28 research outputs found

    Âşık’s imagination of death: Customs and traditions related to death in Âşık Çelebi’s Divan

    No full text
    Klasik Türk şiirinde şairlerin en fazla rağbet ettiği konuların başında ölüm gelir. Mersiyeler başta olmak üzere ölüm üzerine yazılmış tarihler ve manzum mezar kitabeleri, klasik Türk edebiyatında ölüm konusunun müstakil olarak ele alındığı manzumelerdir. Bunların dışında dîvânlarda yer alan diğer şiirlerde de ölüm temasının sıklıkla işlendiği görülür. 16. yüzyıl şair ve münşilerinden olup Meşâirü’ş-şuarâ adlı tezkiresiyle tanınan Âşık Çelebi (öl. 979/1572), şiirlerinde ölüm temasına yer vermiş şahsiyetlerden biridir. Âşık Çelebi Dîvânı’nda beyit ve kelime boyutundaki kullanım ve çağrışımlar dışında 14. kasidenin yaklaşık otuz beyitlik son kısmı ile 52. gazel müstakil olarak ölüm düşüncesine ayrılmıştır. Şairin ölümle ilgili duygu, düşünce ve hayalleri klasik Türk şiiri geleneği çerçevesinde ve genellikle âşık, sevgili, rakîb üçgeninde kendisini gösterir. Ölümle ilgili kullanımlar, bazen bireysel olarak şairin hayatı ve psikolojisine ışık tutar; bazen de toplumsal yönüyle çeşitli âdet, gelenek, inanç ve uygulamalara yer vermesiyle sosyal hayat, kültür ve değerler bağlamında önemli bilgiler ihtiva eder. Şairin ölüme bakışında İslâm dini ve tasavvuf düşüncesinin etkili olduğu açıktır. Bununla birlikte başta matem şekilleri olmak üzere bazı âdet ve geleneklerde az da olsa eski Türk âdet ve gelenekleri ile batıl inançların etkisi görülür. Bu makalede, Âşık Çelebi Dîvânı’nda ölüm düşüncesi ve ölümle ilgili âdet ve gelenekler tespit edilerek içerik analizi yöntemiyle incelenecektir. Çalışmanın aynı zamanda klasik Türk edebiyatı ve sosyal hayat bağlamındaki araştırmalara katkı sağlaması beklenmektedir.Death is one of the most popular topics of poets in classical Turkish poetry. The histories on death, the verse epitaphs, and especially the elegies are the poems in which the subject of death is handled separately in classical Turkish literature. Apart from these, it is seen that the theme of death is frequently handled in other poems in the divans. Âşık Çelebi (d. 979/1572), one of the 16th century poets and authors who is known for his tezkire called Meşairü’ş-şuara, is one of the personalities who included the death theme in his poems. In Âşık Çelebi’s Divan, apart from the usage and associations in the dimension of couplets and words, the last part of the 14th eulogy and the 52nd ghazal are devoted to the idea of death independently. The poet’s feelings, thoughts and dreams about death manifest themselves within the framework of the classical Turkish poetry tradition and generally in the triangle of lover, beloved and opponent. The uses related to death sometimes shed light on the life and psychology of the poet individually; sometimes it contains important information in the context of social life, culture and values by including various customs, traditions, beliefs and practices in its social aspect. It is clear that the religion of Islam and mysticism are influential in the poet’s view of death. However, the influence of old Turkish customs and traditions and superstitions is seen in some customs and traditions, especially in the forms of mourning. In this article, the idea of death and the customs and traditions related to death in Âşık Çelebi’s Divan will be identified and examined by content analysis method. The study is also expected to contribute to research in the context of classical Turkish literature and social life

    The caravan has passed: The metaphor (Majāz) of the caravan in Turkish sūfī poetry

