10 research outputs found
FSEK Kapsamında Fotoğrafın Korunmasının Yargıtay Kararları Çerçevesinde İncelenmesi
Fotoğraf, gözle görülebilen maddi varlık ve şekilleri, ışık ve kimyasal maddeler yardımıyla herhangi bir madde üzerinde saptayan fiziksel ve kimyasal işlemdir. Teknolojinin gelişmesiyle beraber son dönemde fotoğraf çekimi yapılması kolaylaşmış ve fotoğraflar günlük hayatımızın ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir. Bu sebeple fotoğrafların korunmasına ilişkin düzenlemelerin önemi artmıştır. Fotoğrafların korunmasına ilişkin olarak birçok kanunda hüküm bulunmaktadır. Bu kanunlar; 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu, 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’dur. Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nda eser niteliğinde olan fotoğrafların yanı sıra eser niteliği taşımayan fotoğraflara ilişkin de koruyucu hükümler düzenlenmiştir. Eser niteliği taşıyan fotoğraflar, ilim ve edebiyat eserleri ve güzel sanat eserleri kategorisinde koruma altına alınmıştır. Bu koruyucu hükümlerin Yargıtay kararlarında nasıl değerlendirildiği ise inceleme konusunu oluşturmaktadır
Investigation of the effect of dance therapy on balance, falling risk, body awareness and functionality in females with chronic LOW back pain
Bu çalışma dansla tedavinin kronik bel ağrılı hastalarda denge, düşme, vücut farkındalığı ve fonksiyonellik üzerine etkisini incelemek amacıyla yapıldı. Çalışmaya katılan 40 kadın hasta dansla tedavi (45,70±11,32 yıl) ve kontrol grubu (46,50±7,16 yıl) olmak üzere iki gruba ayrıldı. Dansla tedavi grubundaki hastalara 8 hafta boyunca haftada 3 gün farklı dans türlerinin koreografilerinden hasta grubuna uygun olarak bireyselleştirilmiş dansla tedavi programı uygulandı. Kontrol grubu ise klasik egzersiz tedavisi programına alındı. Tüm katılımcılara programlarının başında, ortasında ve sonunda değerlendirme yapıldı. Değerlendirmede demografik bilgileri alındıktan sonra hastaların bilateral bacak uzunluk ölçümü, lumbar fleksiyon, ekstansiyon, sağ lateral fleksiyon ve sol lateral fleksiyon gonyometrik ölçümleri ve bel ve kalça çevre ölçümleri alındı. Hastalara ağrıyı değerlendirmek için McGill Ağrı Ölçeği Kısa Formu, fonksiyonelliği ölçmek için Oswestry Disabilite İndeksi, vücut farkındalığını değerlendirmek için Vücut Farkındalık Oran Anketi, algılanan sağlık düzeyini değerlendirmek için Nottingham Sağlık Profili Anketi, kinezyofobiyi ölçmek için Tampa Kinezyofobi Ölçeği ve yaşam kalitesini ölçmek için Dünya Sağlık Örgütü Yaşam Kalitesi Ölçeği- Kısa Form (WHOQOL-BREF) uygulandı ve düşme riskini değerlendirmek için "Zamanlı Kalk Yürü" testi ve dengeyi değerlendirmek için Y denge testi yapıldı. Tedavilerin sonunda her iki gruptan da tedavi memnuniyetlerini 11'li likert soruda (0= hiç memnun kalmadım, 10= çok memnun kaldım) belirtmeleri istendi. Tedaviler tamamlandığında kontrol grubunda da dansla tedavi grubunda da değerlendirilen tüm parametrelerde iyileşme saptandı (p<0,05). Ancak dansla tedavi programı eklem hareket açıklığını, fonksiyonelliği, vücut farkındalığını, yaşam kalitesini, algılanan sağlık düzeyini, dengeyi arttırmada ve ağrıyı, kinezyofobiyi ve düşme riskini azaltmada klasik tedavi grubuna göre daha etkili bulundu (p<0,05). Tedavi memnuniyetleri incelendiğinde ise dansla tedavi grubu hastalarının kontrol grubu hastalarına göre tedavi programlarından daha memnun oldukları saptandı (p<0,05). Dansla tedavi eğitiminin kronik bel ağrılı hastalarda dengeyi, vücut farkındalığını, fonksiyonelliği iyileştirmede ve düşme riskini azaltmada etkili bir tedavi yöntemi olarak kullanılabileceği sonucuna varıldı.This study was conducted to examine the effects of dance therapy on balance, falling risk, body awareness and functionality in patients with chronic low back pain. Forty female patients who participated in the study were divided into two groups, one as the dance therapy group and the other one as the control group. An individualized dance therapy program consisting of choreographies of different dance genres was applied to the patients in the dance therapy group in accordance with the needs of the patient