Investigation of antiphospholipid antibody syndrome markers in the etiology of recurrent miscarriage

This study aimed to determine the markers of antiphospholipid antibody syndrome (APS), which has an important place in the etiology of recurrent miscarriage, and toprovide guidance for the treatment of the related disorders. This prospective observational study was performed on 120 female patients admitted to the Obstetrics andGynecology outpatient clinics due to recurrent pregnancy loss. Blood samples were analyzed using the Enzyme-Linked Immunosorbent Assay (ELISA) technique to findout the levels of APS-associated anticardiolipin (ACA), anti-beta2-glycoprotein I (a?2GPI), anti-annexin V (aANXV), anti-prothrombin (aPT), and antiphosphatidylserine(aPS) antibodies. A statistically significant difference was found between increased age groups and the number of miscarriages (p=0.03, p<0.05). There were no significantdifferences between the age groups by the time of miscarriage (p=0.35, p<0.05). ACA positivity (75%, n = 90) and anti-annexin V positivity (50.8%, n = 61) werehigher than the positive results found in other tests(p=0.01, p<0.05). Antiphospholipid antibodies (APAs) showed significantly different positivity levels by the age groups(p=0.01, p<0.05). The positivity levels of APAs were significantly different by the number of miscarriages (p=0.01, p<0.05). Other antibody levels were not statisticallysignificantly different. The frequency of positive APA levels increases with advancing age and a high number of miscarriages in association with the etiology of recurrentmiscarriage. Among the subgroups of these antibodies, ACA and anti-annexin V can serve as highly appropriate diagnostic markers in recurrent miscarriage

La publicité pharmaceutique à Barcelone au XIXe siècle : Ramón Jordi Gonzalez, Propaganda y medicamentos. Antecedentes historicos de un fraude a la sociedad

Julien Pierre. La publicité pharmaceutique à Barcelone au XIXe siècle : Ramón Jordi Gonzalez, Propaganda y medicamentos. Antecedentes historicos de un fraude a la sociedad. In: Revue d'histoire de la pharmacie, 65ᵉ année, n°235, 1977. pp. 293-294

Dezenfection of protozoan parasites in drinking water

Hayatımızın vazgeçilmezi olan su, taşıyabildiği çeşitli organik - inorganik maddeler ve mikroorganizmalarla bir çok hastalığın meydana gelmesine sebep olmaktadır. Bu nedenle kullanıma sunulan suda sağlığa zararlı olabilecek hiçbir etkenin bulunmaması için arıtma ve dezenfeksiyon işlemi yapılması gerekmektedir. Mevcut alternatifler arasında en güvenilir, ekonomik ve kolay uygulanabilir dezenfeksiyon yöntemi olan klorlamadan pekçok mikroorganizma etkilense de bakteri sporları ve tüberküloz basilleri gibi amip kistleri, koksidiyan parazit ookistleri ve helmint yumurtaları etkilenmemektedir. Bu makalede içme sularındaki standart klorlamanın yetersiz kaldığı sık karşılaşılan protozoon parazitlerin dezenfeksiyonu, ilgili literatür bilgileri ışı- ğında gözden geçirilmiştir.Water is indispensable source of life. However, it can contain some organic and inorganic substances and some microorganisms causing waterborne diseases. Cleaning and disinfecting water are thus obligatory process. Waterborne diseases are contemporary public health problems. One of the most notable emerging risks in this area is associated with protozoan parasites. These parasites and some bacterial spors could not be cleansed by standard clorination of the water. The primary focus of this paper will be to review the current state of knowledge regarding physical and chemical methods for elimination of parasites from wate

Dezenfection of protozoan parasites in drinking water

Hayatımızın vazgeçilmezi olan su, taşıyabildiği çeşitli organik - inorganik maddeler ve mikroorganizmalarla bir çok hastalığın meydana gelmesine sebep olmaktadır. Bu nedenle kullanıma sunulan suda sağlığa zararlı olabilecek hiçbir etkenin bulunmaması için arıtma ve dezenfeksiyon işlemi yapılması gerekmektedir. Mevcut alternatifler arasında en güvenilir, ekonomik ve kolay uygulanabilir dezenfeksiyon yöntemi olan klorlamadan pekçok mikroorganizma etkilense de bakteri sporları ve tüberküloz basilleri gibi amip kistleri, koksidiyan parazit ookistleri ve helmint yumurtaları etkilenmemektedir. Bu makalede içme sularındaki standart klorlamanın yetersiz kaldığı sık karşılaşılan protozoon parazitlerin dezenfeksiyonu, ilgili literatür bilgileri ışı- ğında gözden geçirilmiştir.Water is indispensable source of life. However, it can contain some organic and inorganic substances and some microorganisms causing waterborne diseases. Cleaning and disinfecting water are thus obligatory process. Waterborne diseases are contemporary public health problems. One of the most notable emerging risks in this area is associated with protozoan parasites. These parasites and some bacterial spors could not be cleansed by standard clorination of the water. The primary focus of this paper will be to review the current state of knowledge regarding physical and chemical methods for elimination of parasites from wate

