12 research outputs found
Anımal symbolısm in the narratıon, belıef and rituals of Uighur Turks
Toplumların tarih boyunca çeşitli “şey”lere yükledikleri simge ve anlamlar,
birtakım kültürel kodlar şeklinde belleklerine yerleşip sürdürülerek bir arada
yaşama arzusu ve aidiyet duygusunu güçlendirmektedir. Bu simge ve anlamların
kalıplaşmasıyla meydana gelen semboller, kültürel unsurların nesilden nesle
aktarılıp yaşatılmasında işlevsel bir misyon üstlenmektedir. Bahsi geçen semboller
içerisinde öne çıkanlardan bir tanesi de hayvan sembolizmi olup Uygur Türklerinin
çeşitli anlatma, inanç ve ritüellerinde kurt, aslan, kaplan, ayı, boğa, at ve deve gibi
birçok hayvanın yer aldığını söylemek mümkündür. “Soy atası” imajıyla ortaya
çıkıp âdeta koruyucu bir ruha dönüşen bu hayvanların vahşi ve güçlü bir fizyolojik
yapıya sahip olması, yaşanılan toplumun coğrafi şartları ve insanların doğayı
kontrol etme arzusu gibi sebepler, bu hayvanların birer sembol haline gelmesinde
etkili olmuştur. Çalışmada Uygur Türklerinin söz konusu anlatma, inanç ve
ritüellerinde “olumlu” imajlarıyla tespit edilen hayvan sembolleri totemizm ve “ata”
tasavvuru bağlamında incelenmiş ve bu sembollerin Uygur Türklerinin sosyokültürel
hayatındaki işlevine açıklık getirilmeye çalışılmıştır.Symbols and meanings that societies put on various things throughout history have
been reinforcing their desire to live together and feeling a sense of belonging by
living in their memory as a number of cultural codes. The symbols formed by the
stereotyping of these symbols and meanings undertake a functional mission in the
transfer of cultural elements from generation to generation. One of the prominent
symbols is animal symbolism. It is possible to say that there are many animals such
as wolves, lions, tigers, bears, bulls, horses and camels in the various rituals, beliefs
and narratives of the Uighur Turks. These animals that emerged with the image of
ancestor image and turned into a protective spirit, have a strong and strong
physiological structure, the geographical conditions of the society and the desire of
people to control the nature have been effective in making these animals become
symbols. In our study, animal symbols which are determined by positive images of
Uighur Turks in their narration, belief and rituals are examined in the context of
totemism and an imagination of ancestor. It has been tried to clarify the function of
these symbols in the socio-cultural life of the Uighur Turks
Narratıve genres in Uyghur folk humor and their performers
Mizah, hayatın gülünç ve anlamsız taraflarını değerlendirip sergileyebilme yetisidir,
insana özgü olmakla birlikte toplumsal bir olgu olarak bilişsel, duyuşsal ve
davranışsal özellikler gösterir. Toplumdaki uyumsuzlukları, salt yıkıcılıktan ziyade
ince bir nükte ve iyileştirici bir söylemle ortaya çıkarmaktadır. Toplumların mensup
olduğu birçok değişkene (dil, din, coğrafya, iklim, kültür vb.) bağlı olarak farklılık
gösteren ve karaktere bürünen mizah, sözlü, yazılı ve görsel olarak bünyesinde
birçok tür barındırmaktadır. Her türlü toplumsal ve ideolojik temanın işlenebildiği
mizah türleri aynı zamanda birey-toplum ve birey-birey ilişkisini diri tutan
hassasiyetlerin de ele alınabilmesine olanak sağlamaktadır.
