64 research outputs found

    Hassas Ayar'ın teist olmayan açıklamalarının eleştirisi

    Get PDF
    Modern physics has shown that the universe is fine-tuned for life. Theists have argued that fine-tuning of the universe for life can be used as a premise in for a teleological argument for the existence of God. One possible way to develop such an argument is to argue that best explanation of fine-tuning is theistic design hypothesis. There are two strategies which can be employed against this argument. First one can claim that there are naturalistic explanations of fine-tuning superior than the design hypothesis. In this paper we analyze the two main alternatives of design hypothesis, the more fundamental law and multiverse hypothesis. Second one can object to the claim that design hypothesis can explain fine-tuning. We also analyze two such objections the “God of the gaps” objection and “Who designed the God” objection. We try to show that both approaches do not undermine the teleological argument based on fine-tuning.Çağdaş fizik evrenimizin yaşam için hassas ayarlı olduğunu göstermiştir. Bazı teistler evrenin yaşam için hassas ayarının Tanrı’nın varlığı lehindeki bir Teleolojik argümana öncül oluşturabileceğini iddia etmişlerdir. Böyle bir argüman geliştirmenin bir yolu, teistik tasarım hipotezinin hassas ayarın en iyi açıklması olduğunu iddia etmektir. Bu argüman karşısında uygulanabilecek iki temel strateji vardır. Birinicisi hassas ayarla ilgili teistik tasarım hipotezinden daha güçlü doğalcı açıklamalar olduğunu iddia etmektir. Bu makalede tasarım argümanının iki en önemli alternatifi olan daha temel bir yasa ve çok evrenler hipotezlerini inceleyeceğiz. İkincisi teistik tasarım hipotezinin hassas ayarı açıklayabileceği fikrine itiraz edilebilir. Bu strateji ile yaklaşan iki itiraz “boşlukların Tanrısı” ve “Tanrı’yı kim tasarladı?” da ele alıp değerlendirmeye çalışacağız. Makalemizde iki yaklaşımın da hassas ayara dayalı Teleolojik argümanı çürütemediğini göstermeye çalışacağız.WOS:00047690540000

    Islamic classical theism and the prospect of strong artificial intelligence

    Get PDF
    This article investigates the compatibility of strong artificial intelligence (AI) with classical theism, particularly within the Islamic tradition. By examining the functionalist view of mental states, we argue that a Muslim who accepts classical theism should be open to the possibility of AI that possesses genuine mental states. We present two arguments to support this claim: one that challenges substance dualism and another that assumes dualism. Both arguments demonstrate that mental states can arise in at least two different substances, which implies functionalism. As a result, the development of strong AI would not be surprising from an Islamic perspective, and its creation might even provide corroborative evidence for classical theism. This article thus provides a philosophical foundation for the existence of conscious and intelligent machines and their potential compatibility with Islamic beliefs

    Hassas ayar açıklamaya muhtaç mıdır?

