7 research outputs found
HALKLA İLİŞKİLER VE GÖNÜLLÜLÜK EKSENİNDE TÜRKİYE’DE KURUMSAL SOSYAL SORUMLULUK PROJELERİ VE BİN YIL KALKINMA HEDEFLERİ
Günümüzün en önemli
sorunlarından birisi olarak yoksulluk yerel olduğu kadar küresel sonuçları da
olan, sadece devlet eliyle değil, STK’lar ve tüm kurumların duyarlılık
göstermesiyle çözüm aranması gereken öncelikli ve önemli evrensel sorunlardan
biridir. Bir toplumda yaşayan her birey gibi varlığını içinde bulunduğu
topluma, ülkeye, insanlığa borçlu olan işletmelerin de, kurumsal sosyal
sorumluluklarını yerine getirmeleri, iyi birer kurumsal vatandaş olmaları kendi
sürdürülebilirlikleri açısından da önem taşımaktadır. Sosyal sorumluluk
projelerinin katkısı ise, işletmelerin üretim süreçlerinin bir parçası olarak gerçekleştirilen
sürdürülebilirlikle ilgili uygulamalar ile kurumların iş yapış biçimi haline
gelen sorumluluk anlayışıyla mümkündür. Bu nedenle sosyal sorumluluk sadece
toplumsal bir geri ödeme olarak değil, bir iş yapış biçimi ve kurum kültürünün
bir parçası olarak ele alınmalıdır.
Mükemmel örgütlerin ilk yedi
temel özelliğinin içerisinde en önemli unsurlardan biri olarak tanımlanan
sosyal sorumluluk, günümüzde kurum kültürünün önemli bir bileşeni olmak
zorundadır. Son
yıllarda birer toplumsal organizma olarak ele alınan örgütlerin/kurumların iyi
birer kurumsal yurttaş olabilmesi kurumsal sosyal sorumluluklarını yerine
getirmeleriyle doğrudan ilişkilidir. Kurumsal sosyal sorumluluk anlayışının bir iş yapış biçimi haline gelmesiyle
uygulamaların her adımında iletişim yönetimine duyulan gereksinim, kurumsal
sosyal sorumluluğun halkla ilişkilerle doğrudan ilişkisini açıklar
niteliktedir. Bu durum ise halkla
ilişkilerin sadece sosyal sorumluluk projelerinin iletişiminin sürdürülmesi ve uygulanması aşamalarında değil,
aynı zamanda sosyal sorumluluk anlayışının kurum kültürünün bir parçası
haline gelmesi sürecinde de ne kadar önemli olduğunu ortaya koymakta ve
gönüllülük kavramının altını çizmektedir. Zira Kant’a göre ancak lehte ve
aleyhte sonuçları değerlendirebilme yeteneği geliştiğinde ahlaki davranışlardan
söz edilebilir (Magee, 2004: 136). Bu nedenle kurum kültürü ile bütünleşmiş,
kurumun iş yapış biçiminin parçası olan bir projenin kurumsal sosyal sorumluluk
kapsamında değerlendirilmesi olanaklıdır. Kaldı ki bazı projeler çok geniş
tabanlı işbirliklerini, ortak aklı
gerekli kılmaktadır. İşte bu
noktada devlet, STK, özel sektör ve hatta küresel ölçekli işbirlikleri, büyük
önem taşımaktadır. Günümüzde Dünya
nüfusunun altıda biri günde bir dolardan az para kazanırken, iki milyar insan
iki dolardan az para kazanıyor. Bu durumu dikkate alan BM tarafından dünyada pek
çok sosyal problemin nedeni olan yoksulluğa çözüm üretmek üzere sekiz temel ve
18 alt başlıktan oluşan Binyıl Kalkınma Hedefleri açıklanmıştır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti
tarafından imzalanmış olan “Bin Yıl Kalkınma Hedefleri” kapsamında yer alan
konular, sosyal sorumluluk alanlarına yol gösterme nitelikleri açısından son derece önemlidir. Bu çalışmada, halkla ilişkiler ile kurumsal sosyal sorumluluk
arasındaki ilişki, temel başlıklar altında vurgulanmış ve Türkiye’de Capital
Dergisi için, 2016 yılında Barem araştırma şirketi tarafından 2015 yılının
“Türkiye’nin En Beğenilen Şirketleri’’nin saptanması amacıyla gerçekleştirilen
araştırma sonuçlarına göre kurumsal sosyal sorumlulukta en başarılı bulunan ilk
3 kurum baz alınarak, söz konusu kurumların yaptıkları sosyal sorumluluk
projeleri “Bin Yıl Kalkınma Hedefleri” doğrultusunda incelenmiştir. Ancak; kurumların üretim süreçlerinin bir parçası olarak
gerçekleştirdikleri sürdürülebilirlikle ilgili uygulamalar, araştırmaya dahil
edilmemiştir. Araştırmada, ‘Bin Yıl Kalkınma Hedefleri’
bağlamında sosyal sorumluluk projelerinin dağılımı analiz edilmiştir
DİJİTAL HALKLA İLİŞKİLER: FENOMENLER DİJİTAL MARKA ELÇİSİ OLABİLİR Mİ?
