119 research outputs found
Dyadic death due to family custom in marriage
In dyadic death, a there is a lack of studies addressingthe effectiveness of the family pressure through thesedeaths. In this study, the effectiveness of the customs onthe marriages is discussed with a related case of dyadicdeath.A 27 years old male and a 19 years old female were founddead in a car out of a city center away from hometown. Inthe external examination, there was an entrance woundon the right temporal region and an exit wound on theleft temporal region of the man, and the contrary for thewoman. Both of the exit wounds were contact wound.Both of the deceased were originally from the east partof Turkey and stated to be single; and the woman wasreported to the security units as missing two days beforethe incident. As the motivation of the suicide, a note nearto the man was explaining that the deceased couple lovedeach other for one year yet the family of the women hadnot let them to get married.Being an obstacle for the marriage even for adults and acause of suicide because of family pressure is indicativeof strict application of the family customs, in Turkey. Theauthors propose that issue of whether the 84. Article ofthe Turkish Penal Code should be or not applied as a deterrentfactor reducing pressure of family customs
Evaluation of intoxocation cases admitted to Trakya University Medical Faculty emergency department between 2001-2002
Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Acil Servisine başvuran zehirlenme olguları ile ilgili sonuçları değerlendirmek ve literatürle karşılaştırmalar yapmak amacı ile yapılan bu çalışmada, 2001-2002 yıllan arasında toplam 37460 hasta içerisinden zehirlenme tanısı alan 392 (% 1.04) olgu yaş, cinsiyet, alman madde tipi, ilaç tipi, geliş saati, geliş ayı gibi demografik özellikleri yönünden değerlendirildi. 392 olgunun 193'ü (%49.2) kadın, 199'u (%50.8) erkekti. En sık 0-10 yaş grubunun %32.7 ile birinci sırada olduğu, 21-30 yaş grubunun %29.8 ile ikinci sırada olduğu bulundu. Zehirlenmelerin bahar aylarında arttığı görüldü. Zehirlenmeler en sık Çarşamba günü meydana gelmekte idi. Olguların en sık 20.00-22.00 saatleri arasında acil servise başvurdukları görüldü. En sık zehirlenme etkeni %63.5 ile ilaçlardı. Olguların %51.8'i intihar, %48.2'si kazaydı. İntihar olgularının %84.2'si ilaçlarla, %7.4'ü koroziv maddelerle intihar etti. Kazaların %41.3'ü ilaçlarla meydana geldi. intiharların %60.6'sı kadın, %39.4'ü erkekti. Sonuç olarak zehirlenmelerin en aza indirilmesi için, zehirlenmeler yönünden aile ve toplum bireylerinin eğitilmesi, reçetesiz ilaç satılmaması, tarım ilaçlarının ve kimyasal maddelerin bilinçsiz olarak kullanılmaması, temizlik maddeleri ve insektisitlerin açıkta bırakılmaması gerekmektedir.In this study, it is aimed to specify intoxication cases and compare them with literature, 392 (1.04%) intoxication cases in 37460 patients which admitted to Trakya University Faculty of Medicine Emergercy Service between 2001-2002 were evaluated in demographic characteristics like age, sex, toxic material or medicine, admittance time and month For 392 cases, 193 (49.2%) were female and 199 (50.8 %) were male. Most of the cases were in 0-10 year of age group with 32.7%, and in 21-30 year of age group with 29.8%. It was found that, intoxication cases increased in spring months and occured mostly in Wednesday. Patients mostly admitted to hospital between 8.00-10.00 p.m. o'clock. They mostly intoxicated with medicines with 63.5%. 51.8% of them were suicidal and 48.2 % of them were accidental cases. For suicidal cases, they mostly used medicines (84.5%) and corozive materials (7.4 %). For accidents, medicines were used for 41.3%. 60.6 % of suicidal cases were female, and 39.1% were male. As a result, for decreasing the intoxication rate, education of society and families, prevention of medicine sales without prescription and, usage of farming chemicals with ignorance and keeping cleaning materials and insectisides in safe boxes are necessary
Analysis of sexual crimes handled and concluded by Kahramanmaraş high criminal court
