33 research outputs found

    TTF-1 NEGATIF/P40 NEGATIF KÜÇÜK HÜCRELI DIŞI AKCIĞER KARSINOMLARINDA D-PAS HISTOKIMYASININ ALT TIPLENDIRMEDE TANIYA KATKISI

    No full text
    Amaç: Küçük hücreli dışı akciğer karsinomlarında, adenokarsinom ve skuamöz hücreli karsinoma özgü immunohistokimyasal belirteçler yaygın olarak kullanılmaktadır. Adenokarsinomlar içerisinde immunhistokimyasal olarak adenoid belirteçler ile negatif, müsin boyalarıyla pozitif bir alt grup bulunmaktadır. Çalışmamızda D-PAS histokimyasının adenokarsinomları belirlemedeki rolü araştırıldı. Yöntem: 2011-2020 yılları arasında birimimizde incelenmiş, 2298 hastaya ait akciğer sitoloji, biyopsi ve rezeksiyondan oluşan 2611 materyal çalışmaya dahil edildi. Histopatolojik tanılar ve uygulanan ek immunhistokimyasal ve histokimyasal incelemeler patoloji raporları üzerinden retrospektif olarak dökümante edildi. Biyoistatistiksel analizler için Statistical Package for Social Sciences (SPSS) 21 programı kullanıldı. Bulgular: Hastaların ortalama yaşı 62,8±9,7 olup, 1856’sı (%80,8) erkekti. 1000 sitoloji, 918 biyopsi ve 693 rezeksiyon materyali mevcuttu. Tanıların 1158’i (%44,4) adenokarsinom ve 1099’u (%42,1) skuamöz hücreli karsinomdan oluşmaktaydı. Toplam 1009 materyalde salt morfolojik incelemeyle alt tiplendirme yapılabildi. İmmunhistokimya uygulanan 1505 materyalden 550’sinde skuamöz komponent, 689’inde adenoid komponent saptandı. TTF-1 pozitifliği 667’sinde bulundu. TTF-1 negatif olan nonskuamöz 373 vakanın Napsin-A ile 22’sinde, D-PAS ile 75’inde pozitiflik görüldü. Tiplendirilemeyen nonskuamöz 133 vakanın %56,4’ünde D-PAS ile adenokarsinom tanısına ulaşıldı. Sonuç: Hedefe yönelik tedavi seçeneğinin belirlenmesinde küçük hücreli dışı akciğer kanserinde histopatolojik alt tiplendirme önemlidir. İmmunhistokimyasal olarak tiplendirilemeyen olguların yarısında D-PAS ile adenokarsinom tanısına ulaşmak mümkündür. Adenokarsinom tanısında D-PAS histokimyasal incelemesinin Napsin-A antikoruna üstün olduğu gösterildi. Biyopsi materyali yeterli dokularda ve rezeksiyonlarda tiplendirme amaçlı panele D-PAS’ın eklenmesinin doğru tanı oranını arttırdığı görüldü. Anahtar Sözcükler: Akciğer karsinomları, adenokarsinom, müsin, D-PAS, küçük hücreli dışı karsinom, histokimy

    DEV KOLEDOK KİSTİYLE KARIŞAN PANKREATİK PSÖDOKİST OLGUSU

    No full text
    Giriş: Pankreas kistik kitlelerininin ayırıcı tanısı klinisyenleri zaman zaman zorlayabilmektedir. Klinik, geçirilmiş hastalıklar, görüntüleme bulguları ve laboratuar değerleriyle tanıya ulaşılmaya çalışılır. Alışılmışın dışında klinik ve görüntüleme bulgularıyla başvuran dev pankreas psödokisti olgusunu sunmayı amaçladık. Olgu: Kırkbeş yaşında erkek hasta, 6 aydır olan karın ağrısı, kilo kaybı karnında ele gelen kitle, son dönemde ortaya çıkan sarılık, ara ara üşüme titreme ve yüksek ateş atakları geçirdiği şikayetiyle acil servisimize başvurdu. Fizik muayenede ikter, epigastrik bölgede karında solunumla hareketsiz kitle palpe ve derin palpasyonla karında minimal hassasiyet saptandı. Total/Direkt Bilirubin: 3,54/2,06g/dl AST:121 U/L ALT:279 U/L GGT:563 U/L ALP:1193 U/L Amilaz 170 U/L Tam kan sayımı, CEA, AFP ve CA 19.9 değerleri normal sınırlardaydı. Ultrasonografi, bilgisayarlı tomografi ve manyetik rezonans görüntülemede pankreas başına uyan alanda yaklaşık 14 cm’lik dev kistik lezyon, intrahepatik ekstrahepatik safra yolları ve Wirsung’da dilatasyon saptandı. Distal koledok ve pankreasın baş kısmı kitle nedeniyle net olarak değerlendirilemedi. Kolanjit ataklarının ön planda olması dev koledok kistini düşündüren hastaya cerrahi eksplorasyon planlandı. Ameliyatta kistik kitlenin ileri derecede fibrotik olduğu distal koledoğu ve pankreas başını içine aldığı ve etraf dokulara ileri derecede yapışık olduğu görüldü. Bu haliyle ancak pankretikoduodenektomiyle çıkarılabileceğine karar verilerek pilor koruyucu Whipple ameliyatı uygulandı. Hasta ameliyat sonrası 7. gününde taburcu edildi. Histopatolojik inceleme sonucu pankreatik psödokist olarak bildirildi. Tartışma: Psödokistler, inflamasyona ve travmaya bağlı olarak gelişen pankreasın en sık görülen kistik lezyonlarıdır. Psödokistler çevre dokuların inflamasyona ikincil gelişen duvar yapısı ile çevrelenmiş pankreatik sıvı birikimleri olarak tanımlanabilirler. Çoğu genellikle spontan olarak kaybolurken, nadiren komplikasyonlarla ortaya çıkabilirler. Bu durumlarda cerrahi rezeksiyonlara kadar gidebilen girişimler gerekebilir. Koledoğun kistik genişlemeleri genellikle kolanjit atakları ile klinik belirti verir. Tümöral safra yolu tıkanıklıklarını da taklit edebilen görüntüleme bulguları elde edilebilir. Sonuç: Pankreas psödokistleri, pankreas absesi, kistik pankreas tümörleri, parazitik kistler ve extrapankreatik kistler ile ayırıcı tanıya girer. Büyük boyutlara ulaşan kistik kitlenin olması ve görüntüleme yöntemleri ile distal koledoğun net olarak ortaya koyulamadığı tekrarlayan kolanjit ve/veya pankreatit ataklarının eşlik ettiği durumlarda pankreatik psödokisti nadir olarak karşılaşılabilen dev koledok kisti ile karıştırılabilir
    corecore