In- vitro effects of cephpodoxime on gram-negative rods

Sefpodoksim yakın zamanda ülkemizde kullanıma girecek olan ve oral formu da bulunan 3.kuşak sefalosporindir. Çalışmada sefpodoksimin kullanıma gir¬meden önce hastane infeksiyonlarının sık karşılaşılan etkenlerinden olan enterik çomaklar ve diğer nonfermenter nozokomial patojenler üzerine etkinliğinin araştırılması amaçlanmıştır. Sefpodoksimin hastanemizden izole edilen enterik ve nonfermenter çomaklardan; 45 Escherichia coli, 32 Klebsiella, 10 Proteus, 9 Morganella, 14 Enterobacter, 4 Providenciae, 7 Serratiae ve 15 Acinetobacter üzerine et¬kinliği CLSI standartlarına göre (21 mm üzeri zon çapları duyarlı) in-vitro disk (10 pg, Sankyo Co, Japan) difüzyon yöntemi ile araştırılmış ve sonuçlar diğer antibiyotiklerle karşılaştırılmıştır. Kontrol suşu olarak E.coli ATCC 25922 (23-28 mm) kullanılmıştır. Sefpodoksimin enterik çomak ve nonfermenterlere in-vitro etkisi gözden geçirildiğinde; E.coli'de %78, Klebsiella'da %63, Proteus' da %70, Morganella' da %56, Enterobacter'de %79, Providenciae'de % 100, Serratia’da %86 ve Acinetobacter'de %27 oranında duyarlılık saptanmıştır. Sefpodoksimin test edilen diğer sefolosporinlerden seftazidim, seftriakson, sefoperazon, sefepim, sefaklor, sefıksime göre suşlann tamamına yakınında benzer etkili olduğu gözlenmiştir. Sonuçlarımıza göre sefpodoksim, oral formunun da olması ile tercih edilebilecek bir seçenek gibi durmaktadır.Cefpodoxime is a 3rd generation cephalosporin which is anticipated to enter the market in our country very soon and also is oral form. The aim of this study is to investigate its effects on most common noso¬comial infectious agents such as Gram-negative rods and other nosocomial non-fermentatives before its entering to daily usage. Effects of cefpodoxime on various nosocomial isolates of enteric and non-fermentative rods (45 E.coli, 32 Kleb¬siella, 10 Proteus, 9 Morganella, 14 Enterobacter, 4 Providenciae, 1 Serratiae and 15 Acinetobacter) are in¬vestigated by in-vitro dies (10 gg, Sankyo Co, Japan) method in accordance with CLSI standards (over 21mm zone-diameters to be sensitive). Results are compared with data of other antibiotics. E.coli ATCC 25922 (23-28 mm) species is used to be control agents. When in-vitro effects of cefpodoxime on enteric rods and non-fermentatives, the following ratios are yielded: 78% for E.coli 63% for Klebsiella, 70% for Proteus, 56% for Morganella, 79% for Enterobacter, 100% for Providenciae, 86% for Serratia and 27% for Acinetobac¬ter. Cefpodoxime are detected similar effective other cephalosporins such as ceftazidime, ceftriaxone, cephoperazon, cefepime, cefaklor and cefixime against almost all species tested. Our conclusion is that cefpodoxime would be a preferable option in the light of our data and with its oral form of advantage