Amaç: Çalışmada; Kahramanmaraş Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen, cinsel suç niteliği taşıyan ve sonuçlandırılan davaların dosyaları incelenerek sanık ve mağdurların özelliklerinin ortaya konması amaçlandı. Yöntem: Kahramanmaraş Ağır Ceza Mahkemesi’nde 2006 ve 2007 yıllarında sonuçlandırılan 1257 dava dosyasından cinsel suç niteliği taşıyan 119 dosya incelendi. Dosyalardaki mağdur ve sanık sayılarına göre değerlendirme yapılarak, 119 dosyada toplam 152 vaka çalışma kapsamına alındı. Bulgular: Cinsel saldırı mağduru olarak değerlendirilen vakaların; 137 (% 90,1)’si kadın, 15 (% 9.9)‘i erkekti. Mağdurların yaş ortalaması 15.90±6.49 olarak bulundu ve en küçüğü 3, en büyüğü 51 yaşında idi. Mağdurların % 42.1’inin olay sırasında rızası vardı ve %89.5’i sanığı tanıyordu. Vakaların büyük çoğunluğunun (% 84.2) çocukluk yaş grubunda olduğu görüldü. 8 olguda hamilelik tespit edildi. Sanıkların tamamı erkek idi. Yaş ortalaması 25.57±9.50 ve en küçüğü 13, en büyüğü 62 yaşında idi. Sanıkların % 47.4’ü olay sırasında evli idi. Sanık meslekleri çoğunlukla işçi (% 47.4) ve esnaf (% 19.7) grubundandı. Sanıkların % 17.1’inin olay öncesinde sabıkası vardı. Sanıkların % 95.4’ü okur yazardı. Verilen kararlar incelendiğinde; sanıkların % 62.5’inin hapis cezası aldığı, %35.5’inin beraat ettiği, %1.3’ünün görevsizlik aldığı, 1 vakaya ise para cezası verildiği tespit edildi. Sonuç: Bölgemizdeki cinsel suça karışan mağdur ve sanık özelliklerinin tespit edilmesi bu tür suçların önlenmesinde bizlere yol gösterici olacaktır. Çalışmamızda, mağdurların büyük çoğunluğunun çocukluk yaş grubunda olduğu tespit edilmiştir.Objective: In this study, we aimed to evaluate the features of victims and perpetrators in sexual assault cases by examining the case records that were convicted by the court in Kahramanmaraş. Methods:119 files of sexual assault among whole 1257 case records that had been settled by court between 2006 and 2007 years were investigated. According to evaluations through number of victims and perpetrators, 152 cases of sexual assault from 119 files were included in the study. Results:137 victims of sexual assault cases were females (90.1 %) and 15 were males (9.9 %). The mean age of victims was 15.90 ± 6.49 and the youngest was 3, the oldest was 51 years old. 42.1 %of victims gave consent and 89.5 % of perpetrators had already been known by victims during the incident. Pregnancy was detected in 8 cases. All perpetrators were found to be males. The mean age of the perpetrators was 25.57±9.50 and the youngest was 13, the oldest was 62 years old. 47.4% of the perpetrators were married during the event. The perpetrator’s occupation was mostly from the prole (47.4 %) and the craftman (19.7 %) group jobs. 17.1 % of the perpetrators were holding a prior criminal record. 95.4 % of the perpetrators were literate. When court decisions were examined, it was seen that 62.5 % of perpetrators had been sentenced to prison, 35.5% of them had been acquitted, for 1.3% of them lack of jurisdiction decision was given, and only for 1 of them the court had decided for penalty. Conclusion: Determination of the characteristics of perpetrators who were involved in a sexual assault in our region will help us prevent such crimes. In our study, the vast majority of the victims have been identified to be in pediatric age group
Retrospective evaluation of cases referred to forensic medicine department of Kahramanmaraş Sütcü Imam university medical faculty between 2009-2010
Amaç Bu çalışmada; Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Tıp Fa-- kültesi Adli Tıp Anabilim Dalına iki yıllık süre içerisinde gönde-- rilen adli vakaların yıl ve aylara göre dağılımı, yaş, cinsiyet, gön-- derilen makam, olay türü gibi özelliklerin tespiti amaçlandı. Yöntemler: 01.01.2009 ile 31.12.2010 tarihleri arasında Adli Tıp Anabilim Dalına gönderilen veya başvuran vakalar hakkında düzenlenen adli raporlar retrospektif olarak incelendi. Vakalar yıl, ay, gönde-- ren makam, yaş, cinsiyet ve olay türü yönünden değerlendirildi. İletişim: Yard. Doç. Dr. Ramazan Karanfil Bulgular: Adli Tıp Anabilim Dalımızda 2009 ve 2010 yıllarında toplam 1624 vaka değerlendirildi. Tüm vakaların 