13 research outputs found

    TORAKSIN NADİR BİR TÜMÖRÜ: ASKİN (PNET) TÜMÖRLÜ 2 OLGU

    No full text
    GİRİŞ: Periferik nöroektodermal tümör (PNET), genellikle çocuklarda ve genç erişkinlerde görülenmezenkimal kökenli küçük yuvarlak hücreli ve çoğunlukla yumuşak doku ve kemik tutulumu gösterenEwing sarkom ailesine ait bir tümör çeşididir. Torakopulmoner yerleşimi oldukça nadirdir ve Askintümör olarak özel isme sahiptir. 2014 yılında yapılan bir çalışmada İngiltere’de literatürde 20’den azolguya torakopulmoner PNET tanısı konulduğu bildirilmiştir. Biz de nadir görülen torakopulmoneryerleşimli PNET/ASKİN tümörlü 2 olgumuzu sunmak istedik.OLGU 1: 31 yaşında kadın hasta; öksürük, nefes darlığı şikayeti üzerine yapılan toraksgörüntülemelerinde sol akciğerde 9x8,5 cm boyutunda kitlesel lezyon saptanmış. PET/BT’sindemetastaz lehine bulgusu olmayan hasta rezeksiyon planıyla operasyona alındı. Göğüs duvarı vevertebra invazyonu olduğu izlenen hastaya 4,5,6,7. kotlara parsiyel rezeksiyon, T4-8 vertebraltransversektomi, sol alt lobektomi ve mediastinal lenf nodu diseksiyonu uygulandı. Göğüs duvarıdefekti prolen mesh ile kapatıldı. Histopatolojik tanısı PNET olarak sonuçlandı (cerrahi sınır temiz,T4N0M0). Adjuvan kemoradyoterapi alan hastada 2 yıl sonra T3-4 ve T7-8 vertebrada nüks gelişmesiüzerine nöroşirürji ekibince T3-4, T7-8 transvers proçes eksizyonu ve total laminektomi uygulandı.Takibinde ikinci sıra KT alan hasta pnömoni ve uygunsuz ADH sendromuna sekonder komplikasyonlarsonucu izleminin 32.ayında kaybedildi.OLGU 2: 29 yaşında kadın hasta, sağda göğüs duvarında şişlik ve ağrı şikayeti üzerine çekilentomogrofisinde sağ hemitoraksta 15x14x14 cm boyutunda içerisinde kanamalı alanlar da izlenengross kitle saptanmış. Tru-cut biyopsiden PNET tanısı alan hasta neoadjuvan KT aldıktan sonraoperasyona alındı. Hastaya sağ alt lobektomi, mediastinal lenf nodu diseksiyonu, göğüs duvarıinvazyonu sebebiyle 6,7,8,9. kotlara parsiyel rezeksiyon ve parsiyel diafragma rezeksiyonu uygulandı.Göğüs duvarı defekti prolen mesh ile kapatıldı. Nihai patoloji raporu PNET (cerrahi sınır temiz,T4N0M0) olarak sonuçlandı. Adjuvan KT-RT alan hastada tedavi altındayken izleminin 12. ayında eskioperasyon hattı komşuluğunda lokal nüks ve batın içi metastaz saptandı. Hasta izleminin 13.ayındatedavi altındayken kaybedildi.SONUÇ: PNET agresif seyirli ve mortalitesi yüksek olup torakopulmoner yerleşimi oldukça nadirdir.Toraks yerleşimli olgularda %70 oranında kot invazyonu izlendiği belirtilmiştir. Kemik, plevra, epiduralinvazyon varlığı kötü prognostik faktörlerdir. Lokal nüks oranı oldukça yüksek olması (%80) sebebiylegüvenli cerrahi sınırla radikal rezeksiyon ve adjuvan-neoadjuvan tedavinin birlikte uygulanmasıönerilmektedir. 3 yıllık sağ kalım oranı %40-50 oranındadır.</p