In- vitro effects of cephpodoxime on gram-negative rods

Sefpodoksim yakın zamanda ülkemizde kullanıma girecek olan ve oral formu da bulunan 3.kuşak sefalosporindir. Çalışmada sefpodoksimin kullanıma gir¬meden önce hastane infeksiyonlarının sık karşılaşılan etkenlerinden olan enterik çomaklar ve diğer nonfermenter nozokomial patojenler üzerine etkinliğinin araştırılması amaçlanmıştır. Sefpodoksimin hastanemizden izole edilen enterik ve nonfermenter çomaklardan; 45 Escherichia coli, 32 Klebsiella, 10 Proteus, 9 Morganella, 14 Enterobacter, 4 Providenciae, 7 Serratiae ve 15 Acinetobacter üzerine et¬kinliği CLSI standartlarına göre (21 mm üzeri zon çapları duyarlı) in-vitro disk (10 pg, Sankyo Co, Japan) difüzyon yöntemi ile araştırılmış ve sonuçlar diğer antibiyotiklerle karşılaştırılmıştır. Kontrol suşu olarak E.coli ATCC 25922 (23-28 mm) kullanılmıştır. Sefpodoksimin enterik çomak ve nonfermenterlere in-vitro etkisi gözden geçirildiğinde; E.coli'de %78, Klebsiella'da %63, Proteus' da %70, Morganella' da %56, Enterobacter'de %79, Providenciae'de % 100, Serratia’da %86 ve Acinetobacter'de %27 oranında duyarlılık saptanmıştır. Sefpodoksimin test edilen diğer sefolosporinlerden seftazidim, seftriakson, sefoperazon, sefepim, sefaklor, sefıksime göre suşlann tamamına yakınında benzer etkili olduğu gözlenmiştir. Sonuçlarımıza göre sefpodoksim, oral formunun da olması ile tercih edilebilecek bir seçenek gibi durmaktadır.Cefpodoxime is a 3rd generation cephalosporin which is anticipated to enter the market in our country very soon and also is oral form. The aim of this study is to investigate its effects on most common noso¬comial infectious agents such as Gram-negative rods and other nosocomial non-fermentatives before its entering to daily usage. Effects of cefpodoxime on various nosocomial isolates of enteric and non-fermentative rods (45 E.coli, 32 Kleb¬siella, 10 Proteus, 9 Morganella, 14 Enterobacter, 4 Providenciae, 1 Serratiae and 15 Acinetobacter) are in¬vestigated by in-vitro dies (10 gg, Sankyo Co, Japan) method in accordance with CLSI standards (over 21mm zone-diameters to be sensitive). Results are compared with data of other antibiotics. E.coli ATCC 25922 (23-28 mm) species is used to be control agents. When in-vitro effects of cefpodoxime on enteric rods and non-fermentatives, the following ratios are yielded: 78% for E.coli 63% for Klebsiella, 70% for Proteus, 56% for Morganella, 79% for Enterobacter, 100% for Providenciae, 86% for Serratia and 27% for Acinetobac¬ter. Cefpodoxime are detected similar effective other cephalosporins such as ceftazidime, ceftriaxone, cephoperazon, cefepime, cefaklor and cefixime against almost all species tested. Our conclusion is that cefpodoxime would be a preferable option in the light of our data and with its oral form of advantage

Isolates from ıntensive care units and their antimicrobial susceptibility

Yoğun bakım üniteleri (YBÜ), hastanelerin yatak kapasitelerinin %10’unu oluşturmasına karşın, hastane enfeksiyonlarının yaklaşık %25’inin saptandığı birimlerdir. Immun sistemin baskılanması, sık yapılan invaziv girişimler, hastanede uzun kalış ve geniş spektrumlu antibiyotik kullanımı YBÜ’lerdeki hastane enfeksiyonlarını artıran önemli nedenlerdir. Bu çalışmada, 2004-2005 yıllarında Pediatri, Dahiliye, Cerrahi yoğun bakım ünitelerinden kültür için gönderilen 164 örneğin mikrobiyolojik sonuçlan retrospektif olarak değerlendirilmiş, etkenlerin identifıkasyonu ve antibiyotik duyarlılıklarının belirlenmesinde klasik mikrobiyolojik yöntemler, API otomatize identifıkasyon ve antibiyogram sistemleri kullanılmıştır. Hastaların 76’sı (%46) kadın 88’i (%54) erkek olup yaşları 0-78 yaş arasında değişmekteydi. Toplam 221 suşun 82’si (%37.1) trakeal aspirattan, 76’sı kandan (%34.4), 30’u idrardan (% 13.6), 14’ü venöz kateterden (%6.3), 12’si yara yerinden (%5.4), 5’ü dren yeri (%2.2), biri plevral effüzyon diğeri ise balgamdan izole edilmiştir. Örneklerin 144’ü ise Cerrahi YBÜ (%65.2), 42’si Pediatri YBÜ (%19), 35’i Dahiliye YBÜ’den (%15.8) alınmıştır. İzole edilen etkenlerden 51 ’i (%23.0) Staphylococcus aureus, 32’si (% 14.5) Acinetobacter baumannii, 32’si (% 14.5) Pseudomonas aeruginosa, 21’i (%9.5) E.coli, 2l’i (%9.5) Klebsiella spp., 16’sı (%7.2) Koagulaz Nega¬tif Stafilokok(KNS), 14’ü (%6.3) Enterococcus spp, 10’u (%4.5) Candida albicans, 7’si (%3.1) Enterobacter aerogenes ve 17’si (%7.7) diğer mikroorganizmalardır. Gram negatif enterik bakteriler yam sıra nonfermentatif Gram negatif basillerde de en etkin antimikrobiyallerin karbapenemler olduğu gözlenmiştir. S.aureus suşlannda glikopeptid direnci gözlenmezken, Candida suşlannın Flucytosine, Amphotericin B ve Nystatin’e duyarlı bulunmuştur. Her hastanede sık olarak nozokomiyal enfeksiyon nedeni olan mikroorganizmalar ve antibiyotik duyarlılıklarının belirlenmesi ardı sıra koruyucu önlemlerin alınması hastane enfeksiyonlarının azalmasına katkıda bulunacaktır.Although Intensive Care Unit (ICU) consist of 10% of total hospital capacities, approximately 25% of all the hospital infections occur in ICU. Immune insufficiency, long-staying, frequent invasive applications and usage of broad-spectrum antibiotics are the major causes for high rate of nosocomial infections at intensive care units. We retrospectively reviewed 164 culture specimens obtained from pediatric, internal - surgical intensive care units in 2004-2005. Identify of agents and their antibiotic sensitive determined by conventional microbiological methods, API automatic identification and antibiograms. Samples were obtained from 76 (46%) female and 88 (54%) male aging between 0-78 years of age. Of total 221 species, 82 (37.1%) from tracheal aspirate, 76 (34.4%) from blood, 30 (13.6%) from urine 14 (6.3%) form vein catheter, 12 (5.4%) from wound site, 5 (2.2%) from drain site, others from pleural effusion and sputum. Of specimens, 144 (65.2%) from surgical ICU, 42 (19%) from Pediatric ICU and 35 (15.8%) from Internal Medicine ICU were sent. Isolated agents were 51 (23.0%) S.aureus, 32 (14.5%) Acinetobacter baumannii, 32 (14.5%) Pseudomonas aeruginosa, 21 (9.5%) E.coli, 21 (9.5%) Klebsiella spp, 16 (7.2%) Coagulase Negative Staphylococcus, 14 (6.3%) Enterococcus spp, 10 (4.5%) Candida albicans, 1 (3.1%) Enterobacter aerogenes and 17 (7.7%) other microorganism. Carbapenems were detected to be must patent antimicrobials against nonfermentative Gram-negative bacilli alongside Gram-negative enteric bacteria. There was no glyco-peptide resistance by Staphylococci. Three Candidas isolated reproduced from umbilical vein catheter of Pediatric ICU patients were sensitive to Flucytosine, Amphotericin B and Nystatin. Protective measures, detection of microorganisms causing to nosocomial infections and their antimicrobial susceptibilities will contribute to declining nosocomial infections

