12 research outputs found

    Tekrarlayan divertikülit ataklarından sonra görülen 'kolonik granülasyon polip' olgusu

    No full text
    Kolonun divertiküler hastalığı; asemptomatik.komplikasyonsuz veya komplikasyonlu olarak karşımıza çıkabilmektedir.Komplikasyonları arasında mikroperforasyondan peritonite kadar pek çok klinik bulgu görülebilmektedir.İrritabl barsak sendromu,kanama,kabızlık,divertikülite bağlı gelişen karın ağrısı ayrıcı tanıda akılda bulundurulması gereken durumlardır.Birkaç olguda ise divertikülit tekrarlamalarına bağlı adenokarsinom bildirilmişse de divertikülit tekrarından sonra gelişen granülasyon polipine literatürde rastlanmamıştır.OLGU37 yaşında kadın hasta karın ağrısı,kabızlık şikayeti ile başvurdu.Yapılan rutin muayeneler de ve laboratuar tetkiklerinde patolojik bulguya rastlanmadı.Yapılan kontrastlı batın tomografisinde kolon mukozası dışında inflamatuvar doku değişiklikleri,kolon muozasında kalınlaşma,parakolik yağlı dokuda kirlenme,yer yer divertikül görülmesi divertikülin kopmplike olduğu izlenimi uyandırdı.Daha sonra yapılan kolonoskopik incelemede anal kanaldan itibaren yaklaşık 40. cm sinde kolon mukozasından kabarı yaklaşık 2-3 cm lik polip görüntüsü izlendi.Biyopsilerde polipte granulasyon dokusunun eşlik ettiği iltihabi reaksiyon garAnulasyon polip tanısı geldi.Bunun üzerine polip endoskopik mukozal rezeksiyon için hazırlandı.SONUÇKolonun divertikül hastalığı birden fazla durumla ayırıcı tanıya girmesine karşın literatürde granulasyon polip ile komplike olabileceğine dair bir makaleye rastlanmamıştır.Özellikle kolon kanseri ile karışabilen bu durumda granulasyon poliplerinin total endoskopik mukozal rezeksiyonu güvenle yapılabilmekte ve kolon kanseri tanısı ekarte edilebilmektedir

    Kolorektal kanserde sister mary joseph nodülü; umblikal cilt metastazı olgu sunumu

    No full text
    GİRİŞ:Sister Mary Joseph nodülü kanser hastalarında görülen umbilikal metastazdır. Umbilikal metastazın oluşumunda suçlanmış olan birkaç farklı yol olup, primer odak genellikle karında ya da pelviste yerleşmiştir. Hayat kalitesi kötü ve yaşam beklentisi az olan bu hasta grubunda cerrahi tedavi tartışmalıdır. Tanı anında sistemik kanser yayılımı olan bu hastalarda acil cerrahi endikasyonları dışında onkoloji ve algoloji klinikleri işbirliğiyle konservatif tedaviler tercih edilmelidir.OLGU:44 yaşında erkek hasta, bir hafta önce dışkılama güçlüğü ve karında şişkinlik nedeni ile yapılan kolonoskopide lümeni tama yakın tıkayan rektosigmoid tümör saptanıp biopsi sonucu adenokarsinom olarak sonuçlanmıştı. Acil servise karın şişkinliğinde artış şikayeti ile başvuran hastada yapılan fizik muayenede umbilikusta sert, karın duvarına fikse, malign görünümlü cilt lezyonu saptandı. Yapılan görüntülemesinde masif assit, karsinöz peritoneal, karaciğer ve dalak metastazı ve rektosigmoid bileşkede tümöral oluşum izlenildi. İleus bulguları olan hastaya transvers koop kolostomi açıldı. Ameliyat sonrası dönemde masif assit nedeni ile kolostomisi aralıklı olarak çalıştı fakat ileus bulguları gerilemedi. Ameliyat sonrası birinci haftasında fekolaid kusmaları nedeni ile nazogastrik dekompresyonu ve assit parasentezi uygulanmasına rağmen ileusu düzeltilemeyen hastaya laparotomi kararı alındı. Laparotomide yaygın karsinöz peritoneal bulguları, tüm ince barsak ve kolon anslarında karsinöz implantlara bağlı segmenter darlıkları izlendi. Kısıtlı eksplorasyondan sonra uygun olan jejunal bir ans loop ileostomi şeklinde ağızlaştırıldı fakat bu ameliyatın 3. gününde hasta kaybedildi.SONUÇ:Umbilikal cilt metastazı, pelvik ve batın içi gelişen kanserlerde nadir olarak görülen bir klinik bulgudur. Tanı anında sistemik kanser yayılımı olan bu hastalarda acil cerrahi endikasyonları dışında onkoloji ve algoloji klinikleri işbirliğiyle konservatif tedaviler tercih edilmelidir