1157'si [%71,2] er-- kek, 467'si [%28,8] kadındı. Yaş gruplarına göre en fazla vaka-- nın 11--20 yaş [%29,2] grubunda ve ikinci sırada 21--30 yaş [%27] grubunda yer aldığı saptandı. Adli vakaların İlkbahar mevsi-- minde, Mayıs ve Haziran ayla-- rında yoğunlaştığı, adli rapor isteminin en fazla polis karakol-- ları tarafından yapıldığı görül-- dü. Olay türlerine bakıldığında; en fazla kasten yaralanmalar-- dan künt travmatik yaralanma [%36.3] ve kesici delici alet yara-- lanması [%14,6], sırasıyla cinsel saldırılar [%11,4], trafik kazaları [%11,4], adli psikiyatri [%9] ve diğerleri [%18] olduğu görüldü. Sonuç: Bölgemizdeki adli vaka özellik-- lerinin belirlenmesi adli olayla-- rı azaltma ve önlemede, eğitim çalışmalarında yol gösterici olacaktır. Bölgemizdeki iki yıllık vaka özelliklerine bakıldığın-- da çoğunlukla erkek, 11--20 yaş aralığında ve tüm vakaların yak-- laşık yarısının kasten yaralama eylemleri olduğu görülmektedir. Bölgemizde genç yaşlarda şid-- det eylemleri yoğunlaşmaktadır. Sonuç olarak, bölgemizdeki suç özellikleri ve nedenlerinin orta-- ya konması için dahafazla çalış-- ma yapılması gerekmektedirABSTRACT Objectives The goal of this study is the determination of, age, gender, authority sent, type of event distributions, of criminal cases which have been sent to Kahramanmaraş Sütçü imam University Medical Faculty Department of Forensic Medicine by months and years in two— yearperiod. Methods: Forensic reports which had been written between January 7, 2070 and December 37, 2010 for cases sent to the Department ofForensic Medicine by judicial authorities were evaluated retrospectively. Results: total of 7624 cases were evaluated. Of the legal cases, 7757 [77,2 %) were males and 467 [28,8 %] were females. Most of the cases were aged between 77-20 years {29,2 %) and 21—30 age group (27 %] was in the second place. Most of the forensic cases were concentrated during spring period, especially in May and June. The request for forensic report was made by police stations mostly. It was seen that among willful injuries, the blunt traumatic injuries were the most common ones [36,3 %). Other injuries were stab wounds [14,6 %], sexual assaults {77,4 %}, traffic accidents [11,4 %), forensic psychiatry [9 %] and others [18 %].Conclusion: Defining the regional characteristics of medico— legal cases will guide us for the reduction and prevention of criminal events and training activities. Looking at two years duration, it is shown that male gender was predominant, age range was between 77-20 years, and nearly half of all cases were intentional injuries. Acts of violence in our region are more frequently seen at young ages. As result, further studies are needed to elicit characteristics and cause of the crime in our regi
Raman applications in medicine and forensic science
Raman Spektroskopisi (RS) genellikle lazer kaynag ından çıkan monokromatik ışının inelastik saçılmasına dayalı bir tekniktir. RS, hiçbir numune hazırlamayı gerektirmeyen, çok az bir numunenin bile o lçu m için yeterli oldug u ve numuneye zarar vermeyen bir yo ntemdir. RS çeşitli tıp uygulamalarında etkili ve çok yo nlu analitik teknik oldug u kanıtlanmıştır. Biyolojik sıvılarda, organik ve inorganik bileşiklerin varlıg ının tespitinde kullanılmaktadır. Ayrıca insan ait dokularının kimyasal bileşimlerinde, kan metabolitlerinin ve tedavi edici ilaçların kimyasal o lçu mlerinde, klinik tanı ve biyolojik o rneklerin kantitatif analizi için ve daha birçok çalışmada kullanılmaktadırRaman Spectroscopy (RS) is a technique based on inelastic scattering of monochromatic beam from the laser source. RS is a method which requires no sample preparation, only a small sample is sufficient for measurements and do not damage the sample. RS has proven to be a versatile and effective analytical technique in a variety of forensic applications. RS is used to determine biological fluids and the presence of organic and inorganic compounds. İn addition, RS is used to determine the chemical compositions of human tissue, for blood metabolites and therapeutic drugs for chemical measurements, for clinical diagnosis and quantitative analysis of biological samples and in many studie
