27 research outputs found

    Complementary- alternative medicine in rheumatoid arthritis

    No full text
    Genel tıp yöntemlerine tamamlayıcı etki ile katkıda bulunan ve klasik tıpta kavramsal olarak yer almayan tanı, tedavi ve hastalıktan korunma uygulamalarına tamamlayıcı-alternatif tıp (TAT) adı verilmektedir. Son dönemde romatoid artrit (RA) tedavi ve rehabilitasyonunda klasik tedavi yöntemlerinin yanı sıra TAT yöntemleri de kullanılmaya başlanmıştır. Bu yazıda yapılan objektif bilimsel araştırmaların ışığında bu yöntemlerin RA tedavi ve rehabilitasyonundaki yeri tartışılmıştır. RA'li hastalarda en sık tercih edilen TAT yöntemleri arasında bitkisel tedavi yöntemleri, besin destekleri, özel diyetler, tai chi, yoga, akupunktur, homeopati, relaksasyon teknikleri, manipulasyon, masaj, ruhsal iyileşme teknikleri ve meditasyon sayılabilir. İstatistiksel verilere göre TAT uygulamalarının hastalar tarafından alternatif bir yöntem olarak algılanmadığı, aslında modern tıp metodlarını destekleyici yönde kullanıldığı görülmektedir. RA'de faydalı olduğu birden fazla randomize kontrollü çalışma ile gösterilen TAT yöntemleri arasında özel diyetler ve besin destekleri, bitkisel ilaçlar ile homeopati bulunmaktadır. Ancak TAT yöntemlerinin RA tedavi ve rehabilitasyonunda günlük uygulamaya girebilmesi için spesifik TAT yöntemleri ile ilgili daha ciddi ve bilimsel anlamlılığı yüksek araştırmalara ihtiyaç vardır.Diagnostic, therapeutic and preventive applications that contribute to general medical techniques and conceptually not included in classical medicine, are called Complementary-Alternative Medicine (CAM). Recently, CAM has been used in the treatment and rehabilitation of rheumatoid arthritis (RA) adjunct to classical medical techniques. In this article, the role of CAM techniques in RA treatment and rehabilitation in the light of objective scientific data was discussed. More frequently preferred CAM techniques in RA patients are herbal medicine, dietary supplements, special diets, tai chi, yoga, acupuncture, homeopathy, relaxation techniques, manipulation, massage, spritual healing and meditation. According to statistical data CAM applications are accepted by the patients as a back up to modern medical techniques rather than an alternative to them. It was observed in some controlled studies that CAM techniques, which are special diets, supplements, herbal medicine and homeopathy, have positive effects on RA. But there is still a need for more well designed studies for each specific CAM technique in order to get scientific proof of their value, and thus their use in routine daily practice

    Intra-articular hyaluronic acid in the management of osteoarthritis

    No full text
    Osteoartrit (OA) dünya üzerinde en sık rastlanan kronik eklem hastalığıdır. OA tedavisinde intraartiküler hyalüronik asit (HA) uygulamaları giderek yaygınlaşmaktadır. Ancak bu tedavi yöntemi hakkında pek çok hekimin kafasında hala bir takım sorular mevcuttur. Bu yazıda yapılan klinik araştırmaların ışığında OA tedavisinde intraartiküler HA uygulamalarının yeri gözden geçirilmiştir. Bu konuda yapılmış çok sayıda araştırma mevcuttur. Diz OA’sında HA’ların ağrı ve fonksiyonel düzelme açısından kanıta dayalı tıp metodolojisine göre kanıt düzeyi 1b’dir. Amerika Birleşik Devletleri’nde ve Avrupa’da yayınlanan pek çok tedavi klavuzunda diz OA tedavisinde önerilmektedir. İlk ve en sık kullanıldığı eklem diz eklemidir. Diğer eklemlere yapılacak uygulamalar da ümit vaad etmektedir ancak bu konuda çalışmalara ihtiyaç vardır. Her ne kadar karşıt görüşler olsa da yapılan çok sayıda in-vitro çalışma olumludur ve in-vivo kontrollü klinik çalışmalar ile diz OA’sında intraartiküler HA uygulamalarının plaseboya üstünlüğü gösterilmiştir. Tedavinin etkin olup olmadığını söyleyebilmek için doğru seçilmiş hastalar üzerinde uygulama yapılmalı ve bulgular değerlendirilmelidir. İstenmeyen etkiler arasında en sık görüleni psödoseptik reaksiyondur. Bu lokal etki geçicidir ve çoğunlukla enjeksiyon tekniği ile ilişkilidir.Osteoarthritis (OA) is the most common chronic joint disease in the world. Intra-articular hyaluronic acid (HA) managements have been pervading increasingly in the OA treatment. But many physicians have still plenty of questions about this method. In this article, intra-articular HA management in OA treatment was reviewed in the light of clinic investigations. Actually there are many researches about this subject. Pain and functional recovery rank is 1b evidence level with HA management in knee OA according to evidence-based medicine methodology. HA is recommended in the knee OA treatment in a lot of guidelines published in USA and Europe. First and the most common application area is knee joint. Carrying out for other joints are hopeful but we need more quality studies about this topic. Although there are opposite point of views, many in-vitro studies are constructive and, effectiveness of HA managements beyond the placebo was shown with in-vivo controlled clinic studies. To state whether the treatment is effective or not, application must be done on patients chosen properly and findings must be evaluated objectively. Pseudoseptic reaction is the most seen side effect. This local effect is temporary and in general it is relation with the injection technique

