44 research outputs found

    Çekim Boşluğunun Korunmasında Trombositten Zengin Fibrinin Klinik Ve Histolojik Etkinliğinin Değerlendirilmesi: Olgu Sunumu

    No full text
    Objectives: Alveolar bone resorption generally occurs during healing after tooth extraction. The healing potential of platelet growth factors has generated interest in using platelet-rich fibrin (PRF) in socket preservation procedures. The aim of this case report is to investigate whether the use of PRF for socket filling could improve bone tissue quality of the alveolar bone following tooth extraction. Methods: A 45 year-old-female patient presented to our clinic with a non-restorable mandibular molar due to subgingival oblique crown-root fracture. After extraction of a tooth using a flapless atraumatic technique, socket was filled with PRF. Implant placement was performed at month 3. A bone biopsy was obtained for histomorphometric analysis. Results: Clinical healing was uneventful. The outcome of the convex ridge allowed appropriate conventional implant placement. Formation of new lamellar structure was found in histologic evaluation. The specimen showed a new bone presented with variable amounts of loose, fibrous stroma filled with fibrovascular tissue. Conclusions: Clinically and histologically, this report demonstrated that PRF could be used as an effective biomaterial in extraction site preservation prior to implant placement. Randomized controlled clinical trials are needed to fully evaluate the usefulness of PRF in socket preservation after tooth extractionAmaç: Diş çekimi sonrası iyileşme döneminde alveol kemikte rezorpsiyon oluşur. Trombosit kaynaklı büyüme faktörlerinin yara iyileşmesi üzerindeki potansiyel etkisinden yola çıkarak, günümüzde trombositten zengin fibrinin (TZF) çekim boşluğunu koruma amaçlı kullanımı gündeme gelmiştir. Bu olgu raporunda, diş çekimi sonrası, alveol sokete uygulanan TZF'nin klinik ve histolojik sonuçlarının değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Yöntem: 45 yaşındaki kadın hasta sol alt birinci molar dişinde restore edilemeyen kron-kök kırığı nedeniyle kliniğimize başvurdu. Dişin atravmatik çekiminin ardından soket TZF ile dolduruldu. Alveol kemik yüksekliği ve genişliği klinik olarak başlangıçta ve 3. ayda kaydedildi. Diş çekiminden 3 ay sonra implant cerrahisi sırasında sert doku biyopsisi alındı. Bulgular: Diş çekimi sonrası herhangi bir komplikasyon ile karşılaşılmadı. İmplantın yerleştirilmesi sırasında alveol kemiğin boyutlarının korunduğu gözlendi. Histolojik incelemede, kemikte yeni lameller yapı ile birlikte değişken miktarlarda damarlanma gözlendi. Kemik lakünleri arasında çok sayıda osteosit mevcuttu. Sonuç: Bu olgu raporu, TZF uygulamasının çekim boşluğunun korunmasında etkili bir biyomateryal olarak kullanılabileceğini klinik ve histolojik olarak ortaya koymuştur. Çekim boşluğunun korunmasında TZF uygulamasının etkinliğinin belirlenmesi için randomize klinik kontrollü çalışmalara ihtiyaç vardır

    Primary B Cell Lymphoma of the Colon Mimicking Colon Adenocancer: A Case Report

    No full text
    Aim: Diffuse large B cell lymphoma is a type of Non-Hodgkin Lymphoma (NHL) presenting with an aggressive course. NHL involvement usually occurs on the upper parts of gastrointestinal system (GIS) where lymphatic tissue is found intensively. However the settlement of primary lesion in colon is rare. Case: The patient was sixty-seven years old male whose major complaints were abdominal colic pain due to partial intestinal obstruction. He underwent a right hemicolectomy after the tumor was confirmed by abdominal ultrasonography and computerized tomography. Conclusion: Hereby the pathophysiology, diagnosis and the treatment of the disease is discussed on the unexpected survival of surgical treatment alone. Related to its rarity, due to the lack of randomized controlled trials, there is not a clear treatment algorithm for these cases. Reports on this subject in the literature are poor and limited to case reports or brief series. However, surgery is still the main treatment option with combined therapies.Amaç: Diffüz B hücreli lenfoma agresif seyirli bir Non-Hodgkin Lenfoma (NHL) tipidir. NHL genelde lenfetik dokudan zengin olan üst gastrointestinal sistemden (GİS) köken alır. Yerleşim yeri kolon olan primer lezyon ender olarak görülmektedir. Olgu: Altmış yedi yaşında erkek hasta karın ağrısı ve kısmı tıkanıklık bulguları ile başvurdu. Ultrasonografi ve bilgisayarlı tomogrofi ile tümör tanısı doğrulandıktan sonra sağ hemikolektomi uygulandı.Sonuç: Patofizyoloji, tanı, tedavi ve tek başına cerrahi tedavinin sağkalımı üzerine etkileri tartışmalıdır. Hastalığın ender görülmesi ile ilişkili olarak randomize kontrollü çalışmaların olmaması sonucunda açık bir tedavi algoritması bulunmamaktadır. Bu konudaki raporlar az ve düşük hasta sayılı seriler olmak ile birlikte cerrahi combine tedavi ile birlikte ana tedavi seçeneğidir

    Mide mukozasındaki eozinofil yoğunluğu mevsimlere göre değişiklik gösteriyor mu?

