3 research outputs found
Konjenital lober amfizem: olgu sunumu
Konjenital lober amfizem, alt solunum yollarında hiperinflasyon ile karakterize nadir rastlanan akciğerin doğumsal bir anomalisidir. Konjenital lober amfizemli hastalarda klinik seyir, hastalığın ortaya çıktığı yaşa, etkilenen loba veya normal lobların baskılanmasına bağlı olarak değişebilir. Tanısı klinik ve görüntüleme yöntemleri ile birlikte konulur. Semptomları hafif olan olgular konservatif tedavi ile izlenirken, ağır solunum semptomu olan olguların lobektomi ile tedavisi iyi sonuçlar vermektedir. Konjenital lober amfizem, nadir görülen bir akciğer anomalisi olmasına rağmen, nedeni bilinmeyen solunum sıkıntısı olan hastalarda ayırıcı tanıda göz önünde bulundurulması gereken bir hastalıktır. Bu yazıda erken dönemde konjenial lober amfizem tanısı konulan, hafif semptomları olması nedeniyle de konservatif tedavi yöntemleri ile izlenilen 4 aylık kız hasta sunulmaktadır
Five-year experience on early type drug reactions in Çukurova University Clinic of Pediatric Allergy
Amaç: Çalışmamızın amacı, kliniğimize ilaç alerjisi şüphesiyle başvuran hastaların demografik özellikleri, sebep olan ilaçların sıklığı, ilaç alerjisinde tanısal testlerin katkısını belirlemektir. Gereç ve Yöntem: Çukurova Üniversitesi Hastanesi Çocuk Alerji ve İmmünoloji Kliniği’ne Ocak 2010- Aralık 2015 tarihleri arasında erken tip ilaç alerjisi şüphesiyle başvuran 74 hasta çalışmaya dahil edildi. Hastaların tıbbi kayıtları incelenerek yaş, cinsiyet, şüpheli ilaç(lar), oluşan reaksiyon, şüpheli ilacın uygulama yolu, atopi ve eşlik eden hastalıklar, aile öyküsü, uygulanan tedavi ve tanısal testler retrospektif olarak değerlendirildi. Bulgular: Çalışmaya dahil edilen 74 hastada bildirilen 119 erken tip ilaç aşırı duyarlılık reaksiyonları değerlendirildi. İlaç ile ilişkili olduğu bildirilen en sık reaksiyon ürtiker (%40.2) ardından ürtiker/anjiyoödem (%29.8) ve anafilaksi (%10.3) olarak belirlendi. İlaçlardan sırasıyla en sık beta laktam antibiyotikler (%39.8), nonsteroid anti-inflamatuvarlar ile (%29.3) alerjik reaksiyon öyküsü vardı. Otuzaltı hastada (% 48.6) çoklu ilaç alerjisi öyküsü mevcuttu. Sonuç: Çalışmamızda beta laktam antibiyotikler en sık reaksiyon tarif edilen ilaçlar olup tanısal testler ile de bu sıklık doğrulanmıştır. Deri test ve/veya spesifik IgE ölçümü ile duyarlılık saptanmayan olgularda dahi tanıyı doğrulamak için ilaç provakasyon testlerinin de yapılması gerektiği saptanmıştır.Aim: The aim of our study is to determine the demographic characteristics of the patients who admitted to our clinic, the frequency of the drugs used and the contribution of diagnostic tests on drug allergy. Materials and Methods: Seventy-four patients, who admitted to the Çukurova University Clinic of Pediatric Allergy and Immunology between January 2010 – December 2015 with the suspicion of early type drug allergy, were included in the study. The medical records of the patients were reviewed and their age, gender, suspected drug(s), drug’s reaction, the method which was used to apply the drug(s), atopy and accompanying diseases, family history, the treatment method and the diagnostic tests were evaluated retrospectively. Results: The 119 early type drug hypersensitivity reactions reported in the 74 patients who were included in the study were evaluated. The most common reactions were determined as urticaria (40.2%) followed by urticaria/angioedema (29.8%) and anaphylaxis (10.3%). The drug reactions were respectively beta-lactam antibiotics (39.8%) and nonsteroidal anti-inflammatory drugs (29.3%) and there was also allergic reactions history. Thirty-six patients (48.6%) had multiple drug allergy history. Conclusion: In our study beta-lactam antibiotics were the most commonly described drugs to show reaction, and this frequency was confirmed through diagnostic tests. It has been determined that drug provocation tests should also be performed in order to confirm the diagnosis even in cases where sensitivity is not detected by skin and/or specific IgE measurement