    Ozone-oxygen therapies in musculoskeletal diseases

    No full text
    on stabil olmayan ve güçlü oksitleme etkisine sahip antiseptik, immün modülatör, analjezik ve antienflamatuvar bir gazdır. Biyolojik ortamlarda, ozon hızla oksijene ve oksijen radikallerine dönüşerek, orta düzeyde oksidatif stres oluşturur. Ozon vücut için oksidatif bir tehdit olarak algılanır. Bunun sonucunda antioksidan savunma mekanizmalarında görev yapan enzimler aktive olur. Ozon uygulaması iki şekilde değerlendirilebilir: sistemik ve lokal. Sistemik uygulama yöntemleri arasında majör otohemoterapi, minör otohemoterapi ve rektal insuflasyon yer alırken, lokal uygulama yöntemleri düşük basınçlı ozon uygulaması, transkütanöz ozon irigasyonu, subkutan ve intrakütanöz ozon uygulamasıdır. Maliyet etkin ve uygulaması basit bir yöntem olmakla birlikte, tekniğin uygulanmasında ve yan etkilerin yönetilmesinde deneyim gereklidirone is an antiseptic, immune-modulator, analgesic, and antiinflammatory gas with an unstable and powerful oxidizing effect. In biological media, ozone rapidly turns into oxygen and oxygen radicals, creating a moderate oxidative stress. Ozone is perceived as an oxidative threat in the body. This results in activation of the enzymes working in antioxidant defense mechanisms. Ozone application can be evaluated in two different ways: systemic and local. Among systemic application methods are major otohemotherapy, minor otohemotherapy, and rectal insufflation, while local application methods are low-pressure ozone application, transcutaneous ozone irrigation, subcutaneous and intracutaneous ozone application. It is a cost-effective and simple method to use; however, experience is needed in the application of the technique and management of the adverse effect

    Comparison of the sensation of proprioception between healthy persons and patients with knee osteoarthritis

