrupa Sosyal Anketi’nden Cinsiyet Temelli İlk Bulgular
COVID-19, bir sağlık krizi olarak tüm dünyada işgücü piyasalarını ve çalışma kültürünü önemli şekilde dönüştürmüştür. Pandemi önlemleri kapsamında yaygınlaşan evden çalışma, çalışanların yeni bir çalışma düzenine uyum sağlamalarını gerektirmiş, bunun iş ve iş dışındaki alan çatışması üzerine etkileri de hızla görünür hale gelmiştir. Bu çalışma, Avrupa Sosyal Anketi, 10. Etap kapsamında yapılan ve dokuz Avrupa ülkesini kapsayan anket çalışmasını kullanarak, iş-yaşam çatışmasına etki eden faktörleri, cinsiyet farkları ve COVID-19’un çalışma biçimlerinde yarattığı farklılıkları dikkate alarak logit model yardımı ile analiz etmektedir. Çalışmanın temel bulgusu, iş-yaşam çatışmasını etkileyen faktörlerin kadınlar, erkekler ve ülkelere göre farklılaştığıdır. Kadınlarda iş-yaşam çatışmasını etkileyen faktörler, yaş, din, eğitim seviyesi, gelir, aşırı çalışma, evden çalışma sıklığı, iş arkadaşlarıyla dijital iletişim sıklığı, hükümetin COVID-19 sürecinde çocuklu ailelere yönelik politikalarından duyulan memnuniyet ve çocuk sahibi olup olmamaktır. Erkeklerde ise, yaş, dindarlık, eğitim seviyesi, şehir ölçeği, istihdam durumu ve iş arkadaşlarıyla dijital iletişim sıklığı iş-yaşam çatışmasını etkileyen faktörlerdir