17 research outputs found

    Siprofloksasinin sebep olduğu kolestatik karaciğer hasarı

    No full text
    In this report, we present a case of hepatic injury with severe cholestasis thought to be a consequence of a quino-lone derivative ciprofloxacine. Symptoms appeared on the 5th day of the drug use and reached the maximum at second week together with the biochemical abnormalities. the liver injury was thought to be due to ciprofloxacine as viral markers and auotoantibodies were negative, and as we could not demonstra;not;te a specific cause pathologically in association with the return of all the biochemical parameters to normal in 3 month. This case merits to be presented from the point that there are only three cases of symptomatic liver injury due to ciprofloxacine in literature and that it demonstrates all the drugs could be hepa-totoxic sometimes leading severe symptoms.Bu yazıda, kinolon türevi olan siprofloksasin'e bağlı olduğu düşünülen şiddetli kolestazisli hepatik hasarı olan bir olgu sunulmuştur. Semptomlar ilaç kullanımının 5. gününde açığa çıktı ve ikinci haftada biyokimyasal anomalilerle birlikte pik yapmıştır. Karaciğer hasarının, viral marker'lar ve otoan-tikorlar negatif olduğu için siprofloksasin'e bağlı olduğu düşünüldü ve biyokimyasal parametrelerin 3 ayda normale döndüğü başka bir spesifik patoloji gösterilemedi. Bu olgu, lit¬eratürde siprofloksasine'e bağlı semptomatik karaciğer hasarı sadece 3 olgu bildirildiğinden sunulmuştur ve bütün ilaçların hasarın şiddetli semptomlara yol açacak şekilde hepattotaksik olabileceğini göstermektedir

    Hepatitis B core antijeninin (HbcAg) hücre içi dağılımı ve histolojik aktivite indeksi ile karşılaştırması

    No full text
    HBcAg'inin, viral replikasyon belirleyicisi olarak uzun zamandan beri çalışmalara konu olması, bu antijenin dokuda farklı hücre içi dağılımları olduğunu ortaya koymuştur. Bu çalışmada hepatit aktivitesi ile HBcAg'inin topografik dağılımı ve pozitiflik şiddetini araştırmak amacıyla Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Patoloji Anabilim Dalında dokuda ve serumda HBsAg'i ve dokuda HBcAg'i pozitif 103 kronik B hepatiti olgusu çalışmaya alındı. HBcAg ekspresyonu nükleer ve sitoplazmik alanlarda ayrı ayrı olmak üzere, 0-3 arasında değişen değerlerle semikantitatif olarak derecelendirildi. Ayrıca hem nükleer hem sitoplazmik belirgin pozitiflik gösteren grup seçildi ve histolojik aktivite indeksi (HAİ) ile karşılaştırıldı. Sonuç olarak HAİ'i sözü edilen grupta bir özellik göstermezken, boyanmanın belirgin olduğu diğer gruplarda (nükleer ve ya sitoplazmik) anlamlı olarak yüksek bulundu (sırasıyla p=0,001, p=0,04)

    Familial Mediterranean Fever Mimicking Wilson’s Disease: A Case Report

    Get PDF
    Wilson’s disease (hepatolenticular degeneration) is an autosomal recessive defect in cellular copper transport. Impaired biliary copper excretion leads to an accumulation of copper mostly in the liver, brain and cornea. Familial Mediterranean Fever (FMF) is an autosomal recessive autoimmune disease as a result of a mutation in the MEFV gene encoding pyrin protein characterized by recurring fever and polyserositis attacks. in this report, we describe a Turkish female child with cholestatic hepatitis of unknown etiology who was later diagnosed with typical FMF

    Karaciğerin yangısal psödotümörü: İki hastada klinik ve patolojik özellikler

    No full text
    Inflammatory pseudotumor (IPT), is a rare hepatic neoplasm that mimics malignancy both clinically and radiologically. the nosology and treatment is dubious. We report the treatment of two patients, succesfully treated by surgery.Yangısal psödotümör (YPT), klinik ve radyolojik olarak maligniteyi taklit eden nadir bir karaciğer tümörüdür.Nozolojisi ve tedavisi tartışmalıdır. Bu çalışmada cerrahi olarak tedavi edilen iki olgu sunulmaktadır

    Disseminated tuberculosis with massive gastrointestinal bleeding after liver transplantation

    No full text
    Tuberculosis is a serious opportunistic infection in transplant recipients. We report the case of a 41 year-old woman with disseminated tuberculosis that caused massive lower gastrointestinal bleeding following orthotopic liver transplantation. the patient presented with fever of unknown origin and without any clinical signs 13 months after orthotopic liver transplantation. Liver biopsy performed for increasing alanine aminotransferase and bilirubin levels showed a granuloma, following which Mycobacterium (M) tuberculosis was determined in sputum. in the first week of antituberculous treatment, massive lower gastrointestinal bleeding occured. Angiography showed extravasation from the proximal and mid jejunum as the source of bleeding. the patient underwent surgery to control the bleeding and segmentel resection of the jejunum was performed. M. tuberculosis was also determined in the histopathologic specimens of jejunum, liver and mesenteric lymph nodes and culture of the specimens. Although bleeding stopped after surgery, the patient died from septicemia and multi-organ failure due to disseminated tuberculosis after three weeks of therapy. This is the first report of disseminated tuberculosis with massive gastrointestinal bleeding after orthotopic liver transplantation.Tüberküloz organ trasplantasyonlarından sonra alıcılarda karşılaşılabilen ciddi bir fırsatçı enfeksiyondur. Ortotopik karaciğer transplantasyonundan sonra masif alt gastrointestinal sistem kanamasına yol açmış 41 yaşındaki dissemine tüberkülozlu hastamızı sunacağız. Olgu karaciğer transplantasyonundan 13 ay sonra başka bir semptom olmaksızın nedeni belirsiz ateş yakınması ile başvurdu. Serum bilirubin ve alanin transaminaz seviyelerindeki yükseklik nedeni ile yapılan karaciğer biyopsisinde granülom saptandı. Granülom nedeni araştırılırken balgamda Mycobacterium (M) tuberculosis saptandı. Antitüberküloz tedavi başlandıktan sonra birinci haftada masif alt gastrointestinal sistem kanaması gelişti. Anjiografide kanamanın kaynağı olarak proksimal ve orta jejunumdan damar dışına kaçış gösterildi. Kanamanın kontrol altına alınabilmesi için cerrahi girişim ve bu sırada segmental jejunal rezeksiyon yapıldı. M. Tuberculosis, operasyon sırasında elde edilen jejunum rezeksiyon materyalinde, karaciğer biyopsisi ve mezenterik lenf nodlarında direkt olarak ve ayrıca yapılan kültürlerde de saptandı. Operasyondan sonra kanama durdu ancak olgu septisemi ve dissemine tüberküloza bağlı multi-organ yetmezliği ile tedavinin 3. haftasında kaybedildi. Olgumuz ortotopik karaciğer transplantasyonundan sonra dissemine tüberküloza bağlı masif gastrointestinal sistem kanaması oluşmuş olan ilk sunumdur
    corecore