55 research outputs found

    The Evaluation of New Settlements in Rural Areas: Kalecik Village in Tercan District of Erzincan Province

    Get PDF
    In rural areas where modern residences are rapidly spreading, the local fabric and culture can be relegated to a secondary position, leading to the loss of traditional structures, lifestyles, and authenticity when establishing new settlements. This study aims to determine whether the expectations of the residents living in the new settlement areas built by public institutions in Kalecik village of Tercan district in Erzincan province are met and to assess their satisfaction. In this context, a literature review was conducted, and new settlement areas and residences were examined through on-site observation. Face-to-face surveys were also conducted. The findings indicate that most users have made changes to their homes by adding structures such as oven houses and barns, enclosing open spaces like balconies, and preferring reinforced concrete construction systems. The results emphasize that when planning new rural settlements, the region's climate, culture, and architecture should be taken into account, and the demands of the local population should not be overlooked

    COVID-19 hastalarında mitral anüler kalsifikasyonun mortalite ve miyokard hasarı ile ilişkisi

    Get PDF
    Coronavirus disease-2019 (COVID-19) can particularly affect the respiratory and cardiovascular systems and cause serious mortality. Mitral annular calcification (MAC) is a mitral valve pathology associated with cardiac mortality. We aimed to evaluate the effect of MAC on myocardial injury (MI) and mortality, which can develop secondary to COVID-19 infection. Materials and Methods After applying the exclusion criteria, thorax computed tomography (CT) images of the remaining 1151 consecutive COVID-19 patients were evaluated. Calculation of MAC scores was done by two expert radiologists blinded to the study data. MI was defined as those with hs-TnI level (≥34 ng/dl). Patients included in the study were classified as having mortality and not occurring. Results Male gender, advanced age (>65), hypertension, diabetes mellitus, chronic obstructive pulmonary disease, chronic kidney disease (CKD), coronary artery disease, heart failure and atrial fibrillation rates were statistically higher in the mortality group (p<0.05). The presence of MAC was 34.1% in the mortality group, while it was 16% in the survival group (p<0.001). MI was observed 49.3% in the mortality group, while it was 16.2% in the survival group (p<0.001). Presence of MAC was associated with MI (14.8% vs 38.7%, p<0.001). Age (OR=1.976, 95% CI 1.166-3.346, p=0.011), male gender (OR=1.784, 95% CI 1.101-2.892, p=0.019), CKD (OR=2.293, 95% CI 1.085-4.485, p=0.030), MI (OR=2.893, 95% CI 1.735-4.823, p<0.001) and advanced lung involvement on CT (OR=2.231, 95% CI 1.084-4.594, p=0.029) were the independent predictors of mortality Conclusion In terms of MI and mortality risk in COVID-19 patients, it may be recommended to evaluate MAC from the CT images.Koronavirüs hastalığı-2019 (COVID-19) özellikle solunum ve kardiyovasküler sistemleri etkileyerek mortaliteye ve ciddi morbiditelere neden olabilir. Mitral halka şeklindeki kalsifikasyon (MAC), kardiyak mortalite ile ilişkili bir mitral kapak patolojisidir. Bu çalışmada, MAC’ın COVID-19 enfeksiyonuna sekonder gelişebilen miyokard hasarı (MI) ve mortalite üzerine etkisini değerlendirmeyi amaçladık. Gereç ve Yöntemle Dışlama kriterleri uygulandıktan sonra geriye kalan 1151 ardışık COVID-19 hastasının toraks bilgisayarlı tomografi (BT) görüntüleri değerlendirildi. MAC puanlarının hesaplanması, çalışma verilerine kör olan iki uzman radyolog tarafından yapıldı. MI, hs-TnI düzeyi (≥34 ng/dl) olanlar olarak tanımlandı. Çalışmaya dahil edilen hastalar mortalitesi olan ve olmayan olarak sınıflandırıldı. Bulgular Mortalite grubunda erkek cinsiyet, ileri yaş (>65), hipertansiyon, diabetes mellitus, kronik obstrüktif akciğer hastalığı, kronik böbrek hastalığı (KKD), koroner arter hastalığı, kalp yetmezliği ve atriyal fibrilasyon oranları istatistiksel olarak daha yüksekti (p<0.05). Mortalite grubunda MAC varlığı %34.1, sağkalım grubunda ise %16 idi (p<0.001). Miyokardiyal hasar mortalite grubunda %49.3, sağkalım grubunda ise %16.2 olarak saptandı (p<0.001). MAC varlığı MI ile ilişkiliydi (%14.8’e karşılık %38.7, p<0.001).Yaş (OR=1.976, 95% CI 1.166-3.346, p=0.011), erkek cinsiyet (OR=1.784, 95% CI 1.101-2.892, p=0.019), kronik böbrek yetersizliği (OR=2.293, 95% CI 1.085-4.485, p=0.030), MI (OR=2.893, 95% CI 1.735-4.823, p<0.001) ve küçük hücreli akciğer tutulumu (OR=2.231, 95% CI 1.084-4.594, p=0.029) mortalitenin bağımsız belirleyicileri idi. Sonuç COVID-19 hastalarında MI ve mortalite riski açısından BT görüntülerinden MAC değerlendirilmesi önerilebilir

