69 research outputs found

    Figuren des Widerstandes gegen Diskriminierung

    Get PDF
    Diese Arbeit thematisiert vier Lebenswege, die auf den ersten Blick grundverschieden wirken. Die eine Person hat keinen Migrationshintergrund, die andere zwar einen türkischen, sieht jedoch nicht aus wie der „typische Türke“. Die dritte Person trägt ein Kopftuch, die vierte hat eine körperliche Beeinträchtigung. Eine Gemeinsamkeit trifft auf alle Personen zu: sie machen alle Erfahrungen mit Diskriminierung. Unter Bezugnahme von Judith Butler werden die Interviews analysiert und mögliche Figuren des Widerstandes gegen diese Diskriminierungserfahrungen herausgearbeitet. Althussers Anrufungen, Subjektivierungen, Foucaults Macht und Diskurse, Austins Sprechakttheorien und Derridas Performativität werden erklärend dargestellt und anschließend auf die verschiedenen narrativen Interviews angewendet. Dabei erfolgt eine Typisierung nach den Ursachen von Diskriminierung, häufigen Reaktionen sowie mögliche Figuren des Widerstandes, die überraschende Gemeinsamkeiten zwischen den verschiedenen Lebenswegen aufzeigen

    Acil serviste pulmoner tromboemboli tanılı hastalarda high sensitif troponin t değerinin otuz günlük mortalite üzerindeki tahmin gücünün değerlendirilmesi

    No full text
    Giriş: Pulmoner Tromboemboli (PTE); %90'nın üzerinde bir sıklıkla derin ven trombozunun (DVT) bir komplikasyonu olarak derin bacak venlerinden kopan trombüs veya trombüs parçasına bağlı gelişmektedir.PTE ayaktan hastaneye başvuran hastalarda aniden ve beklenmeden gelişen travmatik olmayan ikinci en sık ölüm sebebidir. Kardiyak troponin değerleri ise miyokard hücre hasarını göstermesi açısından yüksek sensitif ve spesifisiteye sahip olmakla birlikte PTE hastalarında, yükselmesi ventilasyon perfüzyon uyumsuzluğu ve hipoperfüzyon nedeni ile azalmış koroner kan akımına ve sağ ventriküldeki akut dilatasyon sonucu görülen hücre hasarına bağlanmıştır.Bu çalışmada Acil Serviste PTE tanısı alan hsTnT düzeyi ile 30 günlük mortalite açısından tahmin gücünün değerlendirilmesi amaçlanmaktadır. Gereç ve Yöntem: Prospektif kesitsel bir çalışma olarak tasarlanan 01 Nisan 2012?31 Mart 2013 tarihleri arasında Acil Servisimizde akut PTE kliniği ile başvuran, klinik ve görüntüleme ile pulmoner emboli tanısı desteklenmiş toplam 107 hasta dahil edilmiştir. Tüm hastalardan başvuru anında hsTnT kan değeri çalışılmıştır. Bulgular: PTE tanısı konan hastaların 30 gün içinde motalite görülen gruptaki hastalarda, taşikardi, takipne, saturasyon düşüklüğü ve kanser varlığı istatistiksel olarak anlamlı saptandı (Mann Whitney U testi, sırasıyla p:0,041, p:0,002, p:0,027 ve p:0,011). Hastaların bakılan 30 günlük mortalite oranları ile hsTnT limit değeri olarak alınan 0,014 ng/mL değeri ile korelasyonuna bakıldığında iyi derecede korelasyon olduğu gözlendi (Korelasyon katsayısı: rho: + 0,567). HsTnT'nin limit değerinden yüksek olan hastalarda 30 günlük mortalite açısından duyarlılığı %88, özgüllüğü ise %28 olarak saptanmıştır. Sonuç: PTE tanısı konan hastalarda Sağ Ventrikül Yetmezliğini göstermesi açısından hsTnT'nin EKO'nun yanınında acil tıp hekimlerine bilgi verebileceği sonucuna varılabilir. Testin hastalardan ek kan almadan laboratuvar ortamında yarım saatte çalışılabilmesi, tedaviyi yönlendirebileceği ve özellikle EKO'ya ulaşılamayan durumlarda AS'de PTE tanısı konan hastalarda prognozun tahmininde kullanılması uygun görünmektedir.Introduction: Pulmonary Thromboembolism, almost (%90) originated from deep femoral veins as a complication of seperated thrombus or fragments from deep vein thrombosis[1] . PTE is second common, sudden and unpredictable cause of mortality who come to outpatient clinics[2] . We aimed to investigate the predictive power of hsTnT in 30 day prognosis of PTE diagnosed patients. Material and Method: This prospective cross-sectional clinical study has been carried out between 01.04.2012 and 31.03.2013 in Gazi University, Faculty of Medicine, Department of Emergency Medicine. High Sensitive Troponin T test was performed in all patients in Pulmonary Thromboembolism. Results: Patients in high mortality in 30 days were significantly tachycardic, tachypneic, lower pulse saturation and malignancy history (Mann Whitney U test, respectively p:0,041, p:0,002, p:0,027 and p:0,011). Patients that high levels of hsTnT were good correlation about 30 days mortality prediction. (correlation coefficient: rho: + 0,567). HsTnT has 88% sensitivity and 28% specificity about prediction of 30 days of mortality. Conclusion: HsTnT can be used in patients that diagnosed a PTE, which can predict right ventricule dysfunctioning. HsTnT is easy applicable, repeatable and short duration test. Given the advantages of hsTnT, it seems to be 121 appropriate for use prediction of bad prognosis which patients diagnosed a PTE

