25 research outputs found

    Acute dystonia due to aripiprazole use in two children with autism spectrum disorder in the first five years of life

    Get PDF
    Autism spectrum disorders (ASD) are neuropsychiatric disorders characterized by impairment in social interactions, in verbal and non-verbal communication, and restricted and stereotyped patterns of interest and behavior within the first 3 years of life. Pharmacologic interventions may be needed for the treatment of temper tantrums, aggression, hyperactivity, and stereotypes in children with ASD. The approval of aripiprazole by the United States Food and Drug Administration (USFDA) for the treatment of temper tantrums in children and adolescents with ASD has gained increased interest for the use in these patients. Aripiprazole is a partial agonist for the dopamine D2, serotonin 5-HT1A receptors, and an antagonist for 5HT2A receptors. Because aripiprazole is a partial agonist, it has been is speculated that aripiprazole has a protective effect for extrapyramidal side effects, movement disorders, and metabolic problems. But the increased use in children and adolescents is associated with an increase in the number of case reports related with such problems. Nevertheless, our review of the literature uncovered limited data regarding the association between acute dystonia and aripiprazole use in ASD children under five years of age is. In this paper, we present two cases of autistic spectrum disorder children with ages under 5 years that developed acute dystonia taking aripiprazole

    The impact of synapsin III gene on the neurometabolite level alterations after single-dose methylphenidate in attention-deficit hyperactivity disorder patients

    Get PDF
    Objective: To investigate the neurometabolite level changes according to synapsin III gene rs133945G.A and rs133946C.G polymorphisms by using magnetic resonance spectroscopy (MRS) in patients with attention-deficit hyperactivity disorder (ADHD). Methods: Fifty-seven adults diagnosed with ADHD were recruited for the study. The participants were examined by single-voxel1H MRS when medication naïve and 30 minutes after oral administration of 10 mg methylphenidate (Mph). Those who had been on a stimulant discontinued the medication 48 hours before MRS imaging. Spectra were taken from the anterior cingulate cortex, dorsolateral prefrontal cortex, striatum, and cerebellum, and N-acetylaspartate (NAA), choline, and creatine levels were examined. For genotyping of the synapsin III gene polymorphisms, DNA was isolated from peripheral blood leukocytes. The effects of age, sex, and ADHD subtypes were controlled in the analyses. Results: After a single dose of Mph, choline levels increased significantly in the striatum of rs133945G.A polymorphism-GG genotypes (P=0.020) and NAA levels rose in the anterior cingulate cortex of rs133946C.G polymorphism-CG genotypes (P=0.014). Both rs133945G.A and rs133946C.G polymorphisms were found to statistically significantly affect the alteration of NAA levels in response to Mph in dorsolateral prefrontal cortex with two-way repeated measure of analysis of variance. Post hoc comparisons revealed a significant difference between CG and GG genotypes of rs133946C.G polymorphisms after Bonferroni adjustment (P=0.016). Conclusion: Synapsin III gene polymorphisms may be affecting the changes in neurometabolite levels in response to Mph in adult ADHD patients. Future studies are needed to confirm our findings. © 2016 Başay et al

    Lise öğrencilerinde kendine zarar verme davranışı:

    No full text
    GİRİŞ Kendine zarar verme davranışları (KZVD), intihar amacı taşımaksızın kasıtlı olarak yapılan, beden dokusunun hasar gördüğü davranışlar olarak tanımlanmıştır. Bu davranışlar, ergenlik döneminde daha sık görülmektedir ve bazı işlevlere hizmet eder. Bazı ergenler KZVD’yi sınırlı sayıda-epizodik olarak gerçekleştirirken; bazı ergenler, tekrarlayıcı ve kronik bir şekilde kendine zarar verir. Duygu düzenleme (emosyon regülasyonu), son yıllarda daha çok önem kazanmış olan ve birçok psikiyatrik rahatsızlığın yanı sıra, KZVD ile ilişkisi vurgulanan bir konudur. Blos (1967) tarafından tanımlanmış olan ikinci ayrılma bireyleşme dönemi, Mahler’in kuramından yola çıkarak ergenlik süreçlerini ve bu dönemde yaşanan güçlükleri özetlemektedir. Bu çalışmada; ergenlerde KZVD’nin işlevlerinin araştırılması, KZVD ile emosyon regülasyonu, ayrılma bireyleşme ve psikiyatrik rahatsızlıkların ilişkisinin açığa çıkarılması ayrıca; epizodik olarak kendine zarar veren ergenler ile tekrarlayıcı şekilde zarar veren ergenlerin tüm bu yönlerden karşılaştırılması amaçlanmıştır. YÖNTEM İzmir ili genelinde yürütülen kendine zarar verme davranışı yaygınlığı ve doğasının araştırıldığı KZVD yaygınlık araştırma çalışmasında ulaşılan lise öğrencileri, bu araştırmanın evrenini oluşturmuştur (n=1656). Bu öğrenciler arasından bugüne dek “en az 5 kez kendini kestiğini” belirten öğrenciler, tekrarlayıcı kendine zarar veren gruba (TKZV); bu öğrencilerle benzer yaş, cinsiyet ve sosyoekonomik düzeyde olan herhangi bir KZVD yöntemini 5’ten az yaptığını belirten öğrenciler de epizodik kendine zarar veren gruba (EKZV) alınmıştır. Kontrol grubuna da hiç kendine zarar verme öyküsü ya da intihar girişimi olmayan ve diğer iki grup ile yaş, cinsiyet ve sosyoekonomik düzey açısından benzer olan ergenler alınmıştır. Buna göre TKZV grubu 91, EKZV grubu 102 ve kontrol grubu 101 öğrenciden oluşmuştur. Bu öğrenciler ile okullarda tanısal psikiyatrik görüşme yapılmış (Okul Çağı Çocukları İçin Duygulanım Bozuklukları ve Şizofreni Görüşme Çizelgesi Şimdi ve Yaşam Boyu Versiyonu - ÇDGŞG-ŞY); öğrencilerden; “kendine zarar verme davranışı tarama ve değerlendirme envanteri”, “Beck depresyon envanteri”, “durumluk ve süreklik kaygı envanteri”, “McLean borderline kişilik bozukluğu tarama envanteri”, “duygu düzenlemede güçlükler ölçeği” (DDGÖ), “adolesan ayrılma bireyleşme testi” (AABT), “aileden ve arkadaşlardan algılanan sosyal destek ölçeği” ve “sosyodemografik veri formunu” doldurmaları istenilmiştir. TKZV, EKZV ve kontrol grubunda yer alan ergenlerin sosyodemografik ve psikososyal özellikleri, KZVD’nin doğası ile ilgili özellikler, KZVD’nin işlevleri, ergenlerin psikiyatrik tanıları, depresyon, anksiyete ve borderline tarama ölçeği puanları, duygu düzenlemede ve adolesan ayrılma bireyleşme sürecinde yaşadıkları güçlükler karşılaştırılmıştır. Ayrıca olguların anne ve babaları Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalına davet edilmiş; görüşme yapmayı kabul eden anne ve babalarla, tanı amaçlı psikiyatrik görüşme (SCID Nonpatient versiyonu- SCID-NP) yapılmıştır. BULGULAR TKZV grubunda yer alan ergenlerin, EKZV ve kontrol grubuna göre daha fazla psikiyatrik tanı aldığı, depresyon, anksiyete ve borderline kişilik bozukluğu puanlarının daha yüksek olduğu, aile ve arkadaş desteği algılarının daha düşük olduğu görülmüştür. Belirtilen özellikler (psikiyatrik tanılar, depresyon, anksiyete, borderline kişilik bozukluğu, aileden ve arkadaşlardan algılanan sosyal destek ölçek puanları) açısından EKZV grubu kontrol grubu ile TKZV grubu arasında yer almıştır. DDGÖ ölçeği alt ölçek puanları ve toplam puan açısından gruplar birbirinden istatistiksel olarak anlamlı düzeyde farklılaşmış; en kötü duygu düzenleme becerilerini TKZV grubu, en iyi becerileri de kontrol grubu göstermiştir. EKZV grubu ise diğer iki grup arasında yer almıştır. AABT açısından da ölçeğin destekleyici olmayan alt ölçekleri (yutulma anksiyetesi, ayrılma anksiyetesi, reddedilme beklentisi ve ihtiyacı inkâr) 3 grup arasında istatistiksel olarak anlamlı şekilde farklılaşmıştır. Buna göre TKZV grubu en fazla, EKZV grubu orta düzeyde, kontrol grubu ise en az düzeyde ayrılma bireyleşme ile ilişkili güçlükler yaşamaktadır. Ölçeğin destekleyici olan alt ölçeklerine göre ise (arkadaşa yapışma, öğretmene yapışma, bakım arama ve pratik yapma aynalama); gruplar arası farklılık bulunmamıştır. Kendine zarar verme işlevlerinden en sık kullanılan, “affekt regülasyonu” işlevidir. Kendine zarar verme sayısı arttıkça işlevler daha yoğun şekilde kullanılmaktadır. Özellikle “otonom işlevlerin” KZVD sayısını yordadığı bulunmuştur. SONUÇ Kendine zarar veren ergenler, duygu düzenlemede ve ayrılma bireyleşme sürecinde güçlükler yaşamaktadırlar. Bu ergenler arasında, davranışı tekrarlayıcı formlarda gösterenler ile epizodik formda gösterenler; duygu düzenleme güçlükleri, ayrılma bireyleşme güçlükleri, aile ve sosyal destek algısı ve psikiyatrik tanıya sahip olma oranları açısından farklılaşmaktadırlar. EKZV grubu, klinik görünüm ve şiddet açısından daha hafif bir formdur. KZVD işlevlerinden en sık “affekt regülasyonu” işlevi kullanılmaktadır. Artan KZVD sayısı, işlevlerin daha fazla kullanılması ile ilişkilidir. Özellikle, otonom işlevlerin KZVD sayısını yordadığı bulunmuştur

    Aripiprazole induced hyperglycemia in a child with tip 1 diabetes mellitus: A case report