    Get PDF
    İnsanı bir yolcu, dünyayı konup göçülecek bir menzil olarak yorumlayan dinî tasavvufi düşüncenin de etkisiyle Türk tasavvuf şiirinde yol, yolcu ve yolculukla ilgili sayısız çağrışım oluşmuştur. Bir benzetme unsuru olarak ve genellikle istiare sanatı çerçevesinde şiirde yer alan kervan, bu çağrışımlardan biridir. Kervan, tasavvufi metinlerde din ve tasavvuf büyüklerinin izinde insân-ı kâmil makamına ulaşmak isteyen sâlikin manevi yolculuğunu sembolize etmektedir. İrfani dile has bir remiz olduğu anlaşılan göçtü kervan, insana ömrün kısalığı, dünyanın geçiciliği ile birlikte yerine getirmekle mükellef olduğu sorumluluklarını hatırlatan ve onu ikaz eden bir dizi nasihatin formülü görünümündedir. Kervanın göçüp gafil yolcunun yolda kalması; sâlikin ömrünü, zamanını ve fırsatları değerlendirememesi anlamında kullanılmış, geride kalıp kervandan ayrı düşen kişinin durumu genellikle topal merkep benzetmesi ile karşılanmıştır. Tasavvufi bir mecaz olarak kervan istiaresini konu alan bu çalışmada nitel araştırma yöntemlerinden tarama modeli kullanılmıştır. Araştırmanın amacı, kervan istiaresinin tasavvufi şiir örneklerindeki kullanımını ve sûfî terminolojisinde kazandığı anlamları belirlemektir. Bu amaç doğrultusunda, Türk tasavvuf şiirinde 12-19. yüzyıllarda kaleme alınmış belli başlı eserler taranmış, elde edilen veriler Türk tasavvuf kültürü ve edebiyatı üzerinde etkili olmuş öncü isimlerin eserleri ve görüşleri doğrultusunda değerlendirilmiştir. Türk tasavvuf şiirinin dayandığı mecazların anlaşılmasına katkı sağlayacağı düşünülen çalışma, göçtü kervan şeklindeki kullanımların tasavvufun ortak sembollerinden olduğunu ortaya koymasıyla önemlidir. Araştırma sonucunda, Türk tasavvuf edebiyatının şekillenmeye başladığı 12. yüzyıldan günümüze kervan istiaresinin şiirde kesintisiz bir şekilde var olduğu görülmüştür. Zaman, mekân ve şahıslar değişse de kervan istiaresine yüklenen anlamlar hemen hemen aynıdır. Özellikle nasihat içerikli şiirlerde halkı irşad için kervan istiaresi sıklıkla kullanılmış, insan ömrü kervanla ilişkilendirilmiştir. Bu yönüyle kervan istiaresinin Türk tasavvuf şiirinde geleneksel bir kullanıma sahip olduğu söylenebilir. Diğer taraftan Türk tasavvuf şiirinde kervan istiaresinin kullanımı ile İran edebiyatındaki kullanımlar da benzerlik göstermektedir. Nitekim Ahmed Yesevî’den (öl. 562/1166) başlayarak birçok mutasavvıf şair aynı yolculuğu birbirine benzer şekilde tasvir ettikleri gibi Saʻdî-i Şîrâzî (öl. 691/1292) de aynı temayı Türk şairlerin anlatım ve kelime kadrosu ile örtüşecek bir tarzda ele almıştır. Kervanın tasavvufi bir remiz olarak farklı toplumların şiirlerinde benzer kullanımlarla tespit edilmesi, kervan istiaresinin İslâm’ın geniş kültür coğrafyasında tasavvufa dair ortak bir kullanıma sahip olduğunu göstermektedir. Kervan istiaresi, Türk tasavvuf şiirinde göçtü kervan şeklinde özel bir kullanıma sahiptir. Uzun bir macerayı veciz bir şekilde iki kelimeye sığdıran göçtü kervan tarzındaki ifadeler irfani dile has bir remizdir ve Türk tasavvuf şiirinde psikolojik bir telkin işlevi görmektedir. Bu remiz, bir taraftan hakikat boyutunda kervan yolculuğuna bakarken diğer taraftan söze mecazi anlamlar yükleyerek sâlikin manevi yolculuğuna işaret eder. Bu anlamda göçtü kervan, insana geri kalan ömrünü, daha doğrusu içinde bulunduğu anı en iyi şekilde değerlendirmesini ihtar eden güçlü bir mecazdır ve onu ikaz eden bir dizi nasihatin formülü görünümündedir. Söz konusu nasihatler din ve tasavvuf büyüklerinin sıklıkla yer verdikleri ölmeden önce ölünüz ve vakit, keskin bir kılıçtır sözleriyle yakından ilgilidir. Dolayısıyla göçtü kervan, bir çeşit tefekkürdür ve yolcuya ölümü hatırlatıp yolda olduğunu unutmaması için kaynağını sosyal hayattan alan canlı bir yolculuk tablosu sunar. Kervan istiaresinin kullanıldığı, özellikle kervanın göçüp gafil yolcunun yolda kalmasını anlatan şiirlerde genellikle nasihat üslûbu hâkimdir. Bununla birlikte özellikle Ahmed Yesevî, Yûnus Emre (öl. 720/1320 [?]) ve Niyâzî-i Mısrî (öl. 1105/1694) gibi şairlerde konunun lirik ve etkileyici bir üslûpta ortaya koyulduğu görülür