group 3 days a week for 8 weeks. The control group was included in the classical exercise therapy program. Both groups were evaluated at the beginning, in the middle and at the end of their programs. After the demographic information was obtained in the evaluation, bilateral leg length measurements, lumbar flexion, extension, right lateral flexion and left lateral flexion goniometric measurements and waist and hip circumference measurements were performed. Patients were given the McGill Pain Scale Short Form to measure pain, the Oswestry Disability Index to measure functionality, the Body Awareness Ratio Questionnaire to measure body awareness, the Nottingham Health Profile Questionnaire to measure perceived health level, the Tampa Scale for Kinesiophobia to measure kinesiophobia, and the World Health Organization The Quality of Life Scale-Short Form was administered to measure quality of life, and the Timed Up and Go Test was used to assess the falling risk, and the Y balance test to assess balance. At the end of the treatments, both groups were asked to indicate their satisfaction with the treatment on an 11-point likert scale. When the treatments were completed, improvement was detected in all parameters evaluated in both the control group and the dance therapy group (p<0,05). However, the dance therapy program was found to be more effective than the classical treatment group in increasing range of motion, functionality, body awareness, quality of life, perceived health level, balance and in reducing pain, kinesiophobia and risk of falling (p<0,05). It was determined that the patients in the dance therapy group were more satisfied with the treatment programs than the patients in the control group (p<0,05). It was concluded that dance therapy training can be used as an effective treatment method in increasing balance, body awareness, functionality and in reducing risk of falling in patients with chronic low back pai
Egli's Mülkiye: Ankara's Modern Heritage and Its Transformation
Modern architecture, especially in the non-European territories, has been utilized to represent a breaking point from the past. This pattern has repeated also in Turkey to create a secular modern nation (Turkey Republic) out of a centuries-old Islamic dynasty (the Ottoman Empire). Foreign architects have been invited by the young Republic not only to design the cities and buildings but also to teach in academia. Austrian-Swiss architect Ernst Egli (1893-1974) has been one of the prominent names of European architects/planners whose works constitute Ankara's modern heritage. His 1936 project for the School of the Political Sciences represents the modern face of Turkish Republic. This research analyzes the place that this campus building holds within the modern architectural heritage of the Republican era, and it assesses the place of this heritage in the memory of people
Effect of Repeated Movements on Motion Perception and Motor Learning of Dominant and Non-dominant Upper Extremity of Healthy Individuals
Objective: Hand dominancy can be observed as right, left, or the usage of bilateral hands. Majority of the Turkish population arc right-hand dominant. This study aimed to examine and interpret the motion perception and motor learning of the dominant and non-dominant upper extremity.
Methods: A total of 146 right-hand dominant university students participated in this study. The mean age of participants was 23.0 +/- 1.99, wherein 80 were female (54.79%) and 66 were male (45.21%). Hand preference was evaluated by the Edinburgh Hand Preference Questionnaire. Participants were positioned at the table edge with the hip, knee, and elbows at 90 degrees flexion. Measurements were made on a special platform. Participants view asked to place the glass at the center point, with a 25 cm distance from the rangefinder, and their eyes closed. Measurements were repeated 3 times on both dominant and non-dominant sides. The distance and deviation rate from the center point were recorded in cm with the laser rangefinder. Statistical Package for the Social Sciences 21.0 program was used in the analysis.
