7 research outputs found
Özel Öğrenme Güçlüğü Olan Öğrencilerin Akıcı Okuma ve Okuduğunu Anlama Becerilerini Geliştirmeye Yönelik Okuma Destek Programının Geliştirilmesi
Son yıllarda Türkiye’de özel öğrenme güçlüğü (ÖÖG) adından sıklıkla bahsedilen bir yetersizlik kategorisi olmakla beraber, uzmanlar tarafından günümüzden yaklaşık bir asır önce fark edildiği bilinmektedir. ÖÖG’ye yönelik araştırmaların köklerinin 1800’lü yıllara kadar uzandığı belirtilmektedir. Tıp ve sosyal bilimlerdeki gelişmelerle değişen ÖÖG tanımı günümüzde dinleme, konuşma, temel okuma, anlama, aritmetik hesaplama, matematiksel mantık kurma ve yazılı anlatım becerilerinin kazanılması ve kullanılmasında gecikme ya da bozulma ile kendini gösteren bir grup heterojen bozukluğu içeren bir terim olarak kullanılmaktadır. ÖÖG olan öğrencilerde en yaygın olarak okuma alanında problem görülmektedir. Okuma alanında görülen güçlükler öğrencilerin tüm akademik alanlardaki performanslarını ve okul başarılarını olumsuz yönde etkilemektedir. Bu olumsuz etkileri en aza indirmek amacıyla Akıcı Okuma ve Okuduğunu Anlama Destek Eğitim Programı’nın tasarlanması amaçlanmıştır. Bu amaçla ilk olarak ÖÖG olan bireylerle çalışan öğretmenlerin yaptıkları uygulamaları ve karşılaştıkları sorunları belirlemek için yarı yapılandırılmış görüşmeler gerçekleştirilmiştir. İkinci olarak dört ÖÖG olan öğrenci on altı ders saati ve on iki teneffüs süresince devam ettikleri ilkokulda, yedi ÖÖG olan öğrenci ise on dört ders saati boyunca destek eğitim aldıkları özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerindeki bireysel eğitimlerinde gözlemlenmiş ve notlar tutulmuştur. Araştırmanın bulgularında görüşmeye katılan öğretmenlerin görüşlerinin en çok okuma programının içeriği temasında çeşitlendiği ve tutulan saha notlarında ÖÖG olan öğrencilerin akıcı okuma becerisinde ve derste özgüven problemi yaşadıkları göze çarpmaktadır
Engellilerde bireyselleşme serüveni
İzmir Üniversiteleri Platformu altında varlığını sürdüren engellilik alt çalışma grubumuz, engelliliğin bilinç
yükseltilmesiyle birlikte yaşamın renklerinden biri olarak algılanacağına olan inancıyla çalışmalarına ara vermeden devam ediyor. Düzenlediğimiz toplantıları, gerçekleştirdiğimiz araştırmaları yayımlayarak, yazarak, kağıtla, klavye ile buluşturduğumuzda daha çok kişiye ulaşacağımızdan; bu motivasyon ve enerjimizin hepinize geçeceğinden eminiz. Engelliliğin bir bütün olarak engelli bireyle, ailesiyle, eğitim
veren kurumla birlikte evrileceğine, değişip dönüşeceğine inandığımızdan tüm İzmir’de bulunan üniversitelerin engelli birim temsilcileri ile birlikte 3 Mayıs 2019 tarihinde İYTE Yerleşkesi, Teknopark İzmir İnovasyon Merkezi’nde Engellilerde Bireyselleşme Serüveni adlı seminer etkinliğimizi gerçekleştirdik.
Biz bu etkinlikte engelliliğin her bir bireyle değişen, yeniden tanımlanan ve bizi tanımlayan bir süreç olduğunu anlatmak, birlikte anlamak istedik. İlk konuşmada Şebnem’le tanışacaksınız. Eğitimin yanında sanatın, edebiyatın sürükleyici gücüyle Şebnem’in bireyselleşme serüvenine şahit olacaksınız.
Bireyselleşmenin bazen en sevdiklerinizin kaygısıyla bile mücadele demek olduğunu anlayacaksınız.
Zeynep ile birlikte, bedenimiz ve zihnimizin birlikte baş etmeyi öğrenmesi gerektiğine şahit olacaksınız. Hatta engelinizi arkadaşınızmış gibi görme cesaretini gösterebilmeyi öğreneceksiniz.
