35 research outputs found

    Tibial slope changes following dome type high tibial osteotomy

    Get PDF
    Amaç: Tibial eğim diz biyomekaniğinde önemli bir anatomik unsurdur. Bu eğimdeki değişiklikler diz fonksiyonlarını ve bağlara olan yüklenmeleri değiştirir. Kubbe tipi yüksek tibial osteotomi sonrası tibial eğimde olası değişikler araştırıldı. Hastalar ve Yöntem: Çalışmada medial eklem aralığında ileri derecede gonartrozu olan ve bu nedenle yüksek tibial osteotomi uygulanan 40 olguda postoperatif tibial eğim değişiklikleri incelendi. Tüm olgulara kubbe tipi yüksek tibial valgizasyon osteotomisi uygulandı. Tesbit eksternal fiksatör ile sağlandı. Olgularda tibial eğim açısı operasyon öncesi ve sonrasında 4 değişik teknik ile ölçüldü. Yan grafilerde medial tibial platodan geçen tanjansiyel doğru ile tibial anterior kenar (TAK), tibial proksimal anatomik aks (TPAA), posterior tibial kenar (PTK) ve fibular proksimal anatomik aks (FPAA) ve bunlara dik çizilen çizgi arasındaki açı, tibial eğim açısı olarak değerlendirildi. Olgular postoperatif takip sürelerine ve elde edilen düzeltme derecelerine göre gruplanarak istatistiksel olarak değerlendirildi. Bulgular: Olguların ortalama 55 aylık takip süresi sonrasında ortalama TAK açısının 11.2°.den 7.9°.ye, TPAA açısının 7.5°.den 4.8°.ye, PTK açısının 5.6°.den 2.2°.ye, FPAA açısının 8.2°.den 3.7°.ye azaldığı gözlendi. Tibial eğimde tüm ölçüm değerlerinde operasyon sonrasında anlamlı azalma saptandı. Takip süresi ile eğim değişiklikleri arasında anlamlı bir farklılık gözlenmedi. Sonuç: Operasyon sonrası hipokoreksiyon elde edilen grupta, normo ve hiperkoreksiyon elde edilen gruba göre eğimde daha belirgin azalmalar saptandı. Postoperatif tibiofemoral valgus açısı arttıkça tibial eğimin de arttığı görüldü. Kubbe tipi yüksek tibial osteotomi sonrasında dört değişik teknik ile ölçülen tibial eğim değerlerinin anlamlı derecede azaldığı belirlendi. Yüksek tibial osteotomi sonrasında olası sagital plan değişikliklerinin ileride yapılabilecek bir total diz protezi öncesinde dikkate alınması gerektiği vurgulandı.Purpose: Tibial slope (TS) contributes to knee biomechanics as an important factor in such a way that its changes after high tibial osteotomy (HTO) may affect ligament function and kinematics of the knee. We aimed to investigate whether there is a change of tibial slope following dome type high tibial osteotomy. Patients and Method: Fourty patients operated on for unilateral medial gonarthrosis by dome-type HTO and external fixation combination were reviewed retrospectively for the changes of TS. Four different measurement methods [anterior tibial cortex (ATC), tibial proximal anatomical axis (TPAA), posterior tibial cortex (PTC), fibular proximal anatomical axis (FPAA)] were used. Patients were grouped according to the length of follow-up period and to the corrections postoperatively obtained. Correlation between different parameters was also searched. Results: Preoperative mean ATC angle was 11.2°, TPAA angle was 7.5°, PTC angle was 5.6°, FPAA angle was 8.2°. Postoperative mean ATC angle was 7.9°, TPAA angle was 4.8°, PTC angle was 2.2°, FPAA angle was 3.7° after mean 55 months follow-up. All the parameters used for TS measurement decreased postoperatively. No significant difference in TS among groups with different durations of follow-up could be found. Conclusion: Patients with hypocorrection (or recurrence of deformity) had a relatively larger decrease in TS, even in the form of anterior slope than those with normo- or hypercorrection. The higher the degree of postoperative femoro-tibial valgus, the higher was the degree of tibial posterior slope. All the measurement techniques showed a significant correlation both pre- and postoperatively. Tibial slope measured by 4 different techniques showed a significant decrease after dome-type HTO. Dome-type HTO may also change significantly as seen in other HTO techniques, although it does not depend on a bone wedge removal or addition. This parasitically sagittal plane changes should be taken into account for subsequent reconstructive procedures such as total knee arthroplasty

    Does Ozone Administration Have a Protective Effect Against Cisplatininduced Histological Changes in Rat Testis?