Results: According to the Edinburg Hand Preference Questionnaire, 42 of participants (28.76%) were strong right dominant, 95 (65.06%) were weak right dominant, and 9 (6.18%) were weak left dominant. The mean of distance from the central point for three measurements during the activity of glass placing were 2.56 +/- 1.91 cm on the dominant side and 2.57 +/- 1.86 cm on the non-dominant side. No significant difference was observed in terms of distance from the center point in dominant and non-dominant hand (p>0.05). However, when results of the deviation from the center of three measurements were examined in the dominant side, according to the deviation distance, the first measurement was found closer to the center point than the second and third measurement results (p<0.05).
Conclusion: It is thought that the first measurement results are closer to the center with the effect of visual memory at the dominant and non-dominant sides, but in the second and third repetitions, it is thought that the deviation from the center is due to the short term memory, kinesthesia, and motor learning ability which could not he coded correctly
Preparation of Self Evaluation Report: Case of Hasan Kalyoncu University Department of Physiotherapy and Rehabilitation
Amaç: Bu çalışma, akreditasyon başvurusu öncesinde hazırlanan bölüm öz değerlendirme raporunun (ÖDR) hazırlık sürecinin hangi aşamalardan geçtiğini ve çalışma programının hangi ölçütleri içerdiğini göstermek amacıyla yapıldı.Gereç-Yöntem: Programımız akredite olmak için, Sağlık Bilimleri Eğitim Programları Değerlendirme ve Akreditasyon Derneği (SABAK)’ne başvuruda bulundu. Başvurunun onaylanmasını takiben ÖDR hazırlama sürecine başlanıldı. Bunun için bölüm akreditasyon komisyonu kuruldu. Bu komisyon tarafından ÖDR hazırlama kılavuzu incelenerek, çalışma gruplarının oluşturulması ve SABAK ölçütlerine göre görev dağılımları gerçekleştirildi. ÖDR hazırlama sürecinde yer alan tüm öğretim elemanları ve iç paydaş olarak öğrenciler SABAK tarafından verilen akreditasyon eğitimine katıldı. Akreditasyon eğitimiyle birlikte her öğretim elemanı sorumlu olduğu ölçütle ilgili gerekli düzenlemeleri gerçekleştirdi. Bu süreç içerisinde çalışma grupları ile ara toplantılar yapılarak görüşler paylaşıldı. Düzeltme gerektiren ölçütlere ek süre verilerek, kılavuza uygun hale getirmeleri sağlandı.Bulgular: Ölçütlerin hazırlanması sırasında en fazla zorlanılan konu kanıt oluşturma aşaması oldu. Kanıtlara ulaşmak için, bölüm akademik kurul toplantı belgeleri, sınav kağıtları, komisyon kararları, arşiv ve ilgili tüm belgeler gözden geçirildi. Uygun ve doğru kanıtların oluşturulması sağlandı. Komisyonun ilgili öğretim üyeleri tarafından hazırlanan ölçütler okunarak revize edildi. Kanıtlara tek tek bakılarak uygunlukları tespit edildi. Kurum profili de eklenerek ÖDR SABAK’ a gönderildi. ÖDR hazırlama süreci Şubat 2019- Temmuz 2019 tarihleri arasında gerçekleştirildi.Sonuç: ÖDR hazırlama aşaması; zor bir süreç olmakla birlikte, bölüm olarak güçlü ve zayıf yönlerimizi görmemizi sağladı. Ayrıca SABAK tarafından verilen akreditasyon eğitiminin; ÖDR hazırlarken ölçütleri kavrama, kanıt oluşturma, iyileştirme süreçlerine yönelik yorum yapabilme ve öneriler sunma konusunda etkili olduğu görüşündeyiz.Objectives: This study was planned in order to show the stages of the preparation process of the department self-evaluation report (SER) prepared before the accreditation request and the criteria of the study program.Materials and Methods: To be accredited, our program applied to the Health Sciences Education Programs Evaluation and Accreditation Association (HSEPEA). Following the approval of the request, the process of preparing the SER started. The department accreditation commission was established for this purpose. This committee was examined by the commission for the preparation of SER, and the working groups were formed and tasks were allocated according to the criteria of HSEPEA. All faculty members and internal