15 research outputs found

    A comprehensive investigation on allegations of irregularities in the employment of the learned profession in the age of Suleyman the magnificent

    Get PDF
    Osmanlı Devlet teşkilatında kazaskerler Divan-ı Hümayun üyesi olmanın yanında yargı ve öğretim sistemininin düzenlenmesi ve işleyişinden sorumlu idi. Kazaskerlerin zaman zaman sorumluluklarını ihmâl etmeleri, usülsüz davranmaları sebebiyle görevden alındıkları, hatta haklarında tahkikat ve teftiş yapıldığı bilinmektedir. Bu konuda üzerinde durulmağa değer bir misâl 1551 yılında Anadolu Kazaskeri Sinan Efendi’nin kazaskerlikten azli ve sonra dört yıllık kazaskerliği dönemindeki idarî uygulamalarının teftiş edilmesidir. Bu tahkikatta 196 şikâyetçi, uğradıkları haksızlıkları tek tek dile getirmekte ve Sinan Efendi’ye her bir şikâyet hakkındaki cevabı sorulmaktadır. Öne sürülen şikâyetler ve kazaskerin verdiği cevaplar ilmiye teşkilatının işleyişini tanıtması ve olayların perde arkasını yansıtması bakımından son derece önemlidir. Bu örneklerden hareketle ilmiye teşkilatını ve mensuplarını şiddetle eleştirmek mümkündür. Ancak bu olumsuz misallerden genel hükümler çıkararak, imparatorluk çapında yargı ve eğitim teşkilatına sahip olan ilmiye kariyeri hakkında karamsar sonuç ortaya koymak ciddi bir metodoloji hatasına düşmek olur. Burada haksızlığa uğrayanların şikâyetlerinin toplanıp bir dosya oluşturulduğunu düşünerek değerlendime yapmak gerekir.In the Ottoman administrative system, alongside being members of the Imperial Council (Divan-ı Hümayun), kazaskers were also responsible for the regulation and functioning of the judiciary and education system. Kazaskers were sometimes dismissed from their posts and subjected to investigations and inspections on the grounds that they failed to fulfill their responsibilities or engaged in inappropriate behavior. An example worth mentioning in this regard is the dismissal of Sinan Efendi, the Kazasker of Anatolia, from the office in 1551 and the subsequent inspection of his administrative practices during his four years of service. In this investigation, about two hundred complainants individually expressed the injustices they had exposed and Sinan Efendi was asked to respond to each complaint. The complaints raised and the responses given by the Kazasker are extremely important in terms of introducing the functioning of the ilmiye institution and reflecting the behind-the-scenes events. The terminology utilized in the ilmiye career, as well as the richness of their meanings and the forms they took in practice are also noteworthy. Based on this and other examples, it is possible to criticize the ilmiye organization and its members severely. However, it would be a serious methodological error to draw general conclusions from these negative examples and to present a pessimistic picture about the ilmiye career, which operated as an empire-wide judicial and educational organization. Here, this issue should be assessed by considering how the complaints of those who had been wronged were collected and how the files were created

    An evaluation on ilmiye studies in the 100th anniversary of the republic

    Get PDF
    Osmanlı’da ulemanın temsil ettiği ilmiye, devlet yapısı içerisinde eğitim, yargı ve başlıca dini kurumları, kuruluş ve gelişme dönemlerinde çoğunlukla vezirlik, nişancılık görevlerini üstlenmiş, önemli ayrıcalıkları olan, devlet teşrifatında ön sıralarda yer alan bir zümredir. Bu önemli ve yetkili kurumla ilgili Cumhuriyet döneminde 1940’lı yıllardan itibaren özellikle eğitim yönü üzerine bazı çalışmalar yapılmış, 1960’lı yıllardan itibaren tarih bölümlerinde ders olarak okutulmaya ve doktora tezleri hazırlanmaya başlanmasıyla ilgi giderek artmıştır. Cumhuriyetin 100. yılındaki duruma bakıldığında ilmiyenin çeşitli konuları üzerine pek çok tez, makale ve kitap yazılmış, sempozyumlar düzenlenmiş olmakla birlikte hala incelenmeyen birçok önemli konunun olduğu ve ilmiye alanında Uzunçarşılı’nın kitabından sonra henüz standart telif bir eserin yazılmadığı gerçeği ile karşılaşılmaktadır.In the Ottoman Empire, the ilmiye, represented by the ulema, held educational, judicial, and major religious institutions within the state structure, and in the periods of establishment and development, they mostly held the posts of vizier and minister. The ilmiye is a group of people with important privileges and at the forefront of state ceremonies. Studies on this important institution -especially on its educational aspects- began to be conducted in the Republican period, starting in the 1940s. Since the 1960s, interest has gradually increased as the ilmiye started to be taught as a course in history departments, and related doctoral theses began to emerge. The situation during the 100th anniversary of the Republic shows that many theses, articles, and books have been written and symposiums have been organized on various topics of ilmiye. However, many important topics have not yet been examined, and no standardized work has yet been written in the field of ilmiye after Uzunçarşılı’s book

    Osmanlı İlmiye Teşkilatında Mülazemet Sisteminin Önemi ve Rumeli Kadıasker Mehmed Efendi Zamanına Ait Mülazemet Kayıtları.