    Toplum örnekleminden ergenler ile çocuk psikiyatrisine başvuran ergenlerin sorun alanlarının karşılaştırılması

    No full text
    119- ÖZET Bu araştırmada, normal grup alarak toplum örneklemi içinden rasgele seçilen bir grup ergen ile, klinik grup olarak çocuk psikiyatrisine başvuran vakalar arasından seçilen bir grup ergen, problem alanlarının belirlenmesi ve karşılaştırılması amacıyla incelenmiştir. Araştırma materyali hepsi ortaokul öğrencisi olan, 12-16 yaşları arasında, yaş ortalamaları 14.000 T 0.033 olan 740 normal ergen ve yaş ortalamaları 13.S0O + 0.147 olan 66 sorunlu ergenden oluşmuştur. Normal grup deneklerin 320'si erkek, 420'si kız; klinik grup deneklerin ise 35'İ erkek, 3İ"i kızdır. Araştırma gereci olarak; Sağlık ve Beden Gelişimi, Okul, Ev ve Aile, Başkalarıyla İlişki, Kız Erkek Arkadaşlık Yaşamı, Gelecek- İdeal, Kişilik alanları olmak üzere 7 problem alanını yansıtan İ77 maddeden oluşan, 1971'de Milli Eğitim Bakanlığı tarafından, ortaokul öğrencilerinin problemlerini belirlemek üzere hazırlanmış bir Problem tarama listesi kullanılmıştır.-ıeo- Araştırma bulguları olarak* klinik grupta sorun belirtilme yüzdelerinin normal gruptan daha fazla olduğu; her iki grupta da en sık sorun belirtilen alanların okul ve kişilikle ilgili olduğu; normal grupta kız erkek arkadaşlık yaşamı ile ilgili sorun alanında klinik gruptan» klinik grubun ise sağlık-beden gelişimi ve kişilik alanlarında normal gruptan istatistik anlamlılık veren düzey de daha fazla sortin belirttikleri; okul* ev ve aile yaşamı başkalarıyla İlişkiler* gelecek ve ideal alanların da klinik grup daha fazla sorun belirtmekle birlikte istatistiksel fark Olmadığı* tüm sorunlar bir bütün olarak değerlendirildiğinde* klinik grubun normal gruptan anlam lı düzeyde daha sorunlu bulunduğu saptanmıştır. Bu araştırmanın sonucu olarak* 1E-16 yaşında toplum örneklemindeki öğrenci ergenler ile çocuk psikiyatrisine başvuran ergenler arasında* çoğu ergenlik dönemine özgü sayılabilen ortak sorunların söz konusu olduğu* ancak klinik grupta bedensel sağlık ve kişilik sorunları açı sından normal gruptan anlamlı düzeyde daha fazla sorun taşıdığı ve bu sonuçların literatürle uyum içinde olduğu kanısına varılmıştı

    Aile Desteği ya da Denetimli Serbestlik Kararı Sonucu Tedavi Merkezine Başvuran Madde Kullanım Bozukluğu Olan Ergenlerin Klinik, Sosyodemografik Farklılıklarının Belirlenmesi ve Denetimli Serbestlik Olgularında Ayıklığı Sağlamada Öngörücü Faktörlerin Belirlenmesi

