125 research outputs found

    Eksentrik Kayıtlar ile Artikülatör Programlama: Olgu Sunumu

    Get PDF
    Protetik tedavide amaç ideal bir protez tasarlayıp üretmektir. İdeal bir protez kişisel olarak estetik, fonksiyon ve fonetik açıdan gereksinimleri karşılamalıdır. Doğru bir teşhis ve tedavi planlaması ise bu süreçte kilit rol oynamaktadır. Dental protezlerin estetik ve fonksiyonları oklüzal düzlemin sagittal ve frontal düzleme göre oryantasyonundan etkilenmektedir. Oklüzal düzlemin transferi için yüz arkı (facebow) yararlı olabilir. Yüz arkı kullanımının yararı sıklıkla sorgulanmış olmasına rağmen, günümüzde hem analog ve hem de dijital iş akışlarında, maksiller modelin yüze oryantasyonunda ve maksillo-mandibuler ilişkinin sağlanmasında gerekliliğini korumaktadır. Dijital iş akışlarında, tomografiden elde edilen 3D görüntü, çene hareketi takip cihazı ve optik yüz tarayıcısı kullanılarak bu ilişkilerin transferini sağlamak mümkündür. Ancak her sistem buna uygun değildir. Uygun olmayan sistemlerde bu transferin analog olarak tam ayarlanabilen bir artikülatörde yapılması ve dijital ortama taşınması gerekir. Bu olgu sunumunda; tam dişsiz üst çene ve alt çene Kennedy Class I dişsizlik olgusunun tam ayarlanabilen artikülatörün eksentrik kayıtlar ile programlanarak yapılmış tedavisi anlatıldı

    İmplant Destekli Overdenture Protezlerde Sağlanamayan Bilateral Balanslı Artikülasyon ve Klinik Çözümü: İki Olgu Sunumu

    Get PDF
    Protetik planlama ve tedavilerde estetik, fonasyon ve fonksiyonun yeniden düzenlenmesi hedeflenmektedir. Tedavi öncesi hasta talepleri ve tedavi sonrası şikayetler bunların öncelik sıralamasını etkileyebilmektedir. Birinci olgu sunumunda; 55 yaşında kadın tam dişsizlik olgusunun, alt üst (üst 4, alt 3 adet) implant destekli overdenture protezler ile olan tedavisi anlatıldı. Konvansiyonel adımlardan farklı bir protokolle tedavisi tamamlanan hastanın tedavisi pantografik kayıt cihazı ile eklemine ait dinamik verilerin açısal değerleri ile programlı tam ayarlanabilir artikülatör kullanılarak tamamlandı. İkinci olgu sunumunda; Mevcut protezlerinin yenilenmesini isteyen 65 yaşında kadın hastanın, tam dişsiz üst çenenin total protez ile, alt çenenin implant destekli overdenture protez ile olan tedavisi anlatıldı. Tedavi ilk olgu sunumuna benzer bir protokolle tamamlandı. Her iki vakanın final protezlerinde elde edilen pembe ve beyaz estetik memnuniyet vericidir. Ancak protezlerin final estetiğine rağmen artikülasyondaki erken temaslar memnuniyetsizliğe yol açmıştır. Her iki olguda da protezlerin teslimi sonrası hastaların protezlerinin belirli diş temaslarında yerinden oynadığı yönünde şikayetleri oldu. Gerekli dinamik stabilitenin sağlanabilmesi için her iki olgu sunumunda da direkt ağız içi tespitle dinamik faset onarımları yapıldı. 1. olguda dinamik stabilite 6 haftanın sonunda, 2. olguda ise teslim anında sağlanabildi

    Farklı Primerlerin ve Universal Adezivin, Zirkonya ve Self Adeziv Rezin Siman Arasındaki Makaslama Bağlanma Dayanımı Üzerine Etkisi

