25 research outputs found

    Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu tanısı alan çocukların sosyodemografik özellikleri,eşlik eden bozukluklar ve tedavi yaklaşımları

    No full text
    TEZ4666Tez (Uzmanlık) -- Çukurova Üniversitesi, Adana, 2003.Kaynakça (s. 64-84) var.viii, 84 s. ; 30 cm.

    Letter: Pretibial edema induced by risperidone monotherapy: A case report

    No full text
    Antipsikotik kullanımına bağlı ödem nadir bir yan etkidir. Risperidon kullanımına bağlı ödem ilgili bilgiler erişkin olgu sunumları ile sınırlıdır. Risperidon çocuk ve ergen psikiyatri hastalarında en sık kullanılan antipsikotik ilaç olmakla birlikte, literatüre bakıldığında bu yaş gurubunda tek başına risperidon kullanımına bağlı ödem olgusu daha önce bildirilmemiştir. Bu çalışmada risperidon kullanımı sırasında pretibial ödem gelişen 14 yaşında bir kız olgu ile ilgili bilgilere yer verilmiştir. Bu yan etkinin gözlendiği sırada, olgunu tüm organik incelemeleri normal sınırlarda belirlenmiştir. Risperidon tedavisinin kesilmesini takip eden 2 hafta içinde ödemi tamamen düzelmiş ve başka bir antipsikotik kullanımı sırasında benzer bir yan etki gözlenmemiştir. Risperidon serotonin-2A/dopamin-2 (5HT2A/D2), noradrenerjik ?-1 ve ?-2 reseptör antagonistidir. Ancak periferik ?-2 reseptör antagonisti olarak ta etki göstermesi halinde ödemin ortaya çıkmasında rol alabilir. Antipsikotiklere bağlı diğer metabolik yan etkilerin yanı sıra ödem gelişiminin patogenezine ilişkin kontrollü çalışmalara ihtiyaç duyulmaktadır. Bu olguda ilaç değişikliği yan etkinin giderilmesi için yeterli olmuş gibi görünmektedir, ancak ödem olgularında doğru klinik uygulamalar ile ilgili bilgiler yetersizidir. Antipisikotiklere bağlı ödem sıklığının ve ödem durumunda ideal klinik uygulamaların geniş klinik örneklemler ile araştırılması gerekmektedir.Edema is rare side effect due to antipsychotic medication. The knowledge about edema related risperidone limited to adult case reports. Although risperidone is the most common used antipsychotic for child and adolescent psychiatric patients, risperidone mono-therapy related edema was not reported previously in this age period. In this study, a girl was at the age of 14 who had pretibial edema due to risperidone mono-therapy is reported. All organic examination was normal during this side effect. Her edema was resolved 2 week after the stopped risperidone treatment and edema wasn?t seen again during another antipsychotic treatment. Risperidone is a serotonin 2A/dopamine-2 (5HT2A/D2), noradrenergic ?-1 and ?-2 receptor antagonist. However, risperidone may cause edema with peripheral ?-2 receptor blockage. The studies are need which investigated pathogenesis of edema a side effect of antipsychotic in addition to metabolic side effects of antipsychotic. In this case, it seems that changing of the drugs is enough to control of edema but it is not well known what the good clinical practice is in the edema cases. Frequency of edema related antipsychotic and good clinical practices in this case should be searched through the large clinical samples

