17 research outputs found

    Ratlarda tiroid cerrahisinde ortaya çıkan yapışıklıklara PEG-4000'in etkisi

    No full text
    Bu tezin, veri tabanı üzerinden yayınlanma izni bulunmamaktadır. Yayınlanma izni olmayan tezlerin basılı kopyalarına Üniversite kütüphaneniz aracılığıyla (TÜBESS üzerinden) erişebilirsiniz.ÖZET: Tiroidektomi halen tüm dünyada en sık uygulanmakta olan endokrin cerrahi tedavi modelidir. Bu tedavi modelinde de kaçınılmaz olarak komplikasyonlar gelişmektedir. Tecrübeli ellerde %1'ler seviyesinde olan bu önlenebilir komplikasyonlann yeterli bilgi, tecrübe ve teknik beceriden yoksun ellerde artması kaçınılmazdır. Reoperatif tiroid cerrahisinde ise beklenenin üzerinde komplikasyon gelişmesi olağan görünmektedir. Bu oranların en aza indirilmesi şüphesiz ikincil cerrahilerin azalması ile sağlanacaktır. Ancak kaçınılmaz olarak karşımıza çıkan bu durum karşısında cerrahı zorlayan en önemli neden ilk cerrahi sonrası gelişen yapışıklıklardır. Bunu önlemeye yönelik birçok faktör göz önüne alınmıştır. Biz çalışmamızda, tiroid lojunda oluşabilecek yapışıklıkları, PEG-4000 makromolekülü ile önlemeyi amaçladık. İki farklı grup oluşturarak yaptığımız modelde; birincil cerrahi olarak her iki gruba tek taraflı subtotal lobektomi uygulandı. İlk cerrahi girişim sonrasında lobektomi lojuna kontrol grubunda serum fizyolojik, deney grubunda PEG-4000 tatbik edildi. Fibroblastik aktivitenin en yoğun olduğu kabul edilen günlerden olan onuncu günde uygulanan ikincil cerrahilerle kalan tiroid dokusu çıkarıldı ve doku üzerinde yapılan mikroskopik incelemelerle her iki grupta ortaya çıkan yapışıklıklar skorlandı. PEG-4000 uygulanan grupta yapışıklıkların kontrol grubuna göre istatistiki olarak daha az ortaya çıktığı görüldü. Bu ve buna modeller sayesinde özellikle reoperatif tiroid cerrahisinde istenmeyen komplikasyonlann önlenebileceğini düşünmek ve görmek mümkün olacaktır. 2

    Nonspesifik bulgularla geç dönemde ortaya çıkan lateral karın duvarı hematomu: Olgu sunumu

    No full text
    Bu yazıda travma sonrası geç dönemde ortaya çıkan lateral abdominal duvar hematomu olgusu sunuldu. Hasta, künt vücut travması sonrası 30. günde dev hematom, plevral efüzyon ve kilo kaybı bulguları ile hastaneye yatırıldı. Bilgisayarlı tomografi incelemesinde hematomun aksilladan gluteus düzeyine kadar ulaştığı görüldü. İnce iğne aspirasyon biyopsisinde eksüda niteliğinde sıvı kolleksiyonu saptandı ve yaklaşık olarak beş litre sıvı drene edildi. Bu olguda gösterildiği gibi lateral abdominal duvar hematomları nonspesifik bulgularla karşımıza çıkmakta ve bu nedenle geç tanı almaktadırlar.We report a case with a late diagnosis of posttraumatic lateral abdominal wall hematoma. The patient was admitted with a giant hematoma presenting with pleural effusion, anemia and weight loss on postoperative 30th day after a blunt trauma. Computerized tomography analysis revealed a hematoma extending from axilla to the gluteus. Fine-needle aspiration revealed an exudative fluid and five liters of fluid collection was drained. Misdiagnosed lateral abdominal wall hematomas can be diagnosed with nonspecific findings as in this case

    Erken evre mide kanserinde pilor koruyuculu mide rezeksiyonu (Olgu sunumu)

    No full text
    Standard treatment of gastric cancer can alter according to the stage of the tumor. Extended gastrectomy with group 2 lymph node dissection (D2) is one of the treatment procedure of gastric cancer. The procedure is also valid for early gastric cancer. The surgical therapy is to be reviewed because early gastric cancer is more likely to be diagnosed today. Pylorus-preserving gastrectomy (PPG), as a surgical option has first been used for gastric ulcer surgery. Ulcer recurrence and dumping had been reported to be rare in the long term follow up of the patients with PPG. Because of this physiological benefits, we believe that PPG can be an appropriate surgical procedure for early gastric cancer as well.Günümüzde mide kanserinin standart tedavisi tümörün evresine göre değişmektedir. Genişletilmiş mide rezeksiyonu ve D2 lenf nodu diseksiyonu sıklıkla tercih edilen cerrahi yöntemlerden birisidir. Erken evre kanserlerde de bu tedavi uygulanabilmektedir. Erken evre mide kanserlerinin günümüzde daha sık tanınıyor olması cerrahi tedavi seçeneklerinin gözden geçirilmesine neden olmuştur. Bu yöntemlerden biri olan pilor koruyuculu mide rezeksiyonu (PKMR) ilk kez gastrik ülser cerrahisinde denenmiştir. PKMR uygulanan hastaların uzun dönem takibinde; ülser nüksünün ve dumpingin oldukça düşük sıklıkla ortaya çıktığı bildirilmiştir. Bu sonuçları nedeniyle PMKR'nun erken evre mide tümörlerinde de uygulanabileceği düşünülmektedir