    Laparoskopik batın eksplorasyonundan sonra görülen trokar yeri hernisi

    No full text
    Trokar yeri hernisi bir insizyonel herni çeşidi olup ameliyattan sonra farklı zaman dilimlerinde karşımıza çıkabilemektedir.Ortalama insidansı %1.85 dir.Laparaskopik girişimler sonrası trokar yeri herniasyonuna bağlı postoperatif mekanik barsak tıkanıklığı gelişen olgularda erken tanı ve tedavi hayat kurtarıcıdır. OLGU 43 yaşında erkek hasta sol üst kadrana delici kesici alet yaralaması nedeniyle acil polikliniğimize getirildi.Muayenede batına nafiz yaralanma ve batında serbest sıvı tespit edildi.Hemodinamik parametrelerin bozulması üzerine olguya tanısal laparoskopi kararI verildi.Göbek altından girilen bir adet 10 mm lik trokar ve her iki alt kadranlardan girilen birer adet 5 mm lik torkar ile batın eksplarasyonu yapıldı.Batında yaygın hemoraji olduğu saptanan olguda olası organ yaralanmaları ve damara yaralanmaları açısından eksplarasyon laparoskopik olarak yapıldı.Batındaki yaygın kanama odağının kas kaynaklı olduğu tespit edilip giriş yeri ve kas bölgesinde kanama kontrolü laparoskopik olarak sağlandı ve ameliyata son verildi.Ameliyat sonrası dönemde olgunun gaz gaita deşarjını takibe 4. günde taburcu edildi.Olgu ameliyattan sonra 6. günde karın ağrısı,şişkinlik,bulantı şikayetleri ile tekrar acil servise başvurud.Muayenesinde ileus bulguları tespit edilen olguya yapılan batın tomografisinde umblikal trokar bölgesinde herniasyon gösteren intestinal ans tespit edildi.Hasta acilen ameliyata alındı.umblikal bölgedeki eski insizyon yerinden mini laparatomi yapıldı. Umblikal trokar bölgesinde hernie olmuş beslenmesi normal ince barsak ansı gözlendi. Redüksiyon ve primer fasya onarımı uygulandı. Postoperatif dönemde herhangi bir ek komplikasyon olmadı. Hasta postoperatif ikinci gün taburcu edildi. SONUÇ Trokar yeri hernileri laparoskopik cerrahide nadir görülmekle birlikte ciddi komplikasyonlardan biridir.Laparoskopik ameliyatlardan sonra gelişen mekanik intestinal obstürüksiyonlarda trokar yeri herniasyonu mutlaka akılda bulundurulmalıdır

    Radyoterapi ile tedavi edilen irrezektable retroperitoneal paraganglioma

    No full text
    GİRİŞ:Paragangliomalar, otonom sinir sisteminin daha çok kafa tabanı, boyun ve göğüs boşluğu yerleşimli ekstraadrenal tümörleridir. Karın yerleşimli olduklarında genelde pankreas, böbrek veya adrenal kaynaklı retroperitoneal kitleler ile karışırlar. Ana tedavileri cerrahi olmakla beraber, ileri hastalık ve hayati damarlarla olan ilişkileri rezeksiyonu imkansız kılabilmektedir.OLGU:Bu olgu sunumunda karın ağrısı nedeniyle araştırılırken, pankreasta kitle nedeniyle kliniğimize refere edilen bir hasta tartışıldı. 72 yaşında kadın hastada son bir yıldır sağ lomber bölgede daha belirgin karın ağrısı ve dolgunluk hissi mevcuttu. Fizik muayenesinde her iki alt ekstremitede 3. derece gode bırakan ödem dışında özellik yoktu. Dış merkezde çekilen bilgisayarlı tomografide (BT) pankreas başı inferiorunda, pankreasla ilişkili aortokaval oluşumun önünde, inferior vena kavayı kısmen silmiş kitle tespit edilmişti. Kliniğimizde çekilen ince kesit BT ve 3 boyutlu rekonstrüksiyonda kitlenin pankreastan ayrı olduğu, vena kavayı kısmen sardığı ve aortakaval oluğa girdiği tespit edildi. Hastaya 35x52x42 mm boyutlarındaki kitleden BT eşliğinde trucut biopsi yapıldı. Patolojik incelemede hastada benign, düşük mitotik aktiviteli ekstraadrenal paraganglioma tespit edildi. Yakın ana vasküler komşuluk nedeniyle cerrahi düşünülmeyen hastaya radyoterapi kararı verildi. Tedavisini tamamlayan hastada karın ağrısı şikayeti ve alt ekstremite ödemleri geriledi. Radyoterapi sonrası 3. ay çekilen BT’sinde kitle boyutlarında progresyon saptanmadı.SONUÇ:Paragangliomalar nadir görülen tümörler olup malign dönüşüm riski sebebiyle ana tedavi cerrahidir. Yakın damar komşuluğu bulunan hastalarda, radyoterapi alternatif bir tedavi yöntemidir