    Get PDF
    Amaç: Bu çalışmanın amacı, alüminyum oksit partikülleriyle kumlama sonrası kullanılan farklı primerlerin ve universal adezivin, termal yaşlandırma sonrasında zirkonya ile self adeziv rezin siman arasındaki makaslama bağlanma dayanımı üzerindeki etkisini değerlendirmektir. Gereç ve Yöntem: Çalışmamızda CAD/CAM zirkonya bloklardan boyutları 2 mm x 11 mm x 11 mm olacak şekilde 20 adet dörtgen örnek hazırlanmıştır. Tüm örneklerin yüzeyine 50 µm Al2O3 partikülleri yüzey pürüzlendirme işlemi uygulanmıştır. Hazırlanan örnekler farklı primer ve adeziv uygulamalarına göre 4 alt gruba ayrılmıştır (n=5). Kontrol: Herhangi bir primer veya universal adeziv uygulanmamıştır. Kerr Silane Primer (Negatif Kontrol): MDP içeriği bulunmayan seramik primeri uygulanmıştır. Ceramica-S ve Nova Compo-B Plus: Ceramica-S primer ve Nova Compo-B Plus universal adeziv karıştırılarak uygulanmıştır. Clearfil Ceramic Primer Plus: Clearfil Ceramic Primer Plus uygulanmıştır. Yüzey uygulamalarını takiben self adeziv rezin siman seramik yüzeylerine polimerize edilmiştir. Ardından örnekler 5000 devir termal döngü işlemine tabi tutulmuştur. Örneklere universal test cihazında makaslama bağlanma dayanımı testi uygulanmıştır. Yüzey işlemlerine göre Fmax (N) ve Mpa değerlerinin karşılaştırılmasında Tek Yönlü Varyans Analizi kullanılmıştır. Bulgular: Farklı primer ve adeziv kullanımına göre Fmax (N) ortalama değerleri istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık göstermiştir (p<0,001. Ceramica S ve Nova Compo-B Plus ile elde edilen değer diğer tüm primer gruplarından farklılık göstermiştir ve daha yüksektir (p<0,001). Clearfil Ceramic Primer Plus ile elde edilen değer de diğer gruplardan farklılık göstermiştir (p<0,001). Kontrol grubu ve Kerr Silane Primer gruplarında elde edilen Fmax (N) değerleri benzerlik göstermektedir (p>0,001). Sonuç: Mevcut limitasyonlar dahilinde, self adeziv rezin simanın herhangi bir primer uygulaması olmaksızın veya MDP içermeyen bir primer uygulanmasının, zirkonya seramik yüzeyine bağlanma gücünü artırmak için yeterli olmadığı sonucuna varılabilir. MDP içeren ve kumlama sonrası uygulanan primerler veya adezivler, zirkonyaya bağlanma için ideal bir seçenek olarak görünmektedir. Anahtar Kelimeler: Primer, Universal adeziv, Zirkony

    Efficacy of subsequent treatments in patients with hormone-positive advanced breast cancer who had disease progression under CDK 4/6 inhibitor therapy

    Get PDF
    Background: There is no standard treatment recommended at category 1 level in international guidelines for subsequent therapy after cyclin-dependent kinase 4/6 inhibitor (CDK4/6) based therapy. We aimed to evaluate which subsequent treatment oncologists prefer in patients with disease progression under CDKi. In addition, we aimed to show the effectiveness of systemic treatments after CDKi and whether there is a survival difference between hormonal treatments (monotherapy vs. mTOR-based). Methods: A total of 609 patients from 53 centers were included in the study. Progression-free-survivals (PFS) of subsequent treatments (chemotherapy (CT, n:434) or endocrine therapy (ET, n:175)) after CDKi were calculated. Patients were evaluated in three groups as those who received CDKi in first-line (group A, n:202), second-line (group B, n: 153) and ≥ 3rd-line (group C, n: 254). PFS was compared according to the use of ET and CT. In addition, ET was compared as monotherapy versus everolimus-based combination therapy. Results: The median duration of CDKi in the ET arms of Group A, B, and C was 17.0, 11.0, and 8.5 months in respectively; it was 9.0, 7.0, and 5.0 months in the CT arm. Median PFS after CDKi was 9.5 (5.0–14.0) months in the ET arm of group A, and 5.3 (3.9–6.8) months in the CT arm (p = 0.073). It was 6.7 (5.8–7.7) months in the ET arm of group B, and 5.7 (4.6–6.7) months in the CT arm (p = 0.311). It was 5.3 (2.5–8.0) months in the ET arm of group C and 4.0 (3.5–4.6) months in the CT arm (p = 0.434). Patients who received ET after CDKi were compared as those who received everolimus-based combination therapy versus those who received monotherapy ET: the median PFS in group A, B, and C was 11.0 vs. 5.9 (p = 0.047), 6.7 vs. 5.0 (p = 0.164), 6.7 vs. 3.9 (p = 0.763) months. Conclusion: Physicians preferred CT rather than ET in patients with early progression under CDKi. It has been shown that subsequent ET after CDKi can be as effective as CT. It was also observed that better PFS could be achieved with the subsequent everolimus-based treatments after first-line CDKi compared to monotherapy ET.Breast Cancer Consortiu