    NADİR BİR OLGU: PRİMERİ AKCİĞER SİNOVİYAL KARSİNOMU OLAN OLGU

    No full text
    GİRİŞ: Sinovyal sarkom mezenşimal ve epitelyal diferansiasyon göstermekte ve tümyumuşak doku sarkomlarının %5-10 ‘unu oluşturmaktadır. Sıklıkla olguların %65’ineyakını alt ekstremite yerleşimlidir. Toraksın primer sinoviyal sarkomu ise oldukçanadir görülmekte olup akciğer, plevra veya göğüs duvarı tutulumu izlenebilir. Ayrıcaliteratürde boyun, intraartikular, dil, larenks, mediasitinum, kalp, karın duvarı,vasküler, retroperiton yerleşimli olgular bildirilmiştir. Biz de nadir görülen primerakciğer sinoviyal srakomlu olgumuzu sunmaktayız.OLGU: 60 yaş erkek hasta, 1 aydır öksürük, minör-major hemoptizi ve kilo kaybıkliniği mevcutmuş. Bilgisayarlı tomografide(BT)’sinde sol parahiler bölgede, 6 cmboyutunda, sol üst lob bronşunu oblitere eden kitlesel lezyon izlenmiş (SUVmax:4,7).Hemoptizi sebebiyle yapılan rijid bronkoskopide sol ana bronş tümör ile tamamentıkalı olarak izlenmiş. Tanı amaçlı tru-cut biyopsi yapılmış ve patoloji raporu iğsihücreli malign tümör ön planda sinovyal sarkom olarak sonuçlanmış. Pet/bt’sinde ektutulumu olmayan kitleden malignite tanısı olan hastaya intraperikardiyal solpnömonektomi uygulandı. Raporda; mevcut tümörün en büyük boyutu 6 cm, mitotikhızı (2 milimetre karelik alanda 10&amp;#39;un üzerinde) ve histolojik derecesi yüksek olduğubelirtilmişti. Tümör mediastinal plevra ve hiler yağlı dokuya, myokardkomşuluğundaki fibröz dokuya invaze ve lenfovasküler aralık invazyonu mevcuttu,sinir invazyonu yoktu. Bronş ve damar cerrahi sınırları salim, in-situ ya da invazivkarsinoma rastlanmadı. Disseke edilen 5, 6, 7, 8, 9 ve 10.nolu lenf düğümleri reaktifözellikte olduğu ancak materyal üzerinden diseke edilen lenf düğümlerinin birindesarkom metastazı izlenmişti (T4N1M0).Hastaya adjuvan 8 kür KT ve 10 seans RT uygulandı. Takiplerinde postop 11. aydamultilober pnömoni sebebiyle hastane yatışı olan ve yatışı sırasında akut koronersendrom gelişen hasta, kardiak arrest sebebiyle kaybedilmiş.SONUÇ: Akciğerin primer sinovyal sarkomları oldukça nadirdir ve akciğerkanserlerinin %0,1 ila %0,5&amp;#39;ini oluşturur. Göğüs ağrısı ve dispne en sık tanımlananbaşvuru semptomlarıdır. Toraks görüntülemelerinde mediastinal şifte sebepolabilecek büyük kitleler olarak tespit edilir. Tümör boyutu nedeniyle tam cerrahirezeksiyon genellikle mümkün değildir. Neoajuvan ve adjuvan kemo-radyoterapi iletedavi şansı mevcuttur. Beş yıllık sağkalım &amp;lt;%50&amp;#39;dir. Kötü prognostik faktörler; &amp;gt;5 cmtümör, yüksek mitoz sayısı, nörovasküler invazyon ve sitogenetik SYT-SSX1 varyantvarlığıdır.</p