    Childhood bipolar disorder: Case report

    No full text
    Bipolar bozukluk (BPB) manik ve depresif belirtilerin bulunduğu, ataklarla seyreden bir hastalıktır. Başlangıç yaşı ortalama 18-20'dir ve ergenlik öncesi başlangıç nadir olarak bildirilmektedir. İlk belirtilerin ortaya çıkması sıklıkla 15-19 yaşlarına denk gelmektedir. Çocukluk çağı başlangıçh BPB'nin sıklığı ve özellikleri tam olarak açık değildir. Çocuklarda bu tanıyı düşündüren özellikler irritabilite, hiperaktivite ve normal dışı duygulanımdır (genellikle öfke ya da hüzün). Erişkinlerden farklı olarak atakların süresi daha kısadır, ataklar arasında tam düzelme daha azdır ve bazı belirtiler süreklilik göstermektedir. Klinik uygulamada çocukta manik atağın tüm belirtilerinin bulunmasından çok duygudurum düzenleyici tedaviye cevap vermesi tanıyı doğrulamada önem kazanmaktadır. Bu çalışmada "aşırı hareketlilik, dikkat dağınıklığı, sinirlilik, özkıyım düşünceleri" gibi yakınmalarla polikliniğimize başvuran ve Bipolar Bozukluk ön tanısı ile duygudurum düzenleyici tedavi başlanan 4 olgunun klinik seyri hakkında bilgilere yer verilmektedir. Ayrıca literatür ışığında tanı ve tedavinin tartışılması amaçlanmaktadır.Bipolar disorder is an episodic disease having manic and depressive symptoms. Tough mean age of onset for bipolar disorder is 18-20, onset during preadolesance period is also rarely reported. First symptoms are usually recognised at 15-19 years of age. Childhood bipolar disorder's frequency and characteristics are not exactly clear. In children, irritability, hyperactivity and abnormal mood (generally nervousness and sadness) should remind us the diagnosis of bipolar disorder. In contrast with adults, episodes are shorter and recovery between the episodes is less common and some of the symptoms may show a continuous pattern. In clinical practice, response to the mood stabilizing treatment is more important than apperance of all symptoms of manic episode to confirm the diagnosis in children. In this study, the clinical follow up of four cases, with the prediagnosis of bipolar disorder who had 'hyperactivity, attention deficit syptoms, suicidal thoughts and nervousness' as initial symptoms which were treated with mood stabilizing treatment, have been presented. In this study it has been aimed to discuss both the diagnosis and the treatment in the highlight of the literature

    Obsessive-Compulsive Symptoms in Childhood Onset Schizophrenia:A Case Report

    No full text
    Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB) ve şizofreni bilinen en eski psikiyatrik hastalıklardır. Şizofreni, OKB'u andıran bir şekilde başlayabilmekte ya da şizofrenik hastalarda obsesif düşünceler ve kompulsif davranışlar bulunabilmektedir. Her iki bozukluğun başlangıcının genellikle ergenlik döneminde olmasına rağmen şizofrenili ergen hastalarda OKB oranını değerlendiren çalışma ve olgu bildirilerinin sayısı çok azdır. Bu yazıda obsesif-kompulsif semptomlarla başlayan ve daha sonra işitsel ve görsel varsanıların eklenmesi ile çocukluk çağı şizofrenisi tanısı alan bir olguda çocukluk çağı şizofrenisi ile OKB'un birlikteliği (Şizo-obsesif bozukluk), iki bozukluğun ayırıcı tanısı ve tanı-tedavi açısından değerlendirme süreci tartışılacak, olgunun klinik seyri ile ilgili bilgi aktarılacaktır.Obsessive Compulsive Disorder (OCD) and schizophrenia are known among the oldest psychiatric disorders. Schizophrenia may present resembling OCD or OC symptoms could be encountered in schizophrenic patients. Although the onset of both disorders is usually in adolescence, the rate of OCD in adolescent patients with schizophrenia has not yet been evaluated and such case reports are limited. In this paper we present a case which onset with OC symptoms, in later stage accompanied by visual and auditory hallucinations and eventually diagnosed childhood onset schizophrenia. In concerning of this case, the co-occurrence of childhood schizophrenia and OCD (Schizo-obsessive disorder) will be discussed in aspect of diagnosis-treatment period

    Bipolar bozukluğu olan çocuk ve ergenlerde ilk ataktan önce atipik belirtiler

    No full text
    Bu çalışmada 5, 13, 14 ve 16 yaşlarında 4 olgu sunumu aracılığı ile çocuk ve ergenlerde bipolar bozukluğun (BPB) ilk atağından önceki tipik olmayan belirti dağılımı ve ayırıcı tanı güçlükleri tartışılmıştır. Tüm olgular başlangıçta davranım bozukluğu, dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu, sınırda bozukluk, disosiyatif bozukluk, psikoz gibi farklı tanılarla aylar/yıllar boyunca izlenmiş olmalarına rağmen, daha sonra tanıları BPB olarak değiştirilmiştir. Çocuk ve ergenlerde BPB’nin yanlış ve/veya geç tanısı sık rastlanan bir durumdur. Olgularımızda stimülan ya da antidepresanların kullanımı manik belirtilerde artışla sonuçlanmış; antipsikotiklerin (risperidon, aripiprazol) ve duygudurum düzenleyicilerin (valproik asit ve lityum) tek tek ya da birlikte kullanılmaları ise fayda sağlamıştır. Ruh sağlığı uzmanları tipik olmayan ve tedaviye dirençli belirtileri olan çocuk ve ergenlerin ayırıcı tanısında BPB’yi göz önünde bulundurmalıdırlar.In this study, atypical symptomatology and difficulties concerning the differential diagnosis of bipolar disorder (BPD) in children and adolescents before the first episode are discussed through 4 cases aged 5, 13, 14 and 16 years. Although all cases were treated and followed for months/years with diagnoses such as conduct disorder, attention deficit hyperactivity disorder, borderline disorder, dissociation, and psychosis, their diagnoses were considered as BPD after months or years. Misdiagnosis and/or delayed diagnosis of BPD are common among children and adolescents. Use of stimulant or antidepressant agents provoked manic symptoms, while antipsychotics (risperidone and aripiprazole) and mood stabilizers (valproic acid and lithium) were useful as combined and/or mono therapy for these cases. BPD should be considered in the differential diagnosis in child and adolescent cases with atypical symptomatology and treatment resistance