    Get PDF
    Contemporary physics has shown that the universe is fine-tuned for life i.e. of all the possible ways physical laws, initial conditions and constants of physics could have been configured, only an extremely small range is capable of supporting life. Some theists have argued that fine-tuning can be used as a premise in a design argument for the existence of God, while some other scientists and philosophers have argued that fine-tuning provides evidence for a multiverse, a hypothesis which claim that there is more than one universe. Both approaches assume that fine-tuning needs some kind of an explanation. Despite the initial appeal some philosophers and scientists have denied the need of an explanation for the fine-tuning. They either deny that the universe is fine-tuned for existence or else think that we should not be surprised that universe is fine-tuned, and therefore should not search for an explanation. In this paper we analyse some of these claims and try to show that neither of them succeeds in demonstrating that fine-tuning does not need an explanation.Çağdaş fizik evrenimizin yaşam için hassas ayarlı olduğunu göstermiştir. Evrenin yaşam için hassas ayarlı olması demek fizik yasaları, başlangıç koşulları ve temel fizik sabitlerinin alabileceği muhtemel değerlerden çok azı yaşama izin vermesi demektir. Bazı teist düşünürler hassas ayarın Tanrı’nın varlığı lehinde geliştirilebilecek Tasarım kanıtlarında öncül görevi görebileceğini iddia etmişlerdir. Diğer taraftan bazı felsefeci ve bilim insanları hassas ayar gözlemenin birden fazla evrenin var olduğunu savunan çok evrenler hipotezini desteklediğini iddia etmişlerdir. Bu iki yaklaşım da hassas ayarın bir açıklamaya muhtaç olduğunu varsayımını yapar. İlk bakışta bu varsayım makul gözükse de bazı felsefeci ve bilim insanları hassas ayarın bir açıklamaya muhtaç olduğu iddiasını reddetmişlerdir. Bu yaklaşımı savunanlar ya evrenin yaşam için hassas ayarlı olmadığını ya da evrenin hassas ayarlı olmasına şaşırmamamız gerektiğini, dolayısı ile hassas ayarın bir açıklamaya ihtiyaç duymadığını iddia etmişlerdir. Bu makalemizde bu iddialarının bir kısmını ele alarak değerlendirecek ve hassas ayarın açıklamaya muhtaç olmadığını temellendirmede başarısız olduklarını göstermeye çalışacağız

    Islam and evolution: A defense

    Get PDF
    Arguably most crucial issue in science-religion interaction in the Muslim context is the relation of Islam and the Neo-Darwinian theory of evolution. Muslim scholars are divided into two main camps. On the one hand, Muslim scholars with more traditional inclinations think that Islam conflicts with evolution. On the other camp, we have more scientifically oriented Muslim thinkers who think that theory of evolution is fully compatible with Islam. These thinkers, primarily practicing scientists, usually either offer a metaphorical reading of some of the Qur’anic verses or reinterpret them. In this paper, I will take a middle ground and try to evaluate the compatibility of the traditional reading of Qur’an with the Neo-Darwinian theory of evolution without invoking metaphorical reading or reinterpretation. We will also accept the standard scientific narrative without any distortion. First, I will defend the claim that the scriptural creation narrative is incompatible with the theory of evolution is analogous to the problem of evil, i.e., the claim that evil is incompatible with the God of classical Theism. Using this analogy, I will argue that rather than trying to find a complete and plausible account of how the Qur’anic narrative and the theory of evolution can both be true, we should search for more modest approaches which just aim to show that two accounts are compatible—similar to defenses in the context of the problem of evil. After sketching both the scientific as well as the scriptural accounts, and after arguing that the only potential conflict lies in the common ancestry thesis, I will present two such defenses which aim to show the compatibility of the Qur’anic narrative with the theory of evolution. First, the "double creation defense" involves scenarios at which Adam is created twice, once in Paradise, which is described by scripture, and the other one on Earth described by evolutionary science. As such, both accounts can be true at the same time and therefore are compatible. Second, "the multiple ancestors defense" argues that God might have created Adam out of clay directly, with his descendants reproducing with evolved homo sapiens. As such, both creation narratives coexist without inconsistency