    No full text
    Introduction: This study has two objectives. The first objective of this study was the determination of some basic clinical and sociodemographical differences among the adolescents with substance abuse who apply to a treatment center with support from their family or by order of the probation office. The other objective of this study was the determination of the predictive factors in maintaining soberness among adolescents who successfully complete the probation treatment process. Methods: The target population of this study is young adults under 19 years of age who apply to a substance addiction center for adolescents as a result of encouragement from their family or ordered by the Probation Office between 2005 and 2013. These two groups were analyzed in terms of socio-demographical characteristics such as age, the age at which they tried the substance, the age at which they applied to the treatment center, sex, substances they used, education period, employment history, and street life experience. The Statistical Package for the Social Sciences (SPSS) 18.0 software was used for the statistical analysis. Results: It was detected that among the cases who applied to the treatment center with family support, their education period was longer than probation (PR) cases (p0.0001), and the rates of previous treatment, their mother being alive, and having street life experiences were more frequent (p values: 0.0001; =0.010; =0.027; 0.0001, respectively) and employment history was higher among PR cases (p0.0001). In terms of the substances used, ecstasy, alcohol, inhalants, and volatile substances are more common among those applying with family support (p=0.018; 0.001; 0.0001, respectively). However, use of cannabis was found to be more common among PR cases (p0.0001). It was found that PR cases who successfully completed their treatment process had married parents (p=0.008) and had more years of education (p=0.004). It can be predicted that if the subject is well educated and does not use multiple substances or have an alcohol history, the treatment process for PR cases can be successfully completed. (R2 =0.176; p0.0001). Conclusion: The rates of completing the treatment among cases analyzed in this study were higher than those among cases from adults. In the studies conducted, the results of the treatment efficiency among PR cases were inconsistent. This inconsistency may result from, except for legal obligations, having different circumstances such as socio-economic factors during the treatment period.Amaç: Bu çalışmanın iki amacı vardır. Bu çalışmanın ilk amacı, aile desteği ya da denetimli serbestlik kararı sonucu tedavi merkezine başvuran madde kullanım bozukluğu olan ergenlerin bazı temel klinik ve sosyodemografik farklılıklarının belirlenmesidir. Bu çalışmanın diğer amacı ise denetimli serbestlik tedavi sürecini başarı ile tamamlayan ergenlerde ayıklığı sağlamada öngörücü faktörlerin belirlenmesidir. Yöntemler: Bu çalışmanın evreni 2005-2013 yılları arasında bir ergen madde bağımlılığı merkezine, aile desteği ile gelen ya da denetimli serbestlik bürosunca yönlendirilen 19 yaşından küçük olgulardan oluşmaktadır. Bu iki grup yaş, maddeyi ilk deneme yaşı, tedaviye başvurma yaşı, cinsiyet, kullandıkları maddeler, eğitim süresi, çalışma öyküsü, sokak yaşantısı gibi sosyodemografik özellikler açısından incelenmiştir. İstatistiksel analiz için SPSS 18.0 programı kullanılmıştır. Bulgular: Tedavi merkezine aile desteği ile gelen olgularda eğitim süresinin denetimli serbestlik (DS) olgularına göre daha uzun olduğu (p0,0001), önceden tedavi olma, annenin sağ olma ve sokak yaşantısı öyküsünün olma oranı daha sık olduğu (sırasıyla p değerleri: 0,0001; =0,010; =0,027; 0,0001), çalışma öyküsünün ise DS olgularında yüksek olduğu saptandı (p0,0001). Madde tercihleri açısından, aile desteği ile gelenlerde ekstazi, alkol, inhalan ve uçucu madde kullanımının daha sık olduğu saptandı (sırasıyla p=0,018; 0,001; 0,0001). Buna karşın esrar kullanımı DS olgularında daha sık olarak bulundu (p0,0001). Tedavi sürecini başarılı tamamlayan DS olgularının, ebeveynlerinin evli olma oranının daha yüksek olduğu (p=0,008) ve eğitim sürelerinin daha uzun olduğu (p=0,004) belirlendi. Tamamlanmış eğitim süresi fazla ise, çoğul madde kullanımı yoksa ve alkol kullanma öyküsü yoksa denetimli serbestlik tedavi sürecinin başarıyla tamamlanabileceği tahmin edilebilir (R2 =0,176; p0,0001). Sonuç: Bu çalışmada değerlendirmeye alınan olguların tedaviyi tamamlama oranı erişkinlik dönemine göre daha yüksektir. Yapılan çalışmalarda, DS sisteminde tedavinin etkililiğine ilişkin sonuçlar tutarsızdır. Bu tutarsızlık tedavi sürecinde, yasal zorunluluktan başka sosyoekonomik faktörler gibi farklı şartlara sahip olunmasından kaynaklanabilir