    Judicial psychiatric evaluation in adolescents: a case report

    No full text
    Cinsel istismara uğrayan çocuklarda ciddi ruhsal bozukluklar geliştiği bilinmektedir. Bunun yanı sıra birçok ülkede uygulanan cinsel istismarda bulunan suça sürüklenen çocuklara yönelik rehabilite edici tedavi basamaklarının yetersiz olduğu görülmektedir. Günümüzde çocuk cezaevlerinin kapatılması girişimleri veya cezaevlerinde suça sürüklenen çocukların travmatik sayılabilecek durumlara uğramaları ile ilgili haberler dikkat çekmektedir. Gençlere uygulanacak tedavi programları oluşturmak, ailelerin tedaviye katılması ve gençlerin yeniden topluma kazandırılması için gerekli eğitim, sosyal destek ve meslek edindirme programları geliştirmek günümüzde önemli gereksinmeler durumuna gelmiştir. Toplumun güvenliği açısından, uzun süre tedavi ve izleme sağlanması gerekir. Bu olgumuzda cinsel istismarda bulunan çocukların ruhsal süreçlerinin ve uygun rehabilite edici koşulların nasıl olması gerektiği tartışılmıştır.It is well known that children exposed to sexual abuse tend to severe mental disorders, are not enough to treat those children. Prisons for children are said to be shut for some reasons, or there are some news that in those prisons some children are exposed to maltreatment or sexual abuse. To provide treatment programs, including families into treatments and acculturation of youth to the society are the focus points to be improved; social support and employment programs will enable improvements in those population. For the sake of population long term treatments and follow up studies are necessary applications. In our case we have discussed how the mental health of these children exposed to sexual abuse can be improved and to provide rehabilitation process. Furthermore the treatment centers used for the children exposed to sexual abuse or pushed to crimes

    Thoughts of teachers about attention deficit and hyperactivity disorder and training of teachers

    No full text
    Amaç: Bu çalışmada öğretmenlerin Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu (DEHB) ve bu bozuklara sahip çocuklar için uygun sınıf içi tutumlar hakkındaki bilgi düzeylerinin araştırılması ve öğretmen eğitiminin DEHB tedavisindeki yerinin tartışılması amaçlanmaktadır. Yöntem: Adana ili ve çevresindeki 3 ilköğretim okulunda çalışan 104 öğretmene DEHB' nin tanımlanması, tedavisi ve uygun sınıf içi tutumlarla ilgili eğitim toplantıları düzenlendi. Eğitimden önce ve sonra öğretmenlerin DEHB'ye yönelik bilgi ve tutumlarını araştırmak amacıyla hazırlanan 30 soru soruldu. Sonuçlar: Eğitimden önce uygulanan soru listesinde doğru cevaplanan soruların ortalması 26.3±2.3 iken, eğitimden sonra bu oran 27.8+4.1 olarak belirlendi. Bu fark istatistiksel olarak anlamlıydı (p=0,001). Tartışma: DEHB'nin tanısından, tedavinin planlanmasına ve takibine kadar pek çok alanda öğretmenlerden alman bilgi ve destek önemlidir. Bu çalışmada, ilköğretim okullarında çalışan öğretmenlerin önemli bir kısmında DEHB ile ilgili pek çok bilgi eksikliği olduğu, kısa bir eğitimin bile bu eksikliklerin tamamlanmasında yarar sağlayabileceği düşünülmüştür. DEHB tedavisinde öğretmen eğitimine daha fazla önem verilmesi gerektiği önerilmektedir.Objective: In this study it has been aimed to investigate the knowledge level of teachers about attention deficit and hyperactivity disorder (ADHD) and ideal classroom applications towards these children, and also this study has been conducted to discuss the importance of teacher training in ADHD treatment. Method: A training programme was conducted for 104 teachers working in 3 primary schools in and around Adana city on definition and treatment of ADHD and ideal classroom applications. Before and after training, teachers were asked 30 questions in order to investigate their level of knowledge about ADHD and their attitudes to the disorder. Results: The average score of the correct answers to the questions before training was 26.3 ± 2.3, the average score after training has been found to be 27.8 ±4.1. The difference was statistically meaningful (p=0.001). Discussion: ft is important to cooperate with teachers for diagnosis, treatment management and follow up of patients with ADHD. In this study, we have suggested that there is lack of knowledge about ADHD among teachers working in primary schools and even a short time training programme could be very useful to overcome this problem. It is advised to give more importance to teacher training in ADHD treatment