Distribution of Allergen Sensitization in Childhood with the Skin Test
Giriş: Deri Prik testi (DPT), aeroallerjenler, besinler, ilaçlar ile oluşan klinik reaktiviteyi doğrulamada sıklıkla kullanılır. Çalışmamızın amacı kliniğimize başvuran hastalar arasında allerjen duyarlılığının güncel dağılımını belirlemektir.Gereç ve Yöntem: Ocak 2014-Aralık 2014 tarihleri arasında kliniğimize atopi şüphesi ile başvuran ve deri testi yapılan 2512 hastanın deri testi sonuçları geriye dönük olarak değerlendirildi. Ev tozu, küfler, polenler; besinlerden süt, yumurta, buğday, fıstık ve lateks ile test yapıldı. Yaşlarına göre 2 yaş ve altındakiler grup I, 3-5 yaş aralığındakiler grup II, 6-12 yaş aralığındakiler grup III, 12 yaşından büyükler grup IV olarak sınıflandırıldı. Yaş gruplarına, cinsiyete, aylara göre deri testi sonuçları incelendi. Bulgular: Çalışmaya dahil edilen 2512 hastanın 1068'i (%42.5) kızdı. Hastalarımızın 1058'inde (%42.3) en az bir deri testi pozitifti. Kızlarda deri testinde %38.4, erkeklerde %44.8 oranında pozitiflik saptandı. Çalışmamızda çoklu allerjen duyarlılığı oranı %93 idi. Aeroallerjenlerden ev tozu akarlarını [Dermatophagoides pteronyssinus (%73.8) ve Dermatophagoides farinae (%71.6)], küf (%23.4) ve hububat -ot karışımı (%23.8) izledi. Besin grubundan en fazla yumurta (%3.8) ve süt (%3.1) ile duyarlılık belirlendi. Lateks ile reaksiyon hiçbir hastamızda saptanmadı. Yaş gruplarından en fazla grup III'te (%50.4) pozitiflik sonuç saptandı. Aylara göre değerlendirildiğinde aeroallerjenlerden polenlere daha çok Mayıs, Haziran; küflere Mayıs, Eylül ayında; ev tozlarına ise yıl boyu benzer oranlarda reaksiyon tespit edildi.Sonuç: Deri prik testi allerjen duyarlılığı belirlemede uygulanabilecek pratik bir yöntemdirObjective: Skin prick testing (SPT) is widely used for assessing the clinical reactivity to aeroallergens, foods, and drugs. The aim of our study was to investigate the prevalence of allergic sensitivity in the patients presenting to our clinic. Materials and Methods: The retrospective study included 2,512 patients who presented to our clinic and underwent SPT due to suspected atopy between January and December 2014. SPT was based on sensitivity against house dust mites, molds, pollens, and foods including milk, egg, wheat, chestnut, and latex. Based on their ages, the patients were divided into four groups: Group I; 2 years or younger, Group II; 3-5 years, Group III; 6-12 years, and Group IV; over 12 years. The SPT scores were evaluated based on the age groups, gender, and the month. Results: The 2,512 patients included 1,444 (57.5%) boys and 1,068 (42.5%) girls. At least one SPT was positive in 1,058 (42.3%) patients. Skin test was positive in 44.8% of boys as compared to 38.4% of girls. Multiple allergen sensitivity was present in 93% of the patients. Most of the patients were allergic to house dust mites [Dermatophagoides pteronyssinus (%73.8) and Dermatophagoides farinae (%71.6)], followed by mold (23.4%) and grasses-cereals mix (23.8%). Among the foods, eggs (3.8%) and milk (3.1%) had the highest rate of allergic reaction. No patient had allergic reaction to latex. Among the age groups, Group III had the highest rate (50.4%) of positivity. An evaluation based on the months revealed that the patients were sensitive against aeroallergens, particularly pollens, in May and June, against molds in May and September, and against house dust mites all year round. Conclusion: The skin prick test is a practical method for the assessment of allergic sensitivit