44 research outputs found
JAK-2 V617F mutation scanning in patients with adrenal incidentaloma
AbstractObjective: Adrenal incidentaloma are lesions which are stated incidentally by imaging methods when there is no suspicion of any disease in adrenal gland. Inappropriate Jak2 signaling causes some solid and hematological malignancies. But the Jak2 mutation has not been previously evaluated with regard to adrenal tumors. In this study, we aimed to positivity of the Jak2 mutation in patients with non functioning adrenal incidentaloma (NFAI).Methods: 45 (38 female-7 male) patients, who were followed due to NFAI at Tepecik Training and Research Hospital, Department of Endocrinology and Internal Medicine between February 2014 and March 2015, and 45 (31 female-14 male) healthy controls were included in the study.Results: The average age was 54.02±11.7 years and 38 patients were female, 7 were men. All patients underwent the following analyses for excluding a functioning adrenal mass, overnight dexamethasone suppression test, 24 hour urinary metanephrine and normetanephrine, plasma aldosterone/ renin activity ratio. Jak2 mutation of the patients who were diagnosed as NFAI was all negative.Conclusion: We could not identify the JAK2 gene mutation positivity in any sample. Since other possible mechanisms may throw fresh light on the etiology of adrenal incidentaloma, further clinical studies are needed on this subject.Keywords: Adrenal incidentaloma; Adrenocortical tumor; Jak2 mutation.</p
SistemikSkleroz- PulmonerFibrozisYeniTanıOlgu
Vakaözeti:KırkyaşındaI8zmir’deikametedenbirçocukannesi,aşçı,evlikadınhastapolikliniğimizenefesalırkençabukyorulma,süreklimidedegerginlikhissivetümvücutta,bacaklardaveeleklemlerindeağrı- şişlikşikayetleriylebaşvurdu.HastanıngenitalHPVenfeksiyonudışındakomorbiditesi,ailederomatolojikhastalıköyküsüyoktu.Sigara- alkolkullanımıolmayanhastaherhangibirilaç kullanmıyordu.OEyküsüderinleştirildiğindeellerindeağrı,uyuşma,beyazlaşmaşikayetiylesonikiyıldırçeşitlipoliklinikbaşvurularıolduğu,başlananmetilprednizolonvemetotreksattedavilerindenfaydagörmediğiiçinkendisininbuilaçlarıkullanmadığıöğrenildi.Vitalbulguları,TA:126/65mmhg,70atım/dk,ateş,36.5C° olanhastanınsistemiksorgulamasındaellerindesertlik,uylukbölgesindeağrı,nefesdarlığıveciltteson20gündürartanpigmentasyonartışıdikkatçekmekteydi.Fizikmuayenesindeyaygınhiperpigmentasyon(sırt,kollar,bel,karın),telanjiektazi- kas- iskeletsistemindesklerodaktili,bilateralküçükeklemartriti+(el,elbileği,mtf),yok.Solunum,bibazillervelcrorallermevcuttu,diğermuayenebulgularıolağandı.(fotoğraf-1-) </p
KANSER İLİŞKİLİ VASKÜLİT, OLGU SUNUMU
Lökositoklastik vaskülit(LCV) , cildi ve iç organları etkileyen çeşitlivaskülit tiplerinde bulunabilen yaygın küçük damar vaskülitinin histopatolojikbir tanımıdır. LCV hem ciltle sınırlı hem de sistemik hastalıklar olmak üzereçok sayıda durumda bulunabilir. Sistemik hastalıklar arasında en fazla ANCA ileilişkili vaskülitler olmak üzere, bağ dokusu hastalıkları, kriyoglobulinemikvaskülit, IgA vasküliti ve hipokomplementemik ürtikeryal vaskülit, çeşitliilaçlar, enfeksiyonlar ve maligniteler LSV etyolojisini açıklayabilir. Bu yazıda döküntü tetkik olarak yatırıp LCVtanısı koyduğumuz, etyolojisinde de Hodgkin Lenfoma tespit ettiğimiz olguyupaylaşmayı amaçladık. </p
Karaciğer Enzim Yüksekliği ve Epigastrik Ağrıyla Kendini Gösteren Bruselloz: Üç Olgu Sunumu
Brucellosis primarily affects the reticuloendothelial system. Nausea, vomiting, elevated liver enzymes and hepatomegaly are gastrointestinal symptoms of brucellosis. The disease rarely presents with epigastric pain. We would like to present three brucellosis cases presenting with elevated liver enzymes and epigastric pain. Klimik Dergisi 2014; 27(1): 30-2.</p
Bardet Biedel Syndrome: a Rare Cause of Chronic Kidney Disease
Bardet Biedl syndrome (BBS) is characterized by obesity, retinitis pigmentosa, hypogonadism, mental retardation and polydactyly. Additionally, renal, cardiac and neurological manifestations may be seen. We report a case of BBS with chronic kidney disease (CKD) at the age of 43</p
Bir üniversite hastanesinde dahili birimlerde görevli hekimlerin fitoterapiye ilişkin genel tutum ve görüşlerinin incelenmesi