    Attention deficit hyperactivity disorder: Sub-types

    No full text
    Bu çalışmada 2002-2003 öğretim yılı boyunca polikliniğimize ilk kez başvuran ve Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu (OEHB) tanısı konan olguların, bozukluğun alt tiplerine göre dağılımının, yaşa ve cinsiyete göre faklılıklarının araştırılması amaçlanmıştır. Yöntem: Çalışmaya 2002-2003 öğretim yılı boyunca polikliniğine ilk kez başvuran ve DEHB tanısı alan 401 olgu alındı. Değerlendirmeler aileden alınan bilgiler, çocuk ile görüşme, oyun odası izlenimleri ve öğretmenlerden alınan bilgiler ışığında yapıldı. DEHB tanısı tüm bu değerlendirmeler sonucunda DSM-IV ölçütlerinin ayrıntılı sorgulandığı klinik görüşmeler ile kondu. Bulgular: Erkeklerde bileşik tip X77.5 (n=238), aşırı hareketliliğin önde olduğu tip %18.8 (n=50) ve dikkat eksikliğinin önde olduğu tip %3.6 (n=11); kızlarda bileşik tip %79.8 (n=75), aşırı hareketliliğin önde olduğu tip %10.6 (n=10) ve dikkat eksikliğinin önde olduğu tip %9.6 (n=9) olarak belirlendi. Aşırı hareketliliğin önde olduğu tip erkeklerde daha sık olarak belirlendi (p<0.021). Bunun aksine dikkat eksikliğinin önde olduğu tip kızlarda daha sıktı (p<0.017). Bileşik tip tanısı konan olgular için ilk kez başvuru ve tanı alma yaşı ortalama 8.2±2.5, aşırı hareketliliğin önde olduğu tip için 4.6±2.1 ve dikkat eksikliğinin önde olduğu tip için 9.3±2.4 idi (p<0.000). Tartışma: DEHB'nin alt tipleri yaşa ve cinsiyete göre önemli farklılıklar göstermektedir. Bu farkların iyi bilinmesinin, hastalığın tanınması ve tedavisinde önemli katkıları olacağı düşünülmektedir.Objective: In this study, we aim to investigate the sub-types of attention deficit hyperactivity disorder (ADHD) in the cases who applied to our clinic for the first time during 2002-2003 academic year and the diagnosis is of with ADHD show any difference according to age and gender. Method: Four hundred and one children who applied to our clinic for the first time in the academic year, 2002-2003 and diagnosed with ADHD were included in this study. They are diagnosed with ADHD as a result of family interviews, child interviews, playroom observation, family and teacher questionnaires and DSM-IV. Results: We have found that in boys the mixed type is 77.5% (n=238), the hyperactive type is 18.8% (n=50) and the attention deficit type is .3.6% (n=10); in girls, the mixed type is 79.8% (n=75), the hyperactive type is 10.6%, (n=10) and the attention deficit type is 9.6 % (n=9). The hyperactive type was found to be more pervasive in boys (<0.021). On the contrary, the attention deficit type was more pervasive among girls (<0.017). The average age for first application and being diagnosed is 8.2±2.5 for the cases diagnosed mixed type, 4.6±2.1 for hyperactive type and 9.3±2.4 for attention deficit type (<0.000). Discussion: Sub-types of ADHD show significant differences according to age and gender. Sound knowledge of these differences will contribute to the diagnosis and treatment of the disorder

