3 research outputs found
Çevre açısından jeotermal enerjġ kullanımı ve ġl özel ġdarelerġnġn sorumlulukları
Jeotermal enerji, Türkiye’nin yenilenebilir ve yerel, önemli bir enerji kaynağıdır.
Türkiye jeotermal enerjinin doğrudan kullanım uygulamalarında dünyada beşinci sırada
yer almaktadır. Türkiye’de jeotermal akışkanların başlıca kullanım alanını, merkezi
konut ısıtmacılığı ve termal turizm teşkil etmekte olup, geniş çaplı ilk merkezi ısıtma
sistemleri jeotermal enerjiye dayalı olarak kurulmuştur. Doğru uygulama ve teknoloji
seçimi yapıldığında, jeotermal merkezi ısıtma sistemleri ilk yatırım ve işletme giderleri
açısından en ucuz ve çevreye en duyarlı sistemlerdir.
Türkiye’de Jeotermal Kaynaklar ve Doğal Mineralli Sular hakkındaki Kanun ile
İl Özel İdarelerine yetki, görev ve sorumluluk verilmiştir. Bu kanunla, jeotermal ve
doğal mineralli su kaynaklarının etkin bir şekilde aranması, araştırılması, geliştirilmesi,
üretilmesi, korunması, bu kaynaklar üzerinde hak sahibi olunması ve hakların
devredilmesi, çevre ile uyumlu olarak ekonomik şekilde değerlendirilmesi ve terk
edilmesi ile ilgili hususlar düzenlenmiştir.Geothermal energy is an important, ecologically clean and local source of
energy. Turkey is at the 5th place in the world for direct usage of geothermal energy. In
Turkey central home heating and geothermal tourism are principal usage areas of
geothermal liquids. First extensive central heating systems are established based on the
geothermal energy. If the right application method and technology chosen geothermal
central heating systems are the cheapest and most ecology sensitive systems especially
for first investment and operating expenses.
The Special Provincial Administrations, authorized and been responsible by,
“The law on Geothermal Resources and Natural Mineral Water in Turkey”. With this
law, the issues “production, protection, improving, effective search and research of
geothermal and natural mineral water resources, exploiting as environment friendly and
closing down, being eligible and transferring of the rights” have been regulated
İNSAN ODAKLI TRAFİK YÖNETİMİ BAĞLAMINDA TRAFİK ETİĞİNDEN TRAFİK AHLAKINA GEÇİŞ
Trafik 21. yüzyılda ülkelerin en önemli sorunlarının başında yer almaktadır. Bilim ve teknolojide yaşanan ilerlemelere rağmen trafik kazalarının ve ölümlerin önlenememesi, netice itibariyle giderek ilkel, acıklı ve acımasız bir görüntüye yol açmaktadır. Türkiye’deki trafik sisteminin insani değerleri, ahlâk ve etik düşünceyi dışladığı gözlenmektedir. Trafik ahlakı olmadan salt trafik hukukunun çözüm olmadığı gözlenmektedir. Trafik etiği, insanlara trafik işleyişinde nasıl davranılacağını, iyi ve kötünün ne olduğunu, hayat hakkının kutsallığı, insanlara neden zarar verilmemesi gerektiğini, hak ve hürriyetlere niçin saygı gösterilmesi gerektiğini ifade etmektedir. Trafik sisteminde etiğin uygulanmasını ifade eden ahlak bakımından bir noksanlık, trafik ahlakına ilişkin temel bir kültür, bilgi ve görgü eksikliği gözlenmektedir. Etik ve ahlak ilkeleri olmadan sosyal sistemlerin ve hukuk kurallarının beklendiği ölçüde etkili ve faydalı olması güçleşmektedir. Çözüm etik ve ahlak eksenli olmalıdır. Bu çalışmada trafik etiğinden trafik ahlakına geçiş konusu ele alınarak, aralarındaki yakın ilişki irdelenecek ve trafik sorununun çözümünde insan odaklı anlayış ile etik ve ahlak kavramları vurgulanmaktadır