4 research outputs found

    Theories of viscoelasticity

    No full text

    Aklp cerrahisinde risk değerlendirirlmesi

    No full text
    TEZ4703Tez (Uzmanlık) -- Çukurova Üniversitesi, Adana, 2004.Kaynakça (s. 51-60) var.viii, 68 s. ; 30 cm.

    Aort aterosklerozu ile risk faktörleri arasındaki ilişki

    No full text
    Amaç: Ailevi olmayan hiperkolesterolemili hastalarda risk faktörlerinin aort duvarı ve kapağındaki aterosklerotik değişikliklere etkisinin transtorasik ekokardiyografi ile değerlendirilmesi. Yöntemler: Çalışmaya hiperkolesterolemisi olan 111 hasta ile kolesterol düzeyleri normal bulunan 112 birey alındı. Aort duvarı ve kapağının hiperekojenitesi görsel olarak değerlendirildi. Aort yapraklarının kalınlığı ölçüldü. Aort çapları parasternal uzun eksende M-mod ekokardiyografi ile annulus, sinüs Valsalva ve supravalvüler düzeylerde kaydedildi. Aort aterosklerozu ile risk faktörleri arasındaki ilişki Pearson ve Spearman ile çok değişkenli regresyon analizi ile değerlendirildi. Bulgular: Aort kapak hiperekojenitesi sıklığı hiperkolesterolemili hastalarda kontrollere göre daha yüksek bulundu (%84.7 ve %70.5, p=0.01). Hasta grubunda tüm kesitlerden ölçülen ortalama aort çapı daha küçük bulunmasına rağmen (annulusta: 3.1±0.3 mm ve 3.2±0.5 mm, p=0.02, sinüs Valsalva düzeyinde: 3.4±0.4 mm ve 3.5±0.4, p=0.004 ve supravalvüler düzeyde: 3.2±0.3 mm ve 3.4±0.5 mm, p<0.001), kapak gradiyenti ve kan akım hızı kontrol grubu ile benzer bulundu. Çoklu regresyon analizi ile yaş (OR=1.1, CI – 1.02-1.09, p=0.002) ve sigaranın (OR=2.2, CI – 1.06-4.58, p=0.04) aort kapak kalınlığı için bağımsız birer gösterge olduğu saptandı. Ayrıca hiperkolesterolemi aort kapak hiperokojenitesi için bağımsız bir gösterge (OR=2.5, CI – 1.3-4.9, p=0.009) olarak bulunmasına rağmen kapak kalınlığı ile ilişkili bulunmadı. Sonuç: Yaş, sigara ve hiperkolesterolemi aort duvarı ile kapağındaki aterosklerotik tutulum ile ilişkilidir.Objective: To evaluate the impact of risk factors on atherosclerotic changes of aortic wall and valve in patients with and without non-familial hypercholesterolemia by transthoracic echocardiography. Methods: One hundred and eleven patients with non-familial hypercholesterolemia and 112 control subjects were included in the study. Aortic wall and valve were evaluated by visual assessment of wall hyperechogenicity and measuring the valve thickness. Aortic diameters were obtained at the levels of annulus, sinus of Valsalva and at the supravalvular level in the parasternal long-axis view by M-Mode echocardiographic examination. The relationship between parameters of aortic atherosclerosis and risk factors was studied by multivariate logistic regression analysis, Pearson and Spearman correlation analyses. Results: The prevalence of aortic wall hyperechogenicity was found to be higher in patients with hypercholesterolemia (84.7% vs 70.5%, p=0.01). The mean aortic root diameters at all levels of patients with hypercholesterolemia were found to be significantly smaller than in patients of the control group (3.1±0.3 mm vs 3.2±0.5 mm, p=0.02 for annulus level, 3.4±0.4 mm vs 3.5±0.4, p=0.004 mm for the level of sinus of Valsalva and 3.2±0.3 mm vs 3.4±0.5 mm, <0.001 - supravalvular level), but no difference was noted regarding the aortic velocity and pressure gradient across the aortic valve. Multivariate stepwise logistic regression analysis showed that age (OR=1.1, CI - 1.02-1.09, p=0.002) and smoking (OR=2.2, CI - 1.06-4.58, p=0.04) were independent predictors of aortic valve thickness. Hypercholesterolemia was an independent predictor for aortic wall hyperechogenicity (OR=2.5, CI - 1.3-4.9, p=0.009) but not for valve thickness. Conclusions: Age, smoking and hypercholesterolemia are related to atherosclerotic involvement of aortic wall and valve

    Are the parameters of inflammation a measure of success of thrombolytic treatment in acute myocardial infarction?