    Mevlana’nın Menkıbeleri Üzerine Folklorik Bir İnceleme <br> A Folkloric Analysis on the Legends of Mevlana

    No full text
    behavior to be proud of. Its plural form menakıb for the first time in this meaning, is used in the corpus of hadith which had been written and compiled by IXth century to describe the virtues of prophet Muhammed and his companians. Furthermore, writings consist of the biography of historical personages, the description of works of worthies and even some of the holy cities are also called menakıb. While at the begining menakıbnames were created in order to describe high moral values of both the prophet Muhammed and his companians in later periods, the lives of some important men of sufism and religious orders were also added to this account. The first known example of Türkish menakıbname literature is Tezkire-i Satuk Buğra Han which is from Karahanlı period. Turkish menakıbname literature that begun with Tezkire-i Satuk Buğra Han, also continued to spread quickly among the Muslim Turks came to Anatolia and settled by migrations. Since the author is a member of his own society naturally his work will be a mirror to social, cultural, economical, political life of its century. For this reason, menakıbnames which tell the extraordinary life stories of saints are very important sources of information especially for history, culture, folklore and literature. After careful studies on the legends it can be possible to reach very rich source of information. In Türkiye, Fuad Köprülü is the first name with his work called as Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar who pointed out using menakıbnames in scientific studies. In this study we want to call attention to Menâkıbu’l-Ârifîn which tells the legends of Mevlana and the other Mevlevi saints. Menâkıbu’l-Ârifîn is written by Mevlevi Ahmed Eflâkî in 14th century after the request of his sheik Ulu Arif Çelebi in Persian. This menakıbname has a certain place in Turkish history and culture since it gives first-hand information about Mevlana and the other Mevlevi saints. In this article these topics are determined in Menâkıbu’l-Ârifîn to analysis: Places, occupations, belongings, manner of dressing, food and drinks, custom and traditions, medical treatments. <br> Arapça bir kelime olan menkabe sözlükte övünülecek güzel iş, davranış anlamına gelmektedir. Çoğulu menâkıb olan kelime bu anlamıyla ilk defa, IX. yüzyıldan itibaren yazılıp derlenmeye başlayan hadis külliyatlarında Hz. Peygamber ve ashabının faziletlerini anlatmak için kullanılmıştır. Bundan başka tarihî şahsiyetlerin hal tercümeleri, önemli kişilerin övülecek işleri ve hatta bazı mukaddes şehirlerin tasvirinden ibaret yazılara da menâkıb denilmiştir. Başlangıçta, Hz. Peygamber ve sahabelerinin üstün ahlâkını ve yaşantılarını anlatmak üzere oluşturulan menâkıbnâmeler daha sonraları tasavvuf ve tarikat erbabının hayatlarını da konu edinmişlerdir. Türk menâkıbnâme edebiyatının bilinen ilk örneği Karahanlı dönemine ait Tezkire-i Satuk Buğra Han isimli eserdir. Tezkire-i Satuk Buğra Han’la başlayan Türk menâkıbnâme edebiyatı, göçlerle Anadolu’ya gelip yerleşen Müslüman Türkler arasında hızlı bir biçimde yayılmaya devam etmiştir. Yazar kendi toplumunun bir üyesi olduğu için doğal olarak eser de kendi çağının sosyal, kültürel ekonomik, politik yaşamına ayna olacaktır. Velilerin olağanüstü hayat hikâyelerini anlatan menâkıbnâmeler bu sebepten dolayı; özellikle tarih, kültür, halkbilimi ve edebiyat için çok önemli bilgi kaynaklarıdır. Menkıbeler üzerinde yapılacak dikkatli çalışmalar sonucunda çok zengin bir bilgi kaynağına ulaşmak mümkün olacaktır. Türkiye’de menâkıbnâmelerin bilimsel çalışmalarda kullanılmasına dikkat çeken ilk isim Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar adlı eseriyle Fuad Köprülü’dür. Bu çalışmada Mevlana ve diğer Mevlevi büyüklerinin menkıbelerini anlatan bir menâkıbnâme olan Menâkıbu’l-Ârifîn’e dikkat çekmek istiyoruz. Menâkıbu’l-Ârifîn Mevlevi Ahmed Eflâkî tarafından şeyhi Ulu Arif Çelebinin isteği üzerine 14. yüzyılda Farsça olarak kaleme alınmıştır. Eser Mevlana ve diğer Mevlevi büyükleri hakkında ilk elden bilgi veren bir kaynak olduğu için Türk tarih ve kültüründe önemli bir yere sahiptir. Bu makalede Menâkıbu’l-Ârifîn’de incelenmek üzere şu başlıklar belirlenmiştir: Mekânlar, meslekler, eşyalar, giyim kuşam, yiyecek ve içecekler, âdet ve gelenekler, tedavi

