3 research outputs found
Yaşlı Kadınlarda Homosistein Düzeyinin Kırılganlıkla İlişkisi
Amaç: Kırılganlık; düşme, sakatlık, uzun süreli bakım alma ve ölüm riski ile ilişkilendirilen bir geriatrik sendromdur. Bu nedenle kırılganlığın önceden saptanabilmesi ve önlenebilmesi için kırılganlık ile ilişkili olabilecek belirteçlerinin bulunması oldukça önemlidir. Vitamin B12 ve folik asit eksikliği hiperhomosisteinemiye (HHS) neden olmaktadır. HHS; ateroskleroz, tromboemboli, sarkopeni, kemik rezorbsiyonu gibi birçok olumsuz sonuç ile ilişkilendirilmektedir. Tüm bunlar HHS’yi kırılganlığın önemli bir risk faktörü olarak karşımıza çıkarmaktadır. Çalışmadaki amacımız yaşlı kadınlarda homosistein (HS) düzeyi ile kırılganlık ilişkisini ortaya koymaktır.Gereç Yöntemler: Retrospektif olarak tasarlanan çalışmamıza 50 yaş üstü, dosya kayıtlarında eksik olmayan 275 kadın hasta dahil edildi. Hastalar HS düzeylerine göre 2 gruba ayrıldı. Hastaların plazma homosistein (HS) değeri için 75. persentile denk gelen 17,2 mmol/L değeri kesme değer olarak alındı. Tüm hastaların kullandıkları ilaç sayısı, sosyodemografik özellikleri, komorbiditeleri, geriatrik sendrom varlığı, laboratuvar sonuçları, ayrıntılı geriatrik değerlendirme (AGD) parametreleri ve kırılganlık durumları kaydedilerek gruplar arası karşılaştırma yapıldı.Bulgular: Çalışmaya dahil edilen hastaların yaş ortalaması 75,35±7,41’di. HS seviyesi normal olan hastaların %19,0’ında, HHS olanların %37,3’ünde demans tanısı vardı(p<0,01). Serum HS düzeyi ile serum vitamin B12 ve folik asit düzeyleri arasında düşük düzeyde negatif korelasyon; serum kreatinin düzeyi arasında ise orta düzeyde pozitif korelasyon vardı (p<0.01). HHS’nin, tükenmişlik, düşük yürüme hızı, düşük fiziksel aktiviteyle ilişkili olduğu; dolayısıyla kırılganlık riskini arttırdığı saptandı. Yaş, serum vitamin B12, folik asit, kreatinin düzeyleri ve demans faktörü düzeltildiğinde ise HHS ile kırılganlık arasındaki ilişkinin ortadan kalktığı gözlendi.Sonuç: Plazma HS seviyesi kırılganlık ile ilişkili olabilir. Hastalarda HS’i yükselten faktörlerin düzeltilmesi, kırılganlığın önlenmesi için de önemli bir strateji olabilir.</p
Rationally decreasing the number of drugs seems to be a useful therapeutic approach in older adults: 6-month follow-up study.
© 2021 Elsevier B.V.Aims: Older adults are at risk for polypharmacy, which has multidimensional safety, clinical and economic implications. Therefore, the optimization of drug therapy is one of the critical components of geriatrics clinical practice. This study is aimed to investigate the effect of drug rationalization on comprehensive geriatric assessment(CGA) parameters. Materials and Methods: The study was a retrospective and longitudinal study examining the effect of change in drug number on functionality and physical performance. A total of 515 patients were included in the study. Detailed medication history, laboratory findings, CGA parameters were recorded in the first admission. Polypharmacy was accepted as concurrent usage of five or more drugs. Medications of each patient were reviewed with the guidance of CGA and Beers Criteria. Results: The mean age of patients was 74.13 ± 7.29 years, and 68.7% were female. The baseline mean number of drugs was 5.11 ± 3.34. The polypharmacy group(269 patients) had a higher rate of geriatric syndromes and lower CGA scores in the first admission. After optimization of medications, the mean drug number decreased to 4.76 ± 2.72. Depression, mobility and nutritional scores improved at the end of six months in the patients whose total number of drugs decreased, while global cognition, activities of daily living scores, and gait speed were preserved. Increasing the number of drugs was associated with lower mobility and functionality. Conclusion: Drug rationalization guided with CGA improves the nutritional, physical, and psychosocial status of geriatric patients. Thus, medication reviews have key importance in the management of older patients