    No full text
    Akut ST yükselmeli miyokard infarktüsünde (AMİ) yetersiz koroner reperfüzyon kötü prognoz ile ilişkilidir. Bu nedenle trombolitik tedavinin yeterli reperfüzyon sağlayıp sağlayamadığının hızlı ve pratik bir yöntemle kontrol edilmesi önemlidir. Göğüs ağrısının sona ermesi ve elektrokardiyografide (EKG) yükselmiş ST segmentinde çökme olması klinikte en sık ve kolay uygulanan yöntemlerdir. Bu çalışmada akut ST yükselmeli AMİ hastalarında uygulanan trombolitik tedavinin etkinliğini saptamada trombolitik öncesi incelenen yüksek hassas C-reaktif protein (hsCRP) ve serum amiloid A (SAA) düzeylerinin yeri araştırıldı. ST yükselmeli AMİ tanısıyla kliniğimize yatırılan yaşları 28-70 arası (ortalama 54.8 ± 9.4 yıl), ardışık 42 hasta (4 kadın, 38 erkek) çalışmaya dahil edildi. Hastalardan CK-MB, Troponin T, lipid düzeyleri, hsCRP ve SAA için serum örnekleri alındıktan sonra trombolitik tedavi uygulandı. Tedavinin 0. ve 3. saatinde EKG'ler çekildi ST segment yükseklikleri değerlendirildi, %70 ve üzeri ST rezolüsyonu tam, %31-69 orta ve %0-30 hafif olarak kabul edildi. Yatışların 5. gününde hassas hsCRP ve SAA için ikinci kez serum örnekleri alındı. Koroner anjiyografileri yapıldı ve TIMI akımları değerlendirildi. Trombolitik öncesi bakılan hsCRP ve SAA düzeyleri ile ST rezolüsyonu arasında negatif bir ilişki mevcuttu ve bu ilişki 5. gün devam etmekteydi. Trombolitik öncesi bakılan hsCRP düzeyi 3.5 mg/dl'nin altında ise %67 duyarlılık ve %74 özgüllük ile ST rezolüsyonunun yeterli olacağını tahmin ederken, 7.0 mg/dl'nin üzerinde ise %70 duyarlılık ve %88 özgüllük ile rezolüsyon olamayacağını tahmin ettiği görüldü. Sonuç olarak ST yükselmeli AMİ'de trombolitik öncesi incelenen serum hsCRP düzeyi uygulanacak trombolitik tedavinin etkinliğini göstermede kullanılabilecek kolay ve güvenilir bir yöntemdir.In the present study, we investigated the role of pre-treatment highly sensitive C reactive protein (hsCRP) and serum amyloid A (SAA) levels in predicting the success of thrombolytic treatment in patients with acute ST elevation pect to the initial ST elevation was accepted as complete resolution, while resolution values of respectively 31-69% and 0-30% were designated as moderate and weak resolution. On their 5th day of hospitalization, a second serum sample was collected from all patients for the determination ofhsCRP and SAA values. Their coronary angiography and TIMIflow patterns were also evaluated. There was an inverse-relationship between the initial hsCRP and SAA levels on one hand and the ST resolution after thrombolytic treatment on the other, which persisted at the 5th day after presentation. Complete resolution was predicted with a sensitivity of 67% and a specificity of 74% in patients with hsCRP levels below 3.5 mgldl. Conversely, for patients with hsCRP values above 7.0 mgldl, poor ST resolution was predicted with a sensitivity of 70% and a specificity of 8.8%. Serum hsCRP level measured before thrombolytic therapy in patients with AMI with ST elevations is a practical and reliable method in determining the efficacy of thrombolytic treatment
    corecore