12 research outputs found

    Nonobstruktif azospermi olgularında yeni yaklaşımlar

    Get PDF
    Azospermi semende hiç sperm bulunamaması durumudur. Obstrüktif ve nonobstrüktif olmak üzere iki kategoriye ayrılır. Azospermi tanısı alan hastalardan elde edilen spermatozoayla, ilk gebelik ICSI (intrasitoplazmik sperm enjeksiyonu) işlemiyle 1993 yılında oluşmuştur. Obstrüktif azospermi olgularında sperm bulma şansı daha yüksek olmasına karşın, erkek infertilitesinin en şiddetli formu olan nonobstrüktif azospermide ise bu oran yaklaşık olarak %40-50 aralığındadır. Yapılan mikroTESE (testiküler sperm ekstraksiyonu) işlemiyle testiste immatür germ hücreleri bulunursa ROSI (round spermatid enjeksiyonu) işlemi yapılır ya da in vitro kültürlerle bu hücreler farklılaştırılmaya çalışılır. Matür germ hücresi bulunamayan bir mikroTESE sonrasında, hormon replasmanı veya ilaç tedavileriyle spermatozoaların elde edilmesi hedeflenir. Son yıllara kadar testislerde varlıkları bilinen spermatogoniumlara (sperm kök hücresi) ek olarak, yeni keşfedilen VSEL (very small embriyonic-like stem cell) kök hücrelerinin gösterilmesi tedavi yönündeki umutları daha da artırmıştır. Bunlardan başka deneysel olarak, hücre kültürleri, seminifer tübül kültürleri, organ kültürleri, testiküler organoidler, gen tedavileriİnsan üzerinde başlayan gen terapilerinde ve mezenkimal kök hücre çalışmalarında, önemli ilerlemeler olması nedeniyle yakın bir zamanda azospermi tedavisinde de önemli gelişmeler olacağı düşünülmektedir. ve kök hücre bazlı tedavilerin etkinliği gösterilmiştir

    Oosit ve sperm mitokondrileri

    Get PDF
    Oosit ve sperm mitokondrilerinin oksidatif fosforilasyon yoluyla motilite ve bazı fonksiyonlar için ihtiyaç duyulan enerjiyi üretmeleri dışında, sahip oldukları DNA nedeniyle rolleri oldukça önemlidir. Bunun nedeni, embriyodaki bütün mitokondrilerin oosit kökenli olmasından dolayı, mitokondri DNA’larındaki mutasyonların maternal olarak yeni kuşaklara aktarılması ve mitokondriyal geçişli hastalıklara sebep olmasıdır. Sperm mitokondrileri ise, türler arasında farklı mekanizmalar aracılığıyla spermatogenez esnasında veya embriyogenezin erken evrelerinde eliminasyona uğrar ve varlıklarını sürdüremezler. Bu çalışmadaki amacımız, oosit ve sperm mitokondrilerinin fertilizasyon üzerindeki rollerini araştırmaktır. Veriler, 2018 yılı itibarıyla Pubmed’den taranarak elde edilmiştir

    Explant Culture of Ovarian Tissue

    Get PDF
    INTRODUCTION: In this study, it was aimed to isolate, reproduce and characterize stromal cells migrating from tissues by creating ovarian tissue explant culture. It is also aimed to create a mixed cell culture (ovarian stromal stem cells and ovarian surface epithelium) with the tissues obtained from different parts of the ovary and to examine the interactions of the cells with each other. METHODS: Explant cultures were formed from ovarian tissues of 4 week old (prepubertal) two female Wistar Albino type rats. Then, the expression of CD29, CD54, CD90 (mesenchymal stem cell surface antigen) and CD45 (hematopoietic stem cell surface antigen) was investigated by performing flow cytometry analysis on proliferating ovarian stromal cells in the 2nd passage (P2). RESULTS: The proliferation abilities and morphological characteristics of the cells in the culture medium were examined by serial passaging. In flow cytometry analysis of isolated ovarian stromal cells, it was determined that they expressed CD54, CD90 and CD45 surface antigens, but did not express CD29 surface antigens. DISCUSSION AND CONCLUSION: In the analysis, we determined that the ovarian stromal cells we isolated and produced in the culture medium expressed hematopoietic and some mesenchymal stem cell markers

