22 research outputs found
The Benefit of Thromboelestogram Technics in a patient with Acquired Haemophilia A
Demirtürk Z., Şentürk E., Anaklı İ., Özcan P.E. The Benefit of
Thromboelestogram Technics in a patient with Acquired Haemophilia A. 20th
International Intensive Care Symposium. Lütfi Kırdar Congress Center, İstanbul,
2015
Cytokine Adsorban System Efficiancy in an Inflammatory Syndrome.
Yenigün Ö., Şentürk EV.,
Özcan B., Anaklı İ., Özcan P.E., Telci L.Cytokine Adsorban System Efficiancy in
an Inflammatory Syndrome. 20th International Intensive Care Symposium. Lütfi
Kırdar Congress Center, İstanbul, 2015
Wide QRS Complex and Lateral ST-T Segment Abnormality are Associated with Worse Clinical Outcomes in COVID-19 Patients
Background: The information on electrocardiographic features of patients with coronavirus disease 2019 (COVID-19) is limited. Our aim was to determine if baseline electrocardiographic features of hospitalized COVID-19 patients are associated with markers of myocardial injury and clinical outcomes. Methods: In this retrospective, single center cohort study, we included 223 hospitalized patients with laboratory-confirmed COVID-19. Clinical, electrocardiographic and laboratory data were collected and analyzed. Primary composite endpoint of mortality, need for invasive mechanical ventilation, or admission to the intensive care unit was assessed. Results: Forty patients (17.9%) reached the primary composite endpoint. Patients with the primary composite endpoint were more likely to have wide QRS complex (>120 ms) and lateral ST-T segment abnormality. The multivariable Cox regression showed increasing odds of the primary composite endpoint associated with acute respiratory distress syndrome (odds ratio 7.76, 95% CI 2.67 – 22.59; P <0.001), acute cardiac injury (odds ratio 3.14, 95% CI 1.26 – 7.99; P = 0.016), high flow oxygen therapy (odds ratio 2.43, 95% CI 1.05 – 5.62; P = 0.037) and QRS duration longer than >120 ms (odds ratio 3.62, 95% CI 1.39 – 9.380; P = 0.008) Patients with a wide QRS complex (>120 ms) had significantly higher median level of troponin T and pro-BNP than those without it. Patients with abnormality of lateral ST-T segment had significantly higher median level of troponin T and pro-BNP than patients without. Conclusions: The presence of QRS duration longer than 120 ms and lateral ST-T segment abnormality were associated with worse clinical outcomes and higher levels of myocardial injury biomarkers
Özkıyım Sonucu Gelişen Metformin İlişkili Laktik Asidoz
Vural H.Z., Köseoğlu Ö.,
Soylu S., Anaklı İ. Özkıyım Sonucu Gelişen Metformin İlişkili Laktik Asidoz-
19.Ulusal Yoğun Bakım Kongresi 2018
COVID 19 HASTALARINDA ANTİTROMBİN III SEVİYELERİNNİ PROGNOSTİK ÖNEMİ
Amaç: Koagülasyon ve inflamasyon
arasındaki etkileşim, COVID-19 hastalarında damar içi pıhtılaşma ve organ
disfonksiyonunun önde gelen nedeni olabilir.
Anormal pıhtılaşma profillerinin kötü sonuçlarla
ilişkili olduğu bildirilmiştir. Bu çalışmada antitrombin (AT) aktivite düzeylerinin prognostik değerini ve taze
donmuş plazma (TDP) tedavisinin klinik sonlanım üzerine etkisini
değerlendirdik. Gereç
ve Yöntemler:
Laboratuvarda doğrulanmış COVID-19 hastalığı olan 104 kritik akut solunum
sıkıntısı sendromu (ARDS) hastasının geleneksel pıhtılaşma parametreleri, AT aktiviteleri ve klinik sonlanımları
geriye dönük olarak analiz edildi. AT
aktivitesi <%75 olan hastalara TDP uygulandı ve bu hastalarda ulaşılan en
yüksek AT aktiviteleri
kaydedildi. Bulgular: Ölen hastalarda önemli ölçüde düşük
giriş AT aktivitesi seviyeleri
(%73) kaydedildi. Sağ kalım için giriş AT
aktivitesi kesme değeri %79, en düşük AT aktivitesi kesme değeri %58 olarak
bulundu. TDP uygulamasından sonra AT aktivite düzeyleri %75 ve üzerinde olan
hastalardaki klinik sonlanım, <%75 olan hastalardan daha iyiydi. AT’nin yanı sıra giriş d-dimer, C-reaktif
protein ve prokalsitonin değerleri, mortalite risk faktörleri arasında yer alan
koagülasyon ve inflamasyon parametreleriydi.