    Primer enürezis noktürna tedavisinde desmopressin

    No full text
    [Abstarct Not Available

    Primer Monosemptomatik Enürezis Noktürna Tedavisinde Desmopressin

    No full text
    Introduction: Nocturnal enuresis is a common condition seen in 5-10% of school-age children. Most of the cases are primary and monosymptomatic. in this study, we aimed to investigate the efficacy and safety of empirical desmopressin in the treatment of monosymptomatic nocturnal enuresis (MNE). Material and Methods: A total of 46 MNE patients with a mean age of 11.3 years which their data collected prospectivelly were evaluated prospectively. Urine culture and osmolarity were examined in addition to detailed physical examination and evaluation forms including voiding diary were filled. All patients received 10-20 microgram desmopressin in bedtime for 12 weeks. Patients with recurrence received a second 12-week treatment. Patients were evaluated before and after the treatment, in terms of the number of weekly enuretic episodes and side effects. Patients were followed-up for 6 months. Results: 65.2% of the patients had a positive family history. the mean number of enuretic episodes decreased from 5.8 ± 5.8 to 0.3 ± 0.1 during the treatment and 1.2 ± 0.9 after the treatment (p=0.025). of the 46 patients receiving treatment, 32 (69.5%) had complete dryness, while in other patients enuretic episodes were significantly reduced but complete dryness could not be achieved. No side effects were observed in any patient. Conclusion: Desmopressin is an effective agent with low side effect profile for empirical treatment in patients with primary MNE whom fast results were required. It should be kept in mind that a high recurrence rate can be seen after treatment.Giriş: Enürezis noktürna okul çağındaki çocukların %5-10’unda görülen yaygın bir durumdur. Vakaların büyük kısmı primer ve monosemptomatiktir. Bu çalışmada ampirik desmopressin’in monosemptomatik enürezis (MEN) tedavisindeki etkinliğinin ve güvenilirliğinin araştırılması amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Ortalama yaşı 11.3 olan toplam 46 MEN hastası prospektif olarak değerlendirildi. Tüm hastalarda detaylı fiziksel muayeneye ek olarak idrar kültürü ve idrar osmolaritesi bakıldı, işeme günlüğünü de içeren değerlendirme formu dolduruldu. Hastalar 12 hafta boyunda yatmadan önce 10-20 mikrogram intranazal desmopressin aldı. Nüks görülen hastalara ikinci bir 12 haftalık tedavi uygulandı. Hastalar tedavi öncesi ve sonrası haftalık enüretik epizod sayısı ve yan etkiler açısından değerlendirildiler. Hastalar 6 ay boyunca izlendiler. Bulgular: Hastaların %65.2’inde pozitif aile anamnezi bulunmaktaydı. Tedavi öncesi ortalama 5.8±5.8 olan enürezik epizod sayısı tedavi sırasında 0.3±0.1’e geriledi ve tedavi sonrası 1.2±0.9 olarak saptandı (p=0.025). Tedavi alan 46 hastanın 32’sinde (%69.5) tam kuruluk sağlanırken diğer hastalarda enüretik epizodlar belirgin olarak azalmasına rağmen tam kuruluk sağlanamadı. Hiçbir hastada yan etki gözlenmedi. Sonuç: Desmopressin çabuk sonuç alınmak istenen, primer MEN bulunan hastalarda etkin, yan etki profili düşük ve ampirik tedavi için uygun bir ajandır. Tedavi sonrası yüksek bir nüks oranı görülebiliceği akılda tutulmalıdır

