39 research outputs found

    OKLUZAL ÇÜRÜK TEŞHİS YÖNTEMLERİNE GÜNCEL BAKIŞ

    Get PDF
    Çürüğün erken teşhisi, uygun tedavi planının oluşturulması ve diş dokusundaki kaybın azaltılabilmesi için temel esastır. Pit ve fissür sistemleriyle karakterize olan okluzal yüzeyler çürüğe yatkın bölgelerdir. Bu yüzeylerdeki başlangıç lezyonların teşhisi oldukça önemlidir. Geleneksel olarak okluzal yüzeylerde çürük teşhisi dental ayna ve sond kullanılarak yapılmaktadır. Fakat; fissür morfolojisindeki çeşitlilik, sondun keskinliği ve hekimin sondu uygulama basıncı gibi etkenler objektif sonuçlar elde edilmesini engellemektedir Klinik gözlem ile birlikte bite-wing radyografinin kullanılması oklüzal yüzeylerin teşhisinde olumlu sonuçlar vermiştir. Fakat bu yöntem, subjektif olduğundan bazı kısıtlamalar mevcuttur. Teknolojinin gelişmesi ile birlikte birçok yeni metot geliştirilmiştir. Bu derlemede güncel çürük teşhis yöntemleri ile ilgili yapılmış çeşitli çalışmalar ve sonuçları karşılaştırmalı olarak sunulmuştur

    Restoratif Diş Tedavisi Anabilim Dalı Kliniğinde Uygulanan Restorasyon Çeşitliliği

    Get PDF
    Kompozit restorasyonların zaman için uygulayıcı hataları, hastanın kişisel alışkanlıkları ya da travma benzeri nedenlerle estetik ve fonksiyonel bütünlüklerinde bozulmalar görülebilmektedir. Bu gibi durumlarda direkt kompozit uygulamaları ile estetik ve fonksiyonel bütünlük yerine getirilebilmektedir. Estetik sebeplerle mevcut diş aralıklarının da yine direkt kompozit uygulamaları ile kapatılabilmektedir. Posterior bölgede ise estetikten ziyade hastalar fonksiyonel şikayetlerle kliniğimize başvurmaktadır. Büyük kavitasyonlu dişlerde indirekt uygulanan kompozitler ile daha uzun ömürlü tedaviler yapılabilmektedir. Yanlış diş fırçalama sonucu görülen fırça abrazyonun tedavisi direkt kompozit restorasyonlar ile mümkündür. İleri kemik kayıplı mobilitesi olan dişler uygulanan fiber ile güçlendirilmiş splint var olan dişlerin ağızda tutulmasını sağlamaktadır. Diş eksikliğiyle birlikte görülen yaygın ileri mobilite varlığında da eksik dişin yeri kompozit pontik ile doldurulup dişlere fiber ile güçlendirilmiş splint uygulanabilmektedir. Bu olgu sunumunda, kliniğimize estetik ve fonksiyonel şikayetler ile başvuran hastalarda, dokuların yapısal ve estetik devamlılığının sağlanması için gereken işlemler klinik vakalar üzerinden anlatılmıştır

    Anterior Dişlerdeki Demineralizasyonun Rezin İnfiltrasyon (Icon®) ile Tedavisi: Bir Olgu Sunumu

    Get PDF
    Düz mine yüzeylerinde, çürüğün en erken kanıtı beyaz nokta (white spot) lezyonları, yetersiz oral hijyen nedeniyle sık görülen önemli bir komplikasyondur. Rezin infiltrasyon tekniği, rezin materyalin beyaz lezyonun gövdesine infiltre edilmesini sağlayan ve klinik kullanımı yaygınlaşmakta olan bir minimal invaziv restoratif tedavi seçeneğidir. Bu olgu sunumunun amacı da; dişlerin düz yüzeylerinde oluşan demineralizasyon kaynaklı beyaz nokta lezyonların sebep olduğu estetik problemlerin minimal invaziv bir yaklaşım olan resin infiltrasyon yöntemiyle tedavi edilmesinin sonuçlarını değerlendirmektir