    Fizikteki güzellik ve anlamı dirac ilkesi: Fiziğin gizli silahı olarak güzellik

    Get PDF
    Nobel ödüllü fizikçi Richard Feynman 1981 yılında verdiği bir röportajda sanatçıların bilim insanlarına sık sık yönelttiği bir itiraza cevap veriyor2 . Bir sanatçı dostu, Feynman’a bir çiçek gösterip güzelliğine işaret ettikten sonra bilim insanlarının bu çiçeği açıklarken onu parçalayıp güzelliğini yok ettiklerinden şikâyet etmektedir. Feynman, bir sanatçı kadar belki iyi olmasa da her insan gibi çiçeğe baktığında onun güzelliğini algılayabileceğini beyan ediyor. Ancak Feynman’a göre o sanatçının göremediği çok sayıda güzelliği gördüğü kanaatinde. Çiçeğe baktığı zaman bir bilim insanı olarak hücreleri, hücreler içindeki karmaşık süreçleri, çiçeğin renginin tozlaşma için böcekleri çekmek için evrimleştiği, bunun böceklerin rengi fark edebileceği anlamına geldiği, böcekler de estetik duyguya sahip mi, çiçek neden estetik gibi çok sayıda bilgi ve soruyu fark ettiğine dikkat çeker. Ona göre bu sorular çiçeğe baktığımız zamanki güzelliği yok etmediği gibi derinleştirir. Sanatçı arkadaşının yanılgısı güzelliği sadece gördüğü birkaç santimetrelik nesne ile sınırlı sanmasıdır. Oysa çiçeği oluşturan süreç ve parçaların kendileri de güzeldir. Hiç mikroskop altında çiçeğin nasıl gözüktüğünü gördünüz mü?..

    Modern bilim ve felsefe açısından evreni yoktan yaratma

    Get PDF
    Bu tebliğde evrenin yoktan ortaya çıktığını ifade eden büyük patlama kuramı ele alınacaktır. Önce büyük patlama öncesi kozmoloji tarihi özetlenecek, daha sonra da Büyük Patlama kuramı açıklanacaktır. Sonraki bölümde Büyük Patlama kuramını destekleyen ampirik veriler özetlenecek, ardından Büyük Patlama kuramının bazı alternatifleri incelenecektir. Son olarak bu kuram din felsefesi açısından değerlendirilecektir

    Bilimin nesnelliğine açılan savaş

    Get PDF
    Post-truth çağında yaşadığımız söylemi bazı sosyal bilimciler arasında çok yaygınlaştı. Post-truth’un ortaya çıkmasında, 1960’lardan sonra bilimin nesnelliğine yapılan saldırıların yattığını düşünen çok sayıda akademisyen var. Bilimin nesnelliğine saldırı, bilim çalışmaları denilen akademik disiplinler aracılığıyla yapıldı. Sosyoloji, tarih, antropoloji, kültürel araştırmalar gibi çok sayıda farklı disiplinlerde çalışan ve bilimin sosyal yönlerine eğilen akademisyenlerin uğraşı “bilim çalışmaları” ismi ile anılır oldu. Geleneksel olarak bilim felsefesi ve epistemoloji bilimin nesnel olduğunu varsayar ve bilimin bunu hangi metotlarla elde ettiğini anlamaya çalışırdı

    Makineler aşık olabilir mi?

    Get PDF
    Bu makalemizde Yapay Zekâ’nın hakkındalık, öznellik, özgür irade gibi gerçek zihin hallerine sahip olup olmadığı incelenecek, lehte ve aleyhteki felsefi argümanlar değerlendirilmeye çalışılacaktır. Birinci bölümde Yapay Zeka zihin hallerine sahip olmamasına göre sınıflandırılacaktır. Daha sonra Yapay Zeka’nın zihne sahip olup olmadığı ile ilgili en ünlü test olan Turing testi tanıtılacak ve temel eleştirileri ele alınacaktır. Üçüncü bölümde zihnin nasıl sistemlerde ortaya çıktığı ile ilgili felsefi görüşler özetlenecek ve bu görülerin Yapay Zekâ ile bağlantısı kurulacaktır. Sonraki iki bölümde Yapay Zeka’nın zihin hallerine sahip olamayacağı aleyhindeki en ünlü iki argüman, Çin Odası Düşünce Deneyi ile Gödelci Argüman incelenecek ve bu argümanların eleştirileri değerlendirilecektir. Daha sonra farklı özgür irade yaklaşımları ışığında Yapay Zeka’nın özgür irade sahibi olup olamayacağı sorusu ele alınacaktır. Son bölümde ise bu sefer Yapay Zeka’nın mümkün olduğu iddiası lehinde David Chalmers’ın Solan Öznellik düşünce deneyi değerlendirilecektir. Sonuç olarak ele aldığımız soruya cevap vermek için yeterli bilgiye sahip olmadığımız savunulmaya çalışılacaktır