Sonuç:
AT aktivitesi,
COVID-19 ile ilişkili ARDS hastalarında sağ kalım ve organ yetmezliği için
prognostik belirteç olarak kullanılabilir. COVID-19'un neden olduğu hiperkoagülopatili
hastalarda TDP ile antitrombin uygulaması, tromboz profilaksisini
iyileştirebilir ve böylelikle sağ kalımı olumlu yönde etkileyebilir
Halk Sağlığı ve COVID-19
Kasım 2019 dan beri yeni çıkan coronavirüs ( severe acute respiratory syndrome- coronavirus 2, SARS-CoV-2) bütün dünyada hızla yayılarak akut solunum yetmezliğine sebep olan pandemi oluşturmuştur. Şu ana kadar binlerce insan coronavirüs hastalığından (COVID-19) etkilenmiş ve sağlık sistemlerinde beklenmedik yük oluşturmuştur. Yoğun bakım ünitelerinde çalışan ekibin bu pandemiye bağlı gelişecek zorluklara hazır olması gerekmektedir. Hızlı tanı, izolasyon, klinik yönetim ve enfeksiyonun önlenmesi için iş akışının düzenlenmesi sadece COVID-19 hastaları için değil aynı zamanda sağlık çalışanları ve nozokomiyal bulaşma riski olan hastalar için de önemlidir. Akut solunum yetmezliğinin ve hemodinaminin yönetimi en önemli noktadır
Thrombotic Events Related to Extracorporeal Membrane Oxygenation in COVID-19-Associated Severe Acute Respiratory Distress Syndrome
Hypercoagulopathy associated with COVID-19 is the leading cause of acute respiratory distress syndrome (ARDS),
multiple organ failure, and mortality (1). Several patients develop thrombotic complications due to this uncontrolled
immune thrombotic response which might be a major risk factor related to the development of ARDS and progression from ARDS to death (1). Extracorporeal membrane oxygenation (ECMO) has been used to manage patients
with COVID-19-associated severe respiratory or cardiac failure (2-4). We aim to summarise our experience with
deadly thrombotic complications during venovenous ECMO (vvECMO) treatment in 6 patients with COVID-19
associated ARDS between March and April, 2020
Kronik Maraş Otu Kullanan Hastada Gözlenen Akut Böbrek Yetmezliği Olgusu
Hastaneye Akut Böbrek Yetmezliği (ABY) tablosunda başvuran hastalarda ayırıcı tanı beklenilenden zor olabilir. Bu olguda ABY ile acil servise başvuran kronik maraş otu kullanıcısı genç hastada KBY zemininde gelişen ABY sunulmuştur. OLGU: Acil servise solunum sıkıntısı ve karın ağrısı ile başvuran 28 yaşında erkek hastanın SS:40/dk, TA:180/100 mmHg ve ajite olduğu, maske ile 6 L dk-1 O2 altındaki kan gazında pH:7.22, pCO2:27 mmHg, pO2:36 mmHg, Lac:1.3mmolL-1, HCO3:11meqL-1, BE:-15 mmolL-1 olarak görülüyor. Yoğun bakıma alındıktan sonra 3 Ldk-1 maske oksijen altında SpO2: %50 olan hasta orotrakeal entübe edildi. Madde kullanımı açısından yapılan sorgulamada hastanın kronik maraş otu (Nicotiana Rustica linn ) kullanıcısı olduğu ve acil servise başvurmadan önce de maraş otu çiğnediği tespit edildi. Üre: 381 mgdl-1, Kreatinin: 25.12 mg dl-1, Sodyum:126 mmolL-1, Kalsiyum:3.9 mmolL-1, Potasyum: 5.5 mmolL-1 ve anürik olan hastaya akut böbrek yetmezliği düşünülerek CVVHDF başlandı. Akciğer grafisinde ve