    Mesenchymal stem cells and c-type natriuretic peptide signaling: A proposal for a new treatment approach for skeletal dysplasias

    No full text
    Endochondral ossification is under the regulation of endocrine, paracrine and otocrine factors including transforming growth factor-β superfamily members, fibroblast growth factors, retinoids, products of hedgehog gene, parathyroid hormone-related peptide, molecules involved in cell adhesion, and extracellular matrix components. Natriuretic peptide receptor-B, and its ligand C-type natriuretic peptide have also been implicated in the regulation of limb bone development. Results of recent studies are promising in terms of systemic elevation of C-type natriuretic peptide level inducing growth. In addition, same strategy also overcomes the dwarf phenotype of achondroplasia, the most frequently seen skeletal dysplasia in human, in a mouse model. Based on this literature and a series of recent experiments discussed here, this perspective underlines the abundant C-type natriuretic peptide expression in trabecular bone derived mesenchymal stem cells of human, chicken, and rat origin, and proposes the potential use of mesenchymal stem cells as a part of growth inducing treatment strategy in osteochondrodisyplasias in the future. © 2016 Bentham Science Publishers

    Olası Dwarfizm tedavisinde önemli bir faktör: C- tipi natriüretik peptid

    No full text
    Uzun kemiklerin epifiz büyüme plaklarında boyuna uzamayı sağlayan endokondral kemikleşme gözlenir. Bu olgu sürecinde kondrositler prolifere olurlar, değişime uğrarlar, matriks sentezlerler ve boyutlarında artış ile karakterize matürasyon ve hipertrofi evrelerinden geçerek kalsifiye olurlar. Son aşamada ise kalsifiye kıkırdak matrixinin osteoblastlar ile yer değiştirmelerini ve kemikleşmeyi sağlayan bir süreç geçirirler. Endokondral büyüme endokrin, parakrin ve otokrin pek çok faktör tarafından kontrol edilir. Maroteaux tipi akromezomelik displazi (AMDM, OMIM 602875) otozomal çekinik geçiş gösteren bir dwarfizm türü olup, C-tipi natriüretik peptid (CNP)‘in reseptörü olan natriüretik peptit reseptör-B (NPR-B)‘nin fonksiyon kaybına yol açan mutasyonları sonucu ortaya çıkar. Tüm bu bilgiler CNP‘nin boy uzaması sürecinde etkin bir peptid olduğunu düşündürmektedir. Çalışmamızda sıçan modelinde doğumu takip eden 3.-14. haftalar arasında (n=6/hafta) büyüme parametreleri/kemik boy ölçümleri ile serum CNP düzeyleri arasındaki ilişki incelenmiş olup, epifiz büyüme plaklarındaki CNP ifadesi de immünohistokimyasal yöntem ile gösterilmiştir. Sonuçlar 3.-12. haftalar arası süreçte büyüme parametreleri olarak gerçekleştirdiğimiz vücut ağırlığı, burun ucu-kuyruk ucu mesafesi, burun ucu-oksipital kemik mesafesi, biparietal mesafe, burun ucu-anal mesafe ölçümlerinde ve femur, tibia, humerus ve önkol kemiklerinin boy ölçümlerinde kademeli olarak artış görüldüğünü ve 13. haftadan itibaren bir plato düzeyine ulaşıldığını göstermiştir. Diğer taraftan bu süreçte epifiz büyüme plakları yaş ile kademeli olarak incelerek 14. hafta civarında tamamen kemikleĢme göstermişlerdir. Bu verilere karşılık, aynı süreçte serum CNP düzeyleri 3. haftada en yüksek (56.75 ± 1.428 pmol/l) değerde iken büyümeye ve kemiklerdeki boy uzamasına paralel kademeli bir azalma göstererek 14. haftada 4.25 ± 0.407 pmol/l düzeyine inmiştir. Erişkin sıçanlarda serum CNP düzeyi 4.1 ± 0.958 pmol/l olarak bulunmuştur. İmmünohistokimyasal analiz ise CNP‘nin bu süreçte epifiz büyüme plaklarında matürasyon, hipertrofi ve kemikleşme bölgelerinde ve kemik iliğinde yoğun şekilde ifade edildiğini göstermiştir. Bulgularımız CNP‘nin kemik boy uzaması sürecinde önemli rolü olduğunu ve serum CNP düzeyi hedef alınarak dwarfizme karşı tedavi stratejileri geliştirilebileceğini düşündürmektedir. (PAÜ-BAP 2011TPF037 numaralı proje ile desteklenmiştir.