    Current overwiev to occlusal caries detection

    Get PDF
    Çürüğün erken teşhisi, uygun tedavi planının oluşturulması ve diş dokusundaki kaybın azaltılabilmesi için temel esastır. Pit ve fissür sistemleriyle karakterize olan okluzal yüzeyler çürüğe yatkın bölgelerdir. Bu yüzeylerdeki başlangıç lezyonların teşhisi oldukça önemlidir. Geleneksel olarak okluzal yüzeylerde çürük teşhisi dental ayna ve sond kullanılarak yapılmaktadır. Fakat; fissür morfolojisindeki çeşitlilik, sondun keskinliği ve hekimin sondu uygulama basıncı gibi etkenler objektif sonuçlar elde edilmesini engellemektedir. Klinik gözlem ile birlikte bite-wing radyografinin kullanılması okluzal yüzeylerin teşhisinde olumlu sonuçlar vermiştir. Fakat bu yöntem, subjektif olduğundan bazı kısıtlamalar mevcuttur. Teknolojinin gelişmesi ile birlikte birçok yeni metot geliştirilmiştir. Bu derlemede güncel çürük teşhis yöntemleri ile ilgili yapılmış çeşitli çalışmalar ve sonuçları karşılaştırmalı olarak sunulmuştur.Current overwiev to occlusal caries detection Early detection of caries is the basic principle in order to reduce the loss of tooth structure and the creation of appropriate treatment plan. Occlusal surfaces that characterize with pit and fissure systems are decaying areas. The diagnosis of the initial lesions on these surfaces is very important. Traditionally, the diagnosis of caries in occlusal surfaces is made by using dental mirror and sond. But; diversity in the fissure morphology, probe’s edge, probe application pressure of physician and various other factors prevents to obtain objective results. Caries diagnosis is performed mainly by means of radiography in addition to clinical observations. But this method has some restrictions because subjectively. Many new methods have been developed in conjunction with the development of technology. In this review, various studies and results about current caries diagnosis methods are presented comparatively

    Bibliometric analysis of composite resin restorations from 2000-2020

    Get PDF
    Aim: To indentify the most effective actors(authors, countries, and journals) about composite resin restorations in the period 2000-2020. Material and Methods: An electronis research was conducted in the Scopus database by selecting the words ‘composite resin’ and ‘restoration and English language, article and review types, dentistry field. Their bibliometric data including publication title, authorship, citation count, citation dentistry, year of publication, country and institution of origin, journal of publication, study design, and keywords were extracted and analyzed. Results and Discussion: To our knowledge, this is the first bibliometric article on composite resin restorations. This study provides information about authors, institutions and countries that contribute to significant improvements in composite resin restorations. From 2000 to 2020, there were 7118 articles published from 99 countries.Articles originate primarily from the USA and Brazil. Results indicate that the USA, Brazil, Germany, Turkey, the United Kingdom, Japan, Swtizerland, Italy, Netherlands and India are the leading countries in composite resin restoration research and account for 51.8% of the total number of publications. The total number of citations are 158.404, corresponding to 22 citations per paper publication. During the time period examined, 776 hot articles and 228 classic articles on composite resin restorations were found.The journal with the most publications is ‘Operative Dentistry’. The publishing houses of the top 10 journals are from 4 countries: USA(6),Netherlands(2),Germany(1),Japan(1). The most cited article within the boundaires of this study is Ferracane’s article titled ‘Resin composite-State of the art’, which was published in Dental Materials in 2011 and received 913 citations. Conclusion: This article is the first known bibliometric analysis of composite resin restorations. Studies on composite resin restorations are increasing in parallel with the increasing demand for aesthetics. The analysis of the most influential factors of these publications will give an idea for the studies to be done

    Genç yetişkinlerde birinci büyük azı dişinde çürük görülme sıklığı ve ağız bakım faktörleri ile ilişkisi