    Different prognosis of pervasive developmental disorders

    No full text
    Yaygın gelişimsel bozukluklar erken çocuklukta başlamakta ve yaşam boyu süren önemli belirtilere neden olmaktadır. Erken çocukluk döneminde otistik belirtiler görüldüğünde ilk akla gelen; yaygın gelişimsel bozukluk spektrumu içinde yer alan tanılardan biridir. Ancak bazı olgularda takip sırasında tanı değişebilir ya da eşlik eden başka bir bozukluk tabloda öne geçebilir. Bu çalışmada; 21 aylıkken otistik bozukluk tanısı alan ve okul çağına geldiğinde otistik belirtilerinin düzelmesi ile birlikte dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu belirtileri gösteren bir erkek olgu ve otistik bozukluk tanısı ile izlenirken, okul çağına geldiğinde hafif otistik belirtilerin yanı sıra belirgin obsesyon ve tikleri olan bir kız olgu aktarılmıştır.Pervasive developmental disorders appear every early in child-hood and cause life-long significant symptoms. When autistic symptoms are present in the early childhood, the first diagnoses to be considered is one of the disorders classified usually in the autistic spectrum disorders. However, the diagnosis of some cases may change during follow-up or a comorbid condition maysupercede the clinical picture. In this report, we present a boy who was diagnosed with autistic disorder at 21 mounts of age and showed attention deficit hyperactivity disorder symptoms and has shown no autistic symptoms at school age; and a girl who was followed up with mild autistic symptoms and developed significant obsession and tics at school age

    The relationship between discipline methods, demographic data and behavioral problems

    No full text
    Amaç: Bu çalışmada, disiplin yöntemleri, çocuklardaki davranış sorunları ve demografik değişkenler arasındaki ilişkiyi belirlemek amaçlanmıştır. Yöntem: Çalışmaya 4-12 yaş arasında çocuğu olan 442 ana baba katılmıştır. Çalışmaya katılan ana babalara kendi disiplin uygulamaları 8 soru içeren bir anket formu ile sorulmuştur. Ayrıca Conners Aile Derecelendirme Ölçeği (CADÖ) kullanılmıştır. Demografik bilgilere olguların dosya kayıtlarından ulaşılmıştır. Sonuçlar: CADÖ ortalamalarına göre en yüksek davranış sorunu “para ile ödüllendirme” ve “ceza amacı ile vurma” seçenekleri ile ilişkili bulunmuştur. Annelerin babalara oranla çocuklarına daha fazla “özel zaman” ayırdığı (p=0.027), babaların ise annelerden daha sık olarak “maddi ödüller” verdiği belirlenmiştir (p=0.014). Erkek çocuklar kızlardan daha sık “dayak” ile cezalandırılmaktadır (p=0.017). Annenin çocuğu doğurma yaşı küçüldükçe, “özel zaman ayırma” sıklığı azalmaktadır (p=0.004). “Para ile ödüllendirme”, annenin eğitim düzeyi ile (p=0.005), “dayak” ise babanın eğitim düzeyi ile (p=0.014) ters orantılı olarak artmaktadır. “Birlikte sevdiği bir etkinlik yapma” anne ve babanın eğitim düzeyi ile doğru orantı göstermektedir (sırayla p=0.002, p=0.0001). Anne (p=0.002) ve babanın (p=0.008) eğitim düzeyi azaldıkça CADÖ ortalamalarının arttığı belirlenmiştir. Tartışma: Doğru ve etkili bir disiplin normal bir psikolojik gelişim için esastır. Bu çalışmanın sonuçları ülkemizde ana babalar için hazırlanacak eğitim programlarına önemli bilgiler sunmaktadır.Objective: The aim of this study was to investigate the relationship between discipline methods, and demographic characteristics and behavioral problems of the children. Methods: Participants were 442 parents who had children between ages 4-12 years old. The parents were asked for their own practices with a questionnaire including 8 questions. Additionally, Conners parent rating scale (CPRS) was used. Demographic data were collected from the hospital files. Results: The highest CPRS score was related to "money" as a prize and "beating" as a punishment. "Special time" was more frequently used by mothers (p=0.027) but "material prizes" were more frequently used by fathers (p=0.014). Boys were more beaten than girls (p=0.017). When gestational ages of the mothers decreased, frequency of "special time with the child" decreased (p=0.004). There was a negative correlation between educational level of mothers and prizing with "money" (p=0.005). Additionally, there was a negative correlation between educational level of fathers and punishing with "beating" (p=0.014). "Special time" was increased by the education levels of mothers and fathers (respectively; p=0.002, p=0.0001). In addition, when education levels of mothers (p=0.002) and fathers (p=0.008) increased, CPRS scores also decreased. Discussion: The proper and effective discipline is principal to normal psychological development. This study's results provide important knowledge for family training program to the parents of our country
    corecore