    Hospital-acquired acute renal failure in adult patients.

    No full text
    10.04.2014 tarihine kadar kullanımı yazar tarafından kısıtlanmıştır.İstanbul Bilim Üniversitesi, Tıp Fakültesi, İç Hastalıkları Anabilim DalıGiriş: Akut böbrek yetmezliği (Acute Kidney Injury, AKI) oldukça sık görülen önemli bir klinik problemdir. Hospitalize edilen hastaların %5-7 sinde, yoğun bakım ünitelerine yatırılan hastaların %25-30 unda bu tablo görülür. Amaç: Bu çalışmada İstanbul Bilim Üniversitesi Avrupa Florence Nightingale Hastanesi Araştırma ve Uygulama Merkezinde (Avrupa FN) yatarak tedavi edilmiş erişkin hastalarda, hastane kaynaklı akut böbrek yetmezliği (H-AKI) sıklığını (insidensini) saptamak, akut böbrek yetmezliğinin etiyolojisi, klinik özellikleri, prognozu ve komplikasyonlarını ortaya koymak amaçlanmıştır. Yöntem ve Olgular: Bu çalışma 1 Eylül 2009-1 Eylül 2010 tarihleri arasında Avrupa FN hastanesine protokol numarası alarak yatan hastaların dosyalarının incelendiği bir gözlem çalışması şeklinde düzenlenmiştir. Avrupa FN hastanesine yatan her hasta çalışmaya alınmış, ancak 18 yaş altında olanlar, 48 saatten daha kısa süre yatanlar, normal doğum için başvurmuş komplikasyonu olmayan gebeler, terminal dönem ve çoklu organ yetmezliği tablosunda yatırılmış olanlar, hâlihazırda akut böbrek yetmezliği ile yatırılmış olanlar ve 48 saatten uzun yatırılsa da yattığı süre içerisinde biyokimyasal analizi yapılmayanlar çalışma dışında bırakılmıştır. AKI tanımlaması için RIFLE kreatinin kriterleri kullanıldı. Bulgular: Avrupa FN hastanesinde H-AKI insidansı %7,5 bulundu. Hastaların %52,3 ü kadın, %47,7 si erkekti ve %50 si 70 yaş ve üzerindeydi. AKI nedenlerine bakıldığında %42,9 unda prerenal , %28,6 sında interensek renal, %21,1 inde çoklu etyolojiler saptandı. Akut böbrek hasarı saptanan hastalarda mortalite %23 bulundu. En sık ölüm nedeninin sepsis olduğu ve mortalite ile aralarında anlamlı bir korelasyon olduğu saptandı. Ölen ve ölmeyenler arasında düşük kan basıncının mortaliteyi arttırdığı görüldü. Sonuç: Sonuç olarak, hastanemizde hastaneden kazanılmış akut böbrek yetmezliği sıklığı kabul edilebilir ölçütlerde olmakla birlikte özellikle yaşlı hastaların yönetiminin daha iyi yapılmasıyla sıklığının azaltılması ve bu grup hastalarda böbrek fonksiyonlarının daha yakından takibi ile zedelenmenin erken döneminde yakalanması mümkün görünmektedir.Background: Acute Kidney Injury (AKI) still seems to be a very common clinical problem. 5-7% of hospitalised patients and 25-30 % of intensive care unit admitted patients are diagnosed with this clinical antity. Aim: In this study, we aimed to obtain and reveal the incidence of hospital associated AKI (H-AKI), etiology of AKI, clinical features, prognosis and complications in hospitalised adult patients which were attended Istanbul Bilim University Avrupa Florence Nighingale Clinical Research Center. Method and Cases: This study is designed as an observational way in all adult patients who administered to Avrupa Florence Nightingale Hospital Clinical Research Center between September 09- September 10. All patients who recovered in our hospital were accepted to this observational study; except patients who were under age of 18, hospitalised shorter than 48 hours, pregnant, critically ill suffer from multi-organ failure, already hospitalised because of AKI and had no labratory findings. RIFLE creatinine criterias were used to define AKI. Findings: The incidence of AKI were found 7,5%. 52,3 % of patients were female, whereas 47,7 % of patients were male and 50% of patients were older than 70. Ethiology of disease were associated with prerenal, intrinsic renal and multi-factorial causes as 42.9, 28.6, 21.1 %, respectively. Mortality was found 23% in patients with acute renal injury. The most important cause of death determined as sepsis which has a significant correlation between mortality. Low arterial blood pressure increased mortality in death patients compared to alive ones. Conclusion: At the end, in our hospital the incidence of AKI is discovered in an acceptable range, but it seems possible to decrease the incidence with good management of illness especially older people and kidney injury can be obtained earlier with more closely follow-ups of renal functions in this age group of patients