Tıp fakültesi hastanesi acil servisine başvuran zehirlenme olgularının analizi
Amaç: Zehirlenmeler geçmişten bu yana insanların önemli sorunlarından biridir. Zehir tanımı ilk olarak İngilizlerde 1230 yıllarında ölümcül olabilen ilaçları tanımlamak için kullanılmıştır. Çalışmamızda Mustafa Kemal Üniversitesi Hastanesi Acil Servisine 1 Ocak 2006-31 Aralık 2010 tarihleri arasında başvuran zehirlenme olgularının geriye dönük değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntemler: Acil servise belirtilen tarihlerde başvuran zehirlenme olguları geriye dönük olarak tarandı. Olguların yaş, cinsiyet, getirildikleri yerler, klinik durumları, zehirlenme türleri, zehirlenme dönemleri, tedavi yerleri ve metotları, yatış süreleri ve sonuçları değerlendirildi. Bulgular: Yüz otuz dört zehirlenme olgusu çalışmaya alındı. Tüm olguların %30.6’sı erkek, %69.4’ü kadındı. Yaş ortalaması 27.87±12.97 idi. Olgular hastaneye başvurduklarında, %53.7’sinin bilincinin açık, %35.1’inin konfüze, %11.2’sinin bilincinin kapalı olduğu görüldü. Zehirlenmeye neden olan ilaçlar; çoklu ilaç (47hasta-%35.1), antidepresanlar (29 hasta-%21.6) ve tarım ilacı (26 hasta-%19.4) olarak belirlendi. Zehirlenmelere en sık aralık ayında rastlandı. Yüz yirmi üç (%91.8) hastaya mide yıkaması, aktif kömür ve antidot tedavisi uygulandı.Olguların 75’inin (%56) acil yataklı serviste, 21’inin (%15.6) yoğun bakımda yattığı, 38 hastanın (%28.4) ise acilde gözlem sonucu taburcu edildiği tespit edildi. Olguların çoğunun (53 olgu-%39.6) 3 gün yattığı belirlendi. Olgular takip ve tedavi sonuçlarına göre değerlendirildiğinde; 131 olgunun (%97.8) tedavi sonrası taburcu edildiği, 3 olgunun (%2.2) sevk edildiği görüldü. Takip edilen zehirlenme olgularında ölüm görülmedi. Sonuç: Zehirlenmeler en sık; çoklu ilaç alımı sonrası, erişkinlerde intihar amaçlı, çocuklarda yanlışlıkla alma ile olmuştur. Hastaların çoğunun acil yataklı servisde takip edilerek taburcu edilmesi, deneyimli acil hekimleri tarafından yapılabilmektedir. Zehirlenme vakalarını azaltmak için;aile ve toplumun eğitilmesi, temizlik maddeleri ve ilaçların kolay ulaşılabilir yerlerde tutulmaması, gereksiz ilaç reçete edilmemesi ve reçetesiz ilaç satılmaması önerilebilir. (JAEM 2012; 11: 31-4)Objective: Poisoning has been an important human problem since ancient times. The definition of a poison as a substance drug whch was potentially fatal was first introduced by the British in 1230. In our study, we aimed to retrospectively evaluate the cases of poisoning admitted to the Mustafa Kemal University Hospital between January 1, 2006 and December 31, 2010. Material and Methods: Poisoning cases admitted to the emergency room were reviewed retrospectively. Age, gender, places of transportation,clinical status, types of poisoning, intoxication periods, locations and methods of treatment, length of stay and outcomes were evaluated. Results: A total of 134 cases of poisoning were studied, of whom 30.6% were male and 69.4% were female. The mean age was 27.87±12.97. The cases were referred to hospital, 53.7% were fully conscious, 35.1% were confused and 11.2% were unconscious Drugs that cause poisoning were classified as,multiple drug (47patients-35.1%), antidepressants (29 patients-21.6%) and pesticides (26 patients-19.4%), respectively. Poisoning is most commonly seen in December. One hundred and twenty-three (91.8%) patients were treated by gastric lavage, activated charcoal and antidote. Seventy-five patients (56%), in the emergency bed service, 21 out (15.6%) in intensive care and 38 patients (28.4%) under emergency observation were discharged following observation. Most of the cases (53 cases 39.6%) were (determined 3 days lies) kept under observation as inpatients for 3 days. The patients were evaluated according to the results of follow-up and treatment; 131 patients (97.8%) were discharged after treatment, 3 patients (2.2%) were transferred No death occurred in the cases of poisoning which were treated. Conclusion: Poisoning was most commonly seen following multiple drug intake, in suicide attempts in adults, and in children by accidental ingesting. Most of the patients can be kept under observation in emergency beds and discharged from the service, by experienced emergency physicians. In order to reduce the incidence of poisoning, the family and society should be educated cleaning agents kept in inaccessible places and advice given regarding not prescribing unnecessary drugs or selling drugs without prescription. (JAEM 2012; 11: 31-4