    Get PDF
    Amaç: Bu çalışmada DMFT (çürük-kayıp-dolgulu diş sayısı) indeksine göre farklı çürük risk grubundaki genç yetişkin bireylerin daimi birinci büyük azı dişinde çürük görülme sıklığı ile oral hijyen faktörleri arasındaki ilişki değerlendirildi.Gereç ve Yöntemler: Bu çalışma için 18 yaşındaki 360 genç yetişkin birey değerlendirildi. Birinci büyük azı dişinin çürük tespiti Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) kriterleri kullanılarak yapıldı. Bireylerin genel çürük deneyimi (DMFT) baz alınarak 3 farklı risk grubu oluşturuldu. DMFT si 0-2 olanlar Düşük Risk (R1), 3-5 olanlar Orta Risk (R2), 6 veya daha fazla olanlar ise Yüksek Risk (R3) grubuna dahil edildi. İstatistik analiz için Chi-square testi kullanıldı.Bulgular: Her risk grubu 120 bireyden oluştu. Toplamda 360 bireyin %23,6 sının bütün 1. büyük azı dişlerinin sağlam olduğu, %17,2’ sinin ise bütün 1.büyük azı dişlerinin çürük olduğu tespit edildi. Dört birinci büyük azı dişinin sağlam olma sıklığı R1 grubunda (%61), R2 grubunda (%8) ve R3 grubunda (%1) olarak bulundu. Birinci büyük azı dişinin çürük durumu ile diş fırçalama sıklığı arasında anlamlı ilişki bulunurken (p=0.017), diş hekimine gitme sıklığı (p=0,506), yatmadan önce fırçalama (p=0,091), florlu diş macunu kullanımı (p=0,425) ve topikal flor uygulatma (p=0,326) arasında anlamlı ilişki bulunamadı.Sonuç: Bu bireylerde birinci büyük azı dişi çürüme oranının oldukça yüksek olduğu ve genel DMFT değerinin yükselmesinde bu dişin önemli bir etkiye sahip olduğu görüldü. Diş fırçalama sıklığı arttıkça birinci büyük azı dişlerinde çürük görülme oranı azaldığından genç bireylerin diş fırçalama sıklıklarını arttırmaları tavsiye edilebilir

    Genç yetişkin bireylerde bruksizm farkındalığı ve ilişkili değişik faktörlerin değerlendirilmesi

    Get PDF
    Amaç: Bu çalışmanın amacı genç yetişkin bireylerin bruksizm farkındalığının sıklığını incelemek ve değişik faktörlerle ilişkisini değerlendirmektir.Gereç ve Yöntem: Bu çalışma XXXXX Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesinden, her iki cinsiyetten (18-25 yaş arasındaki) 510 genç yetişkin öğrenci üzerinde gerçekleştirildi. Bireylerden cinsiyet, sistemik durum, anne-baba eğitim düzeyi ve gelir düzeyi konularında sorular içeren anket formunu doldurmaları istendi. İnsizal diş aşınması amacıyla ağızda bulunan ön dişler Smith and Knight aşınma indeksine göre değerlendirildi. İstatistik analiz için Chi-square testi kullanıldı.Bulgular: Bruksizm farkındalığının oranı %33,9 olarak bulundu. Bruksizm ile yaş, sistemik durum, ilaç kullanımı, annenin eğitim düzeyi, ailenin gelir düzeyi, hekime gitme sıklığı, yatmadan önce fırçalama arasında anlamlı ilişki bulunamadı (p>0.05). Diğer yandan bruksizm ve cinsiyet (p=0,013), bruksizm ve babanın eğitim düzeyi (p=0.005 ), bruksizm ve diş fırçalama sıklığı (p=0,014), bruksizm ve insizal diş aşınması (p=0,003) arasında anlamlı ilişki bulundu. Sonuç: Diş hekimliği öğrencilerinde bruksizmin yaygın olduğu görülmektedir. Subjektif bulgular vermesinden dolayı bruksizmin teşhisi oldukça zordur. Diğer yandan insizal diş aşınmasının objektif bulgu verdiği düşünülür ve bu nedenle bruksizm teşhisinde önemi büyüktür

    Comparison Of Shear Bond Strength And Adhesive Remnant Index Between Different Adhesive Systems In Bonding and Rebonding of Orthodontic Brackets