    PRİMER MONOSEMPTOMATİK ENÜREZİS NOKTÜRNA TEDAVİSİNDE DESMOPRESSİN

    No full text
    Introduction: Nocturnal enuresis is a common condition seen in 5-10% of school-age children. Most of the cases are primary and monosymptomatic. In this study, we aimed to investigate the efficacy and safety of empirical desmopressin in the treatment of monosymptomatic nocturnal enuresis (MNE). Material and Methods: A total of 46 MNE patients with a mean age of 11.3 years which their data collected prospectivelly were evaluated prospectively. Urine culture and osmolarity were examined in addition to detailed physical examination and evaluation forms including voiding diary were filled. All patients received 10-20 microgram desmopressin in bedtime for 12 weeks. Patients with recurrence received a second 12-week treatment. Patients were evaluated before and after the treatment, in terms of the number of weekly enuretic episodes and side effects. Patients were followed-up for 6 months. Results: 65.2% of the patients had a positive family history. The mean number of enuretic episodes decreased from 5.8 ± 5.8 to 0.3 ± 0.1 during the treatment and 1.2 ± 0.9 after the treatment (p=0.025). Of the 46 patients receiving treatment, 32 (69.5%) had complete dryness, while in other patients enuretic episodes were significantly reduced but complete dryness could not be achieved. No side effects were observed in any patient. Conclusion: Desmopressin is an effective agent with low side effect profile for empirical treatment in patients with primary MNE whom fast results were required. It should be kept in mind that a high recurrence rate can be seen after treatment.Giriş: Enürezis noktürna okul çağındaki çocukların %5-10’unda görülen yaygın bir durumdur. Vakaların büyük kısmı primer ve monosemptomatiktir. Bu çalışmada ampirik desmopressin’in monosemptomatik enürezis (MEN) tedavisindeki etkinliğinin ve güvenilirliğinin araştırılması amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Ortalama yaşı 11.3 olan toplam 46 MEN hastası prospektif olarak değerlendirildi. Tüm hastalarda detaylı fiziksel muayeneye ek olarak idrar kültürü ve idrar osmolaritesi bakıldı, işeme günlüğünü de içeren değerlendirme formu dolduruldu. Hastalar 12 hafta boyunda yatmadan önce 10-20 mikrogram intranazal desmopressin aldı. Nüks görülen hastalara ikinci bir 12 haftalık tedavi uygulandı. Hastalar tedavi öncesi ve sonrası haftalık enüretik epizod sayısı ve yan etkiler açısından değerlendirildiler. Hastalar 6 ay boyunca izlendiler. Bulgular: Hastaların %65.2’inde pozitif aile anamnezi bulunmaktaydı. Tedavi öncesi ortalama 5.8±5.8 olan enürezik epizod sayısı tedavi sırasında 0.3±0.1’e geriledi ve tedavi sonrası 1.2±0.9 olarak saptandı (p=0.025). Tedavi alan 46 hastanın 32’sinde (%69.5) tam kuruluk sağlanırken diğer hastalarda enüretik epizodlar belirgin olarak azalmasına rağmen tam kuruluk sağlanamadı. Hiçbir hastada yan etki gözlenmedi. Sonuç: Desmopressin çabuk sonuç alınmak istenen, primer MEN bulunan hastalarda etkin, yan etki profili düşük ve ampirik tedavi için uygun bir ajandır. Tedavi sonrası yüksek bir nüks oranı görülebiliceği akılda tutulmalıdır

