190 research outputs found

    Synthesis, characterization and Cr(VI) adsorption properties of modified magnetite nanoparticles

    Get PDF
    In this study, magnetite (Fe 3 O ) nanoparticles were synthesized by chemical co-precipitation method, coated with silica, and then the surface of silica coated magnetite (Fe 4 3 O 4 @SiO ) nanoparticles was modified with (3aminopropyl)triethoxysilane (APTES) at first. Secondly, attained nanoparticles were characterized by the Fourier transform infrared, X-ray diffraction, transmission electron microscopy, the Brunauer–Emmett–Teller, vibrating sample magnetometer, and zeta-sizer devices/methods. Finally, detailed adsorption experiments were performed to remove hexavalent chromium (Cr(VI)) from aqueous media by synthesized nanoparticles. Mean size and specific surface area of synthesized nanoparticles were about 15 nm and 89.5 m 2 2 /g, respectively. The highest adsorption capacity among used adsorbents (Fe 3 O 4 , Fe 3 O 4 @SiO 2 , Fe 3 O 4 @SiO 2 @L) was attained by Fe nanoparticles and it was determined that adsorption capacity of the other two adsorbents was too low when compared to the Fe nanoparticles. Optimum conditions for Cr(VI) adsorption by Fe 3 O nanoparticles were: pH, 3; temperature, 55 4 C; contact time, 90 min; adsorbent concentration, 0.5 g/l and initial Cr(VI) concentration 10 mg/l. Under these conditions, adsorption capacity and removal percentage of Cr(VI) were found to be 33.45 mg/g and 88%, respectively. 3 O 4 3 O 4AKÜ-BAPK / 14.FEN.BIL.3

    Design sensitivity analyses of structures based on singular value decomposition

    Get PDF
    Bu çalışmada, lineer cebirin araçlarından olan Tekil Değerlere Ayrıştırma “TDA” (Singular Value Decomposition, SVD) metodu, yapısal sistemlerin tasarım duyarlılığı analizlerine uygulanarak TDA'ya dayalı duyarlılık analizi yöntemi geliştirilmiştir. Bir yapısal sistemin tekil değerlerinin şekillendirilmesi, aynı zamanda sistem cevabının belirlenmesi anlamına gelmektedir. Buradan hareketle, geliştirilen TDA'ya dayalı duyarlılık analizi yöntemi ile mevcut klasik tasarım duyarlılığı metodlarının statik, dinamik analizler, çoklu yükleme hali ve yapısal gürbüzlük gibi alanlarda karşılaştırmaları yapılmış ve yöntemin performansı sayısal örnekler üzerinde denenmiştir. Yöntemin belli alanlarda klasik metodlara göre daha fazla bilgi açığa çıkarmasının yanı sıra, hesaplamalı alanda işlemci süresi ve hafıza kullanımında büyük avantajlara sahip olduğu görülmektedir. Anahtar Kelimeler: Tasarım duyarlılık analizi, tekil değerler, tekil değerlere ayrıştırma, en kötü yükleme hali, yapısal gürbüzlük.In this study, the singular value decomposition (SVD) is employed for design sensitivity analyses of structures. As the squares of singular values are the bounds of power, energy and power spectral density ratios between the input and output vectors, shaping the singular values of a structure. is equivalent to shaping the response of the structure. Comparison is made of the proposed sensitivity analysis based upon the SVD with static and dynamic responses, and eigenvalue design sensitivity analyses. The issues such as structural robustness, worst loading case and multiple load cases are studied. As shown, design sensitivity analyses based upon the SVD can give good insight into static and dynamic response characteristics of structures. Several numerical examples are also presented to illustrate the proposed approach. As a result, the SVD based analysis is compared with the classical techniques yield more information and computationally advantageous particularly in case of multiple load cases, finding worst case loading and sensitivity bounds of a structure. Another advantage of this method is that it is well suited for finite element method equations which is the most popular method among computational methods especially in modeling continuous structures. That?s why the proposed method can be applied to sensitivity and optimization algorithms of well-known commercial analysis softwares such as Ansys, Nastran etc.Keywords: Design sensitivity analysis, singular values, singular value decomposition, worst case loading, structural robustness