    Get PDF
    Objective:We investigated the protective and therapeutic effects of ozone therapy (OT) on cisplatin (CP)-induced testicular damage.Materials and Methods:Thirty healthy adult male Wistar rats were divided into five groups consisting of 6 animals each: 1) control, 2) CP, 3) OT, 4) OT + CP and 5) CP + OT groups. Histopathological findings, Johnsen scores, thiobarbituric acid-reactive substances (TBARS), glutathione (GSH), superoxide dismutase (SOD), catalase, and GSH peroxidase (GPx) levels were evaluated.Results:CP caused a significant decrease in testicular weight and Johnsen score compared to the control group. In addition, TBARS level was significantly higher, whereas GSH, SOD, catalase and GPx levels were significantly lower in the CP group when compared to the control group. Pre- and post-CP OT significantly increased GSH, SOD, catalase and GPx levels and decreased TBARS level. Also, testicular weight and Johnsen score were increased with OT.Conclusion:The present study showed that OT is protective against CP-induced testicular damage. OT may be beneficial to patients who underwent CP chemotherapy

    PATIENT SATISFACTION FOLLOWING RADIOACTIVE SYNOVECTOMY IN NONHEMOPHILIC SYNOVITIS

    No full text
    Amaç: Radyoaktif sinovektomi (RAS) uygulanmış hemofili dışı sinovit hastalarında memnuniyet düzeyinin ve bunu etkileyen etmenlerin değerlendirilmesi Gereç ve Yöntem: 2002-2013 arasında RAS uygulanmış hemofili dışı sinovit hastalarından ulaşılabilen ve telefon anketine katılmayı kabul eden 21 hasta çalışmaya dahil edildi. Hastaların 16’sında romatizmal hastalık vardı; 21 hastanın 25’i diz, ikisi dirsek ve üçü ayak bileği eklemi olmak üzere 30 eklemine 41 enjeksiyon yapılmıştı. Yirmi altı ekleme cerrahi sinovektomi yapılmıştı. Telefon anketinde temel yakınma, her enjeksiyon için hastanın yararlanım algısı, şişlikte gerileme ya da tekrarlama ve memnuniyetleri sorgulandı. Ağrı ve işlevsellik için telefonla diz değerlendirme formu dolduruldu. Bulgular: Temel yakınma eklemlerin 23 tanesinde (%76,7) şişlikti. Birinci enjeksiyon 14 eklemde (%46,7) yararlı, dört eklemde (%13,3) kısmen yararlı, 12 eklemdeyse (%40) faydasız olarak değerlendirildi. On dokuz eklemde (%63,3) şişlik tamamen, üç eklemde (%10) kısmen geriledi; 10 eklemdeyse (%33,3) tekrarladı. Hastalar, eklemlerin 20’sinin (%66,7) klinik sonucundan memnundu. Dizin ağrı ve işlev skorlarının medyan değeri 80’di; iki skor bakımından memnun olan ve olmayanlar arasında anlamlı fark saptanmadı. Spesifik bir romatizmal hastalığı olmayanlarda ağrı skoru anlamlı olarak daha iyi bulundu (p=0.031); bu hastalar uygulanan girişimden daha memnundu (p=0.045). Şişliğin devam etmesi, tekrarlaması ve yürüme güçlüğü olması hasta memnuniyetini olumsuz etkileyen etmenler olarak değerlendirildi. Sonuç: Romatizmal hastalığı olmayanlarda memnuniyet oranının daha yüksek olması, sistemik hastalığı olanlarda uzun süreli tatminkar sonuç elde edebilmenin zorluğuyla ilişkili görünmektedir. Memnuniyet üzerinde en etkili faktör şişliktir. Yüksek nüks riski varlığında ve çok sayıda cerrahi girişimden kaçınmak için RAS uygun bir seçenektir.Objective: To evaluate satisfaction rates of nonhemophilic synovitis patients who underwent radioactive synovectomy (RAS), to outline the factors influencing patient satisfaction. Material and Methods: RAS was performed to 31 nonhemophilic patients between 2002 and 2013; 21 patients were reached and agreed to make an interview on the phone. Twenty five of 30 joints were knee, two were elbow, and three were ankle; 41 injections were performed. Twenty six joints had surgical synovectomy. Primary complaints before and after RAS, patients’ perception of benefits, subsidence and recurrence of swelling and patient satisfaction were questioned. An over the phone knee evaluation form was filled which scored pain and functionality. Results: Swelling was the primary complaint in 23 joints (76.7%). First RAS injection was beneficial for 14 joints (46.7%), partially beneficial for four (13.3%), and not beneficial for 12 (40%). Swelling subsided completely in 19 joints (63.3%), partially in three (10%); recurred in 10 joints (33.3%). Satisfaction rate was 66.7%. Median values for pain and function scores were both 80. The ones without a specific rheumatic disease had significantly better pain scores (p=0.031), and were more satisfied with the procedure (p=0.045). Patient satisfaction was influenced by persistence and recurrence of swelling and restriction of walking.Conclusion: Satisfaction rate of patients without a rheumatic disease was significantly higher. In case of systemic diseases, obtaining durable successful outcomes is more challenging. Swelling was the most influential factor on satisfaction. In cases of high recurrence risk, RAS is an alternative to avoid multiple operations