    Azospermi̇ hastalarının ejekülatinda i̇mmatür germ hücreleri̇ taraması

    No full text
    Amaç: İnfertilite merkezinde yapılan semen analizlerinde, azospermi görülme sıklığını ölçmek ve bu hastaların seminal sıvılarında immatür germ hücrelerini araştırmak. Gereç ve Yöntem: Ekim 2010-Ağustos 2017 tarihleri arasında 6426 hastamıza yapılan 9936 spermiogram testi retrospektif olarak incelenmiştir. Daha sonra 20 azospermi teşhisi alan hasta ön çalışmaya dahil edilmiştir. Konsantrasyon işleminden sonra elde edilen pelletten örnek alınarak yapılan periferik yayma, diff-quick seti ile boyanmıştır. Farklı evrelerdeki immatür germ hücrelerinin (spermatosit ve spermatid) değerlendirilmesi ve görüntülenmesi Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Tüp Bebek Merkezinde yapılmıştır. Elde edilen değerler bir ön veri çalışmasının sonuçları olarak değerlendirilmiş olup, istatiksel anlamlı sonuç elde edebilmek için olgu sayısının bu çalışmadakinden daha çok artırılması gerektiği istatiksel güç analizi ile tespit edilmiştir. Bulgular:298 hastamıza azospermi teşhisi konulmuş ve görülme sıklığı %4.6 bulunmuştur. Periferik yaymaların incelenmesi sonucu 5 hastamızda öncü hücreler (spermatosit, spermatid) görülmüş, 15 hastamızda ise immatür germ hücrelerine rastlanılamamıştır. Tartışma ve Sonuç:Azospermi tüm erkeklerin %1’de görülür. Bu hastalarda microTESE ile spermatozoa aranır ve bulunursa ICSI (intrasitoplazmik sperm enjeksiyonu) işlemine geçilir (1). Ejekülatta spermatid veya spermatositlerin görülmesi durumunda, testis dokusundan spermatozoa çıkma ihtimalinin yüksek olduğuna dair yayınlar vardır. Ayrıca hormon replasmanı ve ilaç tedavilerinin ejekülattaki öncü hücrelerin sayısını arttırdığı ve tedaviye yanıtın göstergesi olduğu ileri sürülmüştür (2-4). Bu işlemin non- invaziv olması, bütün androloji laboratuvarlarında yapılabilmesi ve ekonomik olması önemli bir avantaj olarak karşımıza çıkmaktadır.Son zamanlarda yeni uygulanış şekliyle ROSİ (round spermatid enjeksiyonu) ile canlı doğumlar bildirilmiş ve bu da öncü germ hücrelerinin tespitini daha önemli hale getirmiştir (5).İleride gurubumuz tarafından, uygulanan ilaç tedavilerinin ejekülattaki immatür germ hücre çıkışına etkilerinin araştırılması planlanmaktadır

    Nonobstruktif azospermi olgusunda testisten mezenkimal kök hücrelerin izolasyonu

    No full text
    Azospermi semende hiç sperm bulunamaması durumudur. Obstrüktif ve nonobstrüktif olmak üzere iki çeşidi vardır. Testiste spermatojenik seriyi oluşturan sperm kök hücresinden (spermatogonium) başka mezenkimal kök hücre (mkh) ve VSELs (çok küçük embriyonik benzeri kök hücreler) de vardır. Mezenkimal kök hücreler stromal kökenli erişkin kök hücreleridir ve birçok dokuda bulunmaktadır. Mkh’lerin testiste germ hücrelerinin mikroçevresini oluşturduğu gösterilmiştir. Bizim bu çalışmamızdaki amacımız nonobstruktif azosperminin bir çeşidi olan sertoli cell only sendroma sahip bir olguda mezenkimal kök hücreleri izole etmek ve bu hücrelerin karekterizasyonunu incelemektir