    No full text
    Atypical antipsychotics is known to cause a number of adverse metabolic effects, including weight gain, insulin resistance, hyperglycemia, dyslipidemia and type 2 diabetes mellitus. Aripiprazole is an new atypical antipsychotic that has a safer profile compared to other antipsychotic medications with regard to its effect on weight gain, glucose tolerance and prolactin level. However, recently there have been few case reports on hiperglisemia and diabetic ketoacidosis related by aripiprazole. In this report, we discuss a clinical case with tip 1 diabetes mellitus that developed hiperglisemia during aripiprazole treatment. © 2015, Istanbul Universitesi. All rights reserved

    Kendine zarar verme davranışı değerlendirme envanteri’nin Türkçe formunun geçerlik ve güvenilirlik çalışması

    No full text
    OBJECTIVE: Non-suicidal self-injury (NSSI) is defined as the repetitive deliberate destruction of one's body tissue without suicidal intent and is frequently repetitive. The aim of this study was to examine the psychometric properties of the Inventory of Statements About Self-injury (ISAS), a measure designed to comprehensively assess non-suicidal self-injury (NSSI). The ISAS assesses 13 functions of NSSI, as well as the frequency of 12 NSSI behaviors. METHOD: The ISAS was administered to 529 high school students who had performed at least one NSSI behavior. The internal consistency and test-retest reliability of the scale were examined; for construct validity, the relationship between the Turkish form of the ISAS and various criteria scales was examined, and confirmatory factor analysis (CFA) was conducted. RESULTS: Consistent with previous research, factor analysis of the functions scale confirmed the good-fit of the original's 2-dimension model (c;sup2;=243; s.d. = 59; NCI (c;sup2;/sd) = 4; RMSEA = 0.08 (.07-.09); CFI=0.97; NFI=0.97). In order to test the scale for construct validity, the Brief Symptom Inventory and Suicide Probability Scale were administered to participants, in addition to the ISAS, and the correlations with clinical constructs (e.g., suicidality, depression, anxiety) were in the expected direction. Also the reliability analysis revealed that the ISAS subscales demonstrated high internal consistency. CONCLUSION: In the light of the findings, it was concluded that the Turkish version of ISAS could be used as a reliable and valid tool in assessing non-suicidal self-injury in research and treatment contexts.Amaç: “İntihar niyeti taşımayan” kendine zarar verme davranışı (KZVD), yaşamını sonlandırma amacı olmaksızın kişinin kasıtlı olarak beden dokularına zarar vermesi olarak tanımlanmıştır ve sıklıkla tekrarlayıcı biçimdedir. Bu çalışmanın amacı, Kendine Zarar Verme Davranışı Değerlendirme Envanteri’nin (KZVDDE) psikometrik özelliklerinin incelenmesidir. Envanter, “intihar niyeti taşımayan” kendine zarar verme davranışının kapsamlı değerlendirilmesi için geliştirilmiştir. Envanter, 12 tip KZVD yanı sıra bu davranışların işlevlerini de değerlendirmektedir. Yöntem: Envanter, “en az bir KZVD gösteren” 529 lise öğrencisine uygulanmıştır. Envanterin, test-tekrar test güvenilirliği ile iç tutarlılığı araştırılmış; yapı geçerliği bağlamında kriter ölçeklerle ilişkileri incelenmiş ve doğrulayıcı faktör analizi yapılmıştır. Bulgular: Önceki araştırma sonuçları ile tutarlı biçimde, envanterin işlevler bölümü için yapılan faktör analizi, özgün envanterle örtüşen iki faktörlü iç yapıyı doğrulamıştır (c²=243; ss= 59; NCI (c²/ss)=4; RMSEA =0,08 (0,07-0,09); CFI=0,97; NFI=0,97). Katılımcılara, envanterin yanı sıra yine yapı geçerliği bağlamında, Kısa Semptom Envanteri ve İntihar Olasılığı Ölçeği uygulanmış ve klinik yapılar (intihar, depresyon, kaygı gibi) ile beklenen yönde ilişkiler bulunmuştur. Güveni lirlik analizleri de, envanterin iç tutarlılığı yüksek alt boyutlara sahip olduğunu göstermiştir. Sonuç: Araştırmanın bulgularına göre, KZVDDE’nin Türkçe formunun araştırma ve tedavi alanında KZVD’nin değerlendirilmesinde güvenilir ve geçerli bir ölçüm aracı olarak kullanılabileceği düşünülmektedir

    Acute dystonia following a switch in treatment from atomoxetine to low-dose aripiprazole

    No full text
    The present report describes the cases of a 17-year-old male patient and a 13-year-old female patient who developed acute dystonia following the administration of low-dose aripiprazole (5 mg/day) after the cessation of atomoxetine treatment. Although aripiprazole-induced dystonia has been previously reported in the literature, it is rare, and most of these cases were associated with doses higher than 5 mg/day. Furthermore, both of the patients in the present study discontinued atomoxetine prior to the initiation of aripiprazole treatment; thus, this report also discussed the possible mechanisms underlying the manifestation of dystonia from the perspective of neurotransmitter activity. Copyright © 2016, Korean College of Neuropsychopharmacology
    corecore