tomografisinde bilateral infitrasyonlar izlendi(Resim 1-2).Renal ultrason yapıldı ve parankim ekojenitesinda artış tespit edildi. Ekokardiyografide EF % 60, perikardiyal efüzyon tespit edildi.Takibinin 6. saatinde Üre:272 mgdl-1 Kreatinin:16.89 mgdl-1 değerlerine geriledi. SIMV-P modda FİO2:0.4, pH:7.34, pO2:58 mmHg, pCO2:35 mmHg, BE:-5mmolL-1 olarak gözlendi. Takibinin 3. gününde Üre:29 mg dl-1, Kreatinin: 2.07 mgdl-1 değerlerine geriledi(Tablo 1). Ancak anüride olması üzerine nefroloji kliniği ile konsülte edildi ve KBY zemininde gelişen ABY tanısı kondu.Yoğun bakım yatışının 7. gününde hasta ekstübe edildi.Rutin diyaliz progamına alınmak üzere dış merkeze sevk edildi. Tartışma ve SONUÇ: KBY daha çok komorbid hastalıkları olan yaşlı popülasyonda ortaya çıkmakla birlikte genç hastalarda da ABY tablosunda ilk başvuru ile tespit edilebilir. Tütün ürünlerinin kronik böbrek yetmezliği gelişme riskini arttırdığı da gösterilmiştir. Genç erişkinlerde ABY tablosu gözlenmesi halinde KBY zemininde ABY tablosu olabileceği akılda tutulmalıdır. Ayrıca maraş otu kullanımında da KBY gelişme riski olabileceği ve ABY’ye zemin hazırlayabileceği unutulmamalıdır
İNHALASYON ANESTEZİSİ
Yoğun
bakım ünitesindeki (YBÜ) hastalar organ yetersizliklerinin ve hemodinamik
problemlerin olduğu kritik süreçteki hastalardır. Bu hasta grubunda, ilaçların
hemodinami ve sistemler üzerine etkileri değişebilmekte, daha fazla yan etki
ile karşılaşılabilmektedir. Ayrıca organ yetersizliklerine bağlı ilaçların
eliminasyon ve etki süreleri de değişmektedir. İnhalasyon anestezikleri 18.
yüzyıldan beri genel anestezi sağlamak için ameliyathanelerde kullanılmaktadır.
Avantajlı farmakokinetik ve farmakodinamik özellikleri nedeni ile inhalasyon
anestezikleri yoğun bakımda bazı durumlarda intravenöz ajanlara alternatif
olabilirler. Modern
inhalasyon anestezikleri (izofluran, sevofluran, desfluran) solunumla hızlı
şekilde emilirler, etkileri hızlı başlar ve hızlı sonlanır. Vücutta çok az
birikirler, böbrek ve karaciğerde düşük metabolizmaya sahiptirler. Esas olarak
solunum sistemi ile atılırlar. Etkilerine taşiflaksi veya tolerans gelişimi
önemsiz derecededir. Bunun yanısıra bronkodilatör etkileri vardır ve birçok
organ üzerinde koruyucu özellik gösterebilirler (kardiyoprotektif, nöroprotektif)
(1, 2). Hemodinamik instabilitesi olan kritik hastalarda iskemiden koruyucu
avantajları olabilir. İnhalasyon ajanlarının bu avantajlarına rağmen yoğun
bakımda kullanımları çok nadirdir. Bunun sebepleri ise atmosferik kontaminasyon
riski ve yüksek akımlı yoğun bakım ventilatörlerinde volatil ajanların teknik olarak
kullanım zorluğudur.
Bu
bölümde YBÜ’de inhalasyon anesteziklerinin kullanımından, kritik hastalıklarda
sedasyon dışındaki diğer yararlı özelliklerinden ve kullanımlarındaki
sınırlamalardan bahsedilecektir. Bunun yanısıra status astmatikus, dirençli
status epileptikus, akut respiratuar distres sendromu (ARDS) gibi spesifik
hastalıklarda inhalasyon anesteziklerinin kullanımına değinilecektir