Çalışmada örnek metinlerden hareketle Uygur halk mizahı içerisinde sözlü yaratım
ve aktarımdan beslenen latife, çakçak, yumur, laf, kızık ve kikas gibi anlatmalık
türler ele alınmış olup Uygur halk mizahı içerisinde ön plana çıkan Nasreddin
Ependi, Seley Çakkan, Molla Zeydin ve Hisam Kurban gibi mizah icracıları tanıtılıp
değerlendirilmekte ve işlevleri ele alınmaktadır. Ayrıca Uygur toplumunun kolektif
belleğinde nesilden nesle aktarılan mizah icracıları ve biyografilerine dikkat
çekilmeye çalışılmaktadır.Humor is the ability to evaluate and display the ridiculous and meaningless aspects
of life, as it is unique to human, it shows cognitive, affective and behavioral features
as a social phenomenon. It reveals incompatibilities in society with a subtle nuclear
and healing discourse rather than mere destructiveness. The humor, which varies
depending on the many variables (language, religion, geography, climate, culture ...
etc) and which takes on the character, contains many genres in oral, written and
visual form. The types of humor, in which all kinds of social and ideological themes
can be processed, also enable the sensitivity to keep the individual-society and
individual-individual relationship alive.
In the study, based on the sample texts, the narrative genres such as latife, çakçak,
yumur, laf, kızık ve kikas; humor performers such as Nasreddin Ependi, Seley Çakkan,
Molla Zeydin ve Hisam Kurban which are fed by verbal creation and transfer in
Uyghur folk humor, are introduced and evaluated and their functions are discussed.
In addition, it is tried to draw attention to the humor performers and biographies of
the Uyghur society that are passed down from generation to generation in the
collective memor
UYGURLARDA PEHLİVANLIK VE ÇAĞATAY TÜRKÇESİ İLE YAZILMIŞ BİR PEHLİVANLIK RİSALESİ
The word ‘‘pahlevan’’, loaned from Persian to Turkish language, corresponds to alp (brave) typology as a title which is given to persons shooting arrows, using sword, being brave, warrior and wrestler in Turkish culture, as well as meanings ‘‘bahadur (hero; brave man), wrestler’’. Wrestling, ancestor sport of Turks has been sustained among Uighur Turksfrom past to present day in the nature of (as) a traditional sport&game, and the most talented ones among wrestlers who are performers of this sport are named as pahlevan. The term/concept ‘‘pahlevanship’’ has been sustained in the folk (peoples)’s memory, by oral culture products which are formed around epic heroes such as Sadir Palvan and Seyid Nochi etc. in Uighur Turks’ oral cultural products. In addition, we confront with the wrestling as a socio-cultural and recreative activity in a lot of social ceremonies, seasonal celebrations and religious holidays. With their cultural and ceremonial background, pahlevanship and pahlevans have taken their place in occupational booklets written in Chagatai Turkish as well as oral tradition. The study was based on the treatise registered at A.406 in The Library of St. Petersburg Russian Academy of Sciences, Institute of Oriental Manuscripts. On the basis of the aforementioned manuscript, the place and importance of pahlevanship in the socio-cultural life of the Uighur Turks was evaluated with the functional folklore method. As a result, the concept of pahlevanship, the characteristics of pahlevans, the training process of pahlevans and the rules and verses to be followed in pahlevanship have been tried to be revealed by considering both the written context and oral tradition
Geleneksel Bayramların Halk Hayatındaki Rolü
Çeviri Makale/Translation Articl
Urfa sıra geceleri ve Uygur otuz oğul meşrebi
Türk kültürünün önemli yapı taşlarından birini “geleneksel sohbet toplantıları” adı verilen uygulama oluşturmaktadır. Orta Asya’dan Anadolu’ya taşınan ve her iki coğrafyada da günümüzde varlığını sürdüren “geleneksel sohbet toplantıları”nın özelliklerini şu şekilde açıklamak mümkündür: “Sayıları farklı yörelerde, farklı sembollerle oluşan erkek gruplarının yılın özellikle kış aylarında ve haftada bir gün olarak rutinleşen bir periyotta, belli kurallar çerçevesinde bir araya gelerek sanal akrabalıklar kurdukları sosyal dayanışma işlevli mevsimsel ve geleneksel toplantılardır.”