Dijitalleşme sonucu ortaya çıkan yeni iletişim kanalları Halkla İlişkiler uygulamaları açısından hedef kitleye ulaşabilmek için yeni bir alternatif oluşturmuş, internet kullanımının hızla yaygınlaşması sonucunda ise markalar yeni iletişim ortamı bağlamında yeni arayışlara girmiştir. İnsanların kişisel deneyimlerini başkalarına anlatmak ya da başkalarının deneyimlerinden yararlanmak isteği içerisinde olmaları WOM’un halkla ilişkiler ve/veya iletişim stratejilerine dâhil edilmesine neden olmuş, markalar için ise bir pazarlama iletişimi biçimi haline gelmesine zemin hazırlamıştır.Türkiye’de 253 üniversite öğrencisi ile gerçekleştirilen bu araştırmanın amacı sosyal medya fenomenlerinin Dijital Halkla İlişkiler bağlamında marka elçisi olarak rolünü anlamaya yöneliktir. Çalışmada kalitatif ve kantitatif yöntemler kullanılmıştır. Elde edilen bulgular ışığında sosyal medyanın, marka farkındalığı yaratılmasında özellikle genç nüfus açısından önemli bir işleve sahip olduğu ve markaların Halkla İlişkiler stratejileri içerisinde etkili bir platform olarak değerlendirilmesi gerektiği, fenomenlerin ise WOM’a katkı sağlayacağı, görülmüştür
Internal Communication in a Digital Environment: a Research Study on Businesses
Kurumsal verimlilik, kurumsal bağlılık, kurumsal imaj ve itibar gibi nedenlerle işletmeler açısından bir gereklilik olan kurum içi iletişim, çalışanlar açısından da bir haktır. Bu nedenle çağdaş yönetim yaklaşımıyla işletmeler sadece dış hedef kitleleriyle değil, aynı zamanda iç hedef kitleleriyle de etkili iletişimi gerçekleştirmek zorundadır. Her iletişim aracının en kısa zamanda Halkla İlişkiler araç ve yöntemi haline geldiği gerçeği, dijital iletişim teknolojilerinin de işletmelerin Halkla İlişkiler stratejilerine dahil olmasının bir nedenidir. Ancak, işletmelerin yapısı ile yararlanılan halkla ilişkiler araç ve yöntemleri arasında bir ilişkiden söz edilebilir. Bu çalışmada, Çerkezköy’de faaliyet göstermekte olan farklı büyüklüklerdeki 70 işletmenin insan kaynakları birimiyle bir saha araştırması gerçekleştirilmiştir. Çalışmanın amacı, iletişim teknolojilerinde yaşanan değişimin kurum içi iletişime etkisi ile dijital iletişimin kurum içi iletişimde kullanım yaygınlığını ortaya çıkararak işletmelerin büyüklüğü ile kullanılan iletişim aracı/yöntemi arasındaki ilişkiyi anlamaya yöneliktir. Çalışmada nitel ve nicel araştırma yöntemleri kullanılmıştır. Elde edilen bulgular ışığında işletmelerin kurum içi iletişim uygulamalarında dijital iletişimi kullandığı, sosyal medya yöntemlerinin ise işletmelerin büyüklüklerine göre farklılıklar gösterdiği görülmüştür.Corporate productivity, corporate loyalty and corporate reputation, as well as the right to information of the employees all foster the need for internal communication For this reason, companies need to carry out effective communication techniques not only with their external stakeholders, but within the company itself as well. The fact that every communication tool evolves into a tool and method of public relations necessitates the need for companies to include digital communication technologies into their public relations strategies. There is also a correlation between the structure of said companies and the way they conduct public relations. In this study, a field research was carried out with the human resources units of 70 companies of different sizes operating in Çerkezköy in order to understand the relationship between the changes in communication technologies and the internal communication techniques employed by these enterprises, as well as the relationship between the size of a company and the communication tools and strategies they choose to employ. Both quantitative and qualitative research methods were used throughout the study. The findings of the study reveal that digital communication is widely used in internal communications and also that the utilization of social media as a communication tool varied between companies of different sizes
Digital Public Relations: Can Influencers Be Brand Ambassadors
Dijitalleşme sonucu ortaya çıkan yeni iletişim kanalları Halkla İlişkiler uygulamaları açısından hedef kitleye ulaşabilmek için yeni bir alternatif oluşturmuş, internet kullanımının hızla yaygınlaşması sonucunda ise markalar yeni iletişim ortamı bağlamında yeni arayışlara girmiştir. İnsanların kişisel deneyimlerini başkalarına anlatmak ya da başkalarının deneyimlerinden yararlanmak isteği içerisinde olmaları WOM’un halkla ilişkiler ve/veya iletişim stratejilerine dâhil edilmesine neden olmuş, markalar için ise bir pazarlama iletişimi biçimi haline gelmesine zemin hazırlamıştır.Türkiye’de 253 üniversite öğrencisi ile gerçekleştirilen bu araştırmanın amacı sosyal medya fenomenlerinin Dijital Halkla İlişkiler bağlamında marka elçisi olarak rolünü anlamaya yöneliktir. Çalışmada kalitatif ve kantitatif yöntemler kullanılmıştır. Elde edilen bulgular ışığında sosyal medyanın, marka farkındalığı yaratılmasında özellikle genç nüfus açısından önemli bir işleve sahip olduğu ve markaların Halkla İlişkiler stratejileri içerisinde etkili bir platform olarak değerlendirilmesi gerektiği, fenomenlerin ise WOM’a katkı sağlayacağı, görülmüştür.The new communication channels that emerged as a result of digitalization have created a new alternative way to reach the target audience in terms of Public Relations. As a result of the widespread use of the internet, brands now search for new communication channels. The fact that people have always been willing to tell their personal experiences to one another and have taken advantage of the experiences of others has led to the inclusion of Word-of-Mouth (WOM) in Public Relations and communication strategies. This study of 253 Turkish university students aims to understand the role of social media influencers as brand ambassadors in the digital communication process. Quantitative and qualitative methods were employed in thisresearch. Based on the findings, this article argues that social media has considerable influence in generating brand awareness especially with younger generations, and thus should be valued as an efficient platform in brands’ Public Relations strategies.It was also concluded that influencers foster e-WOM(electronic word-of-mouth)