    The effects of Arab spring on Turkey; The Syrian refugee crisis

    No full text
    Tatar, Volkan (Arel Author)2010 yılında Tunus'ta bir gencin kendisini yakmasıyla başlayan Arap Baharı, toplumsal, politik ve ekonomik bir kriz haline gelerek birçok bölge devletini derinden etkilemiştir. Tunus'ta başlayan ve domino etkisiyle bölge devletlerine yayılan hareket, başlangıçta bölgedeki devletlerin uzun yıllar yönetiminde olan siyasi elitleri tedirgin etmiş, sürecin devamında ise iktidar değişiklikleri meydana getirmiştir. 2011 yılında Arap Baharının etkisine giren ve her geçen gün daha da çatışma bölgesi haline gelen Suriye'den, yaklaşık 4 milyon kişi başka bölgelere göç etmek zorunda kalmıştır. Göç eden kitlenin büyük çoğunluğunun hedefi, coğrafi yakınlığın da etkisiyle Türkiye'dir. Bu sebeple Türkiye, Arap Baharının olumsuzluğunu ve yükünü çeken devletlerin başında gelmektedir. Dış politikada olduğu kadar, iç politikada da tartışma konusu olan Suriyeli mülteciler için, özellikle güneydoğu illerinde sığınma kampları kurulmuştur. Ayrıca Suriyeli mültecilerin, Avrupa devletlerine kaçak geçiş için, Ege Bölgesi'ni kullanmalarından dolayı bu mesele, Türkiye ile Avrupa Birliği'ne üye devletleri de karşı karşıya getirmiştir. Arap Baharı bu kaçak göçlerle birlikte farklı devletlerin ortak ve içinden çıkılması zor sorunu haline gelmiştir. Bu çalışmanın konusu, Arap Baharı sonrasında Türkiye'nin karşı karşıya kaldığı mülteci sorununu farklı açılardan irdelemektir. Bu amaçla nitel veri toplama yöntemi kullanılmış, belge incelenmesi üzerinde durulmuştur. Konuyla ilgili kaynaklar incelenmiş, farklı yayın organlarında yer alan röportaj ve haberlerden de kaynak olarak faydalanılmış, nitel veri analiziyle sonuca ulaşılmaya çalışılmıştırThe Arab Spring, which was triggered by a young boy’s burning himself up in Tunusia, has had an impact on most of the other countries in the same region deeply through turning into a social, political and economic crisis. The movement starting in Tunusia and spreading into the surrounding countries through domino effect, first made the political elitists governing the countries for a long time feel uneasy and then led to governmental changes in the following period. 4 million people had to leave their home country Syria, which had been influenced by the Arab Spring since 2011 and then turned into a battle field gradually day by day. These people had to immigrate to other regions. Due to its being close to the area, Turkey has been in the target of the majority of these immigrants. Owing to this fact, Turkey is one of the major countries which have experienced the negative effects, consequences and the burden of the Arab Spring the most. Refugee camps have been established especially in the Southeast provinces in the country for the Syrian refugees, who have been at the core of the discussion continuously in not only domestic policy but also foreign policy. Apart from that, this issue has created a big conflict between Turkey and the members of European Union since Syrian refugees have been using The Aegean Sea as a passage to enter European countries illegally. With the accompaniment of these illegal migrations, The Arab Spring has turned out to be a very big issue which is difficult to be resolved for a lot of different countries. The subject of this paper looks into the refugee problem Turkey has been facing as a result of the Arab spring in different aspects. With this aim in mind, qualitative data collection method and qualitative data analysis has been used. The resources regarding the subject have been analyzed and the interviews and the news found in various media resources have been utilized as a resource in order to reach conclusions through the qualitative data analysis metho

    Renal kist sıvılarında kolesterol ve trigliserid düzeyleri

    No full text
    Cholesterol and triglyceride levels of the renal cyst fluids which obtained by percutaneous aspiration in 23 patients were measured quantatively. Low cholesterol and triglyceride levels were revealed in all patients whose renal cysts were benign in appearance. In addition.the reability of cholesterol and triglyceride estimation was equal. The authors concluded that the measurements of cholesterol and triglyceride levels of the renal cyst fluids were very useful for the differential diagnosis of the benign and malign cysts.23 hastada renal kistlerden perkutan olarak aspire edilen sıvıda kantitatif olarak kolesterol ve trigliserid ölçümleri yapıldı. Benign görünümde olan tüm kistlerin sıvılarında Kolesterol ve Trigiserid düzeylerinin düşük olduğu saptandı.Bunun yanında kolesterol ve trigliserid düzeylerinin tayininin eşdeğerli olduğu görüldü. Benign ve malign kistlerin ayırıcı tanısında kist aspirasyonu sonrasında elde edilen sıvıda kolesterol ve tıigliserid düzeyi tayininin oldukça faydalı olduğu kanaatına varıldı
    corecore