Geçmişten günümüze kadar hem geleneksel sözlü kültürün taşıyıcısı hem de bir eğlence biçimi olarak gelen sohbet toplantıları, özellikle uzun kış gecelerinde insanların bir araya gelerek belirli kurallar çerçevesinde hoşça vakit geçirmesini ve toplumsal dayanışmayı sağlayan sosyal bir organizasyondur. Köklü bir geçmişe sahip olan “geleneksel sohbet toplantıları”, UNESCO tarafından 2010 yılında Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Hükümetler arası V. Olağan Komite Toplantısı’nda ‘İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası Temsili Listesi’ne kaydedilmiştir. Bugün yurdumuzun çeşitli yörelerinde, yapısal olarak “hareket” ve “sohbeti” esas alan ancak daha değişik ad, form ve içerikte yapılan sazlı sözlü, yemekli geleneksel sohbet toplantıları bulunmaktadır. “Yaren geleneği”, “kürsübaşı sohbeti”, “sıra gecesi”, “barana sohbeti”, “gezek”, “cümbüş”, “kef ya da keyif” ve “erfene/arifane/arfene” bu toplantılardan birkaçı olup “sıra geceleri” geleneksel sohbet toplantıları içerisinde önemli bir yer teşkil etmektedir
Dîvânu Lugâti’t – Türk’te spor ve oyun
Zengin ve köklü bir geçmişe sahip olan Türkçenin söz varlığının geçmişine, tarihî
metinler vasıtasıyla ulaşabilmekteyiz. Bu metinler, bugün kullandığımız birçok kelimenin tarihî gelişimini ve değişimini ve döneminin söz varlığı içerisindeki yerini göstermekte; hatta mensup olduğu toplumun sosyo-kültürel yaşamına ışık tutmaktadır.
Kaşgarlı Mahmud tarafından yazılan Dîvânu Lugâti’t-Türk ansiklopedik bir sözlük
mahiyetinde olup Türk dili, tarihi ve edebiyatı bağlamında şüphesiz ki en önemli
eserlerdendir. Bu çalışmada, Dîvânu Lûgâti’t-Türk’te, 11. yüzyıl Türk sporunun ve
oyun kültürünün iz veya yansımalarını aramak, elde edilen dil malzemesiyle “Türk
Kültüründe Boş Zaman Değerlendirme” çalışmalarına katkıda bulunmak ve dikkatleri bu yönden de Dîvânu Lûgâti’t-Türk üzerine çekmek amaçlanmıştır
UYGUR HALK MİZAHINDA ANLATMALIK TÜRLER VE İCRACILARI
Mizah, hayatın gülünç ve anlamsız taraflarını değerlendirip sergileyebilme yetisidir,
insana özgü olmakla birlikte toplumsal bir olgu olarak bilişsel, duyuşsal ve
davranışsal özellikler gösterir. Toplumdaki uyumsuzlukları, salt yıkıcılıktan ziyade
ince bir nükte ve iyileştirici bir söylemle ortaya çıkarmaktadır. Toplumların mensup
olduğu birçok değişkene (dil, din, coğrafya, iklim, kültür vb.) bağlı olarak farklılık
gösteren ve karaktere bürünen mizah, sözlü, yazılı ve görsel olarak bünyesinde
birçok tür barındırmaktadır. Her türlü toplumsal ve ideolojik temanın işlenebildiği
mizah türleri aynı zamanda birey-toplum ve birey-birey ilişkisini diri tutan
hassasiyetlerin de ele alınabilmesine olanak sağlamaktadır.
Çalışmada örnek metinlerden hareketle Uygur halk mizahı içerisinde sözlü yaratım
ve aktarımdan beslenen latife, çakçak, yumur, laf, kızık ve kikas gibi anlatmalık
türler ele alınmış olup Uygur halk mizahı içerisinde ön plana çıkan Nasreddin
Ependi, Seley Çakkan, Molla Zeydin ve Hisam Kurban gibi mizah icracıları tanıtılıp
değerlendirilmekte ve işlevleri ele alınmaktadır. Ayrıca Uygur toplumunun kolektif
belleğinde nesilden nesle aktarılan mizah icracıları ve biyografilerine dikkat
çekilmeye çalışılmaktadır.Humor is the ability to evaluate and display the ridiculous and meaningless aspects
of life, as it is unique to human, it shows cognitive, affective and behavioral features
as a social phenomenon. It reveals incompatibilities in society with a subtle nuclear
and healing discourse rather than mere destructiveness. The humor, which varies
depending on the many variables (language, religion, geography, climate, culture ...
etc) and which takes on the character, contains many genres in oral, written and
visual form. The types of humor, in which all kinds of social and ideological themes
can be processed, also enable the sensitivity to keep the individual-society and
individual-individual relationship alive.
