21 research outputs found
Mandibular osteomyelitis following trigeminal herpes zoster infection
Varicella-Zoster is a disease which causes varicella (chickenpox) and herpes zoster (HZ). The prodromal syndromes of HZ are burning, tingling, itching occuring in the skin over the nerve distribution. Oral vesicles usually appear after the skin manifestations. The most common complication of HZ involving the trigeminal nerve is a prolonged postherpetic neuralgia. Rarely reported complications following oral involvement with herpes zoster are devitalized teeth, internal resorption and spontaneous exfoliation of the teeth with osteomyelitis of the alveolar bone. This is a case report of a patient with HZ infection of trigeminal nerve involvement that resulted in mandibular alveolar bone necrosis. Careful dental and radiological examination is necessary to prevent unnecessary and delayed treatment for the patient.Herpes zoster, varisella ya da herpes zoster (HZ) hastalığına yol açmaktadır. Hastalığın prodramal semptomları deride oluşan ağrı ve kaşınmadır. Hastalığın ağız içi belirtileri deri lezyonlarından sonra ortaya çıkar. HZ'nin en sık rastlanılan komplikasyonu uzun süre devam eden postherpetik nevraljidir. HZ'de daha nadir görülen belirtiler dişlerin devitalize olması, internal rezorpsiyon ve dişlerin osteomyelitine bağlı dişlerin eksfoliyasyonudur. Bu olgu sunumunda trigeminal sinir tutulumu olan hastanın HZ enfeksiyonunu takiben oluşan mandibular alveol kemiğinin nekrozunun sunulmaktadır. Hastalara gereksiz ve/veya gecikmiş tedavi uygulamalarının engellenmesi için dikkatli ve detaylı klinik ve radyografik değerlendirmelere ihtiyaç duyulmaktadır
Burnout syndrome in a dentistry faculty: Effect of sociodemographic and academic factors
Aim: Burnout is a work-related condition which inevitably reduces the work performance and has been reported in various professional groups including dentists. This study aimed to investigate the burnout levels in a group of academic dental staff in Ege University Faculty of Dentistry in Turkey. Subjects and Methods: The sample consisted of 110 academics who agreed to participate. An adjusted form of Maslach Burnout Inventory (MBI) was used to measure burnout. The potential effects of sociodemographic features, marital and parental status and academic vocational characteristics on the level of burnout were statistically analyzed. Results: The results revealed no gender differences on burnout (p;gt;0.05), but the academics in the 25- 30 years of age group have significantly higher emotional exhaustion (EE) values when compared to those of the 31-35 years of age (p=0.043). In addition, the academics in the 25-30 years of age group exhibited higher depersonalisation (DP) scores than those of the faculty staff who were 46 years or over (p=0.050). The postgraduate students had the highest EE scores while the professors had the highest personal accomplishment (PA) scores. People with has children reported lower DP scores (mean=0.692) when compared to those of the ones without children (mean=0.970) (p=0.018). Conclusion: Burnout is a fundamental component of the work performance and its adverse effect to the efficacy in the work place should be considered to make the necessary measures.Amaç: Tükenmişlik Sendromu birçok meslek grubunda iş performansını etkileyen önemli bir olgudur. Bu çalışmada amaç Ege Üniversitesi Diş hekimliği Fakültesinde görevli akademik personelin tükenmişlik düzeyini araştırmaktır. Bireyler ve Yöntemler: Çalışmaya anketi yanıtlamayı kabul eden 110 kişi dahil edilmiştir. Tükenmişlik düzeyini ölçmek için Türkçeye uyarlanmış olan Maslach Burnout Inventory (MBI) kullanılmıştır. Sosyodemografik faktörlerin, akademik ve medeni durumun tükenmişlik düzeyi üzerindeki etkisi istatistiksel olarak analiz edilmiştir. Bulgular: Bu çalışmanın sonuçları tükenmişlik üzerinde cinsiyet farkının etkili olmadığını(p>0.05), ancak 25-30 yaş grubundaki akademisyenlerin, 31- 35 yaş grubundaki akademisyenlerle karşılaştırıldığında istatistiksel olarak anlamlı düzeyde yüksek duygusal tükenmişlik değerlerine sahip olduğu (p=0.043) belirlenmiştir. Ayrıca 25-30 yaş grubunun duyarsızlaşma değerlerinin 46 yaş ve üzeri grubundan istatistiksel olarak anlamlı düzeyde yüksek bulunmuştur (p=0.050). Doktora öğrencilerinin en yüksek duygusal tükenmişlik değerine sahip olduğu gözlenirken profesörlerin ise en yüksek kişisel başarı değerine sahip olduğu belirlenmiştir. Öte yanda çocuk sahibi olan akademisyenlerin duyarsızlaşma değerlerinin (ortalama=0.692), çocukları olmayan akademisyenlerden (ortalama=0.970) daha düşük değerlerde olduğu saptanmıştır(p=0.018). Sonuç: Tükenmişlik sendromunu iş performansini etkileyen önemli bir unsurdur ve bu nedenle gerekli önlemlerin alınması gerekmektedir