    Effects of 16% Carbamide Peroxide Bleaching on the Surface Properties of Glazed Glassy Matrix Ceramics

    Get PDF
    Objective To determine the influence of the home bleaching agent, Opalescence PF, on the surface roughness and microhardness of glazed glassy matrix CAD-CAM ceramics. Materials and Methods. The 28 sintered leucite- and lithium disilicate-reinforced ceramic specimens (IPS Empress CAD and IPS e.max CAD) were divided into control and bleached groups. The home bleaching agent was applied to specimens of bleached groups for 7 days. The surface roughness and microhardness of all specimens were measured. A scanning electron microscope was used to evaluate the surface properties. The data were statistically analyzed by two-way ANOVA. Results The control e.max CAD showed the lowest surface roughness values. For both Empress and e.max CAD, surface roughness was significantly higher for the bleached group (p < 0.05). No significant differences in microhardness were observed. Conclusions According to our study, patients should be careful when using home bleaching agents because whitening agents can affect the mechanical properties of full ceramic restorations like e.max CAD and Empress CAD. Ceramic polishing may be required in clinical situations where ceramic restorations are accidentally exposed to bleaching gels

    Farklı üretim teknikleri ile elde edilen Cr-Co metal-seramik örneklerin bağlanma dayanımının değerlendirilmesi

    No full text
    Amaç: Dört farklı üretim tekniği (döküm, tekrarlanan döküm, CAD-CAM ve seçici lazer sinterleme) ile elde edilen Cr-Co metal seramik örneklerin (n:10) farklı pH ortamlarındaki (pH:2.3 ve pH:6.5) yapay tükrükte farklı bekletme süreleri sonundaki bağlanma dayanımını değerlendirmektir.Gereç ve Yöntemler:Bu çalışmada 4 grupta toplam 200 Cr-Co metal seramik örnek 4 farklı teknik (döküm, tekrarlanan döküm, CAD-CAM ve seçici lazer sinterleme) ile hazırlanmıştır. Ayrıca SEM analizinde kontrol grubu olarak kullanılmak üzere Cr-Co metal alaşım örneklerinden 1’er adet her grup için üretilmiştir. Örnek sayısı her bir grup için n=10 olarak belirlenmiştir. Metal seramik örneklerin iki farklı pH ortamındaki (pH 2.3 ve pH 6.5)  yapay tükrükte 15 ve 30 gün bekletilme sonrası makaslama bağlanma dayanımı ölçülmüştür. Her gruptan birer örnek taramalı elektron mikroskobu (SEM) analizi ile yüzey değişikliği ve kırılma morfolojisi açısından değerlendirilmiştir. Bulgular:Bağlanma dayanımı bakımından seçici lazer sinterleme tekniği CAD-CAM ve tekrarlanan döküm tekniğinden daha iyi bulunmuştur. En yüksek bağlanma dayanımı değerini döküm tekniği göstermiştir. 2.3 pH değerinde daha düşük bağlanma dayanımı bulunmuştur. Her iki pH değerinde de 30 günlük bekletme süresinde, 15 günlük bekletme süresine göre daha düşük bağlanma dayanımı sonuçları bulunmuştur.Sonuçlar:Döküm tekniği ilk tercih olmakla birlikte; seçici lazer eritme tekniği, CAD-CAM tekniğine kıyasla bağlanma dayanımı bakımından tercih edilebilir. Ortamın asiditesinin bekletme süresiyle doğru orantılı olarak materyalin direncini azalttığı sonucuna ulaşılabilir. Bu nedenle ani pH değişimlerine karşı metal-porselen ekspoz alanlarının ağızda bekletilmemesi gerektiği düşünülebilir.Anahtar Kelimeler:Seçici lazer sinterleme, metal-ceramic, iyon salınımı, CAD/CAM, bağlanma dayanımı