In the study, based on the sample texts, the narrative genres such as latife, çakçak,
yumur, laf, kızık ve kikas; humor performers such as Nasreddin Ependi, Seley Çakkan,
Molla Zeydin ve Hisam Kurban which are fed by verbal creation and transfer in
Uyghur folk humor, are introduced and evaluated and their functions are discussed.
In addition, it is tried to draw attention to the humor performers and biographies of
the Uyghur society that are passed down from generation to generation in the
collective memor
Nevşehir düğünlerinde gâle töreni ve “saç” imgesi
Günümüzde unutulmaya yüz tutmuş bir gelenek olan Gâle töreni,
Nevşehir’in farklı bölgelerinde farklı şekillerde adlandırılmaktadır. Kâkül
kesme, gelek kesme, zülüf kesme, duluk kesme ve duvak açma şekillerinde
de adlandırılan ve düğünden hemen sonraki gün yapılan bu tören, düğünün
son safhası olup gelinin bekâretini, iffetini ve aileye kabul edildiğini ifade
etmektedir. Sadece bayanların katılımıyla gerçekleştirilen gâle töreninde
uygulanan önemli ritüellerden bir tanesi, gelinin kâkülünün kesilmesidir.
“Kâkül kesme”, genç kızlıktan kadınlığa geçişi fizyolojik olarak sembolize
etmekle birlikte; yapılan tören gelinin toplumsal olarak onandığını ve kabul
gördüğünü ifade etmektedir.
Çalışmamızda öncelikle Gâle töreni ve bu törende uygulanan “ kâkül
(saç) kesme” ritüeli ele alınacak ardından “saç” imgesinin Nevşehir halk
inanışlarında ve hayatın geçiş dönemi ritüellerindeki yeri ve kültürel kökleri
değerlendirilecektir
Tea and functions in the Uyghur folk medicine practices
Geçmişi Şamanizm dönemi sağaltma pratiklerine kadar uzanan Uygur halk
hekimliği, Uygur mutfak kültürü ile yakından ilişkili olup kişinin beslenme
düzeni ve şeklinin esas alındığı “kuvvet nazariyesi” temelinde gelişmiştir.
Uygur halk hekimliğine göre insan bedeni ateş, toprak, su ve havanın tesiri
altındadır. Hastalıklar, insan vücudundaki “hılıt” (safra, kan, balgam ve
sevda) dengesinin bozulması sonucunda meydana gelmektedir. Bu sebeple
kişinin kendi mizacına uygun, doğru ve düzenli beslenmesi gerekmektedir.
Bu amaçla hastalıklardan korunmak ya da tedavi olmak için çeşitli
macunlar, şuruplar, şerbetler ve çaylar hazırlanmakta ve bu yiyecekler
“davayi ğiza” olarak adlandırılmaktadır. Çalışmamızda Uygur Türklerinin
günlük yaşamında önemli bir yer tutan çay kültürü ve Uygur halk hekimliği,
genel hatlarıyla ele alındıktan sonra Uygur halk hekimliği uygulamalarında
koruyucu ve tedavi edici işlevleriyle kullanılmakta olan çaylar tanıtılıp
değerlendirilmeye çalışılmaktadır. Ayrıca çeşitli hastalıkların tedavisinde
kullanılan çay reçetelerine yer verilmektedir.The Uyghur folk medicine, which dates back to the practice of Shamanism in
the past, is closely related to Uyghur culinary culture and developed on the
basis of “power theory” in which the nutritional structure and shape of the
person is taken as basis. According to Uyghur folk medicine, human body is
under the influence of fire, soil, water and air. Diseases are the result of the
disruption of the “hılıt” (bile, blood, phlegm and love) balance in the human
body. For this reason, it is necessary for the person to feed properly and
regularly. For this purpose, a variety of macules, syrups, sorbet and teas are
prepared to prevent or treat diseases and these foods are called “davayi
ğiza”. In our study, it’s tried to introduced and evaluate tea culture, which
have an important place in the daily life of Uyghur Turks and Uyghur folk
medicine are being tried to be introduced and evaluated after their
treatment with Uyghur folk medicine applications as protective and