    Sıçan testisinde mezenkimal kök hücrelerin lokalizasyonu

    No full text
    Mezenkimal kök hücreler (mkh) stromal kökenli erişkin kök hücreleridir. Şimdiye kadar mkh’ler, kemik iliği, adipoz doku, kıkırdak, plasenta, ovaryum gibi birçok dokudan izole edilmişlerdir. Dokularda az miktarda bulunan mezenkimal kök hücrelerin ileri araştırma için kültüre edilip çoğaltılmaları gerekmektedir. Bizim bu çalışmadaki amacımız testisteki spermatojenik germ hücrelerinin nişini oluşturan mezenkimal kök hücrelerinin lokalizasyonunu immünohistokimya yöntemiyle tespit etmektir. Kemoterapi verilen hastalarda hem mezenkimal kök hücreler hem de spermatojenik germ hücreleri tahrip olmaktadır. Oluşturulacak stratejilerle bu hastalarda sperm dondurma yanında testisindeki mezenkimal kök hücrelerinin de izole edilip in vitro ortamda üretilerek sonrasında testise transplantasyon yöntemleri araştırılabilir

    İnsan adipoz dokusundan mezenkimal kök hücrelerinin eksplant kültür tekniğiyle i̇zolasyonu

    No full text
    GİRİŞ: Mezenkimal kök hücreler (MKH) kemik, kemik iliği, kıkırdak, kas dokusu, diş pulpası, karaciğer, yağ dokusu ve lipoaspirasyon materyallerinden izole edilmektedir. Son yıllarda MKH’lerin rejeneratif ve reperatif tıpta kullanımı artmaya başlamıştır. Bizim bu çalışmamızdaki amacımız kollajenaz ve tripsin gibi enzimleri kullanmadan MKH’leri insan adipoz dokusundan hızlı ve kolay biçimde eksplant kültür tekniğiyle izole etmektir. Kollajenaz ve tripsin kullanmamamızın avantajı ise enzimatik basamakları atlayarak izolasyon sürecini hızlandırmak ve dokuyu dış ortamın olumsuz etkilerinden koruyarak maksimum sayıda hücre elde etmektir. MATERYAL ve METHOD: MKH’lerin atık insan adipoz dokusu materyalinden migrasyonunu takiben, eksplant kültür tekniğiyle izole edildikten sonra tam besiyeri içeren kültür plaklarında pasajlanmaya başlanmıştır. Daha sonra elde edilen hücreler karekterizasyon için immunohistokimyasal teknikle STRO-1, CD73, CD105 (MKH yüzey belirteçleri) ve CD34 ( Hematopoetik Kök Hücre yüzey belirteci) ile boyanmıştır. SONUÇLAR: İzole edilen hücreler plastik kültür plaklarına yapışmıştır. Bu hücrelerin CD34 belirteciyle immunonegatif, CD73, CD105 ve STRO-1 belirteçleriyle immunopozitif boyandığı görülmüştür. TARTIŞMA: MKH’ler, daha önceleri çoğunlukla kemik ve kemik iliğinden izole edilirdi. Yağ dokusu ve lipoaspirasyon materyallerinde bol miktarda olduğunun görülmesinden sonra, adipoz dokulardan MKH izolasyonu ön plana çıkmıştır ve bununla birlikte, bu hücrelerin izolasyonunda güvenilir ve karmaşık olmayan yeni yöntem arayışları başlamıştır. Eksplant kültür tekniği de bunlardan biridir. Çalışmamızda kullandığımız bu teknikle MKH’ler yağ dokusundan başarılı bir şekilde izole edilmiştir. Klinik uygulamalara sokulması için ise Flow Sitometri gibi ileri çalışmalara ihtiyaç vardır
    corecore