Hastalıkların tedavisinde bitkilerin kullanılması insanlık tarihi kadar köklüdür. Bitkisel ürünler ile tedavi (fitoterapi), günümüzde gerek hekimler ve sağlık çalışanları, gerekse hastalar tarafından giderek artan düzeyde kullanılmaktadır.Artan bu kullanıma rağmen fitoterapi uygulamalarının kanıta dayalı tıpta yadsınır halde olması ve öğrenmeye olan direnç sebebiyle kullanan hastalarda görülebilecek yararlı etkileri farkedememek ve olası yan etkiler ile de baş edememek bir sorun olarak görünmektedir. Bu çalışmamızda Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi (DEÜTF) Dahili Birimlerde görevli hekimlerin fitoterapiye ilişkin genel tutum ve görüşlerinin incelenmesi amaçlanmıştır. 01.Mart-10.Mayis.2021 tarihleri arasında DEÜTF dahili birimlerinde görev yapan 150 hekim çalışmaya dahil edildi. Katılımcılara birinci bölüm, demografik verilerini; ikinci bölüm, fitoterapi hakkında genel bilgilerini ve tutumlarını; üçüncü bölümde ise fitoterapinin uygulanabilirliği ve tedavide kullanımı hakkında görüşlerini değerlendirmeyi amaçlayan toplam 28 sorudan oluşan anket uygulandı. Katılımcıların 73 ü asistan kalan 77 kişi uzman,docent ve profesör olarak değişmekte olup %42.7 si erkek, %57.3 ü kadındı. Yaş ortalaması 33.13±7.63 dü. Katılımcıların sadece %8.7 si fitoterapi ile ilgilendiğini ifade etti. Hekimlerin karşı olma veya ilgilenmeme sebeplerinin başlıcaları, fitoterapinin kanıtlanmış bir tedavi olmaması(%60), hastaların önerilen tedaviyi bilinçsiz kullanacağı düşüncesi (%52) yasal düzenlemenin yetersiz olması (%46), sadece plasebo etkisi olabileceği (%20) ve zararlı yan etkilerinin olabileceği (%12.7) düşüncesidir.Çalışmada cinsiyet ile fitoterapi ile ilgilenme arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmamıştır (p=0.748). Çalışmaya katılan hekimlerin %96 sınınvizitlerisırasında hastalarından anamnezalırken bitkisel ürün kullanıp kullanmadıklarını sordukları değerlendirildi.Meslekitecrübe ile fitoterapi uygulamaya eğilim arasında fark yoktu (p=0.85). Öğretim elemanları ile asistan hekimlerin fitoterapi sertifikasyon programına katılma arasında anlamlı fark yok iken(p=0.30)fitoterapi yüksek lisans yapma isteği açısından aralarında istatistiksel olarak anlamlı fark saptandı(p0.011).The use of herbs in the treatment of diseases dates back to the beginning of human history. Treatment with herbal products (phytotherapy), today need to physicians and health professionals, and patients are increasingly being used increasingly by levels. Despite this increasing use, the fact that phytotherapy practices are denied in evidence-based medicine and because of the resistance to learning phytotherapy, not being able to recognize the beneficial effects that can be seen in patients and not being able to cope with possible side effects seems to be a problem. In this study, it was aimed to examine the general attitudes and opinions of the physicians working in the Internal Units of Dokuz Eylül University Faculty of Medicine on phytotherapy.
150 physicians working in the Internal Units of Dokuz Eylül University Faculty of Medicine between March 1 and May 10, 2021 were included in the study. Participants first part, demographic data; the second part includes general knowledge and attitudes about phytotherapy; in the third part, a questionnaire consisting of 28 questions was applied to evaluate the opinions about the applicability of phytotherapy and its use in treatment.
73 of the participants are assistants the other 77 participants ranged from experts, docents and professors, with 42.7% male and 57.3% female. The average age was 33.13 ± 7.63. Only 8.7% of the participants stated that they were interested in phytotherapy. The major reasons of the opposition or indifference are lack of evidence-based and not having enough study in this subject (60%), the thought that patients will use the recommended treatment unconsciously (52%)the insufficient legal regulations (46%), only being able to be a the placebo effect (20%), and the thinking of being able to have harmful side effects (12.7%).There was not statistically significant difference between gender and interest in phytotherapy (p= 0.748). It was evaluated that 96% of the physicians participating in the study asked whether they used herbal products while taking anamnesis from their patients during their visit. There was no difference between professional experience and tendency to apply phytotherapy (p = 0.85). While there was no significant difference between residents and other specialists in participating in the phytotherapy certificate program (p = 0.30), there was a statistically significant difference between them in terms of participating in the phytotherapy master's degree (p 0.011)