    The artistic style and the use of seci‘ in Riyazü’r-rahme

    Get PDF
    Riyâzü’r-rahme, İslam’ın esasları hakkında Hüseyin Âlî Efendi’nin (ö. 1058/1648) mensur olarak kaleme aldığı dinî, ilmî ve edebî niteliği haiz bir eserdir. İslam’ın esaslarını Allah’ın rahmetinin genişliğini ifade eden ayet ve hadisler doğrultusunda ele alan eser, sanatkârane bir üslupla kaleme alınmıştır. Sanatlı üslubun kullanıldığı eserlerde seci‘ önemli bir üslup özelliği olarak dikkat çeker. Bu durum Riyâzü’r-rahme için de geçerlidir. En genel anlamıyla nesirdeki kafiye olarak tanımlanan seci‘, nesri nazma yaklaştıran ve mensur eserlerde ahengi sağlayan unsurların başında gelir. Bu makalede, Riyâzü’r-rahme’de seci‘ kullanımları incelenerek seci‘in eserin üslubuna etkisi değerlendirilecektir. Araştırmanın amacı, geçmişten günümüze Türk edebiyatında önemli bir yeri olan seci‘in Riyâzü’r-rahme’deki kullanımlarını ortaya koymak, seci‘ kullanımının eserin üslubuna etkisini incelemektir. Bu amaca yönelik olarak sanatkârane bir üslupla kaleme alınan mukaddimenin yanı sıra diğer bölümler arasından rastgele seçilen ikinci ravza örneklem olarak belirlenmiştir. Mukaddime ve ikinci ravza, seci‘ kullanımı bakımından içerik analizi yöntemiyle incelenecek, tespit edilen seci‘ler türlerine göre tasnif edilip değerlendirilecektir. 17. yüzyılda ağırlıklı olarak hadis ilmi sahasında kaleme alınmış dinî muhtevalı bir eseri seci‘ açısından inceleyen bu araştırma, seci‘ kullanımının eser ve müellifinin üslubuna etkisini ortaya koyacağı gibi genel anlamda klasik Türk edebiyatında seci‘ konusunu ele alan çalışmalara da katkı sunacaktır. Seci‘li kelimeler arasında vezin birliği ya da vezin bakımından benzerliğin nasıl sağlandığı konusu öteden beri belirsizliğini koruyan tartışmalı konulardan biridir. Riyâzü’r-rahme’de yer alan kimi murassa‘ seci‘ örneklerinin vezin konusuna açıklık getirecek mahiyette olması araştırmanın önemini artırmaktadır.Riyazü’r-rahme which is about principles of Islam is a religious, scientific and literary work written by Hüseyin Ali Efendi (d. 1058/1648). The work, which deals with the principles of Islam in line with the verses and hadiths expressing the breadth of Allah’s mercy, was written in an artistic style. Seci‘ stands out as an important stylistic feature in the works in which the artistic style is used. This situation is also valid for Riyazü’r-rahme. Seci‘, which is defined as rhyme in prose in the most general sense, is one of the elements that brings prose closer to verse and provides harmony in prose works. In this article, the use of seci‘ in Riyazü’r-rahme will be examined and the effect of seci‘ on the style of the work will be evaluated. The aim of the research is to reveal the uses of seci‘ in Riyazü’r-rahme, which has an important place in Turkish literature from past to present, and to examine the effect of the use of seci‘ on the style of the work. For this purpose, besides the introduction, which was written in an artistic style, the second section chosen randomly among the other sections was determined as the sample. The introduction and the second section will be examined by content analysis method in terms of the use of seci‘, and the detected seci‘s will be classified according to the types and evaluated. This research, which examines a religious work written in the field of hadith in the 17th century, in terms of seci‘, will not only reveal the effect of the use of seci‘ on the style of the work and its author, but also contribute to the studies dealing with the subject of seci‘ in classical Turkish literature in general. The issue of how the unity of meter or the similarity in terms of meter is achieved among the words in seci‘ is one of the controversial issues that has remained unclear for a long time. The fact that some of the examples of murassa‘ seci‘s in Riyazü’r-rahme are of a nature to clarify the subject of meter increases the importance of the research