    Get PDF
    Aim: The aim of this study was to compare the shear bond strength (SBS) and adhesive remnant index of stainless-steel brackets bonded with different orthodontic adhesive systems. Materials and Methods: In our study performed on 60 premolar teeth extracted for orthodontic reasons, MBT prescription 0.022'' stainless-steel brackets (Discovery Smart®, Dentaurum, Germany) were used. In teeth randomly divided into 3 groups, bonding was performed with Group 1: Trulock Light Activated Bonding System (RMO, USA), Group 2: Bisco Ortho Bracket Paste LC (Bisco, USA), Group 3: Transbond XT Light Cure Adhesive (3M, USA). SBS and residual adhesive indexes (ARI) were evaluated by breaking the samples. Adhesive residues were cleaned with tungsten carbide burs from the surfaces of the teeth, rebonding was made after sanding the brackets’ surfaces. SBS and ARI values were re-evaluated. One-way ANOVA, two-sample t-test and Mann-Whitney U tests were used for statistical analysis of the data, p <0.05 was considered statistically significant. Results: Statistically significant differences were observed between Group 1 and Group 2 in comparison to the first SBS values of three different orthodontic adhesive systems to enamel (p <0.05). Among the adhesive systems, only a statistically significant difference was found between the first bonding values and the rebonding values of Group 2 (p <0.05). There was no statistically significant difference between the first and rebond strengths of the other two adhesive systems. Rebonding values of three different orthodontic adhesive systems were very close to each other. Conclusions: The results of this study suggest that the adhesive systems developed for the bonding of orthodontic brackets to the enamel can show clinically enough bond strength even if the rebonding strengths of the falling stainless-steel brackets to the same enamel surfaces decrease slightly

    Sabit ortodontik tedavinin DMFT indeksi ve beyaz nokta lezyonu oluşumu üzerine etkisi

    Get PDF
    Amaç: Bu çalışmanın amacı sabit ortodontik tedavinin DMFT indeksi ve beyaz nokta lezyonu oluşumu üzerine etkisini değerlendirmektir.Gereç ve Yöntem: Bu çalışmaya sabit ortodontik tedavi gereksinimi olmayan 26 birey (kontrol: Grup A) ve sabit ortodontik tedavi görecek olan 30 birey (test: Grup B) dahil edildi. Grup B’ deki bütün hastalar 0,018 inç slot preadjusted sabit ortodontik apareyler ile tedavi edildi. Tüm bireyler çalışma başlangıcında (T1) ve sonrasında (T2) beyaz nokta lezyonu (BNL) görülme sıklığının tespiti amacıyla Gorelick indeksine göre klinikte muayene edildi. Her birey için T1 ve T2’de DMFT (Çürük, Dolgulu ve Eksik Diş Sayısı) indeksi değeri hesaplandı. DMFT indeksi değerlendirmesinde klinik muayenede Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) kriterleri ve bitewing radyograflar kullanıldı. İstatistik analiz için Kruskal-Wallis ve Mann-Whitney U testleri kullanıldı.Bulgular: İki grup arasında DMFT indeksi değişimi anlamlı bulunmazken, Grup B’de BNL oluşumu (%66,6) Grup A’ya göre (%26,9) anlamlı derecede yüksek bulundu (p=0,000). Grup B’de BNL oluşumu ve DMFT indeksi ve cinsiyet arasında ilişki bulunamadı. Sabit ortodontik tedavi sonrasında en çok BNL oluşumunun alt birinci büyük azı dişler (%28,8), alt ikinci küçük azı dişler (%23,2) ve üst yan kesici dişlerde (%19,2) oluştuğu belirlendi.Sonuç: Sabit ortodontik tedavi görmekte olan  bireylerde beyaz nokta lezyonu oluşumunun önlenmesi için bireylerin ağız bakım alışkanlıklarının iyileştirilmesi ve ilave flor desteğinin arttırılmasının gerekli olduğu düşünülmektedir.Anahtar kelimeler: DMFT, Beyaz nokta lezyonu, Sabit ortodonti tedavisi. THE EFFECT OF FIXED ORTHODONTIC TREATMENT ON DMFT INDEX AND WHITE SPOT FORMATION AbstractAim: The aim of this study was to assess the effect of fixed orthodontic treatment on DMFT index and white spot lesion formationSubjects and Methods: Fifty six patients (Group A: 26 subjects; Group B: 30 subjects) who were undergoing fixed orthodontic treatment were invited to participate in this study.  All patients in Group B were treated with a 0.018 inch slot preadjusted fixed orthodontic appliances. An examiner used the Gorelick index for assessment of white spot lesion (WSL) on the buccal surface of teeth before (T1) and after (T2) treatment. The DMFT index value was recorded for each subject at T1 and T2. The WHO (World Health Organization) criteria and bitewing radiographs were utilized to diagnose the carious status of the subjects. Kruskal-Wallis and Mann-Whitney U tests were used to compare the groups.Results: No differences was found between the groups in terms of increased DMFT. On the other hand, The mean increase in WSL percentage in Group B (%66,6) and Group A (%26,9), respectively (p=0,000). In Group B, gender not significantly related to the DMFT index and development of new WSL. The greatest prevalence of WSLs was found in the mandibular first molars (%28,8), followed by the mandibular second premolars (%23,2) and the maxillary lateral incisors (%19,2).Conclusion: A more effective oral care support should be provided to subjects and caries preventive procedures (fluor therapy) should be done.Key words: DMFT, White Spot Lesion, Fixed Orthodontic Treatmen