    Investigation of the washability of the Koyunağılı (Mihalıççık) lignites

    Get PDF
    Bu çalışmada, Koyunağılı (Mihalıççık/Eskişehir) linyitlerinin yıkanabilirliği incelenmiştir. Yapılan kısa analiz sonuçlarına göre tüvenan linyit numunesinin kuru bazda %53,47 kül, %18,59 karbon ve 2720 kcal/kg’lık alt ısıl değeri (AID) verdiği ve ASTM standardına göre “linyit B” grubu kömür sınıfına dahil olduğu tespit edilmiştir. Linyit numunesi üç farklı tane boyut grubuna (-90+20, -63+20, -45+20 mm) ayrılarak her bir grup için yüzdürme-batırma deneyleri ayrı ayrı yapıldı. Deneylerde ZnCI2 tuzu kullanılarak hazırlanan 1,4-1,5-1,6-1,7 ve 1,8 g/cm3 yoğunluğa sahip ağır ortamlar kullanıldı. Temiz kömür elde etmek için gerekli olan optimum ağır ortam yoğunluğunun her grup için 1,6 g/cm3 olduğu belirlendi ve her bir tane boyut grubu için ayrıca yıkanabilme numarası (WN) hesaplanarak en yüksek yıkanabilme numarası (12,22) -45+20 mm grubu için bulundu.In this study, washability properties of Koyunağılı (Mihalıççık / Eskişehir) lignites were examined. According to the results of the short analysis, raw lignite sample can be defined as “lignite B” group coal according to ASTM standards with its %53,47 dry base ash, % 18,59 carbon and 2720 kcal/kg lower calorific value. The lignite sample was divided into three different particle size groups (-90+20, -63+20, -45+20 mm) and flotation-sinking tests were performed for each group. Heavy medias with a density of 1,4-1,5-1,6-1,7-1,8 g/cm3 prepared using the ZnCl2 salt were used. The optimum heavy media density required to obtain clean coal was determined to be 1.6 g/cm3 for each group. In addition, the washability number (WN) was calculated for each group and the highest washability number (12,22) was found for the group -45+20 mm

    Novel functional copolymers based on glycidyl methacrylate: Synthesis, Characterization, and Polymerization kinetics

    Get PDF
    A new methacrylate monomer 2-(4-nitrophenyl)-2-oxoethyl-2-methacrylate (NFM) was synthesized and its radical copolymerization with glycidyl methacrylate (GMA) was studied in 1,4-dioxane solution at 65 C using 2,2 0 -azobisisobutyronitrile as an initiator. The synthesized monomer and copolymers were characterized by FTIR, 1 H and 13 C-NMR spectroscopy. The analysis of reactivity ratios revealed that NFM is less reactive than GMA, and copolymers formed are statistically in nature. Thermogravimetric analysis of the polymers reveals that the thermal stability of the copolymers increases with an increasing in the mole fraction of NFM in the copolymers. Glass transition temperatures of the copolymers decreased with an increasing of NFM molar fraction in copolymers. In addition, according to the results obtained from the contact angle and zeta potential measurements the hydrophobic character of the polymer decreases (it means surface free energy increases) and its zeta potential becomes more negative with increase of NFM ratio in the copolymer. Polymers with carbonyl functional groups have been particularly interesting because of their use as photoresists.AKÜ-BAPK / 14-FENED-0

    Assessment of landslide generated impulse waves in dam reservoirs using empirical relations: a case study on Borçka Dam

    Get PDF
    Bu çalışmada Borçka Baraj Rezervuarında baraj gövdesine 4 km uzaklıkta bulunan paleo-heyelan malzemesinin aktif hale gelmesi durumunda oluşacak itki dalgalarının çevresel etkilerinin ampirik ilişkiler kullanılarak belirlenmesi amaçlanmıştır. Çalışmada, heyelan malzemesine ait farklı kalınlık ve genişlik değerleri dikkate alınarak, 0.5 ile 1 milyon metreküp arasında değişen hacimlerde malzemenin rezervuara akması durumu için 3 farklı senaryo geliştirilmiştir. Heyelan kaynaklı dalganın rezervuarda her yöne dairesel olarak yayılacağı belirlenmiş, dalga özellikleri 3 boyutlu ampirik yaklaşımlarla değerlendirilmiştir. Farklı senaryolar için, dalga hızının 27.1 ile 27.7 m/s arasında değişeceği, en yüksek hız değeri için karşı kıyıya ulaşacak dalga yüksekliğinin 23 metre olacağı ve bu dalganın karşı kıyıda yamaç boyunca 42.3 metre yükseleceği hesaplanmıştır. En düşük dalga hızı değeri için ise dalga yüksekliği 18.5 m ve yamaç boyunca ilerleme yüksekliği ise 32.5 metre olacaktır. Baraja ait 4 metrelik dalga payı değeri dikkate alındığında, rezervuar boyunca ilerleyerek baraj gövdesine ulaşacak dalganın gövde için bir tehlike oluşturmayacağı belirlenmiştir. Basit rezervuar geometrileri ve kısa mesafeler için heyelan kaynaklı dalga özelliklerinin hesaplanmasında ampirik eşitliklerin kullanılması önerilirken, kompleks rezervuar geometrileri için mutlaka 3 boyutlu sayısal modellerin kullanılması, bu modellerde ise sayısal tabanlı yamaç duraylılık analizleri uygulanarak hesaplanacak heyelan hacmi değerinin kullanılması gerekliliği göz ardı edilmemelidirThe aim of this study is to investigate environmental effects of impulse waves originated from reactivation of a paleo-landslide located 4 km far from the dam body in Borçka Dam reservoir using empirical relations. Considering different values of landslide width and thickness, 3 different scenarios were defined for the slide of landslide material in volumes ranging from 0.5 to 1 million cubic meters. The wave propagation in the reservoir was defined as radially, and properties of landslide generated impulse waves were evaluated using 3D empirical approaches. For different scenarios, it is determined that the wave height values range between 27.1 and 27.7 m/s, the wave height value for opposite shore reaches 23 m and run-up height value is 42.3 m for highest wave celerity value. The values of wave height and run-up height were calculated as 18.5 m and 32.5 m respectively for lowest wave celerity value. Considering the 4-meter freeboard for the dam, it was determined that the wave propagating through the reservoir and reaching the dam body would not create a danger for the body. Empirical equations can be used for the calculation of landslide-induced wave characteristics for simple reservoir geometries and short distances. But 3D numerical models should be preferred for complex reservoir geometries, and the need to use the landslide volume value to be calculated by applying numerical based slope stability analyzes should not be ignored in these models