    Öğrenin eğrisinde laparoskopik adrenalektomi: ilk 26 olgunun analizi

    No full text
    Öğrenim Eğrisinde Laparoskopik Adrenalektomi: İlk 26 Olgunun AnaliziYalın İşcan, Birol Ağca, Mehmet Timuçin Aydın, İksan Taşdelen, Anıl Ergin, Ali Cihan Bilgili, Yetkin Özcabı,Aziz Bora Karip, Kemal MemişoğluFatih Sultan Mehmet Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Genel Cerrahi Kliniği, İstanbulGirişDüşük morbidite, kısa hastanede kalış süresi ve hızlı toparlanma gibi nedenlerle orta ve küçükboyutlu (<6 cm) benign adrenal kitlelerin tedavisinde laparoskopik adrenalektomi altın standartyöntemdir. Bu çalışmada henüz öğrenme eğrisini tamamlamamış bir klinik olarak laparoskopikadrenalektomi vakalarının analizini planladık.Materyal&MetodHaziran 2013-Mart 2018 tarihleri arasında laparasokopik adrenalektomi yapılan olguların demografikverileri, tümör yerleşimi, fonksiyonel durumu, ameliyat süresi, komplikasyon, hastanede yatışsüresi ve patoloji sonuçları ile retrospektif olarak değerlendirildi.SonuçlarToplam 26 hastaya laparoskopik adrenalektomi uygulandı. Hastaların 24’ü (%92,3) kadın, 2’si(%7,7) erkekti. Ortalama yaş 57,3±11,4 ve BMI: 26,9±2.4 idi. Ortanca takip süresi 38 (2-68) aydı. 12 (%46.1) hasta ameliyat öncesi hormonal aktif olarak değerlendirildi (5(%19,2)feokromasitoma, 4(%15.3) cushing sendromu, 3 (%11.5) conn sendromu). Sağ ve sol yerleşim13/13 hasta olarak eşitti. Ameliyat süresi ortanca değeri 67 (30-110) dakika olarak hesaplandı vetecrübe arttıkça sürenin kısaldığı gözlemlendi (Tablo 1). Hiçbir hastada açığa dönüş olmadı. 1 (%3)hastada ameliyat sonrası 2. günde port yeri hernisine bağlı ileus nedeni ile tekrar cerrahi girişimyapıldı. Hastanede kalış süresi ortalaması 1.9±0.2 gündü. Tümör çapı ortalaması 49,2±11.9 cmolarak hesaplandı. Patoloji sonuçları değerlendirildiğinde 1 (%3,8) adrenokortikal kanser, 1 (%3,8)myolipom, 3 (%11.6) psödokist, 21 (%80.8) adrenokortikal adenom olarak sonuçlandı.TartışmaLiteratürde laparoskopik adrenalektominin öğrenme eğrisi 30 vaka olarak bildirilmektedir. İlk 26olgu retrospektif olarak değerlendiriğinde ameliyat süresinin tecrübe ile azaldığını izlendi. Tümhastalarda peroperatif komplikasyon yaşanmadan laparoskopik adrenalektomi tamamlandı

    An agent to improve gastrointestinal recovery after laparoscopic cholecystectomy: Nicotine gum

    No full text
    INTRODUCTION: This study aims to investigate the gastrointestinal recovery effects of the nicotine gum after laparoscopic cholecystectomy.METHODS: In this study, 119 patients were randomized into three groups as follows: Sugar–free gum, nicotine gum and control. After laparoscopic cholecystectomy, within an interval of two hours, the gum was chewed for 15 minutes by the gum groups. Demographic features, postoperative first flatus time, first hunger feelings, first defecation time, constipation scores, smoking, and drain usage were recorded.RESULTS: The first flatus time of the Nicotine Gum group was significantly lower than those of the Control group (p=0.018). There was no statistically significant difference between the Sugar–Free Gum and the control group (p=0.992). The nicotine gum group was the first to have defecation in a significantly shorter period than the other two groups (p=0.036, p=0.008, p<0.05). According to smoking in all patients, the first flatus time was found to be significantly lower in smokers than in non–smokers (p=0.004). The findings showed that the time of the first defecation was statistically significantly earlier in the smoker patient group (p=0.015).DISCUSSION AND CONCLUSION: Nicotine gum used as a sham feeding after laparoscopic cholecystectomy accelerated the recovery of the gastrointestinal system motility. Also, independently of sham feeding, the time of first postoperative gas and defecation were found to have occurred in the earlier period in the patient group of smokers
    corecore