Arda ise bize, hiç bilmediğimiz, gözümüzle görüp anlayamadığımız bir engelin hayata bağlanmaya engel
olamayacağını anlatacak. Kısacası konuşmacılarımız engelliliğin bizlerin algı, tutum ve davranışları ile yeniden tanımlanması gerektiğini anlatacak, bireyselleşme serüvenlerini bizlerle paylaşacaklar.
Ardından iki genç doktor adayı, engellilik konusunda umut verici araştırma bulgularını paylaşacak ve benim gibi sizler de gelecekten umutlanacaksınız
Kültürel Mirasın İzinde Ankara
Kentlerin belleği vardır. Sokakların, meydanların, binaların, kaldırımların, parkların, taşların ve ağaçların belleği... Cansız bina yığınından ve koşturan insanlardan ibaret gibi görünen kentlerin belleği... Elinizde tuttuğunuz bu kitap, o belleğin taşıyıcısı ve sürdürücüsü olan herkese ve herşeye adanmıştır. Bizi büyüten güzel Ankara'ya vefa borcumuzu ödeme çabasıdır bu derlem. Unutmaya ve unutturmaya karşı direnç, ayrıntılara ve belleğe bir övgüdür... Romanların, şiirlerin, mektupların, binaların, toprağın, heykellerin, yolların ve o yollarda yürüyenlerin içinde sakladığı, unutmadığı her ayrıntıya bir güzellemedir. Bin yılların kentine, Cumhuriyet'in başkentine sevgiyle kaleme alınmış bilimsel yazılardan ve tanıklıklardan meydana gelmiştir.
Hacettepe Üniversitesi Tarihi ve Kültürel Mirası Araştırma Merkezi çatısı altında, Ankara'nın belleğine katkıda bulunmaktan mutluluk ve gurur duyuyoruz. Bu derlemin oluşmasına katkıda bulunan yazarlarımıza içtenlikle teşekkür ederiz
Kültürel Bellek 2016
Hacettepe Üniversitesi Tarihi ve Kültürel Mirası Araştırma Merkezi HÜTKAM
olarak kültürel bellek çalışmalarına katkıda bulunmayı görevimiz kabul ediyoruz.
2016 yılında, yönetim kurulu olarak bu serüvene başlamaya karar verdik.
Güvendiğimiz dostlarımız, arkadaşlarımız ve elbette hocalarımız çağrımızı yanıtsız
bırakmadı. Birbirinden değerli araştırmalarla zenginleştik ve tarihe not düşmek
adına kültürel bellek çalışmalarına biz de katıldık.
Kültürel mirasın evrensel olduğu, oralı/buralı, sizden/bizden, uzak/yakın
ayırmadan, hepimizin olduğu fikrinden yola çıktık. Bizi biz yapan, toplumları
oluşturan, birleştiren kültürel belleğimizdir. Kimi zaman insan eliyle, cehaletle,
yıkıcılıkla bazen adamsendecilikle, bilinçsizlikle tahrip edilen, yok edilen tarihi ve
kültürel miras, belleğimizin önemli, çok önemli bir parçasıdır.
Her zaman önünden geçtiğimiz bir yapı bir gecede yıkıldıysa, çocukluk anılarımızı
biriktirdiğimiz mahallemiz yok olduysa, sokağımızın, meydanımızın adı değiştiyse
eksiliriz. Bizi büyüten oyunlar kaybolduysa, bir tekerleme artık hatırlanmıyorsa,
çocukluğumuzun sanatçıları göçmüşse, eski şarkılar plaklarda bile yoksa eksiliriz.
Hafızamızı tetikleyen imgeler, kokular, sesler, tatlar değişirse bireysel belleğimiz,
yaşadığımız kentin ve toplumun belleği zarar görür, eksiliriz. Bireysel tarihimizde,
belleğimizdeki insanları yitirdikçe nasıl azalıyorsak tarihi ve kültürel mirası, ortak
belleği yitirdikçe de öyle zayıflar ve giderek yok oluruz.
İşte bu nedenle biz hatırlamayı, öğrenmeyi, görmeyi, araştırmayı seçiyoruz.
Unutmamak için, unutulduysa hatırlamak ve hatırlatmak için, bilmeyenlere
göstermek, anlatmak ve belleğimize sahip çıkmak için başladığımız bu serüvende
çağrımızı kırmayan değerli araştırmacılara şükranlarımızı sunuyoruz.
Unutmayalım ki kültürel bellek, hepimizi birleştiren güçtür