    Mide kanserinde laparoskopik evrelemenin yeri

    No full text
    Gastric cancers are the ones that the proportion of survive is very good if early diagnosis is done. But, as in many countries, in our country the possibility of the early diagnosis is restricted. On the other hand, when the diagnosis is known, applying the true treatment can be possible with an adequate stage. The methods in staging are; endoscopy, ultrasonography, CT, endoscopic ultrasonography and laparoscopy. Today in staging, imaging methods are prefered because of its being noninvasive method and low cost. In our study, we have examined the adequecy of laparoscopy in staging. 28 patients applied diagnostic laparoscopy in Ege University General Surgery Department between 1997-1998 are evaluated retrospectively. By using this method MI laparoscopic staging has been done on 64 percent patients in high stage of gastric cancer that are known M0 with preoperative staging. It has been seen that 16 patients among 25 patients applied laparoscopy are prevented from unneccessary laparotomy.Mide kanseri günümüzde erken tanı konduğunda sağ kalım oranlarının yüz güldürücü olduğu kanserlerdendir. Ancak birçok ülkede olduğu gibi ülkemizde de erken tanı olanağı oldukça kısıtlıdır. Tanı konduğunda ise doğru tedaviyi uygulayabilmek yeterli bir evreleme ile mümkün olabilmektedir. Mide kanserinde evreleme konusunda gündemde olan yöntemler; endoskopi, ultrasonografi (usg), bilgisayarlı tomografi (BT), endskopik utrasonografi ve laparoskopi gibi yöntemlerdir. Evrelemede halen görüntüleme yöntemleri tercih edilmekte, buna neden olarak non-invaziv ve düşük maliyetli olmaları gösterilmektedir. Çalışmamızda laparoskopinin evrelemede yeterliliği konusuna değinerek henüz yaygın kullanım alanı bulamamış bu yöntemi irdelemeyi uygun bulduk. Bu amaçla; Ege Üniversitesi Genel Cerrahi AD'nda 1997-1998 yılları arasında diagnostik laparoskopi uygulanan 28 ileri evre mide kanserli olgu retrospektif olarak değerlendirildi. Bu yöntem sayesinde preoperatif evrelendirme ile M0 kabul edilen ileri evre mide tümörlü olguların % 28'inde laparoskopik olarak MI evrelendirme yapılmıştır. Laparoskopi uygulanan 25 olgunun 16'sında gereksiz laparotominin engellendiği görüldü

    Postmastektomi seroma modelinde doğal kollagen ve traneksamik asitin etkinliği (Deneysel çalışma)

    No full text
    Carcinoma of the breast is the most common site-specific cancer in women. It accounts for approximately 35 % of all female cancers. Different surgical procedures have been defined for the management of breast cancer, and following these procedures, seroma is the most common complication, with an incidence of 26-52. Prevention of seroma is still one of the main topics of the investigators, who deal with breast carcinoma. For the same purpose, we tried to investigate the effects of tranexamic acid and natural collagen on postmastectomy seromas. Standart procedure of mastectomy and axillary dissection was performed to three different groups of rats. Three different medical agents were administrated to the operation site before skin closure, which were saline, tranexamic asid, naturel collagen; and the groups were named as control group, tranexamic acid group and collagen group, respectively. The seroma collected at the operation site was aspirated at the fifth and seventh postoperative days. Statistical analysis was performed to compare the results of the three groups. As a result, both tranexamic acid and natural collagen have been found to he effective in the prevention of postmastectomy seroma, when compared with the control group (p;lt;0.0034 and p;lt;0.0006, respectively). Natural collogen was more potent than tranexamic acid as approved by statistical analysis (p;lt;0.0027).Meme kanseri, kadınlardaki en sık kanser tipidir. Kadınlardaki kanserlerin % 35'ini oluşturur. Meme kanserinin tedavisinde birçok cerrahi prosedür tanımlanmıştır ve bu prosedürlere ait komplikasyonlar içinde en sık görüleni, % 26-52 ile seromadır. Seromanın önlenmesi, halen meme kanseri ile uğraşan araştırmacıların ana başlıklarından birini oluşturmaktadır. Biz de aynı amaçla, traneksamik asit ve doğal kollagenin postmastektomi seromalardaki etkilerini araştırdık. Standart mastektomi ve aksiller diseksiyon prosedürü, 3 ayrı rat grubuna uygulandı. Serum fizyolojik, traneksamik asit ve doğal kollagenden oluşan 3 ajan, cilt dikişleri öncesi loja bırakıldı. Kontrol grubu, traneksamik asit grubu ve kollagen grubu olarak adlandırılan rotlara, postoperatif 5. ve 7. günlerde serama aspirasyonu uygulandı. Üç grubun sonuçlarını kıyaslamak için istatistiki analiz yapıldı ve hem traneksamik asit, hem de doğal kollagen, kontrol grubuyla kıyaslandığında postmastektomi seromasının önlenmesinde etkili bulundu (sırasıyla p0.0034 ve p0.0006). İstatistiki analiz sonucunda doğal kollagen, traneksamik aside göre daha etkin bulundu (p0.0027)
    corecore