    No full text
    Amaç: Bu çalışmanın amacı dizde osteoartrit (OA) tanısı konan hastalarla, aynı yaş grubundaki sağlıklı kişileri propriosepsiyon duyu düzeyi açısından karşılaştırmaktı. Gereç ve Yöntem: Çalışmaya evre I ve II primer diz OA’sı bulunan 29 kadın hasta ile 20 sağlıklı kadın alındı. Propriosepsiyon duyusu ölçümleri her iki diz ekleminde reprodüksiyon yöntemi kullanılarak 10 ayrı açıda yapıldı. Proprioseptif duyu düzeyi ile ters orantılı olan Ortalama Mutlak Açısal Hata (OMAH) değerleri hesaplandı. Bulgular: OA’lı hasta ve kontrol grubu arasında yaş ve vücut kitle indeksi (VKİ) açısından istatistiksel olarak anlamlı bir fark yoktu (p>0,05). Propriosepsiyon ölçüm sonucuna göre, sağ dizde OMAH değerleri OA’lı hasta grubunda kontrol grubuna göre anlamlı olarak yüksekti (p<0,05). Sol dizde de hasta grubunda, kontrol grubuna göre OMAH daha yüksek olmakla birlikte, fark istatistiksel olarak anlamlı değildi (p=0,154). Sağ ve sol diz arasında OMAH değeri açısından orta derecede pozitif anlamlı korelasyon vardı (p<0,01, r=0,61). Sonuç: Aynı yaş ve VKİ’ye sahip kontrollerle karşılaştıldığında, diz OA’lı hastalarda propriosepsif duyu keskinliği azalmıştır. Ancak bu farklılık, sadece dominant bacakta istatistiksel olarak anlamlıdır. Dolasıyla diz OA’sında proprioseptif duyu bozukluğunun öncelikle dominant bacağı etkilediği düşünülmüştür.Objective: The aim of this study was to compare patients diagnosed as having knee osteoarthritis (OA) with healthy people of the same age group with respect to the level of proprioceptive sense. Materials and Methods: Twenty-nine female patients with stage I and II primary OA and 20 healthy female subjects were included in the study. Measurements of the sensation of proprioception were carried out in both knee joints at 10 separate angles using the reproduction method. The Average Absolute Angular Error (AAAE) values that were inversely proportional to the level of proprioceptive sense were calculated. Results: There was no statistically significant difference between the patient group with OA and the control group with respect to age and body mass index (BMI) (p&gt;0.05). According to the proprioception measurement result, the AAAE values for the right knee were significantly higher in the patient group with OA compared to the control group (p&lt;0.05). Although the AAAE values in the left knee were also higher in the patient group than in the control group, the difference was not statistically significant (p=0.154). There was a moderately positive significant correlation between the right and left knee with respect to AAAE value (p&lt;0.01, r=0.61). Conclusion: Compared with control subjects of the same age and BMI, proprioceptive sense acuity is decreased in patients with knee OA. However, this difference is statistically significant only in the dominant leg. Therefore, this finding suggests that in knee OA proprioceptive sense impairment primarily affects the dominant leg

    Bariatrik cerrahi sonrası gelişen nütrisyonel polinöropati: Alışılmış bir klinikle ortaya çıkan nadir bir olgu

    No full text
    Bariatrik cerrahilerin daha sık uygulanması sonucunda bu prosedürün yan etkilerine daha çok rastlanılmaktadır. Hastamızda talihsiz bir şekilde bariatrik cerrahiden 3 ay sonra pulmoner emboli gelişmiş ve bu klinik tablo proksimal alt ektstremitede güçsüzlük ve hissizlik ile ağırlaşmıştır. Yapılan elektromyografik inceleme sonucunda aksonal dejenerasyonun hakim olduğu asimetrik polinöropati tanısı konmuş, duysal uyandırılmış potansiyallerde tibial periferik ve kortikal cevaplar alınamamıştır. İncelemeler sonucunda 25 OH Vitamin D eksikliği dışında bir vitamin ya da mineral eksikliği saptanmazken, hastanın operasyon sonrası 3 ay içerisinde 70 kg kaybetmesi bizi nütrisyonel polinöropati tanısına yönlendirmiştir. Diğer yandan hastamızın nöropatik karakterdeki ağrısı pregabaline iyi yanıt vermiş ve kas güçlendirme eğitimi sonrasında hastamız mobilitede bağımsızlığa kavuşmuştur.With rising frequency of bariatric surgery, the common adverse effects of that procedure is more frequently encountered. Our patient unluckily developed pulmonary embolism after 3 months of bariatric surgery and that clinic picture was aggravated with proximal lower extremity weakness and numbness. Electromyography performed on admission revealed asymmetric polyradiculopathy with axonal degeneration, whereas somatosensory evoked potentials showed no tibial peripheric and cortical responses. Although we found no sign of malabsorption (except 25 OH vitamin D deficiency), the history of weight loss of 70 kg within 3 months after the surgery led us to the diagnosis of nutritional polyneuropathy. On the other hand, neuropathic pain in our patient responded well to pregabalin and, after strengthening of muscles via rehabilitation, the patient gained independent mobility again

    Effectiveness of dry needling for the treatment of temporomandibular myofascial pain: A double-blind, randomized, placebo controlled study

    No full text
    Background and objectives: To test the hypothesis that dry needling is more effective than sham dry needling in relieving myofascial pain of the temporomandibular muscles

    Temporomandibuler eklem ınternal bozukluklarının tedavisinde yeni bir düşünce: Hücre ekimi yoluyla disk onarımı