Les Actes du XXIVe Congrès international d'histoire de la médecine : Acta Congressus internationalis XXIV Historiae Artis Medicinae, 25-31 Augusti 1974, Budapestini

Julien Pierre. Les Actes du XXIVe Congrès international d'histoire de la médecine : Acta Congressus internationalis XXIV Historiae Artis Medicinae, 25-31 Augusti 1974, Budapestini. In: Revue d'histoire de la pharmacie, 66ᵉ année, n°236, 1978. pp. 61-62

Seropositivity rate for toxoplasmosis in suspected patients: Afyon experience

Amaç: Tüm dünyada yaygın bir zoonoza yol açan Toxoplasma gondii, çeşitli ülkelerde ve Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde farklı oranlarda seropozitiviteye sahiptir. Bu çalışma ile Afyon yöresinde Toxoplasma’ya özgül antikorların yaygınlığını araştırmak amaçlanmıştır. Yöntem: Bir yıllık sürede ELISA yöntemi ile saptanmış Toxoplasma IgG ve IgM sonuçları değerlendirilmiştir. Bulgular: Toxoplasmosis şüpheli 305 hastanın 87’sinde (%28.52) IgG seropozitifliği, 2’sinde (%0.65) IgM seropozitifliği saptanmıştır. Sonuç: Sonuç olarak, Toxoplasma seroprevalansı birçok bölge ile uyumlu bulunmuştur, ancak daha sağlıklı sonuçlar için bölgede daha geniş epidemiyolojik çalışmaların yapılması gerekmektedir. Halk toxoplasmosis yönünden bilinçlendirilmeli ve bölgede bu enfeksiyonun epidemiyolojik özellikleri araştırılmalıdır.Objective: Toxoplasma gondii, causing a worldwide zoonosis, shows different seropositivity rates in different countries, even in different regions of the same country. It was aimed to determine the prevalence of Toxoplasma antibodies in Afyon. Method: Toxoplasma IgG and IgM antibodies were evaluated by ELISA in serum of suspected patients collected for one year period. Results: Of the 305 patients 87 (28.52%) were Toxoplasma IgG seropositive and 2 (0.65%) Toxoplasma IgM seropositive. Conclusion: This study suggests that people should be warned and informed about toxoplasmosis. In addition, further studies should be performed to elucidate epidemiology of mentioned toxoplasmosis in this region