    Habibi’s Mucizatu’n-Nebi Mesnevi

    No full text
    Hz. Muhammed’in mu‘cizelerini anlatan dinîiçerikli bir anlatı olan Mu‘cizâtü’n-Nebî,Süleymaniye Kütüphanesi Yazma BağışlarBölümü’nde 4042 demirbaş numarasıyla kayıtlıyazma eserin 122a-127b varakları arasında yer alır.“Hâzâ Hikâyet-i Pâdişâh-ı San‘â Mu‘cizâtü’n-Nebî(A.S)” başlığı altında harekeli nesihle yazılan eser,223 beyitten oluşan kısa bir mesnevidir. Habîbîmahlaslı bir şair tarafından aruzun remel bahrininFâ‘ilâtün/Fâ‘ilâtün/Fâ‘ilün kalıbıyla yazılmıştır.Merak unsurunun ön planda olduğu bu mesnevideSan‘a padişahının, gördüğü rüyada iman etmesi, ikisandık hediyeyi oğlu Ebu’l-Mehcen ile Hz.Muhammed’e göndermesi, münafıkların iftirasınauğrayarak hayatını kaybeden Ebu’l-Mehcen’in Hz.Peygamber’in mu‘cizesiyle dirilip Müslümanolması hikâye edilir. Dinî heyecan, duygu vedüşünceleri yansıtan eser, İslam dinini geniş halkkitlelerine yaymak amacıyla sade bir dille kalemealınmıştır. Dil, üslup ve şekil özellikleri bakımındanhalk tipi bir mesnevi olan eser, aynı zamandaolağanüstülüklerle örülü klasik bir hikâyedir. Eserinolay örgüsünde yer alan bazı motifler Dede KorkutHikâyeleri’ni anımsatmaktadır. Cebrail’inyeryüzüne inerek Allah’ın emirlerini Hz.Peygamber’e iletmesi, Ebu’l-Mehcen için ashabdanömür talep edilmesi, Hz. Ali’nin kalan ömrünü onabağışlaması, bu cömertliğin Allah katında hoşkarşılanması sonucunda Ebu’l-Mehcen’e Allah’ınkudretinden altmış yıl ömür verilmesi gibi motiflerDeli Dumrul Hikâyesi’yle benzerlik göstermektedir.Bu makalede, Habîbî’nin Mu‘cizâtü’n-Nebî adlımesnevisi incelenmiş ve çeviri yazıya aktarılmıştır.Mucizatü’n-Nebi which is a religious narrativedescribing the content of Prophet Muhammad’smiracles is located between the 122a-127b leaves ofthe manuscript that registered with the inventorynumber of 4042 in the Süleymaniye LibraryDepartment of Manuscript Grants. The work that hasthe title of “Haza Hikayet-i Padişah-ı SanaMucizatü’n-Nebi (A.S)” written in nesih is a shortmesnevi consisting of 223 couplets. It was written inFailatün/Failatün/Failün mold of aruz by a poet withthe literary name of Habibi. In this mesnevi which thecuriosity factor is in the foreground, it is told that theSana’s sultan believes in his dream, sends two chestsof gifts to Prophet Muhammad with his son AbulMehcen,Abul-Mehcen looses his life by the slanderof hypocrites, he gets alive with the miracle ofProphet Muhammad and becomes Muslim. The workthat reflects the religious excitement, emotions andthoughts has been written in plain language in orderto spread the religion of Islam to the masses. Thework which is a type of mesnevi for folk in terms oflanguage, style and shape is also a classic story wovenwith extraordinary. Some motifs located in the plot ofthe work remind Dede Korkut Stories. The motifssuch as Gabriel’s descending to earth and reportingthe commandments of the God to the Prophet,requesting life from companions for Abul-Mehcen,Ali’s granting the rest of his life to him, after thisgenerosity liked by the God granting sixty years lifeto Abul-Mehcen from the power of God are similar tothe Story of Crazy Dumrul. In this article, Habibi’smesnevi called Mucizatü’n-Nebi is examined andtransferred to transcriptions

    HÜSEYIN ÂLÎ EFENDI’NIN MIFTÂHÜ’R-RAHME ADLI ESERI

    No full text
    corecore