2 research outputs found

    Trombositten zengin fibrinin gömülü yirmi yaş dişi cerrahisi sonrası postoperatif komplikasyonların azaltılmasına etkisi: prospektif, randomize kontrollü klinik araştırma

    No full text
    AMAÇ: Bu çalışmanın birincil amacı, mandibular gömülü yirmi yaş dişi cerrahisi sonrası, antibiyotik kullanılmaksızın trombositten zengin fibrinin postoperatif ağrı, şişlik ve trismus üzerine etkilerini incelemektir. Ayrıca, diğer bir amaç da hastaların postoperatif dönemdeki yaşam kalitelerini değerlendirmektir.GEREÇ VE YÖNTEM: Bu çalışmaya kemik retansiyonlu, üzeri tamamen mukoza ile kapalı, meziyo-angular pozisyonda gömülü dişlere sahip toplam 40 hasta dahil edildi. Hastalar iki gruba ayrıldı. Birinci gruptaki hastaların çekim soketine trombositten zengin fibrin yerleştirildi; ikinci gruba sadece geleneksel cerrahi uygulandı (soket boş bırakıldı). Bütün cerrahi işlemler lokal anestezi altında aynı cerrah tarafından yapıldı. Cerrahi sonrası hastalara antibiyotik reçete edilmedi. Yedi günlük takip periyodunda hastaların ağrı, şişlik, trismus ve yaşam kalitesi kayıtları değerlendirildi.BULGULAR: Hastaların yaş ortalaması birinci grupta 23.3 (3.9) ve ikinci grupta 23.3 (4.6) olarak bulundu. İstatistiksel analizler iki grup arasında postoperatif ağrı, şişlik, ağız açıklığı ve yaşam kalitesi skorları açısından fark olmadığını gösterdi (p0.05).SONUÇ: Gömülü yirmi yaş dişi cerrahisinde trombositten zengin fibrin kullanımının postoperatif ağrı, şişlik, trismus ve yaşam kalitesi üzerine önemli bir etkisi olmadığı sonucuna varıldı.OBJECTIVE: The first aim of this study was to evaluate the effect of platelet-rich fibrin (PRF) on pain, swelling, and trismus after mandibular impacted third molar surgery without the use of postoperative antibiotics. A second aim was to evaluate the patients' quality of life (QOL) during the postoperative period.MATERIALS AND METHOD: Forty patients, who had bony impacted, mesio-angular mandibular third molars that were fully covered with mucosa, were selected. Patients were divided into two groups: PRF was placed in the socket in the first group and, traditional surgery was performed in the second group (the socket was left empty). The same surgeon performed all surgeries under local anesthesia. No antibiotics were prescribed after surgery. The outcome variables were pain, swelling, trismus, and QOL over a follow-up period of seven days.Results: The mean age of the patients was 23.3 (±3.9) years in the first group, and 23.3 (±4.6) years in the second group. Statistical analyses of the postoperative results showed that there were no significant differences between the groups with regard to pain, swelling, trismus, and QOL scores (p<0.05).CONCLUSION: The present study showed that PRF use had no significant effect on the postoperative pain, swelling, trismus, and QOL after impacted third molar surgery

    Mandibulada görülen santral dev hücreli granülomun sistemik kalsitonin uygulamasi ile tedavisi: Bir olgu sunumu

    Get PDF
    Cenrtal giant cell granuloma (CGCG) is a benign aggressive, destructive, intraosseous lesion of jaw that occurs before the age of 30 years and predominantly in females. Curettage is the most preferred therapy but in recent years also conservative therapy is commonly used. This report presents the treatment modality of 11 years old boy that had CGCG on mandibular molar area. The patient was examined clinically and radiologically and incisional biopsy was performed. CGCG was the definitive diagnosis and systemic calcitonin therapy was begun intranasally once a day and stretched 6 months. After 6 months and regression of the lesion size and callus formation was determined. For six years follow- up there wasn’t any findings of recurrence, abnormal dental eruption or functional disturbance. SDHG therapy with systemic calcitonin to avoid functional and aesthetic deformities in young patients is a non-surgical, minimally invasive and preferred method of treatment.Çene kemiklerinde görülen santral dev hücreli granulom (SDHG) çoğunlukla kadınlarda ve 30 yaş öncesinde görülen, iyi huylu, agresif, intraosseöz bir lezyondur. Tedavisinde sıklıkla küretaj tercih edilmesinin yanında, son yıllarda konservatif yöntemlerden de faydalanılmaktadır. Bu olgu raporunda 11 yaşında erkek hastanın, mandibular molar bölgesinde teşhis edilen SDHG’ ye tedavi yaklaşımından bahsedilecektir. Hastanın klinik ve radyolojik muayenesinin ardından, insizyonel biyopsi yapılmış ve SDHG tanısı konulmuştur. Hastanın tedavisi haftada 1 kez intralezyonel steroid uygulaması şeklinde başlamış ve beş hafta süreyle devam etmiştir. Ancak kontrol radyograflarında lezyonda herhangi bir rezolusyona veya yeni kalsifiye alana rastlanmamıştır. Sonrasında hastaya 6 ay boyunca günde bir kez olacak şekilde intranasal kalsitonin kullanmaya başlanmıştır. 6 ayın sonunda alınan kontrol radyografında lezyonda belirgin küçülme olduğu ve kemikte kallus formasyonunun başladığı gözlenmiştir. 6 yıllık takipte herhangi bir rekürrense rastlanmamıştır. Genç hastalarda fonksiyonel ve estetik deformitelerden kaçınmak için sistemik kalsitonin ile SDHG tedavisi, cerrahi olmayan, minimal girişimsel ve tercih edilebilir bir tedavi yöntemidir
    corecore