stakeholders participated in the accreditation training given by HSEPEA. The criteria prepared by the relevant faculty members of the commission were read and revised. Suitability of evidence was controlled by looking one by one. Together with the accreditation training, all academician made the necessary arrangements regarding the criteria that he / she is responsible for. During this period, short meetings were held with working groups and opinions were shared. Criteria that require correction were given additional time and made to comply with the guidelines.Results: The most process issue during the preparation of the criteria was the evidence-building stage. In order to reach the evidence, department academic committee meeting documents, exam papers, commission decisions, archives and all related documents were reviewed. Reliable and correct evidences was ensured that it gets done. The profile of faculty was added and SER was sent to HSEPEA. The process of preparation of SER was carried out between February 2019 and July 2019.Conclusion: SER preparation process; although it is a difficult process, it allowed us to see our strengths and weaknesses. In addition, the accreditation training which given by HSEPEA; ensured us to think that it is effective in comprehending the criteria, creating evidence, commenting on the improvement processes and presenting suggestions while preparing the SER
Use of Measurement and Assessment in Multiple Choice Questions (MCQ’s): Item Analysis Sample
Amaç: Bu çalışma, madde istatistik analizleri kullanılarak çoktan seçmeli sınavlarda, soru ve cevapların güvenirliğini test etmek amacıyla yapıldı. Gereç ve Yöntem: Çoktan seçmeli sınavın standart ve kalite açısından değerlendirilmesinde madde analiz yöntemi kullanılır. Madde analiz yöntemiyle öğrencilerin maddelere verdiği yanıtlar incelenerek sınavın güvenirlik ve geçerlik düzeyi hakkında bilgi sağlanır. Çalışmamızda örnek olarak Ortopedik Rehabilitasyon dersi Final Sınavı seçildi. 20 soruluk çoktan seçmeli sınav 79 öğrenciye uygulandı. Test sonuçları istatistik programına işlendi. Sorular için madde güçlüğü ve madde ayırt ediciliği belirlendi. Kuder Richardson 20 (KR-20) ile testin güvenirliği değerlendirildi.Bulgular: Analiz sonucunda testten alınan en yüksek puanın 85, ortalama puanın ise 58,5 olduğu bulundu. Sorular için madde güçlüğü incelendiğinde, değerlerin 0,11 ile 0,91 arasında değiştiği ve orta güçlükte (0,59) bir sınav olduğu görüldü. Madde ayırt ediciliklerinin -0,02 ile 0,56 arasında değiştiği ve sınavın orta ayırt edicilikte olduğu belirlendi. Testin ayırt edebilme derecesinin 0,30 olduğu tespit edildi. Testin güvenirliği incelendiğinde KR-20 değerinin 0,56 olduğu görüldü. Sonuç: Yapmış olduğumuz ortopedik rehabilitasyon dersi çoktan seçmeli final sınavının; öğrencilerimiz için orta güçlükte ve orta ayırt edicilikte bir sınav olduğu, güvenirlik yönünden ise sınırda bir test olduğu ve soruların tekrar gözden geçirilmesi gerektiği belirlendi. Derse yönelik gerekli iyileştirme, düzeltme ve soruların tekrar gözden geçirilmesinin, derse yönelik verimi artıracağı görüşündeyiz.Objective: This study was conducted to test the reliability of questions and answers in MCQ’s by using item analysis. Methods: In the evaluation of MCQ’s in terms of standard and quality, item analysis method is used. The students answers to the items are examined with item analysis method and information is provided about the reliability and validity level of the exam. In our study, the final exam of Orthopedic Rehabilitation course, which consists of 20 multiple choice questions applied to 79 students, was selected. Item difficulty and item discrimination were determined for the questions. Reliability of the test was evaluated with Kuder Richardson (KR) 20.Results: As a result of the analysis, the highest score obtained from the test was found to be 85 and the average score was 58.5. When the item difficulty was evaluated for the questions, it was seen