    Evaluation of the contribution of inpatient services and experiences on improvement in child and adolescent psychiatry practice

    No full text
    Amaç: Bu çalışmada Mart 2013-Eylül 2014 tarihleri arasındaki dönemde çocuk ve ergen psikiyatrisi yataklı servisinde tedavi görmüş olan hastaların, sosyodemografik özellikleri, psikiyatrik tanıları, tedavi seçenekleri ve yatış sonrası iyileşme düzeylerinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır.Yöntem: Mart 2013-Eylül 2014 tarihleri arasında, Ege Üniversitesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Yataklı Servisi'nde yatarak tedavi gören ve taburcu edilen 149 hasta değerlendirmeye alınmıştır. Verilerin elde edilmesinde, yatış sırasında her hasta için ayrı olarak hazırlanmış olan hasta dosyalarından yararlanılmış, uygun hastalar Okul Çağı Çocukları için Duygulanım Bozuklukları ve Şizofreni Görüşme Çizelgesi-Şimdi ve Yaşam Boyu Şekli ile değerlendirilmiştir. Yatış sırasında ve taburculukta hastalık şiddetini ve iyileşme düzeylerini değerlendirmek için Klinik Global İzlenim Ölçeği-Şiddet (KGİÖ-Ş) ve Klinik Global İzlenim Ölçeği-İyileşme (KGİÖ-İ) kullanılmıştır. Bulgular: Hastaların yaş ortalaması 14.2 idi. Hastaların %63.1'i kız, %36.9'u erkekti. Hastaların tanı dağılımlarına bakıldığında en sık tanılar duygudurum bozuklukları %57.7, dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu %10.7, şizofreni ve diğer psikotik bozukluklar %8.1 idi. Hastaların ortalama yatış süreleri 24.4 gündü. Yatış süresi uzadıkça KGİÖ-İ'de iyileşme düzeylerinin arttığı belirlenmiştir. Hastaların tümünde yatışı sırasında psikotrop ilaçlar kullanılmış, en sık kullanılan ilaç grubu antipsikotik ilaçlar olarak belirlenmiştir. İlk yatış sırasındaki muayenede değerlendirilen KGİÖ-Ş ortalama değeri 5 (belirgin hasta) ; taburculuk sonrası KGİÖ-Ş ortalama değeri 3 (hafif düzeyde hasta) olarak saptanmıştır. Hastaların yatış ve çıkış KGİÖ-Ş puanları karşılaştırıldığında anlamlı fark bulunmuştur. Sonuç: Türkiye'de sınırlı sayıda bulunan çocuk ve ergen psikiyatrisi yataklı servislerinin, çocuk ve gençlerin ruh sağlığına olumlu katkısı tartışılmazdır. Bu çalışma yataklı servislerle yapılacak ileriki çalışmalar için bir ön çalışma niteliğindedir.Objective: In this study it's aimed to evaluate the sociodemographic characteristics, psychiatric diagnoses, treatment options and improvement levels of the patients who were treated in Child and Adolescent Psychiatry inpatient service. Methods: One hundred and forty-nine patients between who were treated in Ege University Child and Adolescent Psychiatry inpatient service between March 2013 and September 2014 were evaluated. The patients' files were used for data collection and Kiddie Schedule for Affective Disorders and Schizophrenia for School Age Children-Present and Lifetime version (K-SADS) was used for appropriate patients. Clinic Global Impression ScaleSeverity (CGIS-S) was used for all cases for determining the psychiatric disorder severity and Clinic Global Impression Scale-Improvement (CGIS-I) was used for evaluating the treatment effect. Results: The age mean was 14.2. %63.1 of the patients were girls and %36.9 boys. The common diagnoses were mood disorders %57.7, attention deficit and hyperactivity disorder %10.7, schizophrenia and other psychotic disorders %8.1. The mean treatment duration was 24.4 days. It is founded that the longer duration of hospitalization has positive effect on CGI improvement scores. All patients get psychopharmacological medication during inpatient follow up. The most used medication were antipsychotics. First CGIS-S median level of the patients was 5 (markedly ill) and 3 when discharging. When we compare the hospitalization and discharge CGI-S score medians of patients', a statistically significant difference was founded. Results: Although there is a limited number of inpatient services for children, the positive contribution of inpatient services on children and adolescents' mental health is incontrovertible unquestionable. This study is a preliminary report for forthcoming studies with special inpatient services for children and adolescent