    No full text
    Resting on our observation that gastric mucosal eosinophil density increases from ;quot;time to time;quot;, we sought for a possible seasonal variation and relationship with accompanying pathologies. Among the biopsies evaluated during the previous year, twelve ;quot;month group;quot; were arranged each including first 10 patients' biopsies of every month, excluding the cases having disorders that may lead to elevated eosinophil counts. In a total of 240 antral and corporal biopsies of 120 adult patients, 10 consecutive areas were counted and mean eosinophil density (MED) in one high power field was determined as Eo/HPF. The difference between MED's of months and seasons and relationship with age, gender, gastritis and H.pylori (HP) infection were evaluated by T-test and nonparametric tests. Female/male ratio was 1.4; mean age was 48;plusmn;16 (R: 20-83 yr) and MED was: 0.80;plusmn;0.69 Eo/HPF (0-3.35 Eo/HPF). The difference between antral and corporal eosinophil densities were insignificant. Although no significant difference was observed between seasons and the pollen season, March-August period vs off-season, MED's appeared to increase in July-A ugust-September period (p ;lt;0.05). The highest and lowest MED's were observed between Semptember and December, the months harboring the highest and lowest number of patients with HP infection and gastritis, as well (1.40+1.0 Eo/HPF vs 0.45;plusmn;0.51 Eo/HPF, p;lt;0.05). We concluded that MED's can present monthly variations although no relationship was observed with pollen season. It seems to be affected from the presence of HP infection and gastritis. So, HP infection, especially in endemic reagions, should be kept in mind when evaluating gastric mucosal eosinophil density.Çalışmamızda, mide mukozasındaki eozinofillerin "dönem dönem" arttığı gözlemimizden hareketle, yoğunluğun mevsimlerarası farklılık gösterip göstermediği ve eşlik eden patolojilerle ilişkisi araştırılmıştır. Son bir yıl içerisinde endoskopik biyopsileri değerlendirilen erişkin olgular arasından, eozinofil artışına yolaçabilecek hastalığı olanlar dışlanmak suretiyle, her ayın ilk 10 olgusu seçilerek, 12 "ay grubu" na ayrılmış, 120 olguluk bir seri oluşturuldu. Antrum ve korpustan alınan 240 biyopsi örneğinde ardışık 10 alan sayılarak ortalaması alındı ve bir büyük büyütme alanındaki ortalama eozinofil yoğunluğu (OEY) Eo/BBA olarak kaydedildi. Aylar ve mevsimler arasındaki fark ve OEY ile yaş, cinsiyet ve eşlik eden gastrit ve H.pilori (HP) enfeksiyonu arasındaki ilişki T-testi ve nonparametrik testlerle değerlendirildi.Kadın/erkek oranı 1,4; yaş ortalaması 48±16 (D:20-83 yıl); OEY: 0,80±0,69 Eo/BBA (0-3,35 Eo/BBA) idi. Antral ve korporal eozinofil yoğunlukları arasında anlamlı bir fark izlenmedi.Mevsimler arası ve polen mevsimi olan Mart-Ağustos dönemi ile polen mevsimi dışı dönemler arasında bir farklılık görülmemekle birlikte, Temmuz-Ağustos-Eylül aylarında, OEY'nun arttığı (p0,05); en belirgin farkın ise, HP enfeksiyonu ve gastritin de en çok ve en az görüldüğü aylar olan, Eylül ve Aralık ayları arasında olduğu dikkati çekti (1,40±1,0 Eo/BBA'ya karşılık 0,45±0,51 Eo/BBA, p0,05). Sonuç olarak, OEY'nin atopik olmayan bireylerde de aylara göre değişkenlik gösterebildiği ancak polen mevsimi ile bir ilişkisinin olmadığı görülmüştür. Yoğunluk HP enfeksiyonu ve gastritten etkileniyor görünmektedir. Bu nedenle mide eozinofil yoğunluğu değerlendirilirken, özellikle endemik olduğu bölgelerde HP enfeksiyonu akılda tutulmalıdır
    corecore