Saç ve tırnakta etil glukuronid konsantrasyonlarının karşılaştırılması
Amaç: Alkol kullanımı Dünyada önemli bir sorun olarak devam etmektedir. Adli tıp pratiğinde, kişinin alkol alıp almadığını ortaya koyabilmek için vücutta alkol ve metabolitlerinin tespiti gerekmektedir. Bu amaçla, alkol alımından sonra tırnak ve saç gibi keratinöz dokularda ethyl glucuronide (EtG) tespiti önem taşımaktadır. Bu çalışmada tırnak ve saç dokusunda tespit edilen EtG miktarlarının korelasyonunu araştırdık. Yöntemler: Kronik alkol kullanan toplam 16 olgunun saç ve tırnak dokuları alındı. Alınan saç ve tırnak örnekleri LC/ MS/MS yöntemi ile analiz edildi. Saç ve tırnak dokusundan elde edilen sonuçlar karşılaştırıldı. Bulgular: Analizlerde saç örneklerinde EtG 1.33-65.67 (+/- SD16.57) ppb arasında bulundu. Tırnak dokusunda EtG 4.27-225.03 (+/- SD 59.77) ppb aralığında analiz edildi. Saç dokusu ile tırnak dokusu EtG değerleri arasında anlamlı (r=0,808, p<0.001) bir ilişkinin varlığı gösterildi. Sonuç: EtG’nin saç ve tırnak dokusunda gösterilebileceği ortaya kondu. Özellikle saçı olmayan kişilerde alkol metabolitinin tespiti için tırnak dokusunun kullanılabileceğini düşünüyoruz. Ayrıca saç ve tırnak dokusundaki EtG oranları arasında anlamlı bir ilişki vardır.Objective: Alcohol abuse remains to be an important problem in the world. In forensic medicine practice, alcohol and its metabolites should be detected in the body in order to determine whether a person has taken alcohol or not. Therefore, detection of ethyl glucuronide in such keratinous tissues as nails and hair following alcohol intake is important. In the present study, we compared hair ethyl glucuronide concentrations with nail ethyl glucuronide (EtG) concentrations. Methods: Hair and nail specimens were obtained from a total of 16 people taking alcohol. The specimens were analyzed with LC/MS/MS technique. Ethyl glucuronide concentrations of hair specimens were compared with those of nail specimens. Results: Ethyl glucuronide concentrations were 1.33- 65.67 (+/- SD16.57) ppb in hair specimens and 4.27- 225.03 (+/- SD 59.77) ppb in nail specimens. Hair ethyl glucuronide concentrations were correlated with nail ethyl glucuronide concentrations (r=0,808, p<0.001). Conclusion: This study showed that ethyl glucuronide concentrations in hair and nails could be determined. This suggests that detection of nail ethyl glucuronide concentrations can be useful in people without hair. In addition, there was a significant relationship between hair and nail ethyl glucuronide concentrations
A series of civilian fatalities during the war in Syria
BACKGROUND: A considerable number of deaths due to firearm injuries have occurred during wars all over the world. In this study, it is aimed to evaluate demographic characteristics and injury properties of cases died during civil war in Syria.METHODS: The postmortem examination and autopsy reports of 321 forensic deaths occurred between January and December 2012 were analyzed, retrospectively. Of the 321 forensic deaths,186 cases were injured and died in the civil war in Syria and, therefore, included in the scope of the study. Four cases died by natural causes or traffic accidents were excluded.RESULTS: Cases were most commonly (n=73, 39.2%) aged between 21 and 30 years, and 21.5% (n=40) of cases aged under 20 years. Of females, 68.8% (n=11) were children and young adults under 20 years of age. An overwhelming majority of deaths (n=125, 67.2%) were caused by explosive and shrapnel injuries, followed by (n=49, 26.3%) gunshot injuries related deaths. CONCLUSION: This study indicated that a significant proportion of those who died after being injured in the Syrian war were children, women and elderly people. The nature and localization of the observed