therapeutic functions. In addition, tea prescriptions used in the treatment of
various diseases are included
A study on tezkire-ı hazret-ı ımâmân-ı keriya
ÖZ: Tezkire-i Hazret-i İmâmân-ı Keriya, Karahanlı hükümdarı Yusuf Kadir Han’ın İslam dinini yaymak için Kâşgar’a gitmesi ve ardından İmam Nâsraddin, İmam Kıvâmüddin, İmam Zuhiriddin ve İmam Muȋniddin’in Kâşgar, Yarkent ve Hoten’e gelmesiyle yapılan savaş ve mücadelenin tasvir edildiği Çağatay Türkçesiyle yazılmış bir eserdir. Abliz Orxun ve Sugawara Jun, tarafından Mazar Documents from Xinjiang and Ferghan (Facsimile) adıyla yapılan çalışma içerisinde yer alan eser, araştırmacılar tarafından Kâşgar’da yapılan alan araştırması sırasında satın alındığı belirtilen beş tezkireden biridir. Eserin müstensihi veya derleyicisi hakkında herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. Tezkire-i Hazret-i İmāmān-ı Keriya’nın adını, Keriye’ye çok yakın bir bölgeye defnedilmiş ve halkın sözlü kültür hafızasında yüzyıllardır aktarılan anlatmanın kahramanları olan Dört İmam’dan aldığını söylemek mümkündür. Uygur Türklerinin sözlü tarihinde ve anlatmalarında da önemli bir yere sahip olan eserin manzum ve mensur birçok varyantı olup diğer nüshalarda Dört İmam Efsanesi/Hikâyesi şeklinde adlandırıldığı tespit edilmiştir.
Çalışmamızda eserin muhtevası ve özellikleri dönemin sosyokültürel yapısı bağlamında ele alınıp incelenmiştir. Ayrıca tezkirenin olay örgüsünde yer alan kişi kültlerinin, Uygur
Türklerinin halk inanışları bağlamındaki yeri ve önemi değerlendirilerek toplum hafızasında yer alan bu kişiler ve etrafında şekillenen halk inanışlarının kültürel kökleri açıklanmaya çalışılmıştır. Çalışmada ele alınan tezkirenin transkripsiyonlu metnine de yer verilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Çağatay Türkçesi, tezkire, Dört İmam, Keriye, Uygur Türklerinin
Müslüman oluşu.
ABSTRACT: Tezkire-i Hazret-i Imâmân-ı Keriya was made after Karakhanid ruler Yusuf Kadir
Khan went to Kashgar to spread the religion of Islam and then Imam Nâsraddin, Imam
Kıvâmüddin, Imam Zuhiriddin and Imam Muȋniddin came to Kashgar, Yarkent and Hoten. It is a work written in Chagatai Turkish in which war and struggle are depicted. The work, which is included in the work done by Abliz Orxun and Sugawara Jun under the name of Mazar Documents from Xinjiang and Ferghan (Facsimile), is one of the five biographies that were purchased by the researchers during the field research in Kashgar. There is no information about the author or compiler of the work. It is possible to say that Tezkire-i Hazret-i Imaman-ı Keriya got its name from the Four Imams, the heroes of the legend, who were buried in a region very close to Keriye and have been passed down in the oral cultural memory of the people for centuries. It has been determined that the work, which has an important place in the oral history and narratives of the Uyghur Turks, has many variants in verse and prose, and it is called the Legend/Story of the Four Imams in other copies.
In our study, the content and features of the work were handled and examined in the context of the socio-cultural structure of the period. In addition, by evaluating the place and importance of the cults of person in the plot of the tezkire in the context of the folk beliefs of the Uighur Turks, these people in the memory of the society and the cultural roots of the folk beliefs shaped around them were tried to be explained. The transcripted text of the tezkire discussed in the study is also included.
Keywords: Chagatai Turkish, tezkire, Four Imams, Keriye, Uighur Turks Becoming Muslim