    Adenoid Kistik Karsinomun akciğere talihsiz metastazı

    No full text
    Adenoid kistik karsinom (ACC), ilk kez 1856'da Theodor Bilroth(1829-1894) tarafından "silindiroma" olarak bildirilen nadir bir malign tümördür.(1) Adenoid kistik karsinom (ACC), tüm baş ve boyunmalignitelerinin% 1'inden ve tüm tükürük neoplazmalarının yaklaşık% 10'undan sorumludur.(2) Gögüs cerrahisini ilgilendiren kısmısık-sık akciğer metastazları yapması ve bu metastazların takip ve tedavilerine yaklaşımdır. Daha önce ACC nedeni ile operasyon yapılan ve takiplerinde gelişen akciğer metastazlarının perikard,pulmonerven ve atrium invazyonu olan hastayı sunuyoruz</p

    Analysis of soil moisture in semi-arid areas with multi-temporal RADARSAT-2 data

    Get PDF
    : Toprak nemi içeriği yeryüzünde enerji değişimi ve su döngüsü açısından çok önemli bir faktördür ve doğal risklerin değerlendirilmesi, hidroloji, ekoloji, tarım ve iklim bilimi gibi pek çok alanda büyük etkiye sahiptir. Toprak nemi özellikle arazi kullanımlarında konumsal ve zamansal olarak çok fazla değişerek çeşitli çevresel ve ekolojik sorunlara yol açabilmektedir. Bu nedenlerden dolayı, toprak nem içeriğinin konumsal değişiminin geniş ölçeklerde incelenmesi önemli bir araştırma konusudur. Sentetik Açıklıklı Radar (SAR) algılayıcıları toprak nemine duyarlı oldukları ve geniş alanları kapsadıkları için toprak neminin tespit edilmesinde önemli rol oynamaktadır. Bu çalışmada, Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü Gözlü Tarım İşletmesi’nde seçilen buğday ekili ve nadasa bırakılmış tarlaların toprak nem içeriğinin konumsal ve zamansal değişiminin tam polarimetrik RADARSAT-2 görüntüleri ile belirlenebilirliğinin araştırılması amaçlanmıştır. 2016 yılı Mart ve Ekim ayları arasında yapılan aylık arazi ölçümlerinden elde edilen yersel ölçüm değerleri SAR gerisaçılım değerleri ile karşılaştırılmıştır. Çalışma sonucunda, doğrudan geri saçılım ile nem değerleri arasında -0.65 ile 0.67 arasında değişen negatif ve pozitif korelasyon katsayıları elde edilmiştir. Toprak nemi için ekili alanda buğdayın büyüme evresi olan Mayıs-Haziran döneminde daha yüksek korelasyon belirlenmiş olup, her iki alan için en iyi sonuç VV polarimetrik verisi ile elde edilmiştir.Soil moisture content is a very important factor in terms of energy exchange and water cycle on Earth and has a great impact in many areas regarding assessment of natural risks, hydrology, ecology, agriculture, and climate science. Soil moisture can greatly change spatially and temporally, especially depending on land use changes, and the changing soil moisture may cause various environmental and ecological problems. In this respect, it is an important research subject to examine the spatial change of soil moisture content on large scales. Synthetic Aperture Radar (SAR) sensors play an important role in detecting soil moisture because they are sensitive to soil moisture and they cover large areas. In this study, it was aimed to investigate the determination of the spatial and temporal variation of soil moisture content using fully polarimetric RADARSAT-2 images in wheat cultivated field and fallow land located in The General Directorate of Agricultural Enterprises Gözlü Agricultural Enterprise. The in-situ measurements obtained monthly from field surveys between March and October 2016 were compared with the backscatter values of SAR images. As a result of the study, negative and positive correlation coefficients varying from -0.65 to 0.67 were obtained between backscatter values and in-situ soil moisture values. The highest correlations for soil moisture were obtained in the cultivated area during the May-June period, which is the growing stage of wheat, and the best results for both areas were determined with VV polarimetric data
    corecore