injuries indicated open attacks by military forces regardless of targets being civilians and human rights violationsBACKGROUND: A considerable number of deaths due to firearm injuries have occurred during wars all over the world. In this study, it is aimed to evaluate demographic characteristics and injury properties of cases died during civil war in Syria.METHODS: The postmortem examination and autopsy reports of 321 forensic deaths occurred between January and December 2012 were analyzed, retrospectively. Of the 321 forensic deaths,186 cases were injured and died in the civil war in Syria and, therefore, included in the scope of the study. Four cases died by natural causes or traffic accidents were excluded.RESULTS: Cases were most commonly (n=73, 39.2%) aged between 21 and 30 years, and 21.5% (n=40) of cases aged under 20 years. Of females, 68.8% (n=11) were children and young adults under 20 years of age. An overwhelming majority of deaths (n=125, 67.2%) were caused by explosive and shrapnel injuries, followed by (n=49, 26.3%) gunshot injuries related deaths. CONCLUSION: This study indicated that a significant proportion of those who died after being injured in the Syrian war were children, women and elderly people. The nature and localization of the observed injuries indicated open attacks by military forces regardless of targets being civilians and human rights violation
Türkiye'de eşe karşı anal yoldan cinsel saldırılar
Amaç: Bu çalışmada; eşe karşı anal yoldan cinsel saldırı eylemlerinin medikolegal yönüyle incelenmesi amaçlanmıştır. Yöntemler: Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı'na Ocak 2007 ile Haziran 2012 tarihleri arasında anal yoldan cinsel saldırı iddiası ile getirilen 34 vaka çalışma kapsamına alındı. Olguların muayene bulguları değerlendirilerek, yüz yüze görüşülerek sosyodemografik özelliklerini içeren anket uygulandı. Bulgular: Çalışmaya dahil edilen 34 anal saldırı eylemi olan mağdurların 34'ü de (%100) kadın eşe karşı yapılmıştı. Mağdurların yaş ortalaması 23,2 ± 5,2 olarak bulundu. Saldırıya uğrayan eşlerden 24' ü (%70,6) daha önce fiziksel şiddet gördüğünü ifade etmişken, 10' u (%29,4) herhangi bir fiziksel şiddete uğramadığını beyan etmiştir. Olgulardan sadece 4' ü anal saldırı nedeniyle başvurduğu, diğer olguların farklı nedenlerle başvurup muayene sırasında anal saldırı tespit edildiği bilgisine ulaşıldı. Çalışmamızda eşe karşı anal saldırı mağdurlarının genellikle genç yaş, kadın, ev hanımı gurubunda olduğu ve anal saldırı eyleminin süreğenlik içerdiği bulgusuna ulaştık. Sonuç: Dünyada olduğu gibi bölgemizde de eşe karşı anal saldırılar önemli bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Evli kadınlar üzerinde tarama çalışmaları yaparak bu sorunun sıklığa hakkında tespit yapılmalı, soruna yönelik çözüm önerileri oluşturulmalıdır.Objective: The aim of this study was to investigate medicolegal aspects of sexual assaults involving anal penetration against females by their partners.Methods: This study includes 34 females claimed to be exposed to anal sexual assaults and referred to the Department of Forensic Medicine, Kahramanmaraş Sütçü İmam University between January 2007 and June 2012. Data were obtained from physical examination records and a face to face applied questionnaire composed of questions about socio-demographic features. Results: Sexual assaults involving anal penetration were committed against females in all 34 cases included in the study. The mean age of the victims was 23.2±5.2 years. Twenty-four women (70.6%) had a history of physical violence, but 10 (29.4%) did not. Out of all, only four women were presented to hospital because of assault. The rest were noticed to be transferred with conditions other than assaults but they were found out to be exposed to anal assaults on examinations. Most of the cases were young, female and a housewife and were exposed to anal assault. Conclusion: Anal sexual assault against females by their partners is a serious problem in our region. Therefore, screening studies on women should be conducted to determine the frequency of the condition and to provide solutions for the problem
- …