    No full text
    Donated by Klaus KreiserReprinted from in : Güney Doğu Avrupa Araştırmaları Dergisi, 1981-1982

    Some analysis on the sources of tacuttevarih

    No full text
    XVI. yüzyılın başarılı tarih teliflerinden biri olan Hoca Sadeddin Efendi’ninTâcüttevârîh’i ilk dokuz Osmanlı sultanının döneminin tarihidir. Müellif dahaönce yazılmış olan tarihî eserleri inceleyip bunların isimlerini zikrederek,önemli ölçüde tenkit süzgecinden geçirip kaynak olarak kullanmıştır. Bunlar arasında İdris-i Bitlisî’nin Heşt Bihişt’inin ayrı bir yeri bulunmakla birlikte Mehmed Neşrî’nin Cihannümâ’sından ve Türkçe Tevârih-i Âl-i Osman’lardan kaynak olarak özellikle yararlanmıştır. Tâcüttevârîh, Heşt Bihişt’i model alarak belâgatı ön plana çıkaran süslü ve ağdalı nesri benimsemiştir. İran tarihçiliğinin en önemli özelliği olan bu tarz daha önce Atâ Melik Cüveynî,Vassâf ve Şerefeddin Ali Yezdî’nin temsil ettiği bir ekol olup Osmanlı tarihçiliğinde Farsça olarak Bitlisî, Türkçe olarak ise Hoca Sâdeddin ile devam etmiştir. Eser yazıldığı tarihten itibaren büyük yankı uyandırıp çok sayıda istinsah edilmiş, oldukça erken tarihlerde batı dillerine çevirileri yapılmıştır. Bumakalede özellikle eserin kaynakları üzerinde durulup bazı değerlendirilmeler yapılmaya çalışılmıştır.Tâcüttevârîh of Hoca Sadeddin Efendi, one of the most successful works ofthe 16th century, is the history of the period of the first nine Ottoman Sultans.Having studied the historical works on the same topic which had been writtenearlier, the author reviews and critiques these works. İdris-i Bitlisî’s Heşt Bihişthas a special place among them. However, Hoca Sadeddin Efendi particularlybenefited from Mehmed Neşrî's Cihannümâ and from the Turkish version ofTevârih-i Âl-i Osman as resources for his own work. Tâcüttevârîh adopted theIranian historiography with ornate rhyme by taking the model of Heşt Bihişt.This style, which is the most important feature of Iranian historiography,comes from a school previously represented by Atâ Melik Cüveynî, Vassâf andŞerefeddin Ali Yezdî. This school was represented in Ottoman historiographyby Bitlisî in Persian and by Hoca Sâdeddin in Turkish. Upon the completion ofHoca Sadeddin Efendi’s work, it gained a wide reputaion and many copies weremade. They were translated into Western languages quite early. The particularfocus of this article is to examine the sources of the work and to make some evaluations

    Mahzar from a diplomatic point of view

    Get PDF
    Osmanlı Paleografyasının belge türleri arasında yer alan mahzarlar hem fiziki görünümleri, hem içerik ve işlevleri açısından dikkat çekici belgelerdir. Şikayet, talep veya teşekkür için resmi makamlara sunulan çok imzalı dilekçeye mahzar denilmektedir. Mahzarlar boyutları, büyük çoğunlu Türkçe olmakla birlikte, farklı dillerde yazılmaları, bürolarda muamele görmeleri, alt kısımlarında çok sayıda tasdik ibaresi, imza, mühür, parmak izi bulunması gibi özellikleriyle dikkat çekmektedirler. Sosyal hayatı yansıtması ve çok renkli bir muhtevaya sahip olması açısından da dikkat çekici niteliktedirler. Bu çalışmada mahzarın birinci yönü yani diplomatik özellikleri incelenmiş, rükünleri, ifadeleri ve şekilleri örneklerle gösterilmeye çalışılmıştır.Mahzars, which are among the document types of Ottoman palaeography, are remarkable both in terms of their physical appearance and content. A multi-signature petition submitted to official authorities for complaints, requests, or thanks is called mahzar. Mahzars are noteworthy in terms of their size, their languages, their treatment in offices, and their numerous signatures, seals, fingerprints, and so on. It also has a remarkable feature in terms of reflecting social life and having particularly colorful content. This study examines the diplomatic features of mahzar, and attempts to show its elements, expressions, and shapes with examples

    XVI. Asrın İkinci Yarısında Kürek Cezası ile İlgili Hükümler.

    No full text
    Donated by Klaus KreiserReprinted from in : Tarih Enstitüsü Dergisi, Sayı 12, 198

    A Burokrat and Historian from Persian to Greek: Idris-i Bidlisi (1457-1520)

    No full text
    ..

    Mustafa Selânikî and his history.

    No full text
    Donated by Klaus KreiserReprinted from in : İstanbul, Tarih Enstitüsü Dergisi, Sayı IX, 197

    Sakız'da Türk Vakıfları : Mücteba İlgürel.

    No full text
    Donated by Klaus KreiserReprinted from in : Güneydoğu Avrupa Araştırmaları Dergisi, C.1, 1973

    Bulgaristan'daki Türk Vakıflarının Durumu (XX. Yüzyıl Başları)

    No full text
    Donated by Klaus KreiserReprinted from in : Belleten, Vol. 53, No. 207, Jan. 1989
    corecore