    Dentoalveolar defektli hastaların protetik rehabilitasyonunda farklı üst yapı seçenekleri: İki olgu sunumu

    No full text
    Dentoalveolar defektlerin oluşum nedenleri doğumsal, gelişimsel ve kazanılmış olmak üzere üç grupta toplanabilir ve lokalizasyonları nedeniyle hastalarda estetik, fonetik ve fonksiyonel problemlere neden olabilirler. Tedavide multidisipliner yaklaşım ve vakaya özgü bir planlama gerekmektedir. Bu olgu sunumunda dentoalveolar defekte sahip iki hastanın farklı tutucu sistemlerine sahip dental implant destekli protezler ile protetik rehabilitasyonu anlatılmaktadır.      Klinik ve radyografik muayene sonrasında hastalara implant destekli sabit protezler, diş destekli sabit protezler ve hareketli protezlerden oluşan tüm tedavi seçenekleri anlatıldı. Birinci hastada mandibular sol taraftaki defekt, CAD-CAM ile üretilen siman tutuculu kişiye özel abutmentlar kullanılarak restore edilirken; ikinci hastada maksiller sol taraftaki defekt vida tutuculu multi-unit abutmentlar kullanılarak restore edilmiştir.       Hastaların estetik ve fonksiyonel beklentileri tedavi sonrasında başarılı bir şekilde karşılanmıştır. Oral hijyen konusunda bilgilendirilen hastaların 1 haftalık kontrollerinde herhangi bir komplikasyona rastlanılmamıştır ve 3 ay sonra tekrar kontrole çağrılmıştır. Anahtar Kelimeler: Dentoalveolar defekt, implant üstü sabit protez, siman tutuculu abutment, multi-unit abutment

    Effects of 16% Carbamide Peroxide Bleaching on the Surface Properties of Glazed Glassy Matrix Ceramics

    No full text
    Objective. To determine the influence of the home bleaching agent, Opalescence PF, on the surface roughness and microhardness of glazed glassy matrix CAD-CAM ceramics. Materials and Methods. The 28 sintered leucite- and lithium disilicate-reinforced ceramic specimens (IPS Empress CAD and IPS e.max CAD) were divided into control and bleached groups. The home bleaching agent was applied to specimens of bleached groups for 7 days. The surface roughness and microhardness of all specimens were measured. A scanning electron microscope was used to evaluate the surface properties. The data were statistically analyzed by two-way ANOVA. Results. The control e.max CAD showed the lowest surface roughness values. For both Empress and e.max CAD, surface roughness was significantly higher for the bleached group (p<0.05). No significant differences in microhardness were observed. Conclusions. According to our study, patients should be careful when using home bleaching agents because whitening agents can affect the mechanical properties of full ceramic restorations like e.max CAD and Empress CAD. Ceramic polishing may be required in clinical situations where ceramic restorations are accidentally exposed to bleaching gels
    corecore