    Talusun osteokondral lezyonlarında artroskopik drilleme yönteminin etkinliği

    No full text
    Objective: To evaluate the outcome of arthroscopic drilling for the treatment of osteochondral lesion of talus. Patients and Method: Eleven (six males and five females) patients with a symptomatic osteochondral lesion of the talus were operated with arthroscopic drilling. They were followed postoperatively for ten to ninety-six months (mean, 39 months) The mean age of the patients was 27 years (range, 17-40 years). There were six lesions on the anteriomedial aspect of the talus, the three anteriolaterally and two posteriomedially. According to the radiographic classification system of Berndt and Harty, seven ankles had Stage II lesions, two had Stage III and two had Stage IV. The lesions were also classified according to the their arthroscopic appearance by using Outerbridge classification. Arthroscopic debridement and drilling were performed in Stage III and IV lesions. Stage II lesions were treated with arthroscopic drilling only. The outcome was evaluated according to the American Orthopaedic Foot and Ankle Society (AOFAS) score. Results: The average preoperative AOFAS score of 66 points (46 to 74) improved to 87 points (78 to 97) at the last follow-up. The radiographic findings showed that four lesions were improved, six lesions were unchanged and the only one stage IV lesion was deteriorated. Discussion: Arthroscopic drilling for the treatment of the osteochondral lesions of the talus is an effective and useful method. However, the improvement of clinical outcome is not always accompanied with radiological improvement.Amaç: Talusun osteokondral lezyonlarındaıartroskopik drilleme yönteminin sonuçlarını değerlendirmek. Hastalar ve Yöntem: Talusta osteokondral lezyon nedeniyle opere ettiğimiz ortalama yaşı 27 (17-40) olan, 6’sı erkek, 5’i kadın 11 hastanın 11 ayak bileği çalışma grubunu oluşturdu. Hastalar ortama 39 ay (10-96) izlendi. Talustaki osteokondral lezyonların 6’sı anteromedial bölgede, 3’ü anterolateral bölgede ve 2’si posteromedial bölgede görüldü. Radyolojik incelemelerin ışığında, Berndt ve Harty sınıflamasına göre osteokondral lezyonların yedisi evre II, ikisi evre III, ikisi evre IV olduğu tespit edildi. Ayak bileği artroskopisinde Outerbridge sınıflamasına göre 5 hastada lezyonun evre II, 4 hastada evre III, 2 hastada evre IV olduğu görüldü. Evre II lezyonlara artroskopik drilleme, Evre III ve IV lezyonlara ise fragmanın debridmanından sonra drilleme uygulandı. Hastaların operasyondan elde ettiği kazanım Amerikan Ortopedik Ayak-Ayak bileği Derneği (AOFAS) skoru ile değerlendirildi. Bulgular: Operasyon öncesi ortalama 66 puan (46-74) olan skor değerleri, izlem sonunda ortalama 87 puana (78-97) yükseldi (p0.05). Radyolojik olarak 11 ayak bileğinin 4’ünde lezyonun gerilediğini gördük. Kalan 6 hastada radyolojik olarak anlamlı değişiklikler saptanmadı. Kalan bir olguda (evre IV lezyon) ayak bileğinde eklem yüzlerinde dejenerasyon tespit edildi. Tartışma: Talusun osteokondral lezyonlarının tedavisinde artroskopik drilleme tekniği etkili ve yararlı bir tedavi metodudur. Ancak, klinik rahatlamaya radyolojik düzelme her zaman eşlik etmez