    Okul çağındaki çocuklarda diş hekimi ziyaret sıklığının çürük deneyimi ve ağız sağlığı faktörleri üzerine etkisi

    Get PDF
    Amaç: Bu çalışmada okul çağındaki çocuklarda diş hekimi ziyaret sıklığının çürük deneyimi ve ağız sağlığı faktörleri üzerine etkisi incelenmiştir. Gereç ve Yöntemler: Bu çalışma Selçuk Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi’ne başvuran 188 (14-16 yaş arasındaki) okul çağındaki birey üzerinde gerçekleştirildi. Her birey için DMFT (Çürük, Dolgulu ve Eksik Diş Sayısı) indeksi, plak ve gingival indeks değerleri hesaplandı. DMFT indeksi değerlendirmesinde klinik muayenede Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) kriterleri, radyografik değerlendirme de bitewing radyograflari kullanıldı. Bireylerden cinsiyet, yaş, diş hekimi ziyaret sıklığı, ağız bakım alışkanlıkları, anne-baba eğitim düzeyi ve gelir düzeyi konularında sorular içeren anket formunu doldurmaları istendi. Tüm kayıtların alınmasından sonra bireyler diş hekimi ziyaret sıklığına göre düzenli ve düzensiz olmak üzere iki gruba ayrıldı. İstatistik analiz için Chi-square testi kullanıldı. Bulgular: Sonuçlara göre düzenli diş hekimi ziyareti olan birey sayısı 47 iken, 141 bireyin düzensiz gruba girdiği bulundu. Diş hekimi ziyaret sıklığına göre oluşturulan gruplarda ilk diş hekimine gitme yaşı (p < 0.001), çürüklü (p < 0.001) ve dolgulu (p=0,029) diş sayısı ortalaması, plak indeksi (p=0,005), diş fırçalama sıklığı (p=0,004) ve yatmadan önce fırçalama (p=0,013) açısından anlamlı derecede fark olduğu görüldü. Diğer yandan cinsiyet (p=0,308), eksik diş ortalaması (p=0,421), DMFT ortalaması (p=0,183), gingival indeks (p=0,05), diş ipi kullanımı (p=0,101) ve gargara kullanımı (p=0,155), anne (p=0,084) ve babanın (p=0,489) eğitim seviyesi ve gelir düzeyi (p=0,768) açısından ilişki bulunmadı. Sonuç: Düzenli diş hekimi ziyaretlerinin çocukların ağız bakımının desteklenmesi ve genel çürük risklerinin düşürülmesi açısından son derece önem arz ettiği düşünülmektedir
    corecore