3 research outputs found
İlaç kullanmayan majör depresif bozukluk ve panik bozukluğu hastalarında idrar neopterin düzeyi
Objective: To measure urinary level of pterine which takes place in synthesis of monoamine in major depressive disorder and panic disorder patiens and compare results with healthy group. Methods: Fourteen patients with panic disorder, 26 patients with major depressive disorder and 20 healthy volunteers were included to the study. Beck Depression İnventory, Beck Anxiety İnventory, Panic-Agoraphobia Scale, State-Trait Anxiety İnventory were applied to patients in order to evaluate severity of disorders. Results: Measurement results of neopterin levels were 199.6±90.8 μmol/creatinine in depressive disorder group, 182.9±68.0 μmol/creatinin panic disorder group and 181.4±202.8 μmol/creatinin in control group (p=0.030). Neopterin level in depressive disorder is significantly higher than control group (p=0.015). Conclusion: Tetrahydrobiopterin (BH4) is cofactor of tyrosine hydroxylase and tryptophan hydroxylase, the rate limiting enzymes in synthesis of serotonin, noradrenaline and dopamine from tyrosine and tryptophan. Rise in plasma levels of neopterine means activation in BH4 synthesis and reduc-tion in monoamine levels. According to the results our study, changes in neopterine and BH4 levels may have influence in appearing depressive disorder more than panic disorder
Birinci basamak hekimlerinin şizofreniye bakış açısı
Amaç: Türkiye'deki birinci basamak hekimlerinin şizofreni ve tedavisine yaklaşımı ile ilgili bilgi, eğilim ya da algılamalarının saptanması ve bunu etkileyen etmenlerin ortaya koyulması amacıyla planlanan bu araştırma Psikiyatrik Araştırmalar ve Eğitim Merkezi Derneği (PAREM) tarafından yapılmıştır. Yöntem: Araştırma Adana, İstanbul, Trabzon, Diyarbakır ve Bolu'da yürütülmüştür. İllerin seçimi Devlet İstatistik Enstitüsü'nün gelişmişlik sınıflaması, çalışan psikiyatrist sayısı ve farklı coğrafi bölgeler dikkate alınarak yapılmıştır. İl ve ilçe merkezlerinde çalışan pratisyen hekimler araştırmaya alınmıştır. Uygulanan ankette, şizofreni ve depresyona karşı bilgi, algı ve eğilimleri ölçmek için 60 item yer almakta olup, her item için "katılıyorum", "katılmıyorum" ve "fikrim yok" şeklinde 3 yanıt kategorisi belirtilmiştir. Seçilmiş bölgelerdeki hekimleri ziyaret ederek, yüz yüze görüşmeler yaparak, her ilde 1 olmak üzere toplam 5 anketör anketleri uygulamıştır. Araştırmada 123 sağlık ocağında çalışan 300 birinci basamak hekimine anket uygulanmıştır, Anketin uygulandığı sağlık ocaklarında bulunan 55 hekim anketi uygulamayı reddetmiştir. Sonuçlar: Anketin uygulandığı hekimlerin %58.7'si erkek, %41.3'ü kadındır. Araştırmaya alınan hekimlerin yaş ortalamaları 31.4, ortalama olarak çalışma süreleri 6.5 yıl, bir hafta içerisinde gördükleri hasta sayısı 247.6, son bir hafta içinde gördükleri ortalama psikotik hasta sayısı ise 19.88'dir. Sonuçlara göre, hekimlerin büyük çoğunluğu şizofreniyi ruhsal bir zayıflık hali olarak görmekte ve %80'i şizofrenin tam olarak düzelmediğine inanmaktadır. Hekimlerin üçte birinden fazlası şizofreninin sosyal sorunlar nedeniyle ortaya çıktığına ve %26'sı şizofreninin iyileşmesi için sosyal sorunların çözülmesi gerektiğine inanmaktadır. Şizofrenide psikoterapinin yararlı olacağına inananların oranı ise %56.3'tür. Hekimlerin yarısından fazlası şizofrenlerin toplum içinde serbest dolaşmaması gerektiğine, saldırgan olduklarına, kendi hayattarı ile doğru kararlar alamayacaklarına inandıklarını belirtmişlerdir. Bu bulgular hekimlerin şizofreniye ilişkin stigmayı toplumla paylaştıklarını göstermektedir. Tartışma: Bulgular şizofreninin değerlendirilmesi ve kavranmasında hekimlerin bakış açılarının önemini ortaya koymaktadır. Hekimlerin de toplumun bakış açısına benzer bir şekilde şizofreniyi değerlendirdikleri görülmektedir. Şizofreni hastalığını daha fazla bilen ve hastalarla daha yakın ilişkide olan bu grubun etiketleyici bir düşünce içinde olması bu konuda yürütülecek çalışmaların kapsamının genişletilmesi konusunda uyarıcı olmaktadır
Depresyon ile ilgili bilgi ve tutumlar: İstanbul örneği
Amaç: Bu çalışmada, halkın depresyon ile ilgili bilgi ve tutumunu ve bunu etkileyen sosyodemografik etmenlerin araştırılması amaçlanmıştır. Yöntem: Çalışma, 2000 yılında istanbul'un 24 ayrı ilçesinde yaşayan 707 yetişkin ile, evlerinde yüz yüze görüşme yolu ile gerçekleştirilmiştir. Halkın depresyona yönelik tutumuna sosyodemografik etmenlerin etkisini belirlemek için lojistik regresyon analizi kullanılmıştır. Bulgular: Katılımcıların %78.9'unun tanımlanan depresyon olgusunda bir ruhsal hastalık bulunduğunu düşündüğü görülmüştür. Sosyal sorunlar (%86.6) ve kişilik zayıflığı (%68.2) etiyolojide en çok sorumlu tutulan etmenlerdir. Örneklemin %43.3'ü depresyonlu kişilerin saldırgan olduğunu, %22.8'i depresyonlu hastaların toplum içinde serbest dolaşmamaları gerektiğini belirtmiştir. Depresyon olgusunun tedavisinde katılımcıların %51.9'u bir doktora gidilmesi gerektiğini belirtmiştir. Depresyonun bir hastalık olduğunu düşünen katılımcıların %94.5'i depresyonun tedavi edilebilen bir hastalık olduğunu, %54.9'u depresyon tedavisinde kullanılan ilaçların ciddi yan etkiler yaptığını düşünmektedir. Tutumu en çok etkileyen etmenin yaş olduğu görülmüştür. Sonuç: Elde edilen sonuçlar genel olarak değerlendirildiğinde toplum içinde depresyona bir hastalık olarak bakıldığı, ancak sosyal bir sorun olarak algılanma eğiliminin bulunduğu, depresyonun ilaçla tedavi edilebildiği düşünülüyor olmakla birlikte ilaçlarla ilgili yanlış bilgilerin bulunduğu, depresyonlu hastaların toplum içinde kabul edilebilirliklerinde tereddütlerin bulunduğu görülmektedir