    RADYOAKTİF SİNOVEKTOMİNİN NONHEMOFİLİK SİNOVİTLERDE HASTA MEMNUNİYETİ ÜZERİNE ETKİSİ

    No full text
    Objective: To evaluate satisfaction rates of nonhemophilic synovitis patients who underwent radioactive synovectomy (RAS), to outline the factors influencing patient satisfaction. Material and Methods: RAS was performed to 31 nonhemophilic patients between 2002 and 2013; 21 patients were reached and agreed to make an interview on the phone. Twenty five of 30 joints were knee, two were elbow, and three were ankle; 41 injections were performed. Twenty six joints had surgical synovectomy. Primary complaints before and after RAS, patients’ perception of benefits, subsidence and recurrence of swelling and patient satisfaction were questioned. An over the phone knee evaluation form was filled which scored pain and functionality. Results: Swelling was the primary complaint in 23 joints (76.7%). First RAS injection was beneficial for 14 joints (46.7%), partially beneficial for four (13.3%), and not beneficial for 12 (40%). Swelling subsided completely in 19 joints (63.3%), partially in three (10%); recurred in 10 joints (33.3%). Satisfaction rate was 66.7%. Median values for pain and function scores were both 80. The ones without a specific rheumatic disease had significantly better pain scores (p=0.031), and were more satisfied with the procedure (p=0.045). Patient satisfaction was influenced by persistence and recurrence of swelling and restriction of walking.Conclusion: Satisfaction rate of patients without a rheumatic disease was significantly higher. In case of systemic diseases, obtaining durable successful outcomes is more challenging. Swelling was the most influential factor on satisfaction. In cases of high recurrence risk, RAS is an alternative to avoid multiple operations.Amaç: Radyoaktif sinovektomi (RAS) uygulanmış hemofili dışı sinovit hastalarında memnuniyet düzeyinin ve bunu etkileyen etmenlerin değerlendirilmesi Gereç ve Yöntem: 2002-2013 arasında RAS uygulanmış hemofili dışı sinovit hastalarından ulaşılabilen ve telefon anketine katılmayı kabul eden 21 hasta çalışmaya dahil edildi. Hastaların 16’sında romatizmal hastalık vardı; 21 hastanın 25’i diz, ikisi dirsek ve üçü ayak bileği eklemi olmak üzere 30 eklemine 41 enjeksiyon yapılmıştı. Yirmi altı ekleme cerrahi sinovektomi yapılmıştı. Telefon anketinde temel yakınma, her enjeksiyon için hastanın yararlanım algısı, şişlikte gerileme ya da tekrarlama ve memnuniyetleri sorgulandı. Ağrı ve işlevsellik için telefonla diz değerlendirme formu dolduruldu. Bulgular: Temel yakınma eklemlerin 23 tanesinde (%76,7) şişlikti. Birinci enjeksiyon 14 eklemde (%46,7) yararlı, dört eklemde (%13,3) kısmen yararlı, 12 eklemdeyse (%40) faydasız olarak değerlendirildi. On dokuz eklemde (%63,3) şişlik tamamen, üç eklemde (%10) kısmen geriledi; 10 eklemdeyse (%33,3) tekrarladı. Hastalar, eklemlerin 20’sinin (%66,7) klinik sonucundan memnundu. Dizin ağrı ve işlev skorlarının medyan değeri 80’di; iki skor bakımından memnun olan ve olmayanlar arasında anlamlı fark saptanmadı. Spesifik bir romatizmal hastalığı olmayanlarda ağrı skoru anlamlı olarak daha iyi bulundu (p=0.031); bu hastalar uygulanan girişimden daha memnundu (p=0.045). Şişliğin devam etmesi, tekrarlaması ve yürüme güçlüğü olması hasta memnuniyetini olumsuz etkileyen etmenler olarak değerlendirildi. Sonuç: Romatizmal hastalığı olmayanlarda memnuniyet oranının daha yüksek olması, sistemik hastalığı olanlarda uzun süreli tatminkar sonuç elde edebilmenin zorluğuyla ilişkili görünmektedir. Memnuniyet üzerinde en etkili faktör şişliktir. Yüksek nüks riski varlığında ve çok sayıda cerrahi girişimden kaçınmak için RAS uygun bir seçenektir
    corecore