that the values ranged between 0.11-0.91 and there was an intermediate difficulty test (0.59). It was determined that item discrimination was between -0.02 and 0.56 and the level of item disrcimination of the questions were moderate. The degree of discrimination was found to be 0.30. When the reliability of the test was examined, KR-20 value was found to be 0.56.Conclusion: The orthopedic rehabilitation lesson of the multiple choice final exam which we have done; was determined that there is a medium difficulty and medium discrimination test for our students, a test on the border in terms of reliability and questions should be revised. We believe that the necessary improvement, correction and revision of the questions will increase the efficiency of the course
Alt Ekstremitede Bağ Yaralanması veya Kırık Geçmişi Olan Bireylerde Kinezyofobi, Durumluluk ve Sürekli Kaygı Düzeylerinin İncelenmesi
Objective: Kinesiophobia and fear to return to activity are common problems encountered following musculoskeletal injuries. The relationship between kinesiophobia and some psychological parameters has been investigated in the individuals with a history of ligament injury or fracture of lower extremity.Material and method: The study included 120 individuals (60 female, 60 male), 40 individuals with a history of ligament injury, 40 individuals with a history of fractures in the lower extremities and 40 healthy individuals. The participants were evaluated with Tampa Scale of Kinesiophobia (TSK) and the State and Trait Anxiety Inventory (STAI -I&STAI-II). Number of fractures or ligament injuries, time of injury, time elapsed from the diagnosis and the duration of treatment were noted.Results: There were no significant differences between the groups in terms of STAI-I and STAI-II scores (p>0.05), however there were significant differences between groups in terms of TSK scores (p=0.001). There were no correlation between STAI-Iand TSK scores and STAI-II and TSK scores (p>0.05). TSK scores of the individualswith a history of fracture were significantly higher than other groups (p=0.007). There were no significant differences between the TSK scores in terms of fracture location and ligament injury (p>0.05).Conclusion: It has been concluded that kinesiophobia was not related to emotional status and anxiety levels. Higher kinesiophobia scores of the individuals who had fractures could be related to longer periods of treatment.Amaç: Kinezyofobi ve aktiviteye dönüş korkusu kas-iskelet sistemi yaralanmalarınınardından sık görülen sorunlardandır. Alt ekstremitede bağ yaralanması ya da kırıköyküsü olan bireylerde kinezyofobi ile bazı psikolojik parametrelerin ilişkisiincelenmiştir. Gereç ve Yönemler: Çalışmaya, alt ekstremitede bağ yaralanması öyküsü olan 40kişi, alt ekstremitede kırık öyküsü olan 40 kişi ve sağlıklı bireylerden oluşan 40 kişiolmak üzere 120 kişi (60 kadın, 60 erkek) dahil edildi. Çalışmaya katılan bireyler TampaKinezyofobi Ölçeği (TKÖ), Durumluluk ve Sürekli Kaygı Ölçeği (STAI-I ve STAI-II) iledeğerlendirildi. Katılımcıların travma bölgesi, tanısı, travma sonrası yaşanan problemlerve uygulanan tedaviler, tedavi süreleri not edildi. Bulgular: Bireylerin STAI-I ve STAI-II değerlerinde gruplar arası anlamlı farkbulunmamış (p>0.05), ancak TKÖ skorları arasında anlamlı farklar olduğu görülmüştür(p=0.001).Bireylerin STAI-I ve TKÖ skorları arasında, STAI-II ve TKÖ skorları arasında da anlamlı ilişki bulunmamıştır(p>0.05).Kırık geçmişi olan bireylerin TKÖ skorlarının diğer gruplardaki TKÖ skorlarına göre anlamlı düzeyde yüksekolduğu görülmüştür (p=0.007). Kırık ve bağ yaralanma bölgesine göre değerlendirildiğinde TKÖ skorları arasındaanlamlı farklılık bulunmamıştır (p>0.05). Sonuç: Kinezyofobinin duygusal durum ve kaygı düzeyleri ile ilgili olmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Kırık öyküsü olanbireylerin kinezyofobi skorlarının anlamlı düzeyde yüksek olması kırık sonrası tedavi süresinin uzun olması ile açıklanabilir