    No full text
    Yaygın görülen bir temporomandibuler eklem (TME) rahatsızlığı olan internal bozukluk (IB), TME diskinin yerdeğiştirmesi ve disfonksiyonudur. ID için pek çok tedavi modalitesi önerilmiştir. Hipotezimize göre geç dönem ID hastalarında intraartiküler disk içine adipozal mezenşimal ve kostakondral dokulardan elde edilen kök hücre ve kondrositlerle ekim yapılabilir. Ekim artroskopik lavaj ve adhesiyektomiyi takiben uygulanabilir. Bildiğimiz kadarıyla invivo şartlarda disk mühendisliği konusunda yapılan çalışma yoktur. Bu nedenle invivo hücre-matriks etkileşimini içeren bu yeni tedavi yöntemini öneriyoruz.Internal derangement (ID) is the displacement and dysfunction of temporomandibular joint (TMJ) disc and is commonly seen TMJ disorder. Many treatment modalities developed for ID. We hypothesize that stem cells and chondrocytes harvested from adiposal mesenchymal and costachondral tissues can be seeded inside the intraarticular disc in late stages ID patients. This can be done after arthroscopic lavage and adhesiectomy. To our best notice, there are no studies about disc engineering invivo conditions. Therefore, we offer new therapy which include cellmatrix interactions invivo

    "İstanbul kuvvet ölçeri" ile maksimal ısırma kuvveti ölçümü

    No full text
    Maksimal ısırma kuvveti (MIK) ölçümünde standardize olmuş bir metod ya da cihaz yoktur. Pek çok araştırmacı MIK ölçümünde farklı düzenekler kullanmışlardır ve araştırmalardan elde edilen sonuçlar birbirinden oldukça farklıdır. Bu çalışmanın amacı MIK'in objektif olarak değerlendirilmesini sağlayacak, kullanımı kolay, tekrarlanan ölçümlerde güvenilir sonuçlar veren, bilgisayar destekli yeni bir ölçüm aleti geliştirmektir. Cihaz ısırma kuvveti kaydı elde etmek amacıyla analog sinyal işleyici ünite, gerilme ölçer (strain gage) ve bilgisayar kontrollü kayıt ünitesi kullanan portatif bir alet olarak tasarlandı. Önce in vitro olarak cihazın tekrarlanabilirliğinin değerlendirilmesi için laboratuar ortamında kalibrasyon testi yapıldı. İn vivo testte 28 sağlıklı kişi alındı ve İstanbul kuvvet ölçeri ile insisör bölge MIK değerleri ölçüldü. In vivo ölçümler bir gün sonra ve 2 ay sonra tekrarlandı. Cihazın yüksek oranda tekrarlanabilir olduğu ve cihaz çıktısının 1-223 Newton aralığında lineer olduğu görüldü. Bland Altman plotu dağılımların çok büyük oranda ± 2 standart deviasyon içinde kaldığını göstermekteydi. Sınıfiçi korelasyon (ICC) değerlerinden ölçümler arasındaki uyumun çok yüksek olduğunu ve ölçümler arası variansın düşük olduğunu saptandı (p<0.001). Yeni tasarlanan İstanbul kuvvet ölçeri insisör bölge MIK ölçümünde kullanılabilecek güvenilir bir alettir. Ana avantajları pilli ve taşınabilir olması, küçük sensör boyutu ve standart USB portu ile bilgisayara bağlanabilmesidir. Cihazın çeşitli kraniomandibuler hastalardaki kullanımının değerlendirilmesi için daha fazla çalışmaya ihtiyaç bulunmaktadır.There is currently no standardized method and device for measuring the maximal bite force (MBF). Many researchers used diverse methods to measure MBF, nevertheless variant results were encountered. The aim of this study was to develop a novel computer-assisted, portable device which is easy to use, reliable and repeatable for long-term monitoring. The device was tested for objectively measuring the MBF. The device was designed as an analog signal processing unit which measured bite forces by using a strain gage and a computer-controlled recording unit. First, as an in vitro test a calibration was performed in the laboratory to assess the repeatability of the device. To study the in vivo performance, the incisor-region MBF measurements with the Istanbul bite force recorder of twenty-eight healthy subjects were obtained. The in vivo measurements were repeated on the following day and two months later. The measurements by the device were highly repeatable and the output of the device was linear in the range of 1-223 Newton. When Bland Altman plot was surveyed, the distribution remained mainly at &plusmn;2 standart deviation. Intraclass correlation (ICC) values state that the concordance of measurments was very high and the variance between measurements was low (p&lt;0.001). The newly designed Istanbul bite force recorder is a reliable tool for measuring the incisor MBF. Its main advantages are portability with battery operation, small sensor size, and standard USB port-to-computer connection. Future studies will be performed to evaluate the use of the device in various cranio-mandibular diseases
    corecore