    Otizm-Spektrum Anketi Türkçe formunun psikometrik özellikleri

    No full text
    Objective: Autism is characterized by difficulties in three separate areas involving impairments in social abilities and communication, and repetitive or stereotyped behaviors and interests. Several studies have reported elevated rates of traits related to autism symptoms in first degree relatives called broad autism phenotype. The aim of the study was to evaluate the reliability and psychometric features of the Turkish version of the Autism-Spectrum Quotient (AQ-TR), that was developed by Baron-Cohen and his colleagues and which is a self-administered questionnaire designed to measure the degree to which an adult with normal intelligence has traits associated with autism. Methods: The AQ-TR was administered to 406 university students (58% female, 42% male). To show the reliability of the Turkish version of the AQ (ASQ-TR) Cronbach's alpha values and test-retest was evaluated on university students. Factor analysis was used to test the construct validity of the scale. Results: Cronbach's alpha value for the scale was 0.64. Test-retest reliability of the scale was satisfactory (0.72). Male students scored higher in total score (p=0.003) and social skills, communication and imagination subscales. Principal component analysis supported a three factorial structure. Discussion: These results suggest that the ASSQ-TR is a reliable instrument and also the construct validity was shown by factor analysis. The scale was successful on showing the male-female discrepancy which is notified about other cultures. It is necessary to sup-port the validity of the scale by HFA/AS cases participation.Amaç: Otistik bozukluk sosyal etkileşim, iletişim becerilerinde zayıflık ve yineleyici basmakalıp davranışlar ile karakterize nörogelişimsel bir bozukluktur. Otizm tanılı bireylerin sağlıklı akrabalarında eşik altı otistik özelliklerin daha sık görüldüğü bilinmektedir. Bu çalışmanın amacı, normal bireylerde eşik altı otistik özellikleri ölçmeye yönelik bir öz-bildirim anketi olarak geliştirilen 50 maddelik 'Otizm-Spektrum Anketi'nin (Autism-Spectrum Quotient, AQ) Türkçe formunun (OSA-TR) güvenilirlik ve psikometrik özelliklerini incelemektir. Yöntem: Çalışmamızın örneklemini 406 üniversite öğrencisi (%58 kadın, %42 erkek) oluşturmaktadır. Ölçeğin Türkçe formunun (OSA-TR) güvenilirliğini göstermek için üniversite öğrencilerinde iç tutarlılık (Cronbach alfa) katsayısı ve test-yeniden test güvenilirliği değerlendirilmiştir. Ölçeğin test-yeniden test güvenilirliği, 90 öğrenciye ölçeğin iki hafta sonra yeniden uygulanmasıyla yapılmıştır. Ölçeğin yapı geçerliliğini göstermek için faktör analizi uygulanmıştır. Sonuçlar: Ölçeğin Cronbach alfa iç tutarlılık katsayısı 0.64 olarak saptanmıştır. OSA-TR'nın test-yeniden test güvenilirlik katsayısı 0.72 bulunmuştur. OSA-TR toplam puanı ve sosyal beceri, iletişim ve hayal gücü alt ölçek puanları erkeklerde kadınlardan daha yüksektir. Yapılan ana bileşen faktör analizinde üç faktör tanımlanmıştır; iletişim/zihin okuma, ayrıntılar, sosyal beceri. İletişim/zihin okuma ve sosyal beceri alanında erkekler yüksek puan almıştır. Tartışma: Sonuçta OSA-TR'nın güvenilirliği ve yapı geçerliliği gösterilmiştir. Diğer kültürlerde bildirilen kadın-erkek farkını göstermekte başarılı olmuştur. OSA-TR'nin Yüksek İşlevsellikli Otistikler ve Asperger Sendromu olan bireylerin de katıldığı çalışmalarla geçerliliğinin desteklenmesi faydalı olacaktır
    corecore