    Tüketerek tükenen insanlık

    Get PDF
    Yayın tarihi bilgisi kontrol edilecek.Paskalya adası pasifik okyanusunda ufacık bir adadır. Ada bağlı olduğu Şili’den 3 bin 700 km uzaktadır, en yakın yaşanılabilir ada ise 2 bin km uzaktaki Pitcairn Adası’dır. Bu izole adada yaşam olmadığını ya da varsa da birkaç bin kişiye ev sahipliği yapan bu adanın ilginç olmadığını düşünebilirsiniz. Ancak adada 1250 ile 1500 yılları arasında yapılan ve Moai olarak bilinen 900’den fazla devasa oyma taş heykeller mevcuttur. Bu heykeller 10 metre yüksekliğe çıkabilmekte, 80 tondan fazla ağırlığa ulaşabilmektedir. Adada bulunan ama hala okunamayan, muhtemelen tüm medeniyetlerden bağımsız bir şekilde geliştirilen Rongorongo isimli yazının da destekleyeceği gibi bu küçük adaya sıkışmış büyük bir medeniyetle karşı karşıyayız. Adada heykeller yapıldığı zaman Rapa Nui ismi ile anılan 1 7 bin 500 civarında bir nüfus yaşamaktaydı..

    Contemporary neuroscience and religious experience: Can neurotheological theses falsify the mental state ‘belief in god’?

    Get PDF
    Son yıllarda dini tecrübe ve davranışların nöral temelini anlamayı amaçlayan nörolojinin bir alt dalı olan nöroteoloji isimli bir bilim dalı belirdi. Popüler bilim literatüründe ve medyada yaygın olarak nöroteolojik çalışmaların Tanrı inancının rasyonelliğini ortadan kaldırdığı iddiasına rastlamaktayız. Bu makalede çağdaş nörolojinin ortaya koyduğu iddia edilen ve popüler literatürde atıf yapılan bu sonuçları Tanrı inancının rasyonelliği açısından incelemeye çalışacağız. Çağdaş nörolojinin ortaya koyduğu iddia edilen sonuçları üç farklı tezde sınıfladıktan ve Tanrı inancının çıkarımsal ya da çıkarımsal olmayan iki farklı türde olabileceğine dikkat çektikten sonra, bu tezlerin Tanrı inancının rasyonelliğine etkileri incelenecektir. Önce, popüler iddiaların aksine nöroteolojik tezlerin doğaları gereği sadece çıkarımsal olmayan Tanrı inancını eleştirmekte kullanılabilecekleri savunulmaya çalışılacaktır. Makalenin geri kalanında ise çıkarımsal olmayan Tanrı inançlarını eleştirmek için iki alternatif strateji belirlenecek ve bu üç tezin bu stratejiler altında çıkarımsal olmayan Tanrı inancı için çürüten olup olmadığı irdelenecektir.Nowadays a new branch of neurology called neurotheology, which tries to understand the neural foundations of religious experiences and behavior, emerged. In popular science literature as well as media it is commonly argued that the studies done in neurotheology have diminished the rationality of the belief in God. In this article we will try to evaluate these studies mentioned in popular literature from the perspective of rationality to the belief in God. First, I classify the results of neurotheology in three different theses and then we point that there are two kinds of belief to God: Inferential and non-inferential beliefs in God. Then I argue that contrary to the popular claims, neurotheological results by their nature can be used to criticize just the non-inferential beliefs in God. In the rest of the article I present to strategies to criticize non-inferentials beliefs and I evaluate the possibility of forming defeater to the non-inferential belief in God based on the three neurological theses following the two outlined strategies
    corecore