    Çeşitli temizlik kimyasallarının mermerlerin yüzey özelliklerine etkisi

    Get PDF
    In this study, the effects of certain cleaning chemicals on the surface properties of a specific marble sample (Bilecik beige) were investigated as a function of chemical type, chemical concentration, and contact time. Descaler, diluted HCl (spirits of salt), soft soap, surface cleaner, bleach, diluted nitric acid, liquid scouring cream, dish soap, grease cleaner and synthetic thinner were used in the tests as cleaning chemicals. It was observed that the contact of highly acidic chemicals (nitric acid, salt of sipits, and descaler) on the marble surfaces for 840 h increased the surface roughness to unmeasurable point. In addition, surface glossiness of the marble was completely disappeared, loss in mass of marble was more than 1%, and surface color was changed. Neutral and alkaline chemicals, however, changed marble surface properties slightly compared to acidic chemicals.Bu çalışmada, bazı temizlik kimyasallarının belirli bir mermer numunesinin (Bilecik Bej) yüzey özellikleri üzerindeki etkileri, kimyasal çeşidi, kimyasal derişimi ve temas süresinin bir fonksiyonu olarak incelendi. Kireç çözücü, seyreltilmiş HCl (tuz ruhu), arap sabunu, yüzey temizleyici, çamaşır suyu, seyreltilmiş nitrik asit, sıvı temizleme kremi, bulaşık deterjanı, yağ temizleyici ve sentetik tiner testlerde temizlik kimyasalları olarak kullanıldı. Yüksek derecede asidik kimyasalların (nitrik asit, tuz ruhu ve kireç çözücü) 840 saat boyunca teması mermer yüzeyi üzerinde ölçülemez derecede yüzey pürüzlülüğüne sebep oldu. Bununla birlikte, mermerin yüzey parlaklığı tamamen ortadan kalktı, mermer kütlesindeki kayıp %1’in üzerine çıktı ve yüzey renginin değiştiği tespit edildi. Nötr ve bazik kimyasalların ise mermer yüzey özelliklerini asidik kimyasallara göre çok az seviyede değiştirdiği tespit edildi

    Plasma total anti-oxidant capacity correlates inversely with the extent of acute appendicitis: a case control study

    Get PDF
    BACKGROUND: The role of free oxygen radicals in inflammatory conditions is well known. Free radicals cause lipid peroxidation of cellular membranes resulting in cell death. The purpose of this study was to investigate the levels of total anti-oxidant status (TAS), as a marker of anti-oxidant defense system and malondialdehyde (MDA), as a marker of oxidative stress, in the plasma of patients with acute appendicitis. METHODS: Fifty-one adult patients with a median age of 31 years who underwent operations with a preoperative diagnosis of acute appendicitis were included in this prospective study. Blood samples for C-reactive protein (CRP), MDA and TAS were collected preoperatively. Groups were compared by using the Mann-Whitney U test. RESULTS: There were 27 patients with acute phlagmenous appendicitis and 19 patients with advanced appendicitis (10 gangrenous and 9 perforated appendicitis), while 5 negative explorations were documented. No significant differences in WBC counts and MDA levels between groups were encountered. Plasma CRP was significantly higher in patients with perforated appendicitis, but not in the other groups. In advanced appendicitis group, TAS level was significantly lower than the other groups. On the other hand, plasma TAS level in acute phlagmenous appendicitis group was significantly higher. CONCLUSION: A decrease in plasma total anti-oxidant capacity might be a predictor of the progression of inflammation to the perforation in acute appendicitis

    Lavvar tesisi tikiner atığından kömürün geri kazanımı

    Get PDF
    Yeraltı kaynaklarımızın hızla tükendiği bugünlerde yerli kömür ihtiyacımız da hızla artmaktadır. Bu yüzden yıkama tesislerinde yıkama verimlerini maksimum seviyelere çıkarmak gerekmektedir. Bazı durumlarda ise tesis performansını artırmak yeterli kalmayacak ve tesis atıklarının da tekrar zenginleştirilerek ekonomiye kazandırılması gerekecektir. Bu çalışmada Adularya A.Ş. tarafından işletilen Koyunağılı kömür yıkama tesisi tikiner altı şlam atıklarının zenginleştirilebilirliği araştırılmıştır. Çalışmanın ilk aşamasında 0,5 mm eleme ile boyuta göre zenginleştirme yaparak iri boyutlu kömür tanelerinin kazanılması ve ikinci aşamasında ise -0,5mm tane boyundaki şlamın Knelson konsantratörü ile zenginleştirilmesi amaçlanmıştır. Çalışma kapsamında deney tasarım yöntemleri kullanılmış olup, kuru bazda %61,7 küllü ve 1740 kcal/kg ısıl değere sahip tikiner altı şlam atığından ilk aşamada kuru bazda %31,20 kül içerikli 3980 kcal/kg AID sahip kömür elde edilirken, ikinci aşamada kuru bazda %58,12 kül içerikli 1845 kcal/kg AID sahip ince toz kömür elde edilmiştir. Birinci ve ikinci aşamada elde edilen ürünler dikkate alındığında beslemeye göre ağırlıkça %45,23’lük kısım, %45,35 kül ve 2857 kcal/kg AID sahip ince kömür olarak üretilmiştir. Sonuç olarak, temiz kömür üretimine G kuvveti ve yıkama suyunun pozitif etki yaptığı, besleme katı oranının ise negatif etki yaptığı ortaya çıkarılmıştır. Daha düşük katı oranlarında çalışarak ve daha yüksek basınçlı yıkama suyu kullanarak daha temiz kömür üretilebileceği görülmüştür. Anahtar Kelimeler: Lavvar tesisi, Tikiner atığı, Kömür geri kazanımı; Knelson konsantratörüAKÜ-BAPK / 13.FEN.BİL.3

    Investigation of evaluability of marble wastes as a concrete aggregate in Afyonkarahisar zone

    Get PDF
    Bu çalışmada, Afyonkarahisar organize sanayi bölgesinden temin edilen parça mermer atıklarının “TS 706 EN 12620 + A1 “Beton Agregaları” standardına uygunluğu araştırılmıştır. Atık sahasından alınan parça numuneler standartlarda belirtilen boyutlara getirilerek fiziksel, kimyasal ve yaşlandırma testlere tabi tutuldular. Yapılan testler sonucunda mermer parça atıklarından elde edilen agregaların “TS 706 EN 12620 + A1 “Beton Agregaları” standartlarında aranan alt ve üst sınırlar içinde olduğu ve atıklardan elde edilen agregaların hazır betonda beton agregası olarak kullanılabileceği sonucuna varılmıştır. 7In this study, it was investigated the compliance of “TS 706 EN 12620 + A1 Concrete Aggregates obtained from Afyonkarahisar Organized Industrial Zone. The samples taken from the waste site were brought to the dimensions stated in the standards and subjected to physical, chemical and aging tests. As a result of the tests performed, it is concluded that the aggregates obtained from the marble pieces waste are in the upper and lower limits required by the TS 706 EN 12620 + A1 “Concrete Aggregates standards” and the aggregates obtained from the wastes can be used as concrete aggregates in the ready-mixed concrete

    Case Report Lingual Thyroid Excision with Transoral Robotic Surgery

    Get PDF
    Ectopic thyroid gland may be detected at any place between foramen caecaum and normal thyroid localization due to inadequacy of the embryological migration of the thyroid gland. It has a prevalence varying between 1/10.000 and 1/100000 in the community. Usually follow-up without treatment is preferred except for obstructive symptoms, bleeding, and suspicion of malignity. Main symptoms are dysphagia, dysphonia, bleeding, dyspnea, and obstructive sleep apnea. In symptomatic cases, the first described method in surgical treatment is open approach since it is a region difficult to have access to. However, this approach has an increased risk of morbidity and postoperative complications. Transoral robotic surgery, which is a minimally invasive surgical procedure, has advantages such as larger three-dimensional point of view and ease of manipulation due to robotic instruments. In this report, a case at the age of 49 who presented to our clinic with obstructive symptoms increasing within the last year and was found to have lingual thyroid and underwent excision